İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

MECLİSTEKİ ERMENİ: Türkiye’nin aydınlık ve barış yüzü

Ermenihaber.am’in başlattığı ‘MECLİSTEKİ ERMENİ’ adlı özel röportaj serisi devam ediyor. 

Ermeni ve Kürt kökenli gazeteci, foto muhabiri ve insan hakları savunucusu Demir Sönmez HDP Diyarbakır Ermeni Milletvekili Garo Paylan hakkında dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle hazırlanan fezlekeye değindi. 

Demir Sönmez kimdir?

Gazeteci, foto muhabiri ve insan hakları savunucusu Demir Sönmez, 1960 Erzurum doğumlu. Çocukluğu ve gençliği Ankara`da geçti. Siyasi görüşleri ve aktiviteleri nedeniyle artan baskılar ve tehditler karşısında 1990 Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı ve bugüne kadar Cenevre’de yaşıyor.

1994 yılında bir grup arkadaşıyla birlik Cenevre Halkevini kurdu. Türkiye’deki, Orta doğu ve dünyanın başka ülkelerinde yaşanan insan hakları ihlallerine dikkkat çekmek, uluslararası kamuoyunu duyarlı kılmak, özellikle BM ve Uluslararası kurumlar nezlinde girişimler bulunmak ve harekete geçirmek için. Bu amaçla birçok uluslararası kurum ve kuruluşlarla ortak faaliyetlerde bulundu. İnsan hakları alanında önemli çalışmalara öncülük etti.

Sönmez, İsviçre’nin en saygın gazetelerinde Tribune de Geneve gazetesinin internet sitesindeki blog’unda bugüne yayınlanmış 1500 yakın çalışması vardır.

Demir Sönmez’in çektiği fotoğrafları Photography Geneva’ sitesinde yüklenmiş. Sönmez gündem sorunlarıyla ilgili kendi blogunda yazılarıyla değiniyor.   

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası gazeteciler federasyonu, Avrupa Basın Federasyonu, İsviçre Basın Sendikasi, Unia Sendikası ve Cetim üyesidir.

– Resmi Kaynaklara  göre Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP Diyarbakır Ermeni Milletvekili Garo Paylan hakkında, 301. Maddeden (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak suçunu işlediği iddiasıyla) soruşturma açıldı.Bu durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Türkiye devletinin böyle bir girişimde bulunması için ne gibi sebepler var?

– Sayın Garo Paylan hakkında 2018 Temmuz ayında Diyarbakırda yapılan  HDP grup toplantasında ve ardından  yine Diyarbakır’da katıldığı bir eylemden sonra ‘Özgürüz’ internet sitesine verdiği röportajlar gerekçe gösterilerek hakkından miletvekiliği dokunulmazlığının kaldırılması için TCK’nın 301. maddesinde soruşturma açılmasına Adalet bakanlığı tarafından izin verilmiştir.

Peki TCK’nın 301. maddesi ne diyor “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’’. Ve TCK’nın 301. maddesinin 3. bendi de diyor ki “Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’’.

Sayın Garo Paylan verdiği röportajlarda Diyarbakır da gördüklerini şu şekilde ifade ediyor.

‘‘Her köşe başında TOMA, Panzer var ve bu durum Hitler, Musolini günlerini hatırlatıyor diyor’’

Sayın Garo Paylan HDP milletvekili yani muhalefet milletvekili ve muhalefet milletvekilinin gördüklerini, yaşadıklarını ifade etmesi ve eleştiri yapması onun en doğal hakkıdır.

Demokratik sistemlerle yönetilen ülkelerde muhalefet milletvekillerinin ve muhalif güçlerin düşüncelerini özgürce ifade etmeleri iktidarlar tarafında doğal ve saygıyla karşılanır.

Ama Türkiye gibi anti-demokratik ve faşizan zihniyetle yönetilen ülkelerde ise her türlü eleştiri iktidarlar tarafından kabul edilmediği gibi aynı zamanda en şiddetli şekilde rededilir ve iktadara yönelik bir saldırı olarak algılanır.

Bu dava, AKP ve onun islami faşist lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılından günümüze kadar uyguladığı gerici ve faşist uygulamalara karşı onurlu ve namuslu insanların duruşuna ve direnişine saldırıyı ifade etmektedir.

Sayın Garo Paylan hakkında açılan davayı da böyle okumak gerekir, burada asıl hedef Garo Paylan şahsında demokratik güçlere karşı tehdit ve gözdağı vermek.

Binlerce HDP üyesi, eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri, sendikacılar, aydınlar, avukatlar, akademisyenler, demokratlar, devrimciler ve gazetecilerin susturulmak amacıyla asılsız ve temelsiz iddalarla aylarca hatta yıllarca tutsak edildikleri bir ülke Türkiye.

– 2008 yılından bu yana 301. Madde’den soruşturma başlatmak için Türkiye Adalet Bakanlığından izin gerekiyordu. Sayın Garo Paylan dahil olmak üzere  Adalet  bakanlığına sunulan başvurulardan yüzde 10’u bakanlık tarafından olumlu cevap verilmiş. Bu bağlamda acaba bunun bir siyasi ve ceza kovuşturması olduğunu söyleyebilir miyiz?

– Bu davanın siyasi bir dava olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.

Önce bu gerçeğin altını önemle çizmek gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar her zaman iki türlü yargı sistemi olmuştur. Genel yargı sistemin yanında bir de olağanüstü yargı sistemi olmuştur. İşte TC sistemine asıl damgasını vuran ve sistemin anti-demokratik niteliğini de belirleyen bu yargı sistemi ve kanunları olmuştur.

TC kuruluşundan 1949 yılına kadar eğemen olan ve sistemin niteliğini belirleyen ve günümüze kadar bütün yargı sistemlerinin temeli olan İstiklal Mahkemeleri ve bu mahlemelerin devamı niteliğinde olan, Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri bu mahkemelerde  yüzbinlerce muhalif yargılandı, onbinlercesi hapis cezası alırken 800 den fazla kişi dönemlerin iktidarları tarafından idam edildi. Muhalifler her dönem özel mahkemelerde, özel kanunlarla (TCK’nın 141, 142, 163, 8, 312, 220, 301,312 ve TMK 8. maddeleri gibi) ve siyasi kararla yargılandılar. TC tarihi yargısız infazlar ve gözaltında siyasi kayıplar tarihidir. Onbinlerce muhalif devleti karanlık güçleri tarafından katledildi. İşte bunlar da TC nin karanlık yüzünün siyasi cinayetleri.

2014-2017 yılları arasında 68 bin 827 kişi hakkında Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 299. maddesinde yani Cumhurbaşkanı’na hakaretten soruşturma açılmış, soruşturma sonucunda12 bin 839 kişi hakkından bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası istemiyle davalar açılmıştır. Bu rakamlar tek başına bile Türkiye’de demokrasinin, insan haklarının ve ifade özgürlüğünün hangi boyutlarda olduğunun ispatıdır. Türkiye’deki bu tablonun ortaya koyduğu sistemin adı Faşizmdir.

Sayın Garo Paylan hakkında başlatılan soruşturma biçimi ve  ilgili TCK’nın 301. maddesi bu davanın siyasi olduğunu ve asıl amacın Sayın Paylanın diğer HDP milletvekilleri gibi  dokumulmazlığının kaldırılarak cezalandırılması amaçlanmaktadır. Halen cezaevlerinde 9 HDP milletvekili, 50 den fazla belediye eşbaşkanları ve 6 bin HDP üyesi tutsaktır.

– Zamanında Hrant Dink’e karşı da aynı madde çerçevesinde mahkeme süreci başlatılmıştı. Acaba Paylan Dink’in yolundan mı gidiyor? Çünkü bu madde çerçevesinde açılan davalar milliyetçilerin nefretini azınlık temsilcisi Paylan’a karşı daha da kışkırtıyorlar.

– 19 ocak 2007 yılında Hrant Dink devlet güdümlü bir faşist tarafında kalleşçe öldürüldü. Bir kaç gün sonra katledilişinin 12. yılı olacak ve unutmayalım Hrant Dink AKP iktidarı döneminde ve ‘Afedersiniz bana da ermeni ….’ dediler diyen bir ırkçı zihniyetin başbakanlığı döneminde hain bir saldırıda yaşama veda etti. Hrant Dink, soykırımdan kurtulan ve tıpkı bir Anka kuşu gibi küllerinde doğan bir halkın yeniden doğuşunun ve dirilişinin neferiydi öz vatanında. Hakkında açılan davalar, baskılar, tehditlerin yıldırmadığı ve bir güvercin tedirginliğiyle yaşadığı ve direndiği için katledildi. Onun için şunu söylemek istiyorum: Hangi mahkemede ve hangi kanun maddeleriyle yargılanmak pek önemli değil, önemli olan bu saldırılar karşında duruşundur, ne söylediğindir, neyi savunduğundur.

Türkiye’de hem muhalif, hem de azınlık mensubu olmak, doğal olarak hem devletin hemde devlet destekli türk milliyetçilerin hedefi olmaktır. Bu sadece Ermeniler için değil tüm azınlıklar içinde geçerlidir.

Garo Paylan bir Ermeni yurtseveri olarak Kürt halkının meşru hakları için verdiği mücadeyi sahiplenmesi, desteklemesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve de geçmişiyle hesaplaşmasını talep ettiği için bugün hem devletin hemde onun karanlık güçlerinin hedefindeki isimlerden birisidir.

Garo Paylan TBMM’de yaptığı bir konuşmada söylediği şu sözlerden dolayı siyasi bir linç girişimine hedefi olmuştu: “1913-1923 yıllarında Ermeniler, Süryaniler, Rumlar ve Yahudiler kaybedildi. Büyük katliam ve soykırımlarla bu topraklardan ya sürüldüler ya mübadelelere uğradılar”.

– Paylan’ın parti arkadaşları da tutuklanıyorlar. Bu durumda Paylan’ın tutuklanma ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz ?  Eğer öyle büyük bir ihtimal varsa toplumsal anlamda nasıl bir tepki verilmeli, ya da Paylan’ın tutuklanmasına engel olan nasıl bir yönteme başvurulmalı?

– HDP’ye yönelik devletin saldırıları tüm hızıyla devam ederken, bundan güç ve destek alan islami faşist çeteler de boş durmuyorlar. Özellik seçim dönemlerinde HDP bürolarına, seçim çalışmalarına ve adaylarına saldırılar bu çeteler tarafından gerçekleşmektedir.

Kısa bir sürede Sayın Garo Paylan’ın  tutuklanması çok zayıf bir ihtimal gibi görünse de Osmanlıda oyun bitmez, bu anlamda her türlü saldırılara hazırlıklı olmak gerekir.

Sayın Garo Paylan Türkiye’nin aydınlık ve barış yüzünü temsil ediyor ama karşısında ise Türkiye’nin karanlık yüzü ve barış düşmaları var.

Sayın Garo Paylan’ı savunmak ve korumak tüm onurlu insanların görevidir. Şunu herkes çok iyi bilmelidir, Hrant Dink katledildi ama onun mücadelesi devam ediyor ve edecek.

Garo Paylan’ın partili binlerce arkadaşı devlet tarafından tutsak edilmiş ama onların mücadelesi de devam ediyor.

Siyasi, politik ve diplomatik ahlakdan yoksun adına türk tipi Başkanlık sistemi denilen ama özünde kaba bir diktatörlükle yönetilen bir ülkede ancak halkın örgütlü ve bilinçli mücadelesiyle faşist uygulamalar yerle bir edilir.

 İfade özgürlüğüne karşı yapılan bir baskı olarak Paylan’a karşı yapılan bu adımlara uluslararası camianın dikkatini çekmek gerekiyor mu?  Bu anlamda neler yapılabilir?

– Sayın Garo Paylan hakkında açılmak istenen dava ve bu davanın asıl amaçı herkes tarafında çok iyi bilinmektedir. Burada asıl olarak tabi ki ifade özgürlüğüne yönelik açık bir saldırı vardır, bu da davanın siyasi bir dava olduğununda kanıtlar.

Sayın Garo Paylan’ın gerçekleri haykırması, devleti geçmişiyle yüzleşmeye davet etmesi, tüm halkların ve azınlıkların barış içinde özgürce birlikte, eşit şartlarda yaşamasını arzulayan duygularını ifade etmesi, mücadelesi onurlu bir duruştur.

Uluslararası güçler veya toplumların Türkiye’deki tüm gelişmeleri çok yakında takip ettikleri herkes tarafından bilinmektedir.

Bu dava süreci tüm Dünyanın dikkatini bir kez daha Türkiye üzerine çevirecektir. Birçok ülkede davayı yakından takip edeceklerdir, önemli ve  anlamlı tepkiler ortaya konulacaktır, bundan kuşkumuz yok.

Ne yazık ki Dünyamızda uluslararası ilişkiler başka türlü yürüyor belki de hep böyleydi, ekonomik ve siyasi çıkarlar ilişkilere yön veriyor. İnsani tüm değerler bu tür çıkarlara feda ediliyor.

Bu gerçekleride dikkate alarak daha etkili yöntemlerle mücadeleyi geliştirmek gerekir. Gerek Avrupa’dan gerekse de başka kıtalardan gelecek kamuoyu tepkileri daha etkili ve yapıcı olacaktır.

Örneğin, Avrupa insan hakları mahkemesi HDP eski eşbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönünde karar verdi. Diktatör Erdoğan bu karar bizi bağlamaz diyerek hem ulusal hemde Uluslararası hukuku tanımadığını ilan etti. Bu durumda Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun Türkiye’yi askıya alması gerekir.

Her halükarda, İnsanlık tarihi göstermiştir ki hiç bir diktatör sonsuza kadar o koltuklarda oturamadı ve hepsi hak ettikleri sonla yüzleştiler.

Tarih diktatörlükleri lanetle anarken, insanlık için mücadele edenleri altın harflerle tarihin sayfalarına yazdı, yazıyor.

https://www.ermenihaber.am/tr/news/2019/02/19/Demir-Sönmez-Paylan-Ermeni-Türkiye/148315

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın