İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

CHP Genel Başkan Yardımcısı Çeviköz: Kahire, Şam ve Tel Aviv büyükelçileri ile Kudüs başkonsolusu görev yerine dönmeli

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ‘yalnızlaşmasının ve etkisizleşmesinin’ önüne geçmek için bölge ülkeleriyle diyalog zemini yaratılması gerektiğini belirterek, “Bu kapsamda, Kahire, Şam ve Tel Aviv’deki büyükelçilerimiz ile Kudüs’teki başkonsolosumuz ivedilikle yeniden görev yerlerine dönmelidir” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve emekli büyükelçi Ünal Çeviköz, AB üyesi Güney Avrupa ülkelerinin oluşturduğu MED7 Grubu’nun Malta toplantısının ardından yayımladığı bildirideki Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularına ilişkin ifadelere tepki gösterdi.

Çeviköz yaptığı yazılı açıklamada, Fransa, İtalya, İspanya, Malta, Portekiz, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin katılımıyla düzenlenen 6. zirvenin ardından kabul edilen, 29 maddelik ortak bildirinin 18, 21, 22 ve 23. maddelerinde yer alan Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin açıklamaları endişeyle karşıladıklarını ifade ederek, söz konusu maddelerin üslup ve içeriğinin ifade edilenin aksine Kıbrıs meselesinin kalıcı ve kapsamlı çözümüne hizmet etmediğini kaydetti.

‘TÜRKİYE VE KKTC’Yİ HİÇE SAYAN YAKLAŞIMI KINIYORUZ’

“Bildiriyi imzalayan devletlerin, münhasır ekonomik bölge, enerji kaynakları ve enerji rotaları konusunda Türkiye ve KKTC’yi hiçe sayan yaklaşımlarını kınıyor ve kabul etmiyoruz” diyen Çeviköz, şöyle devam etti:

“Türkiye ve KKTC’nin tehditkâr ifadelerden etkilenerek haklı konumlarından geri adım atacaklarını düşünenlerin yanıldıkları ortadadır. Halkımız bilmelidir ki, bu devletler AKP hükümetlerinin ülkemizi Doğu Akdeniz’de yalnızlaştıran hatalı dış politikaları nedeniyle bu kadar ileriye gidebilmektedirler.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yalnızlaşmasının ve etkisizleşmesinin önüne geçmek için bölge ülkeleriyle ivedilikle diyalog zemini yaratılmalıdır. Bu kapsamda, Kahire, Şam ve Tel Aviv’deki Büyükelçilerimiz ile Kudüs’teki Başkonsolosumuz ivedilikle yeniden görev yerlerine dönmelidir. Türkiye, Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge (MEB) ilanını, bütün olasılıkları hesaplayarak en kısa zamanda kapsamlı bir değerlendirme yapmak için masaya yatırmalıdır.

AKP iktidarı, Doğu Akdeniz’deki durumu ve Kıbrıs meselesini iç politikaya tahvil etme çabalarından bir an önce vazgeçmeli, Türkiye’nin çıkarlarını ve KKTC’nin haklarını kararlılıkla savunmalıdır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e yönelik politikalarının da, bir yandan KKTC’nin haklarını gözetirken, bir yandan da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yalnızlığını ortadan kaldıracak şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde, Doğu Akdeniz ile ilgili gelişmelerin bu anlayış doğrultusunda yakından takip edilmeye devam edileceğini uluslararası ve Türkiye kamuoyuna duyururuz.”

Ankara’nın tepkisini çeken MED-7 Grubu’nun bildirisinde, “Uluslararası hukuka uygun olarak, münhasır ekonomik alanlarındaki doğal kaynaklarını araştırmak, kullanmak ve geliştirmek için egemen haklarını kullanma konusunda Kıbrıs Cumhuriyeti ile olan tam desteğimizi ve dayanışmamızı yineliyoruz. Türkiye’nin uluslararası hukuka ve iyi komşuluk ilişkilerine saygı gösterme yükümlülüğünü hatırlıyoruz. Türkiye’nin, AB’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki yasadışı eylemlerini kınayan çağrılarına yanıt vermesinden ve Kıbrıs’ın münhasır ekonomik alanlarındaki mevcut veya potansiyel sondaj faaliyetleri yürütmesinden derin bir endişe duyuyoruz. Avrupa Birliği’nden Türkiye’nin yasadışı faaliyetlerini durdurmaması durumunda, Kıbrıs ile tam bir dayanışma içinde uygun önlemleri almasını istiyoruz” ifadeleri yer almıştı.

Bildiriye tepki gösteren Dışişleri Bakanlığı da açıklamasında, “Bildiride yer alan Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesine ilişkin, taraflı, gerçeklerden kopuk ve uluslararası hukuka aykırı ifadeleri reddediyoruz” demişti.


Sputnik Türkiye

Yorumlar kapatıldı.