İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Enver Paşa, I. Dünya Harbi ve Sarıkamış

İsmail Küçükkılınç / Karar

Enver Paşa, koskoca imparatorluğu hiç gereği yokken I. Dünya Harbi’ne sokup parçalanmasına yol açmakla ve Sarıkamış’ta 90 bin askeri soğuğa kırdırmakla itham ediliyor.

İTC’nin ve içinde Enver Paşa’nın da bulunduğu önde gelen İttihadçıların Osmanlı’yı I.Dünya Harbi’ne sokuşları sadece bir mecburiyet değil, yegâne kurtuluş çaresi, imkânı ve hatta belki de bir daha bulunamayacak bir fırsatıydı. Jön Türklük ve Kemalizm Kıskacında İttihadçılık nam kitabımızdaki temel tezimiz Türk memleketinin ve milletinin bekasının 1913-1918 arasında temin edildiği idi. Birinci Dünya Harbi’ne girmediğimiz takdirde kaybı muhakkak olan bazı topraklar, bu harbe girişimizle ilânihaye bizim olmuştur. Bu bakımdan Talat ve Enver Paşaların bu harbe giriş kararları macera olmadığı gibi, sadece Osmanlı tarihinin değil, belki de Türk tarihinin en mühim ve kritik kararıydı.

Mustafa Kemal olmasaydı adımızın Yorgo, Eleni olacağını, ezanların susacağını iddia edenler mübalağa değil, mugalâta ediyorlar. O tehlikeyi bertaraf eden başta Talat ve Enver Paşalar olmak üzere İttihadçılardı.

Müteaddit defalar yazdık ama bir defa daha tekrar etmekte fayda var: Osmanlı’nın hükmen sahip olduğu yerlerle fiilen sahip ve hâkim olduğu yerler farklıydı. Anadolu hem fiilen, hem hükmen sahip olunan hem de nihaî melce ve iltica yeri olan bir toprak parçasıydı. Burayı garantiye alan Balkan Harbi ve I. Dünya Harbi olmuştur. En büyük pay ve şeref Talat Paşa’ya, sonra da Enver Paşa’ya aittir. Çünkü İttihadçılar şunu görmüşlerdi: Büyük devletler Osmanlı’nın bazı topraklarını nüfuz bölgesi ve iktisadî ihtiyaçları için sömürge olarak görüyorlardı. Yani bizatihi o toprağı ilânihaye temellük etmek [sahiplenmek] istemiyorlardı. Ancak bize bağlı gayrimüslim etnik unsurlar bir yerde o yeri temellük etmek, müstakil bir devlet tesis etmek için mücadele ediyorlardı. Yani mesela bir yeri İngiltere işgal etse orasının elimizden hepten çıkması mevzubahis değildi. Ancak bir yerde isyan çıksa ve o yer, o yer gayrimüslim ahalisine verilse o yeri bir daha geri alamıyorduk. Mesela İngilizler 93 Harbi’nden sonra Kıbrıs’ı, Ruslar Kars, Ardahan, Batum’u işgal, ilhak ve tesellüm ettiler. Ama şartlar değişince biz bu yerleri geri aldık ya da geri almış gibi olduk (Kıbrıs ve Batum meselesi biraz karışıktır). Fakat kendi içimizdeki azınlıklara kaybettiğimiz Mora’da Yunanistan, Tuna’da da Bulgaristan kuruldu. Balkan Harbi’ni de daha evvel bizim tebamız-azınlığımızken bağımsız devlet olan unsurlara kaybettik. Yani biz topraklarımızı genelde daha evvel bize tabi olanlara kaybettik. İşte geriye Ege ve Karadeniz’de Rumlar ile daha geniş bir coğrafyada Ermeniler kalmıştı.

Balkan Harbi’nden sonra bazı Rumları kaçırtan da I. Dünya Harbi esnasında Ermenileri tehcir eden de Talat idi. Netice olarak Müslümanların/Türk Milletinin temerküz ettiği [toplandığı] Anadolu’daki bir toprak parçasının bizden ayrılması ve orada bağımsız bir devlet kurulması imkânı tamamen denilebilecek şekilde ortadan kalkmıştı. Bunu temin eden imkân büyük oranda Birinci Cihan Harbi idi. Talat, Enver ve İttihadçılar artık içimizdeki bir gayrimüslim etnik unsurun bağımsız devlet olmasının vasatını çok büyük bir oranda ortadan kaldırmış, Mütareke’den sonra da muhtemel mevzî [yerel] ve muvakkat [geçici] işgallere mukavemet için de gerekli tedbirler almış, hazırlıkları yapmışlardı.

Talat ve Enver Paşa ile arkadaşlarının kanını donduran hadise daha evvelki harplerde yaşanan katliam ve tehcirin Balkan Harbi’nde milleti toptan imhayı hedef alması idi. Osmanlı’nın mağlup olması sadece toprak kaybına değil Müslüman nüfusun da kaybına/imhasına yol açıyordu. Kurtulanlar ise elde kalan topraklara hicret ve iltica ediyordu. Ancak Balkan Harbi’ndeki dehşet ve vahşet, aynı şeyin elde kalan ve fiilen de hükmedilen Anadolu’da da vuku bulacağı mesajını verdi. Hele bu fırsat Ermenilerin eline geçtiğinde Ankara’ya kadar Müslümanlar kovalanacak, gaddarlığı ve komitacılığı müsellem ve malum Ermeniler Sivas dâhil pek çok yerde hiçbir Müslüman’ı sağ bırakmayacaktı. Ermeni komitacıların nasıl tavuk boğazlar gibi Müslüman boğazladığı Balkan Harbi’nde Bulgar ordusu saflarında savaşan Antranik liderliğindeki Makedon Ermeni Lejyonu’nun katliamı ile müşahede edilmişti.

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalsaydı, Karadeniz’in, İstanbul’un kilidi hükmündeki Yavuz ve Midilli’den de mahrum kalacak, Rusların deniz harekâtına da mukavemet edemeyecekti. Rus ve Ermeni birlikteliğinin istenilen seviyede gerçekleşmemesinin sebeplerinden biri de donanmamızın bu iki gemi sayesinde en azından Rusya ile mücadele edebilir bir hal kazanmasıydı. Türk Milleti Yavuz’a boş yere türkü yakmamıştır.

Birinci Dünya Harbi’ne girdiği için İttihadçıları ve bahusus Enver Paşa’yı itham edenler, bugünkü toprakları büyük oranda onlara borçlu olduğumuzu unutan ya da bilmeyenlerdir.

Bu genel manzara içinde Sarıkamış Harekâtı’nın hüsran, hatta hezimet ile neticelenmesi sadece 20 bin civarında askerimizin kaybına yol açmış, ancak herhangi bir beka kaygısı meydana getirmemiştir.

Enver Paşa’yı Sarıkamış Harekâtı ile mahkûm etmek, insafa, vicdana, adalete muvafık değildir.


http://www.karar.com/yazarlar/ismail-kucukkilinc/enver-pasa-i-dunya-harbi-ve-sarikamis-harekati-8791#

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın