İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

MECLİSTEKİ ERMENİ: Garo Paylan’a karşı başlatılan mahkeme süreçleri sebeplerinin tamamen siyasi

Ermenihaber.am TBMM Ermeni Milletvekili Garo Paylan’a karşı yürütülen ceza kovuşturmasından duyduğu endişeden dolayı ‘MECLİSTEKİ ERMENİ’ başlıklı röportaj serisine devam ediyor.

Ermeni Soykırımı meselesini devamlı gündeme getiren ve Türkiye hükümetini açık, cesur bir şekilde eleştiren Paylan’ı Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla yargılmaya çalışıyorlar.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Paylan’a karşı Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddeden soruşturma açtı ve dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle fezleke hazırladı.

Garo Paylan’a karşı düzenlenen bu ‘kampanya’ hakkında Arjantin’in Buenos Aires Üniversitesi’nde Ermeni Soykırımını hukuki yönleriyle araştıran Doçent, ayrımcılığa karşı mücadele, Holokost ve soykırımlar üzerinde bağımsız uzman olan María Luciana Minassian kendi görüşlerini bizimle paylaştı.

Ermenihaber.am ile röportajda Luciana Minassian Garo Paylan’a karşı başlatılan mahkeme süreçleri sebeplerinin tamamen siyasi olduğunu belirtti.

“Garo sadece HDP üyesi değil, aynı zamanda hem Türkiye’de, hem onun sınırları dışında Ermeni Soykırımının tanınmasını talep etme açısından önde gelen bir sestir (Bunu da değerlendirmeliyiz: acaba bu durumu hukuki anlamda Paylan’ı Türkiye sınırları dışında savunmak açısından bir avantaj olarak kullanabilir miyiz?). Kendim onun, olsun Fransa’da, olsun Ermenistan’da Soykırım meselesini nasıl gündeme getirdiğine tanık oldum. Ben şahsen onun güvenliği için 2017 yılından itibaren ciddi bir şekilde korkmaya başladım.  Soykırım konusu Türkiye Meclisinde gündeme getirmek için ona karşı bir kere zaten oturuma katılma yasağı uyguladılar ve buna rağmen defalarca soykırım hakkında yüksek sesle kürsüden konuşmaya devam etti. Fakat daha sonra bu açıklamalar özellikle Paylan için tehlikeli olacağı aşikârdı. Türkiye’de ifade özgürlüğü ‘darbe soruşturmalarından’ sonra tamamen  kısıtlandı. Bizden bazıları illa ki üniversitelerden görevlerini bırakmak zorunda kalan öğretim üyeleri yada mevcut rejimi eleştiren, fakat baskılardan dolayı artık ifadelerinde daha dikkatli olan (sosyal medyada bile yorumlarda bulunmaktan çekinen) insan hakları savuncularla karşılaştı. Zaten her gün gerçekleşen tutuklamalardan artık bahsetmiyoruz.”

Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinde yapılan değişikliklere göre soruşturma başlatmak için Türkiye Adalet Bakanlığı’ndan izin gerekiyor. Luciana Minassian bu konuyla ilgili şunları söledi: “Aslında, Adalet Bakanlığı tarafından onaylanması nihai bir sonuç değil. Durum daha çok siyasi iktidarın tutumuna bağlı. İktidarda olan siyasi gücünün isteğinde herhangi bir değişiklik yada Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde değişen siyasi dengeler bu süreci etkileyebilirler. Türk Ceza Kanununda 301’inci madde mevcut olduğu süreçte Türk toplumunun milliyetçi kesimi ve devlet tarafından kötüye kullanılmaya devam edecektir.”

Paylan’ın parti arkadaşlarının tutuklamaları göz önünde bulundururken onun da tutuklanma ihtimalini nasıl görüyorsunuz sorusuna cevaben Luciana bu ifadeleri dile getirdi:  

“İhtimal yüksektir ve eğer önceki senaryolarda toplum tepki veren bir unsur olabilirdi, bugün artık olamaz. EGAM (Avrupa Irkçılık Karşıtları Taban Hareketi) temsilcisine göre 24 Nisan 2018 tarihinde düzenlenen gösteriler bazı sivil toplum kuruluşları için tehlikeli oldu. EGAM temsilcisi kendisi de 2018 yılında 24 Nisan anmalarına katılmış. ‘Soykırım’ yazılı pankart açan insanlar tutuklanmıştı. Garo Paylan da bu meseleyle bağdaştırılıyor. Garo Paylan’ın katılımıyla gerçekleşen başka bir etkinlik- 2018 yılının Ağustos ayında düzenlenen Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta gösterisi az önemli değildi. Bu gösteri Hrant Dink’in oğlu Arat Dink’in tutuklanmasıyla sonuçlandı diyebiliriz. O gün çekilen ve Arat’ın tutuklnamasına Garo’nun nasıl engel olmaya çalıştığını gösteren fotoğraf hafızalarımızda daha duruyor. Galiba bu Türkiye hükümeti için bir dönüm noktasıydı, çünkü Garo Paylan insan hakları uğruna mücadele vermeye devam edip herkese ifade özgürlüğü sağlayan bir ülkede yaşadığını zannediyor.

Röportajın sonunda Luciana Minassian uluslararası camiasının dikkatini Garo Paylan’a karşı yürütülen bu kovuşturma üzerinde yoğunlaştırması gerektiğini vurguladı. Ona göre bu konuda Ermenistan hükümetinin de katkısı olmalı.

“Perinçek davasını hatırlayıp, (Doğu Perinçek İsviçre davası) Ermenistan o davaya üçüncü taraf olarak geç dahil oldu diye düşünüyorum. Şüphesiz eminim ki Paylan’ın hem Ermenistan hükümetinden, hem uluslararası kamuoyudan desteğe ihtiyacı var. Galiba siyaset ve jeopolitik durum önemli rol oynuyorlar (belki de bu yüzden Soykırımın tanınması gibi meselelerde gereken desteğini almıyoruz) ve bu nedenle belki bazı devletlerden destek almak mümkün olmayabilir. Fakat Türkiye’deki ifade özgürlüğü sorunu bütün dünya tarafından biliniyor ve Türkiye’de bu meselelerle uğraşan birçok sivil toplum örgütlerin bize bu konuda faydaları olabilir.

Muhtemelen biz de kendi kendimizi sormalıyız Türkiye vatandaşı olmadığımız halde Garo Paylan’a karşı yürütülen bu ceza kovuşturması kapsamında biz ne yapabiliriz diye. Ermenistan hükümeti insanları bu konuda bilgilendirmekten ve ifade özgürlüğü sorunu olarak tanıttıktan ziyade başka ne yapabilir? Diasporadaki Ermeni hukukçular bu durumda neler yapabilir? Ermenistan’lı ve Diaspora Ermenisi hukukçular birleşip herhangi bir çözüm, talep yada başvuru önerisinde bulunabilirler mi acaba? Belki Türk hukukçularla da dayanışma içerisinde olup Garo’nun dokunulmazlığının kaldırılmasını ve tutuklanmasını önleyebiliriz. Türk hakimleri acaba ne kadar bağımsız ve Garo’ya destek verebilecek durumda mı?”

https://www.ermenihaber.am/tr/news/2019/02/18/MECLİSTEKİ-ERMENİ-Garo-Paylan/148093

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın