İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de Ermenilerin yarattığı şaheserler. Turistlerden neler saklanır

Dolmabahçe Sarayı, Süreyya Sineması, Akaretler, Ihlamur Kasrı, Selimiye Kışlası, Beyazıt Kulesi, Çırağan Sarayı, Kuleli, Tütün Deposu, Surp Pırgiç Hastanesi, Büyükada İskelesi ve daha niceleri. Osmanlı Modernleşmesi olarak da anılan ve bütün 19. Yüzyılı kapsayan, 20. Yüzyılın başlarına kadar devam eden Batılılaşma süreci, İstanbul’un fiziksel çehresini değiştirdi. Başta Balyanlar olmak üzere, önce piyasadan yetişen, sonra Avrupa ülkelerindeki okulları bitiren ve son olarak da Sanayi-i Nefise Mektebi’nden mezun olan Ohannes Serveryan, Mıgırdiç Çarkyan, Bedros Nemtze, Mihran Azaryan, Hovsep Aznavur, Levon Güreğyan, Aram ve İsak Karakaş kardeşler, Keğam Kavafyan, Yetvart Terziyan, Andon ve Garabed Tülbentçiyan gibi Ermeni mimarlar bu değişimde büyük rol oynadılar.
19’. yüzyılda İstanbul’un çehresini ve yönünü değiştiren binalar yapıldı. Bunların önemli bir kısmında Ermeni mimarların imzası vardı. Osmanlı İmparatorluğu’nda bir yer fethedilmeden evvel ilginç bir biçimde önemli manastırların keşişleri ve arhimandritleri ile temasa geçildiği biliniyor. Genellikle fatih hükümdar birçok manastır ve kiliseyi tanır ve imtiyaz beratlarını verirdi. Bu gibi beratları Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Anadolu’da eski manastırların arşivlerinde bulmak mümkün. Bulgaristan’daki Rilo manastırı, Akdeniz adalarındaki manastırlar ve Aynaroz’dakiler, Sina Yarımadası’ndaki Sen Katerin Manastırı sayısız örneklerden bazılarıdır.


Ermenistan Kamu Radyosu

Yorumlar kapatıldı.