İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hrant Dink Vakfı’ndan sürpriz: Ermenistan’da çağdaş sanat

Evrim Altuğ

SSCB dönemi ve sonrası Ermenistan’da oluşan kültür hareketleri, genç akademisyen ve yazar Dr. Angela Harutyunyan’ın sunumu eşliğinde önceki akşam Hrant Dink Vakfı Anarad Hığutyun Binası’nda masaya yatırıldı. Ermeni kültür varlıklarıyla Sivas, Adana ve Develi gibi örnekler üzerinden Türkiye’deki izleri AB’nin desteğiyle kitaplaştırarak kalıcılaştıran vakıf, ‘Ermenistan’da çağdaş sanat’ı çeşitli konuk ve başlıklarla yıl sonuna dek İstanbul’a taşımaya da devam edecek.

‘Etnik, dinî, kültürel ve cinsel tüm farklılıklarıyla herkes için demokrasi ve insan hakları’ talebini temel ilke olarak kabul eden Hrant Dink Vakfı, 7-22 Aralık günlerini ‘Ermenistan’da çağdaş sanat’ temalı konuşmalar dizisine ayırdı.

Diyalog, barış ve empati kültürünün hakim olduğu bir geleceği, ‘uğruna yaşanası davası’ olarak belirleyen kuruluş, dizinin ilk konuşmasında, Beyrut-Amerikan Üniversitesi Profesörü ve Sanat Tarihi Program Direktörü, Dr. Angela Harutyunyan’ı konuk etti. Akademisyen ve yazarın İstanbul’a ilginç görsel emareler refakatinde taşıdığı konu başlığı ise ‘Sovyet’ten Kurtulmak: Ermenistan’da çağdaş sanatta dirilen hayaletler ve yaşayan kahramanlar’ gibi, hayli çekici ve çarpıcı bir biçime sahip idi.

Beyrut-Amerikan Üniversitesi Profesörü ve Sanat Tarihi Program Direktörü, Dr. Angela Harutyunyan

7 Aralık Cuma akşamı, saat 18.30’da vakfın İstanbul Pangaltı Papa Roncalli Sokak No. 128’deki çağdaş ve zarif Anarad Hığutyun binasında ücretsiz düzenlenen ve benim de dinlemeye koştuğum bir saatlik etkinlikte, küratör ve eleştirmen Beral Madra, halen sürdürdüğü doktora tezini Türk modern sanat tarihindeki erkek egemen bakış ve kültürel eylemler etrafında oluşturan sanat tarihçi ve yazar, küratör Duygu Demir ve güncel sanatçı Bengü Karaduman ile yıl sonuna değin İstanbul Nişantaşı Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde izlenen Aslı Narin – Carpe Noctem sergisinin küratörlüğünü üstlenen Rana Öztürk gibi isimler de, dinleyici olarak hazır bulundu.

Sunumunu, İstanbul Emirgân’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nde devam eden Rus Avangardı: Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemeksergisine paralel olarak, sanatseverlere 11 Aralık’a dek ‘yetişkin eğitimi’ veren Madra’nın tabiriyle ‘mükemmel bir zamanlama’da dinlediğimiz Dr. Harutyunyan, etkinlikte ilk olarak vaktiyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) bir üyesi olan, ancak daha sonra 1991 Eylül’ünde özgürlüğüne kavuşan yaklaşık üç milyon nüfuslu Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki eski ‘Lenin Meydanı’nda yer alan ‘Lenin heykeli’nin 1940 tarihli bir görüntüsünü bizlerle paylaştı ve yapıtın geçirdiği fiziksel ve sembolik evrimi anlattı.

İlgili devasa heykelin yine Erivan’daki Ermeni Tarihi Müzesi Deposu’nda maruz kaldığı trajik akıbetinden, yapıtın kaidesinin 1991’deki hali pür melâline dek, türlü merak uyandırıcı belgelerle konuşan yazar ve akademisyen, bu doğrultuda Stalin, Marks ve yine Lenin’in su altına değin sızabilmiş ‘ ilahî suretleri’nin, ya da kendi tezinin dili ile ‘hayaletleri’nin, bölgedeki sosyal ve politik tarihin hangi safha, seviye ve ortamlarında ‘zuhur’ ettiklerini tek tek gözlerimiz önüne serdi. Dr. Harutyunyan’ın sunumunda verdiği ilginç örneklerden biri de, Kırım’da yer alan Tarhankut Körfezi’nde bulunan Sualtı Müzesi’nde – her halde tesadüf eseri – sol cenaha baka baka ‘derin derin düşünmeye yatan’, gözleri tuzlu sudan artık kabuk bağlamış, tarihin seyrine gömülü Marks ve Lenin büstleri oldu.

SSCB’nin önder figürlerinden Stalin’in yoldaşları nezdinde ürettiği, hatta neredeyse dayattığı devlet ‘Baba’ aurasından, 1938’de çevrilip basılan Komünist Parti – Bolşevikler Tarihi kitabına kadar bir çok tarihsel unsura değinen akademisyen, konuşmasının ‘sıcak ve çağdaş’ ikinci kısmında ise, bağımsızlığını kazanma sürecindeki Ermenistan’da meydana gelen kültürel gelişmelerin, sanat ve siyaset köprüsü üzerindeki güncel yansımalarını gözler önüne serdi.

Bu doğrultuda bilhassa 1992’de en aktif günlerini yaşamış ‘Üçüncü Kat’ kolektifinin (1987-1994) faaliyetlerini sunuma konuk eden Dr. Angela Harutyunyan, kolektifin sanat tarihçi ve eleştirmen üyesi Nazareth Karoyan arşivinden görsellerin de eşliğinde, 1987 tarihli ‘Çöp Aksiyon/Eylemi’ ve türlü belgesellere dikkati çekti.

Nazareth Karoyan-Çöp Aksiyon/Eylemi

Sanat tarihçinin çarpıcı sunumu ayrıca, eserlerinde sisteme direniş bâbında ürettiği ‘ara – özerk varlık alanı’nda geliştirdiği siyasal anlatı ve plastik/metafiziksel eylem alanı ile takdir gören Arman Grigoryan’ın ‘Kurtlar’ veya 1988’in Erivan’ında varlık gösteren ‘Üçüncü Kat’ kolektifinin, Sanatçılar Sendikası’nda düzenlediği ‘Resmî Sanat Vefat Etti’ töreni/eylemine ilişkin görsellerle de zenginleşti. Dr. Angela Harutyunyan, konuşmasında bilhassa bu tür ‘ölü’, ‘atık’, terk edilen veya edilmeye hazır zihinsel, plastik veya siyasal bünyelerin, başka türlü kahraman ve hayaletlerin oluşumuna zemin hazırladığını vurguladı ve buna başka bir örnek olarak da, ‘Kiki’ takma ismi ile çalışan, 1990 sürecindeki yapıtlarında adeta bir ‘cadı’ gibi süpürge kullanarak, yatay ve devasa eylem-resimleri yapan bir diğer soyut dışavurumcu ressamın ‘Bobo’ isimli ürkütücü bir ‘varlık’ üzerinden ‘666’ (Şeytan’a atfen) diyerek Sanatçılar Sendikası’nda açtığı 1989 tarihli sergiye işaret etti.

Üçüncü Kat-Resmi Sanat Vefat Etti

MIT Press etiketli ARTMargins dergisinin de editörü olan akademisyenin, sunumunda sonlara doğru ortaya koyduğu bir diğer ürpertici detay ise, en başta aktardığı, Erivan’daki eski Stalin Heykeli kaidesi üzerine tüm vakurluğu, direngenliğiyle tasarlanarak konulmuş, elindeki kılıcı ile yurdu savunmaya hazır ‘Anayurt’/Ermenistan Ana’ heykeli önünde ilginç bir tezatlık, ama yine de aidiyet ihtiyacı ile poz veren Ermeni kökenli küresel popüler kültür figürleri Kardashian kardeşler oldu.

Dr. Harutyunyan, konuşmasını kapatırken, başka bir hayalete daha selâm verdi. Bu gizemli kişi de, Karl Marks’ın Das Kapital’inin ilk cildini Ermenice olarak 1933’te ilk tercüme eden, ancak kitabın baskısında editör ile birlikte – o dönemin endişeleri ile – isimleri silinmiş (!) Tadevos Avdalbekyan idi.

Alkışlarla biten sunumun ardından, özellikle modern, post-modern ve güncel gibi ön isimlerle Batı çıkışlı başlıklar altında üretilen sanatın, SSCB öncesi ve sonrası bölge ve Dünya hafızasına ‘Demir Perde’nin yıkılışından sonra nasıl sirayet ettiği ve bunun güvenilir, temeli sağlam olup olmadığını sorduğum Dr. Harutyunyan, bana özetle şu yanıtı verdi:

“Aslında bu sorunuz ile benden sunumumu bir bakıma tekrar yapmamı rica etmiş oluyorsunuz.

Demir Perde’nin yıkılışıyla birlikte sanat ortamında ortaya, özellikle güç sahiplerinin/oligarkların güdümünde bir manzara çıktı da denebilir. Bir nevî politik aşırılık bir yana, figürasyona, yeteneğe dayalı dönüşe işaret eden kimi mevcut muhafazakâr eğilimler, akademilerin iktidarı da görülüyor. Yine de bildiğiniz gibi her bölgenin kendine dönük semptomları ve koşulları, dönüşümlerinde belirleyici ve ayırt edici olabiliyor. Bu meyanda örneğin, günümüz Doğu Avrupa sanatı hakkında konuşmak oldukça güçleşti.Çünkü bu tabir kendi içinde, bir bakıma irileşti. Büyük kurumlar tarafından ‘inşa edilen’ bir tabire dönüştü. Haritada bir tür ‘Karanlık Kıta’nın keşif hali, ânı oldu bu. ‘Doğu Avrupa’ da, tarihsel bir fenomen olarak bundan etkisini fazlasıyla gördü. Bu açıdan bakınca ‘güncel sanat’ deyiminin günümüzde küresel bir ‘şemsiye tabir’ olarak zuhur ettiğini düşünebiliriz. Artık, güncel sanat biçiminden bahsettiğimizde işin içine ulusal belirleyici öğelerin daha nadir olarak dahil olduğunu düşünmemiz olası. Elbette bu ortamda kültür politikaları üzerinden kimi kavramsal-millî özelliklerin de iliştirildiğini görüyor ve düşünebiliyoruz. Ancak yine de sanatın bizatihi kendisi günümüzde artık kendini coğrafî ebatlar ve sınırlardan azâde olarak tecrübe ediyor ve yansıtıyor.”

Netice olarak, Hrant Dink Vakfı’nın ‘Ermenistan’da Çağdaş Sanat’ başlıklı konuşmalar dizisi, bununla da kalmıyor. 11 Aralık Salı akşamı, saat 18.30’da yine Vakıf binasında, ücretsiz olarak, fotoğraf sanatçısı ve Sergei Parajanov Müzesi Müdürü, Küratör Zaven Sargsyan, küresel sanat gündeminde öne çıkan ve yaşamı ile çalışmalarını Paris’te sürdüren figürlerden, İstanbul doğumlu sanatçı Sarkis ile bir araya geliyor olacak. İkili, Pera Müzesi’nde 13 Aralık Perşembe akşamı açılışı yapılacak ve 13 Mart’a değin izlenecek, Bülent Erkmen’in sergi tasarımını üstlendiği ‘Parajanov-Sarkis’ sergisi vesilesiyle yorum ve tecrübelerini sanatseverlerle paylaşacak. Pera Müzesi’nde açılışı yapılacak bir diğer sergi ise, Alistair Hicks küratörlüğündeki, ‘Zaman Değişmeli’ sergisi. Etkinlikte Cao Fei, Nilbar Güreş ve Raqs Media Collective gibi imzaların eserleri izlenebilecek.

21 – 22 Aralık tarihlerinde yine Vakıf Binası’nın konuğu olacak bir diğer Ermeni sanatçı ise, Ermeni Kaligrafi Geleneği’ni bir sunum ve atölye ile İstanbul’a taşıyacak olan Ruben Malayan olacak. Bu arada, Hrant Dink Vakfı’nın Avrupa Birliği desteğiyle yayımladığı Türkçe-İngilizce kitaplarını da sürdürdüğünü müjdeleyelim. Bu kapsamda son olarak, ‘Ermeni Kültür Varlıklarıyla Sivas/Develi/Adana’ kitapları, Sera Dink’in tasarım imzası ile raflardaki yerini çoktan aldı bile.

Bilgi için linkler:
https://hrantdink.org/tr/
https://www.mitpressjournals.org/loi/artm
https://www.peramuzesi.org.tr/
http://www.sakipsabancimuzesi.org/


https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/12/09/hrant-dink-vakfindan-surpriz-ermenistanda-cagdas-sanat/

 

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın