İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hayatı feda etmek, canı feda etmek

M. Fahri UTKAN / Yeni Asya

Hayatı mı, yoksa canı mı feda etmek daha önemlidir?
Önce feda etmek ne demek ona bakmak gerekir her halde. Feda etmek; kendini, hayatını veya şahsî menfaatlerini hiçe saymak anlamına gelir. Bu olaya da fedakârlık deniyor. Fedakâr ise, kendini veya şahsî menfaatlerini hiçe sayan, feda eden kişi demektir.

Şimdi başta sorduğumuz soruyu tekrar soralım. Hayatı mı yoksa canı mı feda etmek daha önemlidir?

Canını feda etmek daha kolay gibi geliyor. Bir anda ölmek, özellikle meselâ şehit olmak, sonuçları itibarıyla canın verilmesi oluyor, ama büyük bir mükâfata kavuşuluyor.

Fakat bir ömür boyu çilelere, her musîbete katlanmak, özellikle onlarla bir dâvâ uğruna mücadele etmek, yani hayatını, ömrünü feda etmek çok daha zordur. Ve önemli olan da budur aslında.

Bu anlayışla Üstad’ın şu sözünü düşündüğümüzde neler yapmamız gerektiği ortaya çıkıyor; “Bu zaman İslâmiyet fedaisi olmak zamanıdır.”

Tarihçe-i hayat adlı eserin, önsözünde, “Üstad’ın feragati” ” başlıklı kısımda, Allâme-i Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’nin şu sözü nakledilerek, Üstad Bediüzzaman’ın feragati, fedakârlığı öne çıkarılmış; “İslâm bugün öyle mücahitler ister ki, dünyasını değil, ahiretini dahi feda etmeye hazır olacak.” (Tarihçe-i Hayat)

Risale-i Nurlar’ın ilk neşredildiği, elle yazıldığı o günlerde erkeklerin hizmetlerde daha fazla uğraşmaları için fedakârlıkta bulunan hanımların, Üstada gelip, “Üstadım! Ben, efendimin göreceği dünyevî işleri de yapmaya çalışacağım; o senindir, Risale-i Nur’undur” dedikleri kaydedilmektedir. İşte hakikî fedakârlık budur.

Bunun üzerine yine aynı yerde; ”Ne bahtiyardır o hanımlar ki… Risale-i Nur’a samimî alâkaları, o fedakâr hanımları, milyonlarca Nur Talebelerinin duâlarına dahil etmektedir..” denmektedir.

Bu örnekler hayatını, ömrün günlerini feda etmeye örneklerdir.

Fakat, Risale-i Nur hizmeti ve Üstadlarına canını feda eden Nur Talebelerinden, Külliyatın birçok yerinde bahsedilmektedir. Hafız Ali, Binbaşı Asım Bey ve Ahmet Feyzi Ağabey gibi…

Bu iki fedakârlığı birleştiren Bediüzzaman bir mektubunda, “…bu vatanın eski kahramanları kemal-i sevinçle şahadet mertebesini kazanmak için ruhlarını feda eden milyonlar İslâm fedaîlerinin ahfatları, oğulları ve kızları o fedaîlik damarından irsiyet almışlar ki, bu harika alâkayı gösterip Denizli Mahkemesi’nde bu âciz bîçare kardeşlerine bu gelen cümleyi onlar hesabına söylettirdiler: Milyonlar kahraman başlar feda oldukları bir hakikate, başımız dahi feda olsun” diye, onlar namına söylemiş, mahkemeyi hayret ve takdirle susturmuş.” (Tarihçe-i Hayat) demiştir.

Peki bu fedakârlıkları niçin ve nasıl yapıyorlar, bu talebeler?

Bununla ilgili de Üstad Ermeni fedailerini kıyaslayarak soranlara karşı verdiği cevapta bunun karşılığını veriyor:

“Madem fânî dünya hayatı, küçücük ve menfî milliyetin muvakkat menfaati ve selâmeti için bu harika fedakârlığı yapan Ermeni fedaîleri karşımızda görünürler; elbette hayat-ı bâkiyeye ve pek büyük İslâm milliyet-i kudsiyesinin müsbet menfaatlerine çalışan ve “ecel birdir” itikat eden talebeler, o fedaîlerden geri kalmazlar. Lüzum olsa, o kat’î ecelini ve zahirî birkaç sene mevhum ömrünü, milyonlar sene bir ömre ve milyarlar dindaşların selâmetine ve menfaatine tereddütsüz, müftehirâne feda ederler.” (Sözler)


http://www.yeniasya.com.tr/m-fahri-utkan/hayati-feda-etmek-cani-feda-etmek_481582

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın