İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye Kıbrıs’a işgal ve istila için gelmedi!

Hüseyin Macit YUSUF / Yeni Çağ Gazetesi

Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgalci olmadığı, istila için gelmediği, 1974’teki Mutlu Barış Harekâtı’nın Türkiye’nin 1960 anlaşmaları çerçevesinde garantörlük hakkını kullanıp, Kıbrıs’ta bozulan düzenin yeniden tesis edilmesi ve Kıbrıs’taki Türk soydaşlarının mutlak bir soykırımdan kurtarılması için hakka ve hukuka dayalı yapıldığı çok açıktır. Türkiye sadece Türklere değil Rumlara da barış ve huzur getirmiştir. İkide bir bu konuyu pişirip önümüze koymaları emperyalizmin çirkin bir oyunudur… Makarios’un BM’deki çağrısı, harekât sonrası Atina mahkemesinin ve Avrupa Konseyi’nin aldığı kararlar Türkiye’nin işgalci olmadığını göstermektedir.

Emperyalist kandırmaca

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ülkeleri arasındaki iş birliğini geliştirmek üzere üçlü zirvede 5. kez bir araya geldiler. Zirveye ABD’nin İsrail Büyükelçisi David M. Friedman da katıldı. Zirveye katılan liderler ABD’nin Suriye’deki 2000 kadar askerini çekme kararından endişe duyduklarını açıkladılar. Bu gelişme ile bölgede İran ve Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olduklarını bildirdiler. Netanyahu daha da ileri giderek sosyal medya üzerinden Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk ordusu hakkında skandal sözler söyledi. Netanyahu yaptığı açıklamada “Kuzey Kıbrıs’ın işgalcisi, ordusu Türkiye’nin içindeki ve dışındaki Kürt köylerinde kadınları ve çocukları katleden Erdoğan, İsrail’e vaaz vermesin” ifadelerini kullandı. Netanyahu’nun bu çıkışına anında gerekli cevaplar hem Türkiye’den hem de KKTC’den verilmiştir.

Emperyalist sömürgecilerin dünyanın birçok yerindeki işgal operasyonlarını sözde insani nedenlere ve söz konusu ülkelere demokrasi getirme amacına yönelik gerçekleştirdiklerini açıklamaları büyük bir yalan ve kandırmacadır. Konu Kıbrıs’a geldiğinde de aynı emperyalist vampirler Anavatan Türkiye’yi işgalcilikle suçlayabilmekte ve askerini hemen çekmesi talimatlarını verebilmektedir. Halbuki Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs müdahalesi gerçek anlamda tamamen hukuki ve insani nedenlere dayanmaktadır.

Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Cumhuriyeti tarafından imzalanan Garanti Anlaşması’nın 4. maddesi şöyle demektedir:

Bu anlaşma hükümlerine bir riayetsizlik halinde Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık bu hükümlere riayeti sağlamak için gereken teşebbüsler veya tedbirler hakkında birbirleri ile istişare etmeyi taahhüt ederler. Müşterek veya anlaşarak hareket mümkün olmadığı takdirde garanti veren üç devletten her biri bu anlaşma ile ihdas edilen nizamı tekrar kurmak münhasır maksadı ile harekete geçmek hakkını muhafaza eder.

Anavatan Türkiye’nin adaya müdahalesi sadece garantörlük hakkından değil ayrıca “meşru müdafaa”hakkından da doğmaktadır. Meşru müdafaa hakkı, Uluslararası Hukuk’un bütün devletlere tanıdığı bir haktır. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, aradan daha 3 yıl geçmeden Rum tarafının Enosis tutkusu nedeniyle yıkılmıştır. 1963 Aralık ayında Makarios destekli EOKA zorbaları Akritas Planı‘nı devreye sokarak Kıbrıs Türk’ünü yok etmeye yeltenmiştir. Mukavemetçi Kıbrıs Türk’ü Anavatan Türkiye’nin de devreye girmesiyle mutlak bir soykırımdan kurtulurken Rum saldırıları karşısında adanın yüzde üçü gibi dar bir alana sığınarak insanlık dışı şartlarda yaşam mücadelesi vermeye zorlanmıştır. 1963’ten 1974’e kadar 11 yıl Kıbrıs Türk’ü Rum-Yunan ikilisinin zulmüne hedef olmuştur. 15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası Makarios’a darbe yaparak Kıbrıs’ı ilhak etmeye kalkışmış ve dolayısıyla da Türk toplumunun yasal hakları ve varlığı toptan ortadan kaldırılmak istenmiştir. Böylelikle Kıbrıs Türk’ünün meşru müdafaa hakkı doğmuştur. Bu açıdan bakıldığında da 1974 müdahalesi, uluslararası hukuka uygun bir kuvvet kullanmak eylemidir.

Tarih dersi şart

Hatırlanacağı üzere darbeden canını zor kurtaran Makarios soluğu BM Güvenlik Konseyi’nde almış ve Yunan Cuntasını suçlayarak Garantör Türkiye ve İngiltere’nin devreye girmesi için çağrı yapmıştır.

Türkiye’yi Filistin topraklarını işgal eden İsrail veya Karabağ’ı işgal eden Ermeni’lerle aynı küfeye koymak tarihî yanlışlardır… Netanyahu’nun iddiaları tarihî gerçeklerle ve uluslararası anlaşmalarla örtüşmemektedir. Netanyahu gibi düşünenlere tarih dersi vermek şarttır.


https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turkiye-kibrisa-isgal-ve-istila-icin-gelmedi-50161yy.htm

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın