İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nefret söylemi ve yeni medya

Nefret söylemi ve yeni medya

Sosyal medya ağlarının etkileşimli olması, erişebilir olması, nefret söyleminin daha hızlı bir şekilde yayılması ve üretilebilir olmasını mümkün kılmaktadır. Es geçilmemesi, üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da gündelik/ toplumsal hayatın pratiklerinde ve hemen her alanında üretilen nefret söyleminin toplumsal anlamda meşrulaştırılmış/karşılığı olan, kanıksanmış bir zeminin de var olduğudur.

Arafat Savaş Kalkan*

Gündelik -toplumsal- yaşamda söylemsel pratiklerle üretilen nefret söylemi, gelişen teknolojik gelişmeler sayesinde sosyal medya ortamında daha kolay ve hızlı bir şekilde yaygınlaşmaktadır. Böylece toplumdaki farklı kimlikler, ayrımcılığa, “ötekileştirilmeye” ve nefret suçlarına maruz kalmaktadır. Bu anlamda homofobik, heteroseksist, transfobik, yabancı düşmanı, ırkçı, etnik milliyetçi ve ayrımcı nefret söylemleri, toplumsal yaşamsallığı, birlikteliği ve barışı tehdit eden önemli unsurlardan biridir. Toplumsal farklılıkları tehdit eden, hedef gösteren ve ayrıştıran nefret söylemleri hem ruhsal hem de fiziksel şiddete ve suça zemin hazırlamaktadır. Göregenli’ye göre; “Nefret” sözcüğünün bir duygu ifadesi olması nedeniyle de çoğunlukla, nefret söylemi ve suçlarının yöneldiği kişi ya da gruplardan “hoşlanmama”, “nefret etme” ve bu duyguların ifade edilmesi biçiminde anlaşılmaktadır. Oysa ayrımcılığın belki de en şiddetli biçimi olarak ortaya çıkan nefret suçları ve bu davranışsal edimlerin zihinsel ve ideolojik arka planını oluşturan nefret söylemi, olumsuz duyguları içermekle birlikte, esasen, toplumu oluşturan gruplar arasındaki sistemik hiyerarşiye işaret eden bir dışlama, değersizleştirme ve düşmanlaştırma ideolojisidir. Foucault’ya (Foucault’dan akt. Aygül,2010) göre söylem; bir dil pratiğidir. İdeoloji bilgisi, diyalog, anlatım, ifade tarzı, müzakere, güç ve gücün mübadelesiyle eyleme dönüşen dil pratiklerine ilişkin süreçlerdir. “Söylem” sözcüğüyle bilgiyi temsil etmek için dil kullanımını sağlayan ifade biçimlerini kastetmektedir. Söylem, dil aracılığıyla bilginin üretilmesidir. Tüm sosyal davranış biçimleri anlam içerdiği için ve anlam yaptıklarımızı şekillendirdiği için, tüm sosyal davranışlar söylemsel bir özellik taşımaktadır. Eleştirel söylem analizinin en önemli kuramcılarından biri olan Teun van Dijk söylemi, toplumsal bir bağlamda dil kullanımının özgül bir metinsel biçim olarak ele alır, iktidar ve dil arasında bir ilişki olduğunu öncül olarak kabul eder. Bu nedenle de Van Dijk söylemin ideolojiden bağımsız düşünülmeyeceğini savunur. Van Dijk’a göre söylem, ideolojilerin yeniden üretiminde ve günlük ifadelerinde rol oynayan temel aktörlerden biridir. Söylemler özelikle, ideoloji, ırkçılık ve etnik önyargı gibi konularda açık seçik olarak karşımıza çıkar. Bu bağlamda düşündüğümüzde, bir toplumda belirli bir söylemin analizi aynı zamanda bu söylemi inşa eden ideolojik arka planını, gömülü olan ideolojik anlamını da kapsayacaktır.

Nefret söylemi kavramının genel olarak ortak bir tanımlaması olmamakla birlikte, her ülkede farklılaşan tanımlamaları bulunmaktadır. Nefret söyleminin dünyada kabul gören tanımlaması, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun 1997 yılında aldığı, nefret söylemiyle ilgili kararda, nefret söylemini şöyle tanımlamıştır: “Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve hoşgörüsüzlük temelli diğer nefret biçimleri yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir”. Raphael Cohen-Almagor (Cohen-Almagor’dan aktaran İnceoğlu, 2013), nefret söylemini bir şahıs veya grubu hedefleyen ve bu bireylerin doğuştan gelen birtakım mevcut ya da fark edilen özelliklerinden dolayısıyla, önyargıya dayalı, düşmanca ve kötü niyetli bir söylem olarak tanımlamaktadır. Nefret söylemi; cinsiyet, ırk, din, etnik köken, ten rengi, ulusal köken, maluliyet veya cinsel yönelim gibi faktörlerin dahil olduğu özelliklere karşı takılan ayrımcı, göz korkutucu, onaylanmayan, düşmanca önyargıları ifade etmektedir. Nefret söylemi; hedeflenen grupları incitici, kişiliksizleştirici, taciz edici, sindirici, küçük düşürücü, alçaltıcı, mağdur duruma düşürücü ve bu gruplara karşı duyarsızlık ve gaddarlığı teşvik edici bir amaç gütmektedir. Nefret söylemi ana aksını, önyargı, ayrımcılık, stereotipler, homofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi unsurların olduğu, “-biz” olarak oluşturulan kültürel/cinsiyet kimliğinden, “-farklı” olan kültürel/cinsiyet kimliğine sahip kişi ve grup/topluluklara karşı yönelmekte. Bu aks nefret suçuna doğru giden yolun ilk adımıdır ve çoğu kez nefret suçlarının da önünü açmaktadır. Günümüzde giderek gündelik yaşamın her alanında yaygın kullanım pratikleri bulan, gündelik yaşam pratiklerini köklü bir şekilde dönüştüren, bedenin bir uzantısı/parçası haline gelen bilgisayar, internet ortamı, cep telefonları, diğer bir deyişle tüm dijital teknolojileri yeni medya olarak düşünebiliriz. Yeni medyanın, geleneksel medyadan (gazete, televizyon, radyo, sinema) ayırt edici temel özellikleri etkileşimli ve multimedya biçimine sahip olmasıdır. Binark’a göre; yeni medya ortamlarının dijitallik özelliğinden dolayı depolama kapasitesi yüksektir, bundan ötürü de kullanıcının seçiciliği desteklenir. Hipermetinsellik özelliğiyle, ağ üzerinden başka alternatif mecralara kolayca erişim gerçekleşir. Yayılım, özelliği de yeni medyanın ortamlarının kullanıcısının tüketici konumdan içerik üretici konumuna geçişini açıklar. Sanallık özelliği ise kullanıcıya orada olma hissi sağlar. Sanal yerleşimlerde iki tür iletişim gerçekleşir: Makine/yapay zekâ zekâ-insan, ara yüzdeki insanlarla iletişim. Yeni medyanın bu özelliği de nefret söyleminin oldukça hızlı bir şekilde paylaşılmasını, doğallaştırılmasına yol açar. Sanallık özelliği kullanıcının ortama gönüllü ve her türlü statünün kısıtından uzak bir şekilde katılım olanağını da sağlar. Bu noktada, internet ve toplumsal paylaşım ağlarının kullanıcıya sağlamakta olduğu görece özgürlük ortamının, ortamdaki birey ve toplulukların başka kişilere ve gruplara, diğer bir deyişle “ötekilere” karşı, ırkçı düşüncelerinin, öfkelerini ve nefretlerini denetimsiz bir şekilde ifade ettikleri bir alana dönüştüğünü belirtmek gerekir. Bu nefretin temelleri hiç kuşkusuz yeni medya ortamında atılmamakta, günlük yaşamdaki “ötekileştirmelerden” ve “ayrımcılıktan” beslenmekte, geleneksel medya metinleriyle de güçlendirilmektedir (Aygül, 2010). Sosyal medya ağlarının etkileşimli olması, erişebilir olması, nefret söyleminin daha hızlı bir şekilde yayılması ve üretilebilir olmasını mümkün kılmaktadır. Es geçilmemesi, üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da gündelik/ toplumsal hayatın pratiklerinde ve hemen her alanında üretilen nefret söyleminin toplumsal anlamda meşrulaştırılmış/karşılığı olan, kanıksanmış bir zeminin de var olduğudur. Bu nedenle, nefret söylemi açısından yeni medyanın “kötü” veya “iyi” olduğunu net bir şekilde ifade etmek pek mümkün değildir. Yeni medya uygulamalarında dolaşıma sokulan nefret içeriklerini yaratanlar, o an etkileşimde olmadıkları (cinsiyet, dini, etnik) kimliklere yönelik içerikleri düşüncelerine göre yaratmakta ve dolaşıma sokmaktadır. Dolayısıyla, yeni medyadaki nefret söylemi ile mücadelenin ilk halkası, yine yeni medya kullanıcısı olan bireylerin kendisidir. Başta medya okuryazarlığı olmak üzere, bireylere yönelik eğitim, farkındalık etkinlikleri gerek çevrimiçinde gerek çevrimdışında, nefret söylemi ile mücadele en önemli parçadır (Binark ve Çomu, 2013). Toparlayacak olursak, nefret söylemiyle mücadele, sadece nefret söyleminin yöneldiği, cinsel kimlik, etnik/ulusal kimlik, dini/inanç kimliklerinin sorunu değil, bütün toplumun sorunudur.

Kaynakça:

1) Göregenli, M. (2013). Nefret Söylemi ve Nefret Suçları, Medya ve Nefret Söylemi Kavramlar Mecralar Tartışmalar, (Ed. Mahmut Çınar). İstanbul: Hrant Dink Vakfı Yayınları, s.57-75.

2) İnceoğlu, Y. (2013). Tartışmalı Bir kavram: Nefret Söylemi, Medya ve Nefret Söylemi Kavramlar mecralar Tartışmalar, (Ed. Mahmut Çınar). İstanbul: Hrant Dink Vakfı Yayınları, s. 75-95.

3) Çomu, T., Binark, M. (2013). Yeni Medya Ortamlarında Nefret Söylemi, Medya ve Nefret Söylemi Kavramlar mecralar Tartışmalar, (Ed. Mahmut Çınar). İstanbul: Hrant Dink Vakfı Yayınları, s. 199-219.

4) Aygül, E. (2010). Facebook’ta Nefret Söyleminin Üretilmesi ve Dolaşıma Sokulması, Yeni Medyada Nefret Söylemi, (Yay. Haz. Tuğrul Çomu). İstanbul: Kalkedon Yayıncılık, s.95-141.

5) Binark, M. (2010). Nefret Söyleminin Yeni Medya Ortamında Dolaşıma Girmesi ve Türetilmesi, Yeni Medyada Nefret Söylemi, (Yay. Haz. Tuğrul Çomu). İstanbul: Kalkedon Yayıncılık, s.11-55.

*İletişim/Sinema bölümü yüksek lisans öğrencisi

* Forum kategorimiz çok çeşitli türde içeriğe açıktır. Gazete Duvar’ın editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.


Gazete Duvar

Yorumlar kapatıldı.