İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Artık hep ölüm konuşuyor farkında mısınız?

Cengiz Aktar

Sade kendisi değil, bilumum avanesi, medyası hepsi ölüm türküleri söylüyor. Bahçeli ile birlikte memleketin bir beka sorunu yani ölüm kalım sorunu olduğunu ilan ettiğinden bu yana serdettiklerinden sadece son birkaç günden derlediklerim şunlar.

Silâh arkadaşı Bahçeli: “Şu anda Boğaz’ın Batı yakasındayız. İşte buradayız, Yenikapı’dayız. Ey katiller gelin de görelim. Gelin de dedeleriniz gibi aynen sizi yerin dibine gömelim.”

Küçük mahdumun yüksek istişaresinde bulunduğu Türkiye Gençlik Vakfı’nın Diyarbekir Kadın ve Aile Koordinatör Yardımcısı Seher Şenyüz: “Ezan, bizim için Roma’nın, New York’un, Pekin’in, Tokyo’nun, Moskova’nın, Berlin’in, Paris’in ve yarım kalan hesabımız olan Viyana’nın fethine niyet tazelemektir. Ezan, dünyanın her yerinden mazlumların tek silahı, tutsak İhvan’ın özgürlük türküsü, Çeçen mücahitlerin zafer ezgisidir. Ezan, bu dünyanın çakılı manevi çivisi ve tüm Müslümanların kırmızı çizgisidir.”

Yandaş güruhtan mafya yöneticisi: “Tüm dünya coğrafyasında yaşayan Müslüman Türkler güvenlikleri için yasal yollardan silah sahibi olmalıdır. Çünkü zalimlerin, kafirlerin öncelikli hedefi Müslüman Türk Milleti’dir.”

Yeni Akit gastecisi: “Türk kamuoyu, PKK terör örgütüne, FETÖ terör örgütüne de yandaşlık yapan, kol kanat geren, bağrında besleyen örneğin Kemal Kılıçdaroğlu gibi bazı isimlerin de işte bu darağacında asılmasını, idam edilmesini bekliyor diye düşünüyorum. Bu bizim fikrimiz tabii ki, takdir yine kamuoyunun. Sonuçta PKK terör örgütüne, Fethullahçı terör örgütüne kol kanat geren, bu topraklara ihanet eden her bir vatandaşın işte bu darağacında idam edilmesi gereken isimler bugün bile. Ama maalesef 2004 tarihinde idam Türkiye’de kaldırıldı.”

Zat-ı şahaneleri: “İstanbul’u Konstantinopol’e çevirmekle yanıp tutuşan Bizans artıklarına şöyle okkalı bir Osmanlı tokadı indirmenizi istiyorum. Şimdi öyle bir ses vereceksiniz ki İslâm karşıtlarının dizlerinin bağı çözülecek.”

“Biz buradayız, biz Çanakkale’deyiz. Bin yıldır buradayız, kıyamete kadar da burada olacağız. İstanbul’u Konstantinopol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler, kimi ayakta kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelecekseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.”

“Selânik’in, Girit’in, Üsküp’ün, Kosova’nın, Varna’nın, nice Balkan şehrinin acısını dindiren İzmir. Ülkemizin tüm renklerini, tüm zenginliklerini kendinde toplayan İzmir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ordularının 9 Eylül’de yeniden özgürlüğüne kavuşturduğu İzmir, gavuru denize döken, garibi bağrına basan İzmir.”

“İbadette olan elli kardeşimizi kalleşçe, adice, alçakça öldürdün. Ama bunun hesabını vereceksin. Bunun hesabını eğer Yeni Zelanda sormazsa, öyle veya böyle biz, bunun da hesabını sormasını biliriz. Efendim ‘bizim yasalarımızda 15 yıldan daha fazla mahkûmiyet yokmuş’… Ya bu insan hayatı, canı ne kadar ucuz?”

“15 Temmuz gecesi 251 vatandaşımızı, askerimi, polisimi şehit edenleri, ağırlaştırılmış da olsa müebbet de olsa cezaevinde onları beslemek bile bana ağır geliyor. Hep söyledim, yine söylüyorum. Eğer bizim parlamentomuz bununla ilgili böyle bir karar verirse, ben bunu onaylarım. Yeni Zelanda parlamentosu eğer kalkıp da bu adamla ilgili vermiyorsa, ben de Yeni Zelanda yönetimiyle bunu sürekli olarak tartışırım. Teröristin silâhındaki her ifade, ülkemizden bunca uzakta bile üzerimizde yapılan hesapların itirafı gibidir. Çanakkale’de 16.500 kilometreden çıktınız geldiniz. Sizin Çanakkale’de ne işiniz vardı? Avusturalya, çıktınız geldiniz. Sizin Çanakkale’de ne işiniz vardı? Ama Çanakkale’de bunlar, o ‘On Beşliler, Seyit Onbaşılar’ Çanakkale’yi bunlara zindan ettiler. Şimdi her yıl ziyarete gelirler.”

***

Recep Tayyip Erdoğan ufku ve fikriyatının memlekete vaad ettiği beka, cihat, fütûhat, şehâdet, idam. Yani kefen, tabut, kan, ter, gözyaşı. Yani kavga, husumet, tehdit, korku, nefret, sindirme, itham, hakaret. Yani yoksulluk, fakirlik, sefâlet. Kürdlere ezelden beri vaadedilen ve uygulanan artık bütün memleketi kuşatıyor.

Ölümle yatıp ölümle kalkan tahayyülü sadece Türkiye’ye değil karşısına aldığı herkese, her ülkeye dayatmaya heveskâr.

Açıktır ki reisin ve rejimin memlekete sunabileceği başka bir şey kalmadı. Siyaset harfiyen bu ruh haliyle şekilleniyor. Ölüm vaadinin karşılığında cennet vaadi bonus.

Yakın geçmişin ileriye dönük iddialı mesajlarından “durmak yok yola devam”dan, 2023 hedefinden, 2071 rüyasından eser yok. Pazar Yenikapı’da salladığı, ciddiyetten tamamen yoksun katrilyonluk yatırımlara bakmayın siz.

Bir siyasetin ve bir hikâyenin tükenmişliği ancak bu kadar faş olur. Tükenmişlik ve ölüm. Reisin ölüm dansları, kendisinin ve rejimin ruh hâlini yansıtmakla kalmıyor, memleketi baştan sona kuşatan ve belirleyen tükenmişliği de anlatıyor.

Son tahlilde, kendi beka sorunu ile memleketin beka sorunu tamamen iç içe geçmiş durumda. Aralarında dört dörtlük bir neden-sonuç ilişkisi olduğu gibi reis ile rejimin tükenmişliği memleketin tükenmişliğinin arayüzü.

Yanılmayalım, tükenmişlik rejime mahsus değil. Siz bakmayın 31 Mart öncesi hâlâ seçimden medet uman ve birbirine gaz veren biçarelere. Memleketin teyelleri tamamen attı.

Zindandaki Kürdlerin, maalesef intiharlarla sonuçlanan oruçları da bu ölümcül ortamın parçası bir bakıma.

Reisin ve rejimin dilindeki ölüm dansı kimilerinin sandığı veya umduğu gibi seçim kampanyasıyla sınırlı değil. Dans 1 Nisan’dan itibaren sokakta, mıntıkada devam edebilir. İhtimal küçümsenmemelidir.

Ne var ki, şehadet, fütuhat, cihadın memleket dışında oluru pek yok. TSK’nın gücü anca içeriye ve bir nebze de Afrin’e, Azez’e yeter. O da bilumum büyük abileri müsaade ettiği sürece.

Ancak içeride pekâlâ mümkün. Hatırımızda olsun, bu toprakların ölen hafızası olmasa da öldüren hafızası fevkalade güçlüdür. Hani şu öldürenin yanına hep kâr kalan, Ermeni Soykırımından bu yana…


Ahval News

Yorumlar kapatıldı.