İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ben bir Hristiyanım

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Nazif Ay

“Ben bir Hristiyanım” mantığıyla Hristiyanlık tarihine göz atmak bayağı keyifli olur kanımca.

Kendinizi bir de Hristiyanın yerine koydunuz mu şimdiye kadar?

Bir Hristiyanın yerine kendinizi koyarak ters rol üstlenebildiniz mi hiç?

Korkmayın sakın, kendinizin de bir Hristiyan olarak doğabileceğinizi ya da Hristiyanlığı seçmiş bir iradeli şahıs olabileceğinizi farz etmek, şu anda kabul ettiğiniz dinin dışına sizi çıkartmaz. Zaten farklı bir inançlının yerine varlığınızı koyarak yaptığınız hayal üzerine zihninizde oluşturduğunuz senaryolar sizi korkutuyorsa muhtemelen inancınızın sağlamlığından kuşku duyuyorsunuzdur. Ayrıca hatırlatayım, Kur’an’da Allah bile inançsız veya diğer farklı inanca sahip kişilerin beyniyle düşünüyor, ağzıyla konuşuyor ve o kişi adına rol ortaya koyuyorken bizim “Ben bir Hristiyanım” başlığıyla empati yapmamıza hangi gerekçe engel olabilir ki?

“Ben bir Hristiyanım” mantığıyla Hristiyanlık tarihine göz atmak bayağı keyifli olur kanımca.

Düşünsenize, Musa’dan sonra İsrailoğulları arasından birçok peygamber gelip gelmiş ama insanlık tarihine fazla etki edememiş iken, kültürlere ve medeniyetlere damga vuracak bir beklenen Mesih tam da zamanında insanlık ufkuna doğuyor.

Ben bir Hristiyan olsaydım, aşağıda vereceğim kronolojik ama daha ziyade lirik müziğin notalarına benzeyen ve günümüze kadar gelen bir dinin bilgisi ve duygusuyla beni  tanımanızı isterdim.

YAHUDİ ASILLI AMA ROMA VATANDAŞI İSA

Tanrı, dikkatleri daha çok ilahi mesajlı dinlere çevirmeye karar vermişti.

Tanrının iradesi, ilahi kaynaklı dinler ile o dinlerin dindarlarına göre oluşmuştu.

İnsanlar arası etkileşim büyüyor, ekonomi çeşitlenmişti.

Dinler arasında transferler oluyordu.

Savaşlar geniş alanlara yayılmış, ölümler hat safhaya ulaşmıştı.

Kabileler de çoğalmıştı.

Yalnızca Yaradanın değil, katillerin de halifeleri yeryüzünü kaplamıştı.

Ama insanların intikam gütmeye değil, merhamete yönelmeye ihtiyacı vardı.

İnsanlık esasında bir İsa’ya gebeydi.

Yahudi mabedinde büyüdü Meryem.

Tek kadın rahibeydi, erkek din adamları anlamındaki hahamlar arasında.

Erkekler bile onun münzevi yaşamına güç yetiremiyordu.

Akrabası olan peygamber Zekeriya’nın gözetimindeydi. Vaftizci Yahya da yanıbaşında beklemedeydi.

Meryem büyüdü, yüreğinde büyüttüğü tanrı sevgisiyle.

Bir gün karşısına Büyük Namus isimli Ruh çıktı.

Onu babasız kalmayacak bir müjde ile, yani müjde anlamına gelen İncil’in muhatabı ile ve üzerine dedikodu bitmeyen İsa ile müjdeledi.

Namuslu Meryem bunun nasıl olacağını sordu, diğer namusluya.

Namus-u Ekber, yanıtını basit bir basitlikle verdi “İşte böyle!”. dedi. Bazen “İşte böyle” demek gerekir. Tanrı bile ilahi kitaplarda “İşte böyle” ifadesini çok kullanıyordu. “İşte böyle” ifadesi kimi zaman çocuksudur, kimi zaman anlaması imkânsız bir muhatapla süregiden diyalogun sert biçimde bitirilme şeklidir. Evet, bu kestirme ifade biraz kaba gibi görünüyor ama o sözde  anlatılamaz, anlatıldığında ise fitne çıkma olasılıklı bir meselenin kesilip atılma naifliği de vardır.

İleri geri konuşanlar oldu Meryem hakkında.

Tanrı da Meryem’e “Sus” dedi. Ona “Konuşmama Orucunu” emretti.

Çünkü haklı biri sustuğunda, düşmanlarının hainlikle dolu göğsü şişer şişer ve kendi içinde patlardı..

Mevlit Kandilinde doğdu İsa, yani Noel günü.

Ana karnındaki İsa’ya şeytan dokunamamıştı.

Yarı Yahudi yarı Romalı kimliğiyle büyüyen İsa’ya da şeytan uğrayamadı,ama şeytanlaşanlar ise rahat bırakmadı.

Bir Romalıyı andırmayan İsa, o kimliği ret de etmeyecek, “Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyecekti.

İsa serpildikçe güzel oldu.

Güzelliği geçti, yakışıklı oldu ve nihayet Mesih oldu.

Yunan felsefesinden uzaktı, lakin tüm irfan bilgisine açıktı.

Hüküm veriyordu İsa. Verdiği hükümler hahamları korkutuyordu.

Öldüğüne inanılıp gömülen hastaları, adeta mezara dönen inzivalarında canlandırdıkça cansız hurafeleri öldürüyordu. “Öyleyse İsa’nın da ölmesi gerekiyor” diye düşündü eski kültürün din elemanları.

İsa evlendi mi, yoksa bekar yaşayıp öldü mü bilmecesi hep sorgulandı.

Oysa erkeklik gücü olduğu halde evlenmeyen kuzeni Yahya’yı bir düşünün.  Yahya, Kur’an’da ‘Hasur’ diye övülüyordu. İsa da Hasur olmakla övülmediğine göre, İsa’nın evli olabileceğini kimse düşünmedi. Bunu Dan Brown nereden bilecekti?

İsa’lardan birini yakalayıp hapsetti Roma valisi.

Çarmıha gerilmesine hükmetti, sanki büyük suç yüklenmişçesine.

İsa yerine, birçok İsa asıldı. İsa diye asılanlar, İsa için kendini feda edenlerdi. Kur’an’da bile “Onu asamadılar, öldüremediler” denilmiyor, “Onu öldürmediler, asmadılar” deniyordu.

Mecdelli Meryem (Magdalena), bir küçük mağarada gizlenen İsa’yı kısa süre sonra gördü. İkisi de hüzünlüydü. İsa artık öleceğini biliyordu. Mecdelli Meryem de bu gerçeği seziyordu.

Çok geçmeden İsa tanrısına yükseldi.

Onu diriltecek bir başka İsa da yoktu.

Geriye müjdesi kaldı, bir de balık şeklindeki şehirde mezar yeri.

İsa’nın, Cristos (Mesih) olduğuna ölümünden sonra inanıldı.

Tanrının oğlunun tekrar dirilip kendilerini kurtaracağına inanıldı.

Hristiyanlıktaki Mesih inancı, Yahudilikteki Mesih anlayışına dayanıyordu.

Hristiyan inancına göre, İsa’nın Mesih olarak kabul edilmesindeki faktör, havarilerin İsa’nın çarmıhtan sonra dirildiğine dair inanç ve telakkileriydi.

İsa’nın çarmıha gerilmesinin ardından insanlara göründüğü inancı önceleri özel iddia iken daha sonra Hıristiyan topluluğunca onaylandı. İsa’nın Mesih olduğuna delil sayıldı. Böylece İsa, yaşayan Rab olarak tanındı.

Diriliş olayını Hıristiyan mesajının merkezine oturtan Aziz Pavlus (St. Paul) idi.

Pavlusçu düşünceden ayrılan Ebionlar gibi Balkanlardaki Bogomil mezhebi, İsa’yı sadece bir peygamber olarak gördü, tekrar dirilişi reddetti. Fransa’daki  Kathar tarikat mensupları da İsa’nın tanrı olmadığına inandı.

İsa, kendisine “Tanrının oğlu” demedi.

Baba şefkatinden öte gördüğünden ötürü tanrıya “Baba” dedi. İsa’ya “Tanrının oğlu” diyen, Hristiyanlığı evrenselliğe taşıyan Pavlus idi. Aziz Petrus da, haça gerilip dirilen İsa’nın Tanrı tarafından hem Rab hem de Mesih kılındığını söyledi. Esasında P harfiyle başlayan iki kişi Hristiyanlığa yön verdi. Biri Petrus’tu, diğeri ise Pavlus.

İskenderiyeli Arius, İsa’nın tanrı değil, değerli bir kul olduğunu söyledi. Ama onun yardımcısı Athanasius, St. Paul’e yakın inançtaydı.

Bazılarınca İsa, Logos (Ezeli tanrı kelamı) idi, bazılarına göreyse evlat edinilmiş bir çocuktu. Hristiyanlar tanrıyı; herşeyin geldiği Baba, onun sözü Oğul İsa ve bilinçlerin derinliklerini temsilen Ruh (Cebrail) şeklinde üç versiyonla kabul etti. Bazen Cebrail’in yerine Meryem konuldu. St. Augustin, tanrının üç ayrı şekilde hissedilebilir olduğunu, meselenin psikolojik tanrı kabulünün üç ayrı şekli olduğunu söyledi.

İznik’te, İsa tanrı kabul edildi, İnciller derlendi. Hristiyanların çoğunluğunca İsa, sadece sevgi elçisi değil, insanlar gibi acı çeken bir tanrıydı. İsa’nın kanının içilip etinin yenilme ritüeli Güneş tanrısı Mithra için kabul edilen inançla paraleldi. Doğum günü bile, Mithra’nın doğum günü olan 25 Aralık’a sabitlendi.

Hristiyan müminler ızdıraplar çekti, işkencelere uğradı.

Kimi zaman ana yurtlarını terk ettiler kimi zaman Kapadokya’nın yeraltı mekânlarına indiler. Kimi zaman Uhdud denilen hendekleri kazan, içine alev alev yanan odunları dolduran zalimlerin ateşlerine atılıp cayır cayır yakıldılar. Mağaraya sığınan Ashabı Kehf unvanlı genç fidanlar, asırlarca bir sağa bir sola döndü. Ünleri tarihi fethetti. Hatay’a giden hristiyan elçilere sadece Habib Neccar iman etti. Roma’nın kalbine gidenleri ise katil putperestler baş aşağı katletti.

Roma’nın despotları İsa’nın müjdesine inanmadıysa da, Romanın ezilmiş halkının kalbi İsa’nın sevgisiyle fethedildi. Basit yaşamlı sade İsa onlara, ihtişam ve zenginlik budalası olan Roma tanrılarını benimsemekten daha cazip geldi.

Hristiyanlar, Ağlama Duvarı’na yaslanarak hüzünlerini hıçkıranlara benzemediler.  Ağlama seansını tercih etmeyen Hristiyanlar, hem Adem’in günahını hem de İsa’nın çarmıha gerilmesinin günahını vaftizlerle çıkartmaya çalıştı.

Asırlar boyu Hristiyanlık, İsa’nın sevgi ışığını söndüren ruhban ve yobaz din adamları nedeniyle karanlıkta bırakıldı ve sömürüldü. Din baronları, Rahip Bruno’yu bile Roma’nın göbeğinde yaktı. Haçlı seferleri Ortadoğunun kapılarını ve zenginliklerini getirmişti ama birçok yıkımı da beraberinde sürükledi. Tapınak şövalyelerinin yönetiminde şeytani örgütlerin temeli atıldı. Kuzeyden gelen vahşi topluluklar ve Vikingler, Avrupa’yı darma duman etti. Derebeylerin sömürdüğü halklar çaresizliklere gömüldü. Veba salgınlarına mazur kalan zavallılar telef olup acılarla dünyayı terk eyledi.

HRİSTİYAN TEOLOG VE FİLOZOFLAR BİLİMİN ÖNCÜSÜ OLDU

Saf olarak doğan hakçı, halkçı ve devrimci hareketler belli bir süre acı çekse de sonrasında devasa uygarlıklara, önü alınamaz buluşlara ve inkılaplara önder olurlar.  Hristiyanlığın ürünü olan simalar ve onların liderlik ettiği reformlar da, insanlığın akıl adlı peygamberini bilimle kutsadı.

Hristiyanlığın başına çöken belalar, Ortaçağın karanlığını kaldırmaya başladı.

İstanbul’un Türklerce alınmasıyla, sanatçı ve düşünürler Batı’ya yöneldi.

Endülüs’ün yıkılmasıyla Avrupa’da Bologna Üniversitesinin temelleri atıldı.

Skolastik, yani kilisenin felsefeyi kullanarak dini savunma mekanizmasına teoloji adı verildi. Teolog olmayı düşleyip felsefenin derinliklerine dalan din adamları yavaş yavaş modern düşünceye adım attılar ve bilimin ışığı oldular. Floransa’dan doğan Rönesans ve Reform Güneşi, insanlığın tümüne enerji verdi, esin kaynağı oldu. Bugün tüm uygarlıkların sahip olduğu avantajlı ürünlerin menbaı, ya Müslüman Endülüs’ten Avrupa’ya ekonomi ve bilimin tohumlarını saçan Yahudi aydınlar ya da kilisenin zifiri karanlıklı dehlizlerinden çıkan Hristiyan filozofları ve bilim insanlarıdır.

Şimdi bir kez daha sorayım, “Ben bir Hristiyanım” diyen kişi sizi ne kadar rahatsız edebilir?


https://odatv.com/ben-bir-hristiyanim-12121832.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın