İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Anlamak

Herkül Millas

Anlamak ihtiyacı herhalde bir içgüdü. Neden yağmur yağar, o beni neden sevmiyor, neden yaşıyorum gibi sorulara anlam vermek için anlamaya çalışırız. Ve genellikle sonunda anlar veya anladığımıza inanır rahatlarız.

Yağmur bulutların çözülmesidir veya Allah’ın bize bir bağışıdır deriz, beni sevmiyor çünkü benim sevilecek bir yanım yok veya aptalın biridir ondan sevmiyor deriz, yaşıyorum çünkü doğanın yasası böyledir veya yukarısı öyle istedi deriz. Kısacası ille de bir açıklama bulur az buçuk rahatlarız.

Türkiye’yi ve Yunanistan’ı anlamaya çalışıyorum. Epeyce zorlanıyorum. Bazen anlar gibi oluyorum, bir açıklama geliyor aklıma. Ama şüpheler de: Kendimi aldatıyor olmayayım, bu gerçekçi bir açıklama mı gerçekten?

Çok kusurlu buluyorum çevremi ve bu buluşun kendi karamsarlığımın sonucu olup olmadığından emin olamıyorum.

Sayılara sığındım son günlerde. Daha güvenlidirler düşüncesiyle. Yunanistan konusunda karşılaştırmalı 50 kadar araştırma buldum.

Ülkeyi değerlendiren ve dünya ve Avrupa içinde bir sıralamaya yerleştiren kamuoyu araştırmaları bunlar. Hemen hepsi çok saygın kurumlarca yapılmış.

En ufak bir şüphe kalmıyor. Şu alanlarda Yunanistan Avrupa Birliği içinde en son sıralamalarda, ya sonuncu ya son üç-dört arasında: Ekonomi alanı (yatırım, rekabet, bankacılık), eğitim (öğrencilerin anlama yeteneği, kritik düşünce), yabancı düşmanlığı (Yahudi’ye, Müslüman’a, Batı’ya bakışı), sigara tüketimi, obezite, trafik kazaları, gönüllü iş yapma, yargı (geciken kararlar, AİHM’den dönen davalar), spor yapma (seyretme değil), basın özgürlüğü, antibiyotik kullanımı, organ bağışı, internet kullanımı…

Böyle gidiyor. Ya sonuncu ya da en son sıralarda.

İki de birinciliği var. 1) AB içinde, evlilik öncesi cinsel ilişkiye en hoşgörülü toplum. 2) “Kendi uygarlığınızı öteki uygarlıklardan üstün görüyor musunuz” sorusuna yüzde 89 evet denmiş.

Ermenistan ve Gürcistan ikinci ve üçüncü sırada. Türkiye araştırmaya dâhil edilmemiş, yer alsaydı muhtemelen birinciliği kaptırmazdı.

İlginç olanı, doğudan batıya gittikçe bütün veriler iyileşiyor, düzeliyor. Örneğin İspanya ve Belçika’da “üstünüz” diyenlerin oranı yüzde 20’lerde. Yani geri kalmışlığın ve gelişmişliğin coğrafi resmini görüyoruz. “Batılılaşmak” gerçekten iyi bir amaç, ama vizyon ve niyet yetmiyor.

Bu sayılar durumu gösteriyor ama açıklama getirmiyor. Neden böyleyiz, neden gelişmedik sorusuna cevap vermiyor. Sonra böyle bir sorunun “yanlış soru” olduğunu düşündüm.

Gelişmemiş olmak dünyanın normal durumudur. Yüzyıllarca bütün dünya yerinde saydı hemen hemen. Sonra Rönesans ve hele Endüstri Devrimi ile dünyanın küçük bir bölümünde, Batı Avrupa’da, bir devrim yaşandı. O bölgede ve o bölgenin insanlarının kurduğu yeni devletlerde (ABD, Kanada, Avustralya) istatistiki veriler öteki ülkelere göre çok ilerde.

Bu gelişmeleri en güzel anlatanlardan biri Hobsbawm (The Age of Empire). Dünya 1850’lerde treni kaçırmış. “Gelişmiş ülkeler” Üçüncü Dünya ile (yani dünya ile) arayı sürekli açmış. Aslında geri kalanlar çok “normal”, açıklanması gereken gelişenlerdir. Durum Antik Yunan’ı andırıyor. O zaman da böyle bir kültür patlaması olmuştu, hala açıklanamayan.

Bu alanda iki tarihçi yardımcı oluyor, Fernand Braudel ve Leften Stavrianos. Her ikisi de benzer tezler savunuyor: Diyorlar ki, imparatorluklar içinde değil de, küçük üniteler içinde bulunan toplumlar, siteler ve şehirler, merkezi yönetimden uzak ve rekabet içinde olduklarından gelişebiliyorlar.

Uzun sürede bu tür oluşumlar (eski Yunan’da olduğu gibi) büyük hamleler yapabiliyorlar. Japonya mucizesini de böyle açıklıyorlar.

Balkanların şansızlığı Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının, batıda olduğu gibi erkenden dağılmamış olmaları. “Sakıncalı” bir tez kuşkusuz. (Stavrianos’un hazırladığı okul kitabının Yunanistan’da yalnız bir yıl okutulması anlaşılırdır: Farklı görüşe tahammül de sınırlıdır Balkanlarda.)

Kısacası, büyük devletler ve imparatorluklar kısa sürede başarılı olsalar da uzun sürede frenleyici oluyorlar. Yani benim içinde yaşadığım “gerilik” bir bakıma anlaşılır olmakta. Yani halimiz normal! Ne tuhaf! Nasıl bir ironi! Gurur duyulan imparatorluklar(ımız) bütün bir bölge geriliğinin nedeniymiş.

Durumu anlamış oluyorum, bir bakıma. Ama rahatlamış mıyım?

Pek sanmıyorum!


Ahval News

Yorumlar kapatıldı.