İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yabancıların gözünden İstanbul: “Beyoğlu’nun değişimi onları çok üzüyor”

Yerel seçimler yaklaşırken Türkiye’nin ana gündemi yine İstanbul oldu… Kentin son yıllardaki değişimi, çarpık yapılaşma, Beyoğlu’nun çoraklaşması, kültür alanlarının daralması kenti gitgide renksizleştirdi… Bu grilikten bunalan, bu değişime üzülen sadece “biz” değiliz. Kentin tarihine hayran kalıp, yeni maceralara açılmak isteyip İstanbul’a yerleşen yabancılar da kentteki bu değişimden mustarip… Sosyolog Deniz Bağrıçık, Yapı Kredi Yayınları etiketiyle çıkan “Sorsana, Bizi Sevmiş mi?” kitabında İstanbul’a yerleşen yabancıların, kent ve “biz”ler hakkındaki görüşlerini kaleme aldı. Biz de bu vesileyle hem kentteki değişimi hem de yabancıların neler hissettiklerini konuştuk…

Sercan MERİÇ

Kitabının önsözünü kaleme alan Prof. Dr. Ali Ergül’ün çok güzel bir cümlesi var, kitabın en önemli özelliği yabancı düşmanlığı ile yabancıperestliği reddediyor diyor. Nasıl yaklaştın yabancılara?
Sosyolojik bakış açısıyla baktığında nesnel olmak gerekiyor. Ne yazık ki bizde yabancıdan kasıt batılı olarak algılanıyor. Batıyı biz hem hayranlıkla izledik, karşısında özgüvensizlikle durduk. Son dönemde bunda bir değişim oldu. Türkiye kendisine çok güvenen bir ülke haline gelince, batıyı hâlâ önemsese de, tek değişkenin onlar olmadığını düşünmeye başladı. Türkiye’nin doğusunda kalan her ülkeye küçümsemeyle bakmaya devam etti. Çok seyahat ettiğim için empati duygum gelişkin. Yabancı olmanın evrensel insan hakları değerleri nezdinde bir şeyleri değiştirmediğini gördükçe kitabı da etkiledi.

Nasıl seçtin bu kitapta konuştuğun insanları? Seninle konuşmak istemeyen oldu mu?
Bu açıdan şanslıydım. Kime sorduysam, anlatmak istediler. Bence Türkiye’nin konuşmaya yönelten bir etkisi var. Sözlü kültür daha yaygın. İnsanlar, Türkiye’yi ve Türkleri nasıl gördüklerini anlatmak istiyorlar. Kadıköy’de bir gün otururken yanıma Hollandalı bir ressam ve babası oturdu. Konuşmaya başladık. Çok farklı gözlemleri olduğunu gördüm. Bizim çok temel özelliklerimizi farklı anlattıklarını gördüm. Daha sonra o arkadaşla dost kaldık. Kitaba ilham verdi. Onun arkadaş çevresinden de oluşturduğum dostluklarla röportajlara başladık. Kitabın ana araştırma sahasını hazırlarken gazetecilerle konuştum. Daha sonra farklı meslek gruplarıyla devam etti.

BEYOĞLU’NUN DEĞİŞİMİ ONLARI ÇOK ÜZÜYOR

Neden İstanbul’a yerleşiyor yabancılar?
Farklı nedenleri var. Zaman içerisinde bu nedenlerin değiştiğini görüyoruz. Üç gruba ayırdım insanları: 20 yıl ve üzeri zamanda gelenler, 2000’lerde gelenler ve son dönemde gelenler… İstanbul’a İstanbul olduğu için gelenler 2000’lerin ortalarında yoğun. Özellikle gazeteciler… Burada Ortadoğu’ya yakınsınız. Onlar çok ilgi çekiciydi. AB müzakereleri revaçtaydı. Bu açıdan gazetecilerin ilgisini çekiyordu. İstanbul’u çok kıymetli bulan yabancılar var. İstanbul da aslında kendi özelinde 2007-2008’lerde Berlin gibi alternatif bir şehir olarak görülüyor. Berlin’den daha büyük bir nostaljik zevk de veren bir kent.

Sevmedikleri değişimi nasıl tarif ediyorlar?
Çok özel olarak düşündükleri Emek Sineması’nın kaybolması mesela… Beyoğlu’nun değişimi onları çok üzüyor. Siz Paris’e gittiğinizde, sanat merkezlerinin yok olduğunu görürseniz üzülürsünüz… Burada da aynı…

Bu değişimi geldikleri ülkelerdeki arkadaşlarına da aktarıyorlar değil mi?
Kesinlikle… Bunları aktarıyorlar. İstanbul bir dünya şehri. Çok bize aitmiş gibi değerlendiriyoruz. Kimin İstanbul’u? Sadece bizim olarak bakarsak, hoyratça bakmış oluruz. Burada çok farklı kültürlerin yaşamış olması, büyük uygarlıkların geçmiş olması çok büyük bir zenginlik. Yaşam süresi gülünç ve kısa… Siz kendi yaşam sürenizle ve bu dönem yaşanılan kültür değişimiyle korumaya değil, tüketmeye yöneliyorsunuz. 1980’lerde neoliberal politikaların etkisiyle de tabiri caizse vur kaç mantığıyla, rant sağlamak için şehri değiştirdiler.

Sosyal hayatlarını nasıl değerlendiriyor yabancılar? 
Sosyal hayat için ortak kelime spontane ve burada buldukları bir sıcaklık. Avrupa’da kaldıkça görüyorsunuz çok yakın dostunuz olsa bile bir ajandaya tabisiniz. Paris’te, 5-10 dakikayı randevu ayarlamaya ayırıyoruz, kimse de o tarihten şaşmıyor tabi. Özellikle batı kültüründe yetişenler için İstanbul’daki spontanelik bir nimet. Arıyor ve “Haydi meyhane gidelim” diyorlar. İstanbul kültürü onlar için rakı, meyhane, uzun sohbetler, derin bir sıcaklık… Mesela bana sıklıkla Zeki Müren soruldu. Bununla birlikte, onlar şehrin, hareketli halini seviyorlar. Renkleriyle akıp giden bir kent. Özellikle Yahudi, Ermeni ve Yunan kökenleri olan ve büyük aileleri İstanbul’da yaşamış yabancılarda olağanüstü bir İstanbul nostaljisi var, gözlerimi yaşartıyor. Paris’te 20’li yaşlarının başında birisiyle tanıştım, Yahudi anneannesi İstanbullu imiş. Bana Zeki Müren’den şarkı söyledi bir de ekledi kemanla da çalayım mı? İstanbul, Türkiye’nin en değerli hazinelerinden biri ama hoyrat davrandık…

İSTANBUL’A KARŞI BORÇLU HİSSETTİM

Yabancı kadınlar birçok konuda rahatsızlık hissettiklerini söylüyor… Nasıl bakıyoruz yabancı kadınlara?
Yabancı kadınlar adeta bir özgürleşme alanı, başka bir ülkenin ganimetleri adeta. Bastırılmış cinselliği, seks konusunda çok özgür bakış açısı olduğunu düşündüğümüz yabancı kadınlarla yaşamaya çalışıyoruz. Fakat temel yanlış erkeklerin cinselliği tek taraflı algılaması. Cinsellik karşılıklı bir duygu değişimi, kadınlar erkeklerin kendilerini nesneleştirmelerini bir türlü anlayamıyorlar. Sokakta, iş yerinde, özel hayatta ağır bir taciz yaşıyorlar, bizler de yaşıyoruz. Yabancı kadınlar adeta bir fanteziye dönüşüyor akıllarda… Halbuki aşk, ilişkiler ve kadına saygı evrensel.

Senin hayalindeki İstanbul nasıl bir kent?
İtiraf etmek gerekirse ben çok şanslıydım. 11 yaşında frankofon bir eğitime başladım ve okullarım hep eski İstanbul’un, tarihin içinde ya da Boğaz’ın kenarında oldu. Fakat bu şans beni İstanbul’a karşı borçlu hissettirdi. Onun için yazmak, üretmek istedim. Bu kitap biraz da ona armağan. “İstanbul’un içinde geçenlere” diye başlıyorum. Fakat ilk kez karamsarım. Şehircilikten tutun da hayat pahalılığına, bireylerin birbirine hoyrat davranışına, hizmet sektörünün eski kalitesini yitirişine kadar bir çok şey beni üzdü. Hayalimdeki İstanbul her ülkeden yabancının geldiği, bizlerin onlara tarihimizi, kültürümüzü zarafet ve zenginlikle anlattığımız, insanların mizah duygularının olduğu, gülümseyen, kültürü korunarak yapılaşan, kadınları el üstünde tutan, kadın belediye başkanı olan, geceleri, gündüzleri güvenli, eğlence hayatı kaliteli, canlı, sanatçısı bol, caz etkinliği çok, rakı müzesi olan, İstanbul’u İstanbul yapan değerleri nesilden nesillere aktarabildiğimiz bir kent hayal ediyorum.

https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/yabancilarin-gozunden-istanbul-beyoglunun-degisimi-onlari-cok-uzuyor/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın