İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

YÜZBİRİNCİ YILINDA BİRİNCİ ERMENİSTAN CUMHURİYETİ

Editörlerin Notu: Hanriet Topuzyan Başoğlu‘nun geçen yıl Agos’da kısaltılmış bir versiyonu yayımlanmış yazısının tamamını yayımlıyoruz.

Armenian Declaration of Independence 1918

Bağımsız olarak yaşayan son Ermeni Krallığı olan “Kilikya Ermeni Krallığı(1080-1375)”ndan sonra  ilk bağımsız Ermeni Devleti 28 Mayıs 1918’de kuruldu.1905 Rus Devrimi’nden 1917 yılındaki Lenin’in başlattığı Ekim Devrimi süreci arasında yaşanan Rus İmpartorluğun’daki çöküş ve Mayıs 1918’de Osmanlı ordularına karşı Sardarapat, Baş Aparan ve Kharakilise savaşlarında kazanılan mucizevi  zaferler, Ermeni halkında tekrar canlanan mili birlik, beraberlik, vatanseverlik duygularının kamçılanması ile vatan, millet ve bağımsızlık kavramlarının karşılık bulmasına yardımcı olmuştur.Ermeni milliyetçilerinin oluşturduğu “Milliyetçi Ermeni Ulusal Kurtuluş Hareketi” yani “Taşnaksutyun”un ilan ettiği bağımsız demokratik Ermeni Cumhuriyeti’nin temellerini atmasına bu şekilde neden oldu. Böylece Rus egemenliği altında yaşayan Ermenilere bağımsızlık yolu açılmış oldu. Bu olay kayıtsız şartsız Ermeni milletinin tarihinde ve kaderinde önemli bir yer almıştır.

İki yıl süren (28 Mayıs 1918-2 Aralık 1920)   bu cumhuriyetin ömrü, maalesef çok zor şartlar içinde sürmüştür. Yine de bu iki yıllık süreçteki en önemli kazanım batılı devletlerin bağımsız bir Ermeni Cumhuriyeti’ni tanımış olması ve karşılıklı imzalanan uluslararası anlaşmalardır.

Flag of Armenia

Ermenistan parlamentosu 1918 Temmuz’da “üç renkli” Ermenistan’ın ulusal bayrağını kabul etti. Kırmızı, Ermenistan’ın dağlık topraklarını, bu topraklardaki mücadesini, Ermeni inancının devamlılığını, Ermenistan’ın kuruluş ve hürriyetini simgelerken, Mavi ise Ermeni halkının barış dolu mavi gökler altında yaşama arzusunu, Turuncu ise Ermeni halkının yaratıcı ve çalışkanlığını simgelemektedir.Ayrıca bugünün cumhuriyetinde kullanılan milli marşın kabulü Temmuz 1920’de gerçekleşmiştir. ”Mer Hayrenik” adı verilen ulusal marşın söz yazarı şair Mikael Nalbantyan ve bestecisi ise Parseğ Ganançyandır.Aleksandr Tamanyan ve Hagop Gocoyan tarafından tasarlanan Ermenistan amblemi de bu dönemde kabul edilmiştir. Bir ülke için en önemli semboller olan bayrak,ulusal marş ve amblem bu kısacık yaşamı olan cumhuriyetin bağımsızlık meyveleriydi. 1991’de ilan edilen ikinci bağımsızlığın da simgeleri olmuştur.

Bu iki yılı incelemeden önce şimdi  bu sürece giden tarihi olaylara kısaca bir göz atmamız gerekirse;

1672-1725 yılları arasında I.Petro, Ermenileri topraklarına yerleşmeleri için davet eder. Onlara dini ve dünyevi imtiyazları garantili olarak vermeye hazır olduğunu bildirip Ararat Krallığını kurmayı da vaat eder. Daha sonraları Rusya ve İran arasında yaşanan savaşlar Ermeni halkını zor durunda bırakır. 1813 ‘te Rusya ile İran arasında imzalanan Gülistan Antlaşması sonucunda Revan ve Nahçıvan İran’a bırakılırken, Gence, Karabağ, Bakü, Şeki Lenkeran Rusya’ya katılır.Daha sonra Ruslar, İran’ın elinde olan Revan, Tebriz, Urumiye ve Erdebil’i de alınca iki devlet arasında 10 Şubat 1828 yılında Türkmençay Antlaşması yapılır. Sonuç olarak Güney Azerbaycan İran’da kalırken, Erivan ve Nahçıvan Rusya’ya bağlanır.Çar I.Nikola İran ile yapılan savaşlarda Ermenilerin kendisine yaptığı yardımlardan dolayı Erivan ve Nahçıvan bölgesini “Ermeni ili (Armiyanskaya Oblast)” olarak ilan eder. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rus ordusuna hizmet veren Ermeniler, savaş sonrasında Erivan, Ahılkelek ve Ahıska bölgelerine yerleştirilirler. Aynı dönemde hem batılı devletlerin, hem de Rusya’nın yayılma sahaları örtüşmeye başlamıştı. Ermeni halkı da bu büyük devletlerin yayılma alanlarının tam ortasında kalmışlardı. 1881 yılında tahta çıkan III.Aleksander ise Rus topraklarındaki milletleri Ruslaştırmaya yönelik propagandalar uygulamaya başladı. 1884 yılında Ermeni okulları ve Meşak gazetesi kapatılıp, dini eğitimlerin Rusça yapılması isteniyor, itaat etmeyenler Sibirya’ya sürülüyordu. Daha sonra yaşanan 1905 Bolşevik Devrimi, I. Dünya Savaşı ve 1917’de yaşanan Ekim Devrimi sonucunda büyük değişimler sadece Rusya’da yaşanmıyor, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu da işgal altına girmiş, yüzlerce yıllık imparatorluklar yıkılma aşamasına gelmişlerdi. 

Rusya hem İran’la hem de Osmanlı İmparatorluğu ile sürdürdüğü savaşlarda son derece yıpranmıştı. 1917 Şubat Devrimi’nden sonra iktidara gelen “Geçici Hükümet”, özellikle Kafkasya bölgesinde otorite kurmakta zorlandı. Bunu fırsat bilen Maverya-yı Kafkasya (Güney Kafkasya)’ daki  halklar yani Ermeniler, Azeriler ve Gürcüler bağımsız bir devlet kurmak için teşkilatlanmaya başladılar. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra ise Mavera-yı Kafkasya milletleri Bolşevik iktidarını tanımadıklarını bildirip 28 Kasım 1917 Mavera-yı Kafkasya Komiserliğini kurdular. Bu olaylar yaşanırken Bolşevikler, I. Dünya Savaşından çekilmek istediklerini bildirdiler. Bunun sonucunda İttifak devletleri ve Rusya arasında 15 Aralık 1917’de Brest-Litovsk Mütarekesi imzalandı.

Ayrıca Osmanlı Hükümeti ile Mavera-yı Kafkasya Komiserliği arasında Erzincan Mütarekesi imzalanmıştır. Burada Osmanlı Hükümeti, yeni Soviyet yönetimi ile yaptığı bu mütareke ile Doğu sınırlarını muhafaza etmeye çalışıyordu. Ancak sınırlar konusunda tartışmalar devam ediyordu. Tahliye edilen arazileri Ermenilere teslim eden Ruslar, Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalamak istemiyorlardı. Bu gelişmeler sonucunda Enver Paşa’nın emriyle 12 Şubat 1918’de harekete geçen Osmanlı ordusu Erzincan, Erzurum, Hasankale, Tortum, Narman, Hınıs ve Oltu’yu 25 Mart’ta geri aldı. Sonuç olarak kalıcı bir barış sağlamak isteyen Osmanlı Hükümeti, Mavera-yı Kafkasya Komiserliği arasında bu sefer 14 Mart-14 Nisan 1918 tarihleri arasında Trabzon Konferansı düzenlendi. Gürcü ve Ermenilerin tutumu üzerine Osmanlı ordusu Batum’u işgal edince görüşmeler kesildi. Bu arada Rusya 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk’ı imzalayıp Kars, Ardıhan ve  Batum’u Osmanlıya geri verecekti. Tüm bu gelişmeler sürerken 22 Nisan 1918’de Mavera-yı Kafkasya Komiserliği bağımsızlığını bir tamimle ilan ederek “Mavera-yı Kafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti”ni kurdu.Bu Federatif devletin meclisinde beş bakan Gürcü, üç bakan Ermeni, üç bakan ise Türk kökenliydi.Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Hükümeti bu yeni birlikle “Batum Konferansı”nı düzenlemek istedi.Ancak diplomasi tarihinde az rastlanan bir gelişmeyle bu yeni kurulan Federatif Cumhuriyet topluluğu konferans devam ederken bir anda dağılıp her bir devlet bağımsızlığını ilan etti. Böylece 26 Mayıs 1918’de Gürcistan, 28 Mayıs 1918’de Ermenistan ve Azerbaycan bağımsızlıklarını ilan ettiler.Osmanlı ise her bir bağımsız devletle murahhaslar vasıtasıyla ayrı ayrı görüşmelerini sürdürüp, anlaşmalar imzaladı.

ERMENİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ

Hovannes Kachaznuni

Ermenistan Cumhuriyeti’nin hükümeti ağırlıklı olarak Taşnaklardan kurulmuş olup, hükümetin Başbakanlığına Hovannes Kachaznuni (30 Mayıs 1918-28 Mayıs 1919) getirilmiştir.Dışişleri Bakanı Aleksandr Hatisyan, İçişleri Bakanı Aram Manukyan, Maliye Bakanı Haçadur Garcikyan, Askeri Bakan General H.Hahverdyan seçilmiştir.

OSMANLI-ERMENİSTAN PROTOKOLÜ VE DİPLOMATİK İLİŞKİLER

Bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilanı sırasında Batum’da bulunan Osmanlı delegelerine müracaat eden Ermeni heyeti başkanı Aleksander Hatisyan ve üyelerden Rupen Kadjaznouni ve Mikael Papazdjanof (Papazian) barış projesi istediklerini bildirdiler. Cevap gelmemesi üzerine 30 Mayıs 1918 ‘de Osmanlı delegesi Halil  Bey’e müracaat ederek 72 saat geçmesine rağmen henüz cevap alamadıklarını hatırlatarak anlaşma konusundaki taleplerini tekrarladılar. Bu arada da Almanlardan, Brest-Litovsk antlaşmasında Türklerin sınır ihlali yaptıklarına karşın yardım istediler. Bu konuda yardım etmeyen ve cevap vermeyen Almanlara karşı,tekrar Osmanlı hükümeti ile karşılıklı barış ve Erivan’a bir temsilci tayin edilmesi için Vehip Paşa ile görüştüler. Bu temaslar sonucunda 4 Haziran 1918’de Osmanlı Devleti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında bir protokol imzalandı.

Protokole göre; Osmanlı Devleti’nin Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıması karşılığında, Ermenistan toprak iddialarından vazgeçecekti.

Osmanlı’nın elinde bulunan Yeni Beyazıt, Gümrü, Erivan ve Şarur Ermenistan’a bırakılacaktı.

Ermenistan ise kendi topraklarında yaşayan Müslümanların dini ve kültürel haklarını tanıyacaktı.

Ermenistan, komitelerin Osmanlı topraklarına yönelik olacak hareketler için Ermenistan’ı üs olarak kullanmalarını engelleyecekti.

HERŞEYE RAĞMEN ERMENİSTAN’I İLK TANIYAN DEVLET OSMANLI OLDU 

Bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’nin İtilaf devletlerinden çok daha önce Osmanlı Devleti’nin tanıması ciddi bir önem taşıyordu. Çünkü İtilaf Devletleri, Rusya’daki iç savaşın sona ermediğini sebep gösterip, bağımsızlık hareketini desteklemiyorlardı. Dünya kamuoyunda Ermenileri desteklediklerini söyleyen İngiltere, Fransa ve İtalya gecikmeli olarak 19 Ocak 1920’de, Amerika ise 23 Nisan 1920’de tanımıştır. 28 Mayıs 1918 yılında kurulup, 2 Aralık 1920’de sona eren bu kısa cumhuriyetin itilaf devletleri tarafından yıkılmadan az önce tanınması düşündürücüdür.

Ermenistan Hükümetinin üyeleri Tiflis’te bulunuyordu. 17 Haziran 1918 yılında Güney Kafkasya Alman birliğinden iki subay ve iki Osmanlı subayı ile Erivan’a nakledildi. 1 Ağustos 1918’de Ermenistan Cumhuriyeti Meclisinin açılışında sadece Osmanlı temsilcileri hazır bulunmuşlardır. Almanya, Avusturya, İran ve Ukrayna mümessilleri henüz bağımsızlığı tanımadıkları halde açılışta bulunmuşlardır.

BAĞIMSIZ ERMENİSTAN HEYETİ İSTANBUL’DA

First Republic Armenia delegation Constantinople 1918

Osmanlı Devletli ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında karşılıklı olarak başkentlere siyasi ve askeri temsilciler atadılar. 18 Haziran 1918’de Ermenistan tarafından atanan delegelerden Avedis Aharonyan, Aleksandr Hatisyan ve General Kurganof, Gürcü delegelerle beraber İstanbul’a geldiler. Papadjanof adlı başka bir delege ise Azerbaycan heyeti ile gelmiştir. Bu delegeler Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkileri geliştirecek ve aynı zamanda bölge halkları ve İttifak Devletleri ile birlikte sınırlarla ilgili meselelerin çözümleri için düzenlenecek İstanbul Konferansına katılacaklardı.

Dönemin Ermenistan gazetelerinden Hayrenik’te çıkan 21 Haziran 1918 tarihli yazıda görüşmeler şu şekilde bahsedilmektedir.” İstanbul Konferansı’na nazar-ı ehemmiyetle bakmaktayız. Türkiye sayesinde elde edilen hüviyetin ancak Türkiye’nin desteğiyle payidar olacaktır, Türkiye ile dostça geçinmek istiyoruz. Ermeni-Türk husumeti bitmiştir. Hatta dostluğu filizlenmekte diyebiliriz. Kafkasya Ermenilerinin, Türkiye Ermenilerinin işlerine müdaheleye niyeti yoktur…”. Ayrıca Aharonian’ın 4 Eylül 1918’te Vakit gazetesi Baş yazarlarından Ahmet Emin Bey’e yazdığı mektuplarda “Biz Türklerle başkalarıyla olduğundan daha kolay anlaşabiliriz. Çünkü eski bir Türk darb-ı meselinde söylendiği üzere eski dost düşman olmaz”, derken bunun yanında da “Sağlam bir dostluk kurulabilmesi için en münasip ve etkili yolun nüfusa oranla yetersiz olan Ermenistan topraklarına katılmak üzere biraz daha arazi verilmesi…”der.

27 Temmuz 1918’de Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey’e müracaat eden Aharonian, yapılan görüşmelerde Osmanlı askerleri tarafından esir alınıp, memleket dahilinde olan Ermeni subay ve neferlerin serbest bırakılıp, kendi memleketlerine iade edilmesini de görüşmüştür. Sonuç olarak Osmanlı nezdinde bulunan esirler peyderpey önce İstanbul’a oradan da Ermenistan’a sevk ediliyorlardı. Bu esirlerin sevkiyatı ile ilgili pek çok belgeye bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden ulaşılabilmektedir. 

6 Eylül 1918 tarihinde Ermenistan heyeti Aharonyan başkanlığında, Osmanlı Padişahı Vahdettin tarafından Cuma Selamlığında kabul edilmişlerdir. Ermenistan heyeti Padişaha, bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülke olarak Osmanlı Devletine karşı şükranlarını iletip bunu hiçbir zaman unutmayacaklarını ve karşılıklı dostluğa dayanan ilişkiler yaşayacaklarının temennilerinde bulunmuşlardır.

Ermeni heyeti, Enver Paşa ile görüşmelerinde Bakü harekatı sırasında bölgedeki Ermenilerin memleketlerine dönmeleri için gereken izinlerin verileceğinin talimatlarını da almışlardı.

Ermenistan delegeleri İstanbul’da yaklaşık üç ay kalmış ve genel olarak hiçbir memnuniyetsizlik kayda alınmamıştır.

OSMANLI HEYETİ ERİVAN’DA

Ferik Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Devleti’nin Erivan’daki askeri ve diplomatik temsilcisi olarak atandı. Paşa Erivan’a giderek orada yaşanan gelişmeleri yakından takip edip, başkente iletiyordu. Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını ilan eden üç Güney Kafkasya Devletlerinden ilk önce Ermenistan ve Gürcistan’a temsilci göndermesi Azerbaycan Devleti tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Erivan’ı ziyaret eden Kafkasya’daki Osmanlı Ordularının Başkumandanı’nın yazdığı raporda, gerek hükümetin, gerek halkın kendisini çok iyi bir şekilde karşılandığı, bölgedeki Müslüman ve Hristiyan halkın sorunsuz bir şekilde yaşamlarını sürdürdüklerini, tüm bu gelişmelerden dolayı memnuniyet duyduğunu iletirken, bölgedeki iaşe sıkıntısını, açlık ve salgın hastalıktan dolayı zor durumda olan yerel halk ve mültecilerden de bahsederler.

Osmanlı topraklarından Ermenistan’a yapılan göçler ve bölgedeki savaş hazırlıkları,Osmanlı temsilcisini ve hükümetini rahatsız eder. Mehmet Ali paşa bu gelişmelere istinaden Ermenistan İçişleri Bakanı ile yüz yüze görüşüp endişelerini bildirdi. İçişleri de Osmanlı ordusunun herhangi bir saldırısından çekindiğinden dolayı 19 Ekim 1918’de karşılıklı saldırmazlık anlaşması izalayıp, karşılıklın güven sağladılar. Ancak 19-24 Ekim tarihleri arasındaki raporlarda ise Gürcü-Ermeni anlaşmazlıklarından, Ermenistan’ın 30.000’e yakın askerin silah altına alındığı ve muhacirlerden bir süvari alayı oluşturulacağı haberleri iletildi. Bu son raporlardan artık ilişkilerin değişeceğinin habercisi olmuştu. Sonuç olarak gelişmelerden rahatsız olan Mehmet Ali Paşa 20 Kasım 1918’de istifa edip geri dönmüştür. Yerine Şubat 1919’da Orta Elçi unvanıyla Cafer Bey tayin oldu.

AÇLIK , SALGIN HASTALIKLAR VE ZORLUKLAR İÇİNDE GEÇEN İKİ SENE

1918 kışı geldiğinde ülkede ancak altı ay yetecek kadar iaşe bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti’nden göçen muhacirlerin, ekonomik bir sıkıntı içinde olan Ermenistan için yükü çok ağırdı. Maalesef bu dönemde çok sayıda muhacir, nefer açlıktan ölmekteydiler. Ülkede ciddi bir kıtlık ve salgın hastalık kol geziyordu. Ermenistan tüm bunların yanında bir de asayiş konusunda ciddi problemler yaşıyordu. Askerler çalıntı eşyalar satıyor, geceleri silah sesleri durmuyordu. Hükümet çözüm için silahları toplama kararı alsa dahi bu konuda maalesef başarılı olamadı. Ordu senelerden gelen bir alışkanlıkla Rus ruhu taşıyordu. Milli ordu tesis etmek istendiğinde, ruha ters düşen üçyüz kadar subay ordudan atılmıştı. Aynı zamanda ordu içinde ciddi bir iaşe problemi ve açlık söz konusuydu. Açlıktan dolayı ordudan her gün onlarca firar meydana geliyordu.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi Erivan’daki Alman temsilciler ve tüccarlar, fabrikalardaki ve mağazalardaki pamuğu gizli pazarlıklarla satın alıyorlardı. Bu da Ermenistan ekonomisine büyük bir sekte vuruyordu.

İaşeye çözüm arayan Kadjaznouni Amerikan yardım heyetlerinin İstanbul’a yardım göndereceğini öğrenir öğrenmez, İstanbul’daki heyetlerle bağlantı kurup bir kısım iaşenin Ermenistan’a gelmesini sağladı. Ancak bu yardım hiç yeterli değildi. Osmanlı Hükümeti de 150 ton buğday yollayıp, yardımda bulunmuştur.

1918-1919 yılları arasında Ermenistan’da yaklaşık 200.000 kişi açlıktan ve salgın hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmiştir.

Tüm bu zorlukların yanında Aralık 1918’de Ermeni-Gürcü savaşı patlak vermiş. Ermeni ordusu başarı sağlamasına rağmen iaşe yetersizliği orduyu zorluyordu. Ardından Temmuz 1919’da patlak veren Türk-Tatar isyanları Ermenistan parlamentosunu zorlamaya başladı. 5 Mayıs 1920’de parlamento olağanüstü toplantı ve Aleksandr Hadisyan istifa etmek zorunda kaldı. Ve H.Ohançanyan başkanlığında yeni hükümet kuruldu. 10 Ağustos 1920’de itilaf devletleri taradından imzalanan Sevr antlaşması sonucunda Ermenistan sonunda batılı devletler tarafından özgür ve bağımsız bir ulus olarak tanındı.

SONA DOĞRU

23 Eylül 1920’de Türk-Ermeni savaşı başladı. Kazım Karabekir 30.000 askeriyle Kars’a girip işgal etti. 3000 askeri ve sivil üst düzey yetkiliyi tutukladı. Vahşet dolu kuşatmada 6000 Ermeni hayatını kaybetti. Şehir yakılıp yıkıldı. Ermenistan direnmesine rağmen batılı devletlerden yardım istedi. Ancak Fransızlar Suriye’de, İngilizler Irak’ta, İtalyanlar Antalya’da yerel direnişlerle uğraştıklarından yardım etmediler. Bu savaşta tek yardım eden elindeki küçük bir birlikle Yunanistan olmuştur. Gürcüler ise tarfsız kalmıştır. 18 Kasım’da ateşkes ilan edildi. Ancak şartlar Ermenistan alehineydi. Tüm bu zorluklar karşısında Ohançanyan hükümeti istifa etti. Yerine Simon Vratsyan geldi.

24 Kasım 1920’de TBMM Hükümeti ile Gümrü Antlaşması görüşmeleri başladı. 3 Aralık’ta sona erdi. Kars ve çevresi Türkiye’ye geri verildi. Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı yaptığı tüm anlaşmalar kaldırılacaktı. Aras nehri sınır olarak kabul edilecekti. Ermenistan silah ithal edemeyecek gibi maddeler devam ederken sonuç Ermenistan hükümetini çok zorluyordu.

Bu antlaşmanın en önemli özelliği Türkiye’de yeni doğmakta olan TBMM Hükümet’nin uluslararası imzaladığı ilk antlaşma olurken, yeni doğmuş Ermenistan Cumhuriyeti’nin son imzaladığı uluslararası belge olmasıdır.

YOLUN SONU DEMİR PERDE

Gümrü Antlaşmasının imzalanmasından bir gün sonra Ermenistan Cumhuriyet’i Kızılordu tarafından işgal edildi. Kansız bir darbe sonucunda Ermenistan bağımsızlığını kaybetti ve Birinci Ermenistan Cumhuriyeti yıkıldı. Aynı gün Vratzyan görevi bıraktı ve Soviyet Ermenistan Cumhuriyeti kurulup, Ermenistan Sovyetler birliğine katıldı. Gümrü antlaşması askıya alınmış, yürürlüğe girememiştir.

Yeni kurulan Soviyet Ermenistan Cumhuriyet’nin başına Bolşevik Sarkis Gasyan geldi. Böylece Ermenistan’ın Sovyetleştirilmesi ilan edildi. Acı olan ise Aralık ayından itibaren 1000’den fazla subay tutuklandı. Generaller sürüldü. Bir kısmı yollarda öldürüldü. Tutuklananların çoğu Bakü ve Rusya hapishanelerine gönderildi. 1921 Şubat’ında pek çok Sartarabad Savaşı kahramanı kurşuna dizildi. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Ve ertesi gün isyan başladı. İsyancılar Aşdarag, Eçmiyazin, Karni ve Ahdan’ı ele geçirdiler. Böylece yüzlerce kişi hapishanelerden kurtuldu. Hapishanelerden kurtulanlar arasında Hovannes Kaçaznuni, Levon Şant gibi pek çok aydın vardı.

Bolşevikler bu sefer daha güçlü bir şekilde saldırarak 2 Nisan 1921’de  Erivan’a girdiler. Böylece yolun sonu demir bir perde ile yetmiş yıl boyunca kapanmış oldu.        

HANRİET TOPUZYAN BASOĞLU
28.05.2018

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın