İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Trekking sevdamı Gümüşhane Yaylalarında yaşamak istiyorum’

Türkiye’nin önemli doğa sporcularından Metin Kurt, yol arkadaşı Metin Uluışık ile Gümüşhane dağlarında 4 gün süren yaklaşık 60 kilometrelik doğa yürüyüşü parkurlarını akıcı bir üslupla kaleme aldığı yazısını sunuyoruz.

Trekking sevdamı Gümüşhane Yaylalarında yaşamak istiyorum. 

Kaçkar Dağlarının bir doygunluğa ulaştığını düşünüyorum. 

Doğaseverler için yeni rotaları tanıtmak istiyorum. 

Yol arkadaşım Metin Uluışık ile ZİGANA Kayak Merkezinden başlayarak Yaylaları adımlayacak ve Gümüşhane ‘ye ineceğiz. 

Başlangıç noktamız Zigana Kayak Merkezindeki Gümüşkayak Yaylakent Hotel’e (0456 629 1004 – 0530 085 6129) gitmek için yol arkadaşım Metin Uluışık ile Trabzon Otobüs Terminalinde buluştuk. 

Trabzon ile Gümüşhane arasında yolcu taşımacılığı yapan Gümüşvadi Minibüsleri ile Zigana Tünelinin girişine kadar gelirseniz Gümüşkayak Hoteline telefon ederek sizi almasını talep edebilirsiniz. Böylece 3 km lik bir asfalt tırmanışından kurtulursunuz. 

Bu yol 1960 lı yıllarda çocukluğumu yaşadığım Gümüşhane’nin Şiran ilçesine gitmek için kamyoncuların kullandığı tek ve eski toprak yoldur. Şimdi asfalt ama o yıllarda çok virajlı, dar ve tek şeritli tehlikeli bir yoldu. Günümüzde 3-4 saatte gidilebilen Trabzon – Şiran yolunu o yıllarda kışın 12 saatte tamamlayabiliyorduk. Kar ve çığ düşmesine karşı yapılan betonarme, pencereli tüneli karşımda görünce birden çocukluğuma döndüm. 

Geçite ulaşınca 60 lı yıllarda bizi taşıyan kamyonun durduğu et lokantasını ve buz gibi, meşhur Hamsiköy Sütlacını hemen hatırladım. 

Yaylakent Hoteli aşıta çok yakın bir yerde. Arkasında çok dik bir kayak pisti var. 

Odamıza yerleştik. 

Güneş pırıl pırıl, az sayıda bulutlar beyaz yelkenliler gibi süzülüyorlar. Hafif bir esinti güneşin yakıcılığını azaltıyor ama eğer güneş bir bulutun arkasına gizlenirse hemen üşümeye başlıyorsunuz. 

2050 m kotundayız. Tam orman-çimen sınırındayız. Karşımızda geniş bir yayla çimeni yükseliyor. Yarın 2700 m lere kadar tırmanan bir yayla yürüyüşüne hazırlanıyoruz. 

Osman Hocanın Yerine giriyoruz. Burası Et Lokantası. Doyasıya yiyoruz. Üzerine de Hamsiköy Sütlacı. 

Bugünlük bu kadar. 

1.gün – 10.07.2018 

Zigana Gümüşkayak Yaylakent Hotel’i – Kulat Boğazı / 18,90 km 


Kahvaltımız erkenden hazırlanmıştı. 07:30 da yürüyüşümüze başladık. Yağış yok ve güneşli bir gün. 

Toprak yolu takip ederek yükseliyoruz. Yükseldikçe görüş açımız genişliyor. Yayla çimeni kaplı yeşil alanlar çevremizi kuşatıyor. Parkurumuz bazen kısa dik çıkışlar bazen de bize nefes aldıran hafif çıkışlar ve düzlükler halinde ilerliyor. Çoğunlukla toprak yolu takip ediyoruz, bazen de çimenlik alanları kestirme yaparak kullanıyoruz. 

Muhteşem manzaralar yol arkadaşım Metin Uluışık ve beni sürekli fotoğraf çekmeye zorluyor. 

10. kilometrede Tek Dükkan yol noktasına ulaşıyoruz. Tek Dükkanın sahibi yaşlı dede vefat etmiş ve dükkan kapanmış. Oğlu Hüsnü Yiğit (85 yaşında) ve torun Muhammet Yiğit taş evlerine yayla ziyareti için gelmişler. 

Azıklarımızı paylaştık,onlar da çay yaptılar. Güzel bir sohbet oldu. Dostlukları için teşekkür ediyoruz. 

Tek Dükkanın çeşmesinden su içmeyi,varsa şişelerinizi doldurmayı ihmal etmeyiniz. Kaymak gibi bir su. 

Yola devam,giderek yükseliyoruz. Bu parkurun en yüksek noktası olan 2650 metreye ulaştığınızda Kulat Boğazını ve daha ilerideki Camili Boğazını görebiliyoruz. 

Kulat Hanı, Eylül ayı sonuna kadar açık oluyor. Kasap, et, sebze, meyva ve ana ihtiyaçları karşılayabileceğiniz bir yol noktası. İkinci katta 7 kişiye kadar yatak mevcut. Ayrıca tuvalet ve taşıma sıcak su ile duş imkanı da var. 

Kulat Hanın sahibi Abdullah Albayrak (0536 446 9761) yemek ve kahvaltı ihtiyaçlarınızı karşılamaktadır. 

2.gün – 11.07.2018 

Kulat Boğazı – Hanzarya Boğazı / 7,79 km 

Toplam yol… 26.69 km 

Çok eski zamanlarda bu bölgede yaşayan bir at cinsi varmış. Bu atlara Kul Atı derlermiş. Söylene söylene bu boğazın adı Kulatı Boğazı olmuş. 

2500-2600 m kotlarında yayla yolunu takip ediyoruz. Bütün vadi yamaçlarındaki toprak vadi yolları yeşillikler içinde çizgiler halinde uzanıyor. 

Derken kuzey yönünden, Karadeniz tarafından başlayan bir sis dumanı vadiler boyunca bir köpük, bir beyaz bulut gibi ilerlemeye, yükselerek genişlemeye başladı. Bizim hemen aşağı tarafımızdaki vadiye ve yayla obalarına kadar yaklaştı. Dumanın sardığı alanlar beyazlık içinde kayboluyordu. 

Bu anı yaşadığımız için ben ve yol arkadaşım Metin Uluışık rabbimize şükrettik. 

Bugünkü 8 km.lik kısa parkur Hanzarya Boğazına ulaşınca tamamlandı. Çünkü civarda bu gece konaklayacağımız Hanzarya Hanı gibi başka bir yol noktası bulunmuyor. 

Hanzarya Hanı 2 katlı betonarme bir yapı, alt kat lokanta kahve, üst kat otel hizmeti veriyor. Sahibi Kadir Kurt (0538 648 4341) herşeyi hazır etmiş ve bizi bekliyor bulduk. 

Öncelikle sıcak bir duşun keyfini çıkarmalıyız. 

3.gün – 12.07.2018 

Hanzarya Boğazı – Olucak Köyü (İmera) / 11.34 km 

Toplam yol… 37.93 km 

İki gündür yaylalarda dikkatimizi çeken husus; yayılan sığır sayısının çok az olması ve biraz daha fazla sayıda olsa da koyun sürülerinin azlığı olmuştur. 

Öğrendik ki; bu Yaylaların otları sığırların gelişmesine uygun gelmiyormuş. Çok yemelerine rağmen sığırlar gelişmiyormuş. Koyun sayısının azlığı ise devlet desteğinin yetersizliği sebebiyle koyun yetiştiriciliğinin kazanç getirmiyor olmasıymış. 

Sabah kalktığımda Hanzarya Boğazı sisler içindeydi. Yürüyüşümüze duman içinde başladık. 

Bugünkü parkurumuzda sizleri eski Cromni köyüne, bugünkü Krom Mahallesine götüreceğiz. 

2325 m kotundan 1795 m ye vadinin tabanına kadar tarihi çok eski patikaları takip ederek indik. 

Bu vadi boyunca çok eski tarihlerden beri gümüş ve altın madenciliği yapılmıştır. Altın ve gümüş cevherleri çıkarıldıktan sonra potalarda eritme yapılarak saf altın ve gümüş elde edilmiştir. 

Pontus Devleti süresince burada yaşayan yerli Anadolu halkı hristiyanlığı kabul etmişlerdir. 1461 yılında Osmanlılar Pontus Devletini ortadan kaldırınca bu vadide yaşamakta olan Rum ve Ermeni halkına Müslüman Osmanlı halkı da katılmıştır. 

Dini özgürlüklerini rahatça yaşayan hrıstiyanlara 1700 yılında Osmanlı Devleti bir teklif yapmıştır. “Eğer müslüman olursanız madencilik faaliyetlerinde sizlere önemli imtiyazlar veririz” demiştir. 

Ticari kazanç ağır basmış ve bütün hristiyanlar “biz artık müslümanız” demişler, kiliselerini ve şapellerini yıkmışlardır. Fakat evlerinin bodrumlarında yaptıkları gizli bölümlerde hristiyanlık ibadetlerine devam etmişlerdir. 

Yunanistan’da bu topluluğa “KFİRİ” (gizli) denilmektedir. Bu gizlilik 1857 yılında meşrutiyet ilan edilip dini özgürlük verilinceye kadar devam etmiştir. 

Altın ve gümüş ticaretinden çok zenginleşen Rumlar bu vadide büyüklü küçüklü çok sayıda şapel, kilise ve manastır inşa etmişlerdir. 

1800 lü yılların sonuna doğru maden rezervleri tükenmeye başlamıştır. Ayrıca Rus işgali ve ermeni çetelerinin kışkırtıcı etkileriyle istenmeyen durumlar yaşanmıştır. Neticesinde 1924 yılında mübadele ile bütün rumlar bu vadiden çıkarılmıştır. 

Kubbesi tamamen yıkılmadan günümüze kadar sadece Alikinos Kilisesi ve İmera Manastırı kalmıştır. Yıkılan, duvarları hala ayakta olan, camiye dönüştürülerek bir şekilde yaşama tutunmuş olan bu binalar tarihi değerlerimizdir, fakat “güya” koruma alınmışlardır. 

Krom Vadisi tarihi bir açık hava müzesidir. Acil restorasyon gereklidir. 

Krom vadisinden sonra Sarıoğlu mahallesine gitmek için ıssız bir dere yatağına inerken gördüğümüz ayı pislikler bizi endişelendi. Hemen polis düdüklerimizi çıkardık, ben ve yol arkadaşım Metin Uluışık sık aralarla öttürmeye başladık. 

Ayı popülasyonu olan yerlerde düdük öttürerek, yüksek sesle şarkı söyleyerek, sırt çantasına çan şeklinde zil asarak ayılara varlığımızı haber etmeliyiz. Onlar bizleri önceden farkedecekler ve uzaklaşacaklardır. 

En tehlikeli durum aniden bir ayıyla karşılaşmaktır. Bundan daha tehlikeli durum ise yavrusuyla gezen bir ayıyla aniden karşılaşmaktır. 

Nihayet Sarıoğlu mahallesine ulaştık. Kandazlar Ailesinden Hakan Kantekin ve oğlu Bilal Kantekin ‘in çorba, hamsi kuşu ve kavundan oluşan yemek davetini kabul ettik. 

Teşekkürler Kantekin Ailesine. 

Sarıoğlu mahallesinden sonra GOFRAKOL kayalıklarına gelince, derin bir uçurumun eteklerinde dar ve çoğu yerde bozulmuş antik bir patikada 1 km kadar heyecan verici bir geçiş yaptık. 

Yağmurlu ve sisli günlerde Gofrakol Kayalıklarındaki bu kestirme patikayı sakın kullanmayınız. 

Son olarak İmera Manastırına ulaştık. Zamanında dini bir merkez olan manastır günümüzde hala ayakta durabiliyor, fakat acilen ömrünün uzatılması gerekiyor. 

Manastırın hemen altındaki vadide eskinin İmera ‘sı günümüzün Olucak Köyü bulunuyor. Bu gece Muhtar Reşit Ayaz (0531 925 4429) ve Cami İmamı Kerem Çavuşoğlu ‘nun misafirleriyiz. Bütün ihtiyaçlarımız karşılandı. Onları Unutulmazlar Listemize dahil ettik. Teşekkürler. 


4.gün – 13.07.2018 

Olucak Köyü (İmera) – Gümüşhane / 21.22 km 

Toplam yol…. 59.15 km 

Köyün alt tarafından geçen İmera deresindeki tarihi taş köprüyü (kot 1695 m) geçince tırmanmaya başladık. Dik bir şekilde zikzaklar yaparak yükselen tarihi patika bizi önce Nazırlı mahallesine ulaştırdı. Sonra orman içinde tırmanışa devam ettik. Koros dağı ile Hıdırnebi tepesi arasındaki aşıtı (2300 m) geçmek için yayla çimeni kaplı yamaçlarda zikzaklarla yürüdük. 

Bu 525 m lik tırmanış beni ve yol arkadaşım Metin Uluışık ‘ı çok zorladı. Yaklaşık 3 saatimizi aldı. Sonra toprak yoldan rahat bir iniş başladı. 

Toprak yayla yolu çok dolambaçlı olduğu için uzun otların kaplamış olduğu yamaçlarda kestirmeler yaparak Baş mahallesine (Tefil) kadar indik. 

Artık tarihi patikaları kullanıyoruz. Uzun yıllardır kullanılmamış bu yollara yeniden hayat vermek ne güzel. 

Aktutan köyünün Bektaşlı mahallesini, Değirmili gölcüğünü, Temürlü mahallesini, Orta ve Esentepe mahallelerini geçtik. Son tırmanış noktasına ulaştık. 

Burası bu vadinin köylerinden Gümüşhane’ye gitmek için yüzlerce yıl kullanılmış antik bir patikadır. Zuvan Yokuşu. 

Zuvan sırtına ulaşmak için önce kısa ağaçlar, sonra çam ormanı içinde genellikle doğrusal devam eden muhteşem bir patika. 2 saat kadar tırmanış gerekiyor. Sarı kantaron çiçekleri her tarafı sarmış, manzara harika. 

Biz patikadan çıkmadık. Çamlıca (Omele) mahallesini pas geçtik ve orman yolunu takip ederek Gümüşhane Kent Ormanına ulaştık. Seyir teraslarından Harşit vadisini ve Gümüşhane ‘yi seyretmek çok güzel. 

Zikzaklar halinde Gümüşhane ‘ye inen toprak orman yolunu kestirmeler yaparak ve birçok kez keserek, tarlalar arasındaki tarihi patikaları kullanarak Gümüşhane ‘ye indik. 

NETİCE ; 

Yaylaların çimenini, ufuklara kadar uzanan geniş yeşillikleri, derin vadileri, yayla sisinin dumanını, Krom vadisi gibi tarihi zenginliğimizi, yöre insanının etkileyici misafirperverliğini ve muhteşem manzaraları asla unutmayacağız. 

Bütün doğasever arkadaşlarımızı pişman olmayacakları bu güzelliklere davet ediyorum. 

Bana bu seyahati yaşattıkları için bu yürüyüş rotalarını hazırlayan Ersin Demirel hocamıza ve Gümüşhane Valiliğimize çok teşekkür ediyorum.

Bu yürüyüşe ait fotoğraflara ve daha başka etkinliklere ulaşmak için;
https://www.facebook.com/metin.kurt.756/photos_albums
adresine gidiniz.
GPS iz kayıtlarına ulaşmak için;
https://tr.wikiloc.com/wikiloc/user.do?id=336092&from=10&to=20

adresinden “metin kurt” adı ile sorgulama yapınız.

Doğada Kalalım, Sağlıklı Olalım.

Yazının kaynağı: http://metinkurtiletrekking.blogspot.com/2018/07/gumushane-yaylalarinda-yuruyus-09.html

http://www.gumushane.gen.tr/v2/gumushane/trekking-sevdami-gumushane-yaylalarinda-yasamak-istiyorum-h23082.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın