İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bolşevik Bir Ermeni’nin İtirafları

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

İsmail Küçükkılınç 

Türkiye Günlüğü gibi Cedit Neşriyat da mesaisini millet menfaatine hasreden, memleketimizin müstesna mütefekkir ve münevverlerinden Mustafa Çalık’ın idaresindeki bir yayın müessesesidir.

Cedit Neşriyat’ın son yayınlarından biri de küçük hacmine rağmen muhtevası, mevzuu, malumatı ve mesajı fevkalade olan Bolşevik Bir Ermeni’nin İtiraflarıunvanlı kitaptır.

Ermeni meselesi, Mustafa Çalık üstad nezdinde hayatî bir ehemmiyeti haizdir ve bu sebeple kendisi “soykırım” iftirası ile aziz ve necip milletimizi itham etmek isteyenlerin amansız bir hasmıdır. Beşerî münasebetlerde ziyadesiyle nazik olan üstad, milletine müteveccih bir iftira mevzubahis oldukta yedi düvele karşı tek başına meydan okuyan ve galip geleceğinden emin olan bir yiğit misali hareket etmektedir.

Mustafa Çalık, sadece sesi gür çıkan biri değildir; o, müddeası, delilleri, kaynakları ve takip ve terviç ettiği ilmî usul ile de temayüz eden biridir.

Ermeni meselesinde millet ve hatta devlet olarak rahatlığımızın bir sebebi de muhtemelen Mustafa Bey’in muhtelif ve mütenevvi menbalara,  meczum müktesabata ve vasi malumatına istinaden sergilediği metanet, cesaret ve celadet dolu tavır olmalıdır. 

Gaffar Çakmaklı Mehdioğlu’nun hazırladığı kitapta Bolşevik bir Ermeni olan Anastas Mikoyan’ın karışık ve karmaşık şahsiyet ve hayat hikâyesi ve neticede onun Osmanlı ve Türk düşmanı Ermenilerin içyüzünü anlattığı vesika ve vetireler mevzu edilmektedir. Neticede Mikoyan, Lenin devrinde olmasa bile Stalin ve Kruşçev devrinde en yetkili birkaç isimden biri olmuştur.

Dinî Okul Talebeliğinden Bolşevikliğe

Fakir bir marangoz ailesinde dünyaya gelen Mikoyan’ı babası ilkokulun bitiminde Güney Kafkasya’nın en iyi eğitim kurumlarından biri olan ve her kesimden öğrenci alan Tiflis’teki bir Ermeni dinî okuluna verir. Buradan mezun olanlar en azından rahip olabilmektedir. Babası onu rahip görmek istemiş ancak Mikoyan devrimci olarak yetişmiştir.  

İşin ilginç tarafı Stalin de Mikoyan’ın okulunun yanındaki Tiflis Gürcü ilâhiyat okulunda okumaktadır. Mikoyan Stalin’i burada tanımıştır. 1917 devriminden önce teoloji bölümünden mezun olan onlarca tanınmış Sovyet devlet adamı, 1920’ler ve 1930’larda SSCB’i yönetenler arasında yer almıştır. Bolşeviklerin 1917’de Rusya Müslümanlarına yönelik hazırladığı bildirgenin dinî renginde Milliyetler Komiseri Stalin’in tesirinin bariz olduğu kanaatindeyiz.  Neticede Mikoyan ve Stalin gibi iki dinî okul talebesi Marksist ve ateist olmuş, sayısız insanın kanını dökmüşlerdir. İhanet bahanesiyle tüm muhaliflerini temizleyen Stalin, hem Mikoyan’ın muhalefetine şahit olmamış hem de okul arkadaşlığını unutmamış gibidir. Mikoyan, ayrıca her devre uyum sağlamakta da pek mahir bir portre çizmektedir. Bu durumda onun bilhassa 1918-1920 aralığında Türkiye topraklarının da dahil olduğu Büyük Ermenistan projesine karşı çıkışı salt ideolojik bir mahiyeti haiz olmayabilir. Kısaca Mikoyan ortama uygun bir tavır da takınmış olabilir. Bu sebeple Ermenilerin onu “mankurt” görmelerini ve Erivan’a heykelinin dikilmesine karşı çıkmalarını da tabii karşılamak gerekir. Mikoyan Sovyet Rusya’nın büyük bir Ermeni idarecisidir ama “Büyük Temizlik” zamanında Ermenistan’da kurşuna dizilecek Ermeni sayısını bariz bir baskı altında değilken de rahatlıkla artırabilecek yapıda biridir. O, Stalin kadar olmasa da eli kanlı biridir. Tabii, Stalin devrinde hiç kimsenin aksi yönde hareket edemeyeceği, tüm katliamlara ister istemez imza atacağı söylenebilir ancak Mikoyan sanki bu işlere teşne ve gönüllü biri gibi de bir portre çizmektedir. 

Biz bu yazıda ihtisar yanında kitapta mühim gördüğümüz satırlara da yer vermeye çalışacağız.

Ermeni Milliyetçiliğinden Bolşevikliğe 

Mikoyan I. Dünya Harbi’nde Osmanlı’ya karşı savaşmıştır. Ermeni sosyal demokratlar ve Bolşevikler Taşnaksutyun Partisinin Rusya’nın Osmanlı Devleti ile savaşı için verdikleri mücadeleye destek vermekte idiler.  O yılların tanınan sosyal demokratlarından olan Stepan Şaumyan da 1915’in Ekim ayında Bakü’de düzenlenen bir toplantıda şöyle konuşmuştur: “Türkiye Ermenilerinin Rusya’ya destek vermeleri için Taşnaklar ellerinden gelen her şeyi yaptılar… Onlar kendi paraları ile gönüllü drujinalar (askerî birlikler) kurdular. Oraya Türkiye Ermenilerini (asker kaçaklarını ve hatta milletvekilini) dahil ettiler

Anastas Mikoyan kendisinin 1999’da Moskova’da yayınlanmış “Böyle oldu” isimli anılar kitabında şunları söylüyordu: “En militan öğrenci gruplarından biri idik.  Bulgarların mücadele örneklerini rehber alarak Ermeni ulusal kurtuluş mücadelesi için Türkiye aleyhine Rus birliklerinin tarafında savaşa girme kararı aldık”.

Anastas Mikoyan Kasım 1915’te Bolşevikler partisine üye olarak girmiş, çok geçmeden partide görev de almıştır. Sorumlulukları şu şekilde tanımlanmıştı: Öğrenciler arasında propaganda çalışmaları yapmak, temel konularla savaşın asıl sorunlarını anlatmak,  Çar otokrasinin yıkılması için savaşmak, gençlere milli meselelerden bahsetmek, Ermeni gençlerinin Osmanlı devletine karşı kin ve nefretini attırmağa çalışmak!

Muhtemelen, 1917’nin sonbaharında Bakü Bolşeviklerine katılan, partinin Bakü komitesinin Yönetim Kurulu üyesi olan Anastas Mikoyan’ın düşüncesi ve tutumu “Kafkasya’nın Lenin’i” olarak adlandırılan Stepan Şaumyan’ın düşüncesini ve mantığını alt edememişti. Şöyle ki, “Türkiye Ermenistan’ı” özerkliği düşüncesinin ilham perisi ve bununla ilgili genelgenin uygulayıcısı olan S. Şaumyan’ın farklı bildirileri ve eylemleri olmuştur.

Brest-Litovsk Barış Antlaşması ile resmen icra edilemez duruma gelen “Türkiye Ermenistanı” genelgesi bildirge olmaktan ileri gidemedi. Stepan Şaumyan “Türkiye Ermenistan’ı” özerkliğini gerçekleştiremediği gibi, ne Kafkasya’da, ne de Bakü’de Sovyet hâkimiyetini kurabilmiştir. Kafkasya Fevkalâde Komiserliği’ne atanan Şaumyan’a” 13 Nolu Dekret’le (Kararname) Kafkasya’yı Sovyetleştirmek görevi verildiği gibi, Rus ordusunun işgali altındaki Türk topraklarında bir Ermenistan kurma yetkisi de verilmişti.

Şaumyan Kafkas cephesinden terhis edilmiş ve yahut kaçmış Rus askerlerinin silâhlarını alarak Bakü’deki Ermenileri silâhlandırıyordu. Aynı zamanda Türklerin silâhlanmasına da her açıdan engel olmaya çalışıyordu. Böylece Azerbaycan’daki 1918 yılı Mart soykırımı öncesi Bolşevikler Ermenileri hızlı bir şekilde silahlandırmışlardır. Mart soykırımı arifesinde Genelkurmay Başkanı Taşnaksütyun Partisi’nin üyesi Ermeni Zaven Avetisov olan Kızıl Ordu’nun % 80’i Ermenilerden oluşuyordu.

Anastas Mikoyan hatıralarında “bu ayaklanmanın başlamasına bir hafta kala tüm propaganda faaliyetlerini durdurduğunu, işçi toplantılarına gitmediğini ve tamamen silahlı birliklerin tesis edilmesi ve silâhlandırılması meselesine odaklandığını” yazmaktadır. Halbuki 1917 yılında Bolşevik partisi üyelerinden olan A.Baranov’un anılarına göre, Mart olaylarında Anastas Mikoyan Bakü kale kapısına düzenlenen operasyonun başındaydı ve hatta ayağından yaralanmıştı. Bu da göstermektedir ki, Azerbaycan Türklerine karşı Mart soykırımına Mikoyan bizzat iştirak etmişti. 

Bakü’de yönetimin el değiştirmesi neticesi Sentrokaspi İdaresi zamanında tutuklanan ve 26’lar olarak anılan komiserler bir grup Bolşevik’in yardımıyla hapisten çıkartılmış, Bakü Halk Komiserleri Krasnovodsk hapishanesine getirilmiş ve bunlar 20 Eylül 1918’de Ağcakum’da kurşuna dizilmiştir. 27. Komiser Mikoyan ise sağ kalmıştır. Bu, onun hayatının karanlık sayfalarından biri olarak sonralar da sorgulanmıştır.

Belki de Stalin 27 Bakü komiseri arasında bir tek Mikoyan’ın kurtulmasının hikâyesini biliyordu. Çünkü Stalin’e de aslında böyle adamlar gerekiyordu. İstediği an onu hapse attıracağı korkusu ile yaşayan adamlar… 

Büyük Ermenistan’a Karşı Biri Olarak Mikoyan

Bizim eserden ve Mikoyan’ın hayat hikâyesinden anladığımıza göre Mikoyan, ya Bolşevikliğin tesiriyle savaş ve millî meselelere bakışını değiştirmiş ya da ortama uyum sağlamış biridir.  1919’daki yorumlarında Ermeni hareketini sert ifadelerle eleştirmiştir. Yeni tanıştığı Lenin’e gönderdiği raporunda yer alan yorumlarıyla Mikoyan, milliyetçilik duygularından uzak, sağduyulu komünist imajı oluşturma potansiyelini sergilemiştir. O, bir raporunda Ermeni ulusal hareketinin özgürlük hareketi olmaktan çıkıp, gerici, işgalci (“emperyalist”) bir harekete dönüştüğünü yazabilmiştir. Türkiye Ermenistan’ı bağlamında büyük, tek ve bağımsız Ermenistan’la ilgili düşünceyi zararlı, canice ve gerici bularak, buna karşı Komünist partisinin mücadele etmesi gerektiğini belirtmiş, Ermeni millî hareketini işgalci emperyalist hareket olarak nitelendirmiştir. Yani Taşnak liderinden farklı düşünce ortaya koyuyor ve “Büyük Ermenistan” düşüncesini artık temelsiz buluyordu. O, Osmanlı Devleti’nin yedi vilayetinden oluşan, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar “Büyük Ermenistan” oluşturulması düşüncesinin boş bir hayal ve suç olduğunu daha Aralık 1919’da Vladimir Lenin’e sunulan raporunda kaydediyordu. Bu konuya yaklaşımını birkaç temele dayandırmıştı: İddia edilen “Türkiye Ermenistan’ı” topraklarında Ermeniler yaşamıyor, sadece Müslüman nüfus bulunmaktadır; bu talep nüfusun çoğunluğunun iradesine uygun değildir ve emperyalistlerin aletidir; savaş sonrası oluşan koşullarda uluslararası devrimle ve emperyalizme karşı mücadele çıkarlarıyla çelişmektedir. 

Rusya Komünist (B.) Partisi Kafkas Komitesi Üyesi olarak ANASTAS MIKOYAN’ın 1919 Aralık ayının başında Lenin’e gönderdiği “Kafkasya Sorunu”  raporunun “Türkiye Ermenistanı”  meselesi ile ilgili bölümünde şunlar yazılıydı:

* “Eğer savaşa [I. Dünya Harbi] kadar Ermeniler, Türkiye Ermenistan’ında nüfusun önemli bir bölümünü oluştursaydı, hatta birçok yerde çoğunluk olsaydı ve millî özgürlük adına savaşları Türkiye’nin feodal-despotik rejimine karşı yönelmiş olsaydı, yine de tam adaletli olmasa da nesnel devrimci bir faktör olarak yorumlanabilirdi. Ancak savaş sırasında ve sonrasındaki gözlemlerimiz bunun tam tersi olduğu yönündedir”. 

*“Ermeni şovenistleri, emperyalist müttefiklerin ve koyu gerici General Denikin’in desteğine dayanarak Karadeniz’den neredeyse Akdeniz’e kadar yedi vilâyeti de kapsayan tarihi sınırları içerisinde ham bir hayal olan, cinayete dönüşmüş ‘Büyük Ermenistan’ kurma fikrine kapılmış durumdalar. Bölgede Ermenilerin olmayışı ve esas olarak Müslümanların varlığı bunları utandırmıyor. ‘Büyük Ermenistan’, nüfusun çoğunluğuna dayanarak kurulamaz[çünkü çoğunluk Müslümanlardadır]; ancak emperyalist silahların gücüyle dayatılacaktır; kanla ve ‘yabancıların’ suçsuz cesetlerinin göğüslerini parçalayacak demirle ve ‘Ermenistan’ın suçlu öğelerden’, Müslümanlardan ‘temizlenmesi’ yoluyla benimsetilecektir. Böyle bir cehennemi yaratma, böyle bir kâbus ve tecavüzü gerçekleştirme programı, en iyi, en yetenekli ve en sadık ajanları olarak gördükleri Ermeniler üzerinden Türkiye’yi yağmalamak ve finans kapitallerini değerlendirecekleri bir bölge haline getirmek isteyen emperyalist müttefikler tarafından güçlenerek desteklenmektedir”.

* “Ermeni Meselesi’nde eski tutumumuzu sürdürmek, bağımsız Türkiye Ermenistanı’nı desteklemek, Kafkasya Ermenistanı’nı ‘özgürleştirmiş’ şovenist gerici hükümetle ve onun hamisi Cemiyet-i Akvam ile İtilâf Devletleri’nin ve onların ajanları Ermeni şovenistlerinin yağmacı planlarına karşı isyan bayrağını çoktandır kaldırmış, bir deniz gibi kabaran Anadolu Müslüman nüfusuna ve Doğu’nun milyonlarca Müslüman’ına karşı bir olmak, sadece Doğu Müslümanlarının emperyalizme karşı davalarını frenlemek değil, iç toplumsal-siyasal gelişim süreçlerini ve Türkiye’nin Müslüman halkları içerisindeki sınıfsal ayrışmayı da durdurmak anlamına gelir…Bu bakımdan Sovyet Rusya’nın Türkiye Ermenistanı’nın kendi kaderini tayin hakkı üzerine bildirgesi (1917), ciddi bir hata olmuştur. Hiçbir olumlu sonuç doğurmamış, sadece Türkiye Müslümanlarını değil, Kafkasya Müslümanlarını da kendine karşı ayaklandırmıştır. Sovyet iktidarı, Ermeni halkının bütün önderlerini meşru olarak tanıyarak ve Müslümanlar içinse susarak Müslümanların gözünde Ermeni şovenistlerinin tarafında Müslümanların karşısında bir görüntü vermiştir”.

* “Türkiye Ermenileri arasındaki muhtemel komünist faaliyetler ise ‘Birleşik Kafkasya ve Türkiye Ermenistanı fikrini savunan, komünizm sosu altında Ermeni şovenizmini sunan, Sovyet iktidarı için karşı devrimcilerle savaş adı altında Müslüman katliamları gerçekleştiren sözde Ermenistan Milli-Komünist Partisi eliyle yürütülemez… Merkez Komitesi, onlara komünist çalışmanın ayrı bir devlet sınırı oluşturmak veya aynı bir devlet kurmak amacıyla yapılmaması gerektiğini, merkezi ve temel meselenin devrimci hareketin, bütün milletlerden emekçi kitlelerin sınıf dayanışmasının ve işçi ve köylü iktidarı için ezenlere karşı ortak mücadelenin gelişmesi olduğu vurgulamalıdır”.

Tekrar etmek gerekirse samimî bir bolşevikten sadır olabilecek bu sözler, Mikoyan’ın havayı çok iyi koklamasıyla da izah olunabilir. Çünkü aşağıda da görüleceği üzere Mikoyan her devirde hayatta kalabilmiş, ihanet ithamına muhatap olmamış biridir. 

Anastas Mikoyan Ermenistan Komünist Partisi’nin III. Enternasyonal’in 2-6 Mart 1919 Tarihlerinde Toplanan Birinci Kurucu Kongresine Sunduğu Raporda da açıkça şunları yazıyordu: “…Ortaya çıkmış olan büyük tehlike şudur: Burjuva milliyetçisi partiler, milletlerin kendi kaderini tayin hakkını kullanarak yıkıcı politikalarını daha da güçlendiriyorlar, karanlık milli ihtiraslarını şişiriyorlar ve milletlerin kendi kaderini tayin hakkı bahanesiyle bütün ülkeyi milli çatışmaların arenası haline getiriyorlar”.

Dünya Savaşının ortaya çıkardığı jeopolitik sonuçlardan bir diğeri de “Kafkas Ermenistan’ı” devleti olmuştur. Bu devleti Ermenistan Komünist Partisinin III.Komünist Enternasyonalinin I.Kongresindeki temsilcisi şöyle nitelemiştir:Ermenistan Cumhuriyeti küstah bir sahtekârlıktır, Ermenistan halklarının kendi kaderini gerçekten belirlemesinin tahrif edilmesidir”. Ermenistan Komünist Partisinin temsilcisinin konuşmasında dikkat çeken bir husus daha bulunmaktaydı. O, Taşnakların “alçak oyunu” nedeniyle “çilekeş Ermeni” insanının 30.000 kurban verdiğini” söylerken, Türkiye Ermenilerinin kayıpları ile kıyaslamaktaydı.

Ermeni komünisti uluslararası tribünden Türkiye Ermenilerinin 300.000 veyahut 500.000 kurban verdiğini kaydetmiştir. Türkiye Ermenilerinin bu kaybının Taşnakların “ileriyi görmeyen ve maceracı politikaları” sonucunda gerçekleştiğini belirtmiştir.

Türkiye istiklâl savaşıyla Sovyet Rusya’sı arasında kurulan müttefiklik ilişkileri sonucunda “Türkiye Ermenistan’ı” sorunu uzun süreliğine dondurulmuş oldu. Hatta Mikoyan Türkiye Ermenileri arasında komünist faaliyetinde bulunmak için Ermeni komünistlerine Türkiye Komünist Partisinde birleşmeyi ve gerekirse bu partinin özel Ermeni Fırkasını oluşturmayı öneriyordu. Türkiye Ermenileri arasında komünist faaliyette bulunmak için Ermenistan’ın Ulusal Komünist Partisi olarak adlandırılan siyasî gücünü Mikoyan yeterli bulmuyordu. Şöyle ki, bu partiyi “bir bütün” (Kafkasya ve Türkiye) Ermenistan konumunda bulunan, “komünizm perdesi altında Ermeni milliyetçiliğini” yayan, Sovyet hâkimiyeti için mücadele adı altında Müslümanları katleden parti olarak niteliyordu.

Bolşevik-Kemalist işbirliğinin temelleri atılmaktaydı; ilk adımları Halil Paşa (Kut) tarafından gerçekleştirilmişti.

Zamana Göre Fikir ve Tavır Değiştiren Mikoyan ve Karabağ

Ancak ilginçtir, I.Dünya Harbi’nde Osmanlı’ya, her ne kadar kendisi inkâr etse de 1918’de Bakü’de Azerî Türklerine karşı savaşan Mikoyan 1919 senesi gelince Ermeni milliyetçiliğinin büyük düşmanı olarak sahneye çıkmakta, onu, emperyalizmin aleti olarak görmekte, 1920’da Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılıp Ermenistan’a bağlanmasına karşı çıkmakta ama II. Dünya Savaşı’ndan sonra Ermeniler için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır.

İlginçtir, 1920’lerde Bakü’süz bir Karabağ olamayacağı gerekçesiyle Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasına şiddetle karşı çıkan Mikoyan-ki 1919 yılının Ağustos ayında Azerbaycan Başbakanı ve Harbiye bakanı Karabağ’a gelirken Şuşa’nın Ermeni pazarında Ermeniler kendi yazılarıyla “Yaşasın Azerbaycan Cumhuriyeti” tabelası asmışlardı- II. Dünya Harbi’nden sonra farklı bir tavır sergilemiştir. Ancak Stalin, bu plana ve talebe onay vermemiş, hatta Mikoyan uzun süre ölüm korkusu ile yaşamış ve intihar için silahını yastığının altında bulundurmuştur.

İkinci Dünya savaşından sonra Ermenilerin yabancı ülkelerden SSCB’ye dönmesi ve onların Ermenistan’da yerleştirilmesi fikrinin mimarı, Azerbaycan Türklerinin ezeli topraklarından göç ettirilmesinin girişimcisi ve organizatörü de, “27. komiser”, yani Mikoyan olmuştu.

Bu yıllarda ve ondan önceki baskı yıllarında Mikoyan kendisine karşı olan bütün adamları bertaraf edebilmiştir.  Onun hakkında ifade edilen “o yağış altından bile öyle geçiyordu ki, üzerine bir damla yağmur, su düşmüyordu”… Bu kez de yağmurdan “kuru” çıkmıştır.

O yıllarda Dağlık Karabağ’ın Ermenistan”a verilmesi meselesi engellense de, Ermenistan 1948–1953 yıllarında sayısı 100 bine ulaşan Azerbaycanlıyı bin yıllarca yaşadıkları memleketlerinden devlet düzeyinde göçe zorlamayı başarmıştır.

Ermeni Katili Mikoyan

Rusya Devlet Arşivinde, 22 Eylül 1937 tarihli yeni bir belge bulunmuştur. Yejov’un imzasını taşıyan bu tarihi belgede Yejov Stalin’e şöyle diyor: “…Mikoyan, kurşunlanacak “Taşnaktsutyun ve diğer “anti-Sovyet unsurların” sayısının 700 kişiye kadar arttırılmasını rica ediyor. Aynı belgede, Yejov kendisi kurşunlanacakların eski sayısına 1500 kişi ekleyerek onun 2000’e ulaştırılmasını önermektedir”. Belge Stalin, Molotof, Kaganoviç, Çubar ve Loginov tarafından imzalanmıştır.

Savaş Suçlusu, Esir Katili Mikoyan

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de II. Dünya Harbi esnasında Polonya’daki Katın katliamı için Anastas Mikoyan’ı suçlu olarak kabul etmiştir.  Bu gerçek belgelerin ışığında Anastas Mikoyan’ın bir suçlu olarak belirlenmesi  etnograf Gayane Shagoyan’a göre bütün Ermenilere utanç veriyordu.  Bu suça göre kim yargılanacak?- sorusu ortaya çıkıyordu. Katın katliamını yapanlarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin(AİHM) “Yanoviç ve diğerleri Rusya’ya karşı”dosyasındaki belgeler Mikoyan’ın İkinci Dünya Savaşı zamanı 14 bin 700 Polonyalı savaş esirinin ve Ukrayna ve Belorus’un Batı kısmında tutuklanan 11.000 kişinin öldürülmesi kararını imzaladığını gösteriyor.

Esir kamplarında kalan 14.700 kişinin (eski Polonya Ordusu’nun askerleri, devlet memurları, arazi sahipleri, polisler, özel serviste çalışanlar, kale korucuları v. b.)  tutuklanması söz konusudur. 11.700 kişi için ise yeni soruşturmalar yapılacaktı ve sonunda onlar da idam edilecekti.

Bu trajedi “Katın katliamı” olarak bilinmektedir. Cinayet “Katın Ormanı” olarak bilinen bir yerde yapıldığı için ona ‘Katın soykırımı’ deniliyor.

Daha ilginci 1942-1943 yıllarına ait belgeler arasında 12 adli tıp uzmanından ibaret bir komisyonun raporu vardır. Bu rapor, katliamın sorumluluğunun Sovyet makamlarına ait olduğunu ispatlamaktadır.  Lakin bununla ilgili Rusya Federasyonunun bir beyanatında “Katın katliamın sorumluluğu uzun zaman Faşist Almanya’nın üzerine atılmıştır. Araştırmalar neticesinde ortaya çıkmıştır ki, bu facianın suçlusu Stalin rejimidir…” denilmektedir.

Ermeni Bilimadamları Mikoyan’ın Heykelinin Dikilmesine Karşı Çıkıyor

Ermeni bilim adamları, Mikoyan’ın Erivan’da heykelinin dikilmesine karşı direnmişlerdir. Bir grup tanınmış bilim adamı Başbakan Hovik Abrahamyan’, Başbakan Yardımcısı Armen Gevorgyan’, EC Dışişleri Bakanı Edward Nalbandyan’ bu tartışmaya açık bir mektup göndermişlerdir. Mektupta deniliyor ki: “Hükümetin dikkatini çekmek istiyoruz. 2014 yılı 30 Nisan’ında Erivan Belediye Konseyi’nin,  Anastas Mikoyan’ın heykelinin dikilmesi ile ilgili skandal kararı bizleri rahatsız etmiştir. Ermenistan Cumhuriyeti Akıl İnsanlar Konseyi üyelerine verilen bilgiler yanlış olduğundan, onlar bu konu ile ilgili yanlış karar kabul etmişlerdir. Onlar Mikoyan’ın Stalin rejimi yıllarında faaliyetinin baskıcı sayfalarını göz ardı ederek ona Erivan kent merkezinde heykel dikilmesine onay vermişler.  Mikoyan binlerce kişinin katledilmesinin suçlusudur. Ermenistan’da, Rusya’nın İrkutsk vilâyetinde, Katın katliamında parmağı vardır ve bilim adamları, tarihçiler bu cinayetlerin içeriğini kamuoyunun dikkatine sunmuşlardır. Ayrıca onun Karabağ meselesindeki “Ermeni Soykırımı” ve Batı Ermenistan meselesindeki rolü ve tutumu Ermeni halkının iradesini ifade etmemiştir. Bu heykelin dikilmesi Ermenistan’ın Polonya ile ilişkilerine de zarar verebilir”.

Mikoyan’nın heykeli konusu Ermeni toplumuna da yansımıştır. Ermeni gençler onun adına olan sokak tabelasına “Enver” (Enver pasa kastediliyor)yazarak tepki göstermişler.

“Iliç’ten[Lenin]Iliç’e[Brejnev] kalp krizi ve felç yaşamayan tek komünist”, “27. Bakü Komiseri” ve  “Şemsiyesiz yağmurda yürüyebilen, lâkin manevrası ile üzerine bir damla bile yağmur düşmeyen figür” olan Mikoyan hakkında ilerleyen süreçte daha kapsamlı çalışmalar yapılacak gibi görünmektedir.

Not: Her ciddî ve ilmî çalışmada ufak-tefek zühuller olur. Bir yerde Halil (Kut) Paşa, Halil (Menteşe) olarak yazılmış ki bunun sehiv olduğu zaten aşikar.

19-04/30/meydsyev.jpg

https://www.karar.com/yazarlar/ismail-kucukkilinc/bolsevik-bir-ermeninin-itiraflari-10010#

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın