İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İngiliz Koloni İdaresi binaları turizme kazandırılmalıdır

On bin yıllık tarihi bir geçmişi olan Kıbrıs adasını farklı zamanlarda yöneten toplumlar adanın kültürel dokusuna önemli katkılar yapmışlardır.

Bugün geçmişi ile övündüğümüz bu küçük adada hakimiyet kuran Mısırlılar, Persler, Romalılar, Venediklililer, Lüzinyanlar, Osmanlı İmparatorluğu ve son olarak Büyük Britanyalılar, hakim oldukları sürelerde hem toplumsal yaşamı hem idari yapıyı etkilemişler , hemde yol, su kanalı, ev, okul, saray,hükümet konağı gibi yapılar üzerinde kendi ülkelerinin mimarisinin izlerini taşıyan bir gelişim sürecinede önemli katkılar koymuşlardır.

Bunun en sonuncusu 1978-1960 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’ndan adanın kiralanması ile başlayan İngiliz Koloni idaresi dönemidir.

82 yıllık bu sürede 700 mimari yapının inşa edildiği bilinmekle beraber kaç yapının ayakta kaldığı yada kullanıldığı tahmin edilememektedir.

Birçok sömürge ülkesinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da mimari yapılar güç anlamında sembol olarak görüldüğü için bu yapılara bakarak sömürgenin kültürel ve ekonomik gelişimini, egemenlik düşüncesini ,politik yaklaşımını, anlayışını anlayabiliriz.

***

300 yıllık Osmanlı geleneğini yok farz ederek bu kadar yapının inşa edilmesi mimari anlamda önemli mesajlar vermektedir. Özetle üç farklı siyasi döneme ayrılabilen bu mimarinin birinci dönemi 1978-1920 yılları arasındadır. Lefkoşa’daki mahkemeler binası bu dönemin mimari yapısıdır.İkinci dönemi 1933-1937 yıllarını kapsamakta ve en önemli mimari yapısı ise hükümet binası ya da başkanlık sarayıdır. Üçüncü dönem ise 1950-1960 yıllarını içermekte olup en önemli yapısı ise Lefkoşadaki temsilciler meclisi binasıdır.

***

Bugün bizi ilgilendiren yönü ise bu binaların kaç tanesinin Turizmle ilintili olduğudur. Esas soru ise bu mimarı yapıların turizmin hizmetinde olmasını isteyip istemediğimizidir. İhmal mi edilmiştir yoksa bu konuda bilinç mi oluşmamıştır. Bunu bilemiyorum. Ama bir eksiklik olduğu kesin.

***

İngiliz koloni idaresi döneminde adanın her bölgesinde farklı inşaatlar yapılsa da dönemin anlayışında her şehirde örneğin Gazimağusa’daki gibi belirli bir alanda idari olarak kenti yönetecek hükümet binalarının toplu olarak yapıldığı bilinmektedir.

Valilik, mahkemeler, su idaresi, kilise, okul, görevli memurların evleri, belediye vb… idari hükümet binaları bu anlayışla inşa edilmiştir.

Bugün Mağusa’da Çamlık bölgesi olarak da bilinen Namık Kemal Lisesinin bulunduğu bölgede yer alan , Kutup Osman tekkesinin arka kısmı, Mağusa belediye binasının karşısında İngiliz Koloni idaresi döneminde yapılan evler, spor alanları, tenis kortları, çocuk parkı, okul, kilise, polis karakolu gibi o dönemin yapılarından oluşan zengin bir mimari yapılaşma bulunmaktadır.

Belki de bir çoğumuz bu zenginliğin farkında bile değiliz. Rehberler birliği bu konuyu eminim biliyordur. Ama onlardan da ses seda çıkmamaktadır. Mağusa’da turizm ürünü olarak neler var diye bir soru sorulsa çoğunluğumuz Salamis harabeleri, Aziz Barnabas Manastırı, Surlar içi veya kapalıda olsa Maraş bölgesi diyecektir. Oysa Mağusa Surlar dışında da özellikle İngiliz koloni idaresi binaları ile farklı muhteşem bir turizm potansiyeline sahip bir kentimizdir.

Bugün hayvan bakım oteli olarak kullanılan yerde İngiliz Kıraliçesi Viktoryanın tahta çıkışını simgeleyen çok önemli bir heykel bulunmaktadır. Bu heykel ne yazık ki bir utanç abidesi olarak günümüzde betonla kaplanmış bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Evler harabe haline dönüşmüştür. Kilise yıkılmış, mahkeme binası renovasyonu beklemektedir. Burada Turizm bakanlığının harekete geçmesi, belediye ile birlikte sivil toplum örgütleriyle bu bölgeye el atması gerekmektedir. Sayın Ünal Üstelin bu bölgeyi ziyaret etmesi farkındalığı artıracaktır.

Binaların elden geçmesi ve çevre düzenlemesi ile sadece Mağusa değil bütün Kuzey Kıbrıs Turizmi farklı ve yeni bir ürünle karşılaşacaktır. Bölgenin hikayelerini, kültürünü anlamak ve bunu ziyaretcilere aktarmak önemli bir tanıtım olacaktır. Binaların elde geçmesi ve yapılacak düzenleme ile bölge müzeleri, sanat merkezleri, oyun parkları yürüyüş yolları ile eminim oldukca çekici turistik bir bölge olacaktır. Sadece turistler değil o dönemde yaşayanların aileleri de bölgeyi ziyaret etmek isteyecektir. Özetle her ne kadar British Colonial Houses (İngiliz Koloni İdaresi Evleri) sömürgecilik anlayışının bir refleksi olarak inşa edilmiş olsalar bile ülkemizin geçmişi ve tarihi zenginliğinin bir parçasıdır. Sadece Mağusa’da değil Tüm Kuzey Kıbrıs’taki binaların Turizme kazandırılmaları önemlidir ve ülke turizmine ciddi bir değer katacaktır. Bu potansiyeli harekete geçirmek gerekmektedir.

***

Biraz geç te olsa bu yazıyı yazmama vesile olan olay geçtiğimiz günlerde Her daim Dostlar’ın bölgeye gerçekleştirdikleri farkındalık yaratma ziyareti ve bu binaların hikayesini nefis bir şekilde anlatan bir Mağusa sevdalısı olan Dinçer Raif hocamızdır Onlara teşekkür ediyorum.


http://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j249/a34809-ingiliz-Koloni-idaresi-binalari-turizme-kazandirilmalidir

Yorumlar kapatıldı.