İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Beykozlu olabilmek

Bir yere ait olmak demek, uzun yıllar orada yaşamak demektir.

Bir yere ait olmak demek, yaşadığın beldede okul arkadaşı, mahalle arkadaşı, çocukluk arkadaşı biriktirmek demektir. Bir yere ait olmak demek, düğünde komşunun sevincini arttırırken, cenazede hüznünü azaltmak demektir. Bir yere ait olmak demek, buram buram yaşadığın yerin toprağı gibi olmak demektir. Bir yere ait olmak demek, oranın kültürünü, tarihini yüreğine sindirmek demektir. Bir yere ait olmak demek, yaşadığın yeri karış karış bilmek demektir. Velhasıl bir yere ait olmak ikametgâh nakliye olabilecek bir “aidiyet” değildir. O nedenle hepimizin yaşadığımız yeri tanıma ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Doğumdan beri yaşadığım Beykoz’u daha iyi tanıyabilmek ve tanıtabilmek için yoğun gayret gösterdiğimi beni tanıyanlar gayet iyi bilirler.

Beykozlu olmanın gerektirdiği bir sorumluluk duygusuyla, “Osmanlı Arşivleri’nde” rastladığım, “Temettüat Defterlerine Göre Beykoz Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Durumu” adlı özel bir kaynağı günümüz Türkçesine çevirttirdim. Bir yere ait olma bilinciyle hareket ederek, bu çok kıymetli araştırmayı yakın bir gelecekte yayınlamak düşüncesindeyim. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki temettüat defterlerine dayanılarak hazırlanan bu çalışmada 1840 ve 1844 yılları verilerine göre Beykoz Kazasında bulunan 27 yerleşim birimi ele alınmıştır. Bu yerleşim birimleri içinde, Beykoz Merkez Kasabası Kaza’nın merkezini oluşturmakta olup, diğer yerleşim birimleri köy olarak tanımlanmıştır. Kaza’da 1840 yılında 616, 1844 yılında 687 hane bulunmaktadır. 1844 yılı temettüat defterlerinde olmayan yerleşim birimlerini 1840 defterlerinden tamamlandığımızda Beykoz Kazası’nda ortalama hane sayısının 1105 olduğu görülmektedir. Kaza’da bulunan gayrimüslimler Ermeniler ve Rumlardan oluşmaktadır.

Ayrıca Müslüman olduğu bilinen Kıptiler de Beykoz’da yaşamaktadırlar. Kazanın nüfusu ortalama 4428 kişi olup, 3872 kişiyle Müslümanlar çoğunluğu oluşturmaktadır. Ermeniler 356, Rumlar 192, Kıptilerse 8 kişidir. Kaza’da hanelerden başka 11 tane de çiftlik bulunmaktadır. Hamam, dükkanlar, On çeşmeler ve bir iskelenin bulunduğu Beykoz Kasabanı, kaza’nın sosyal hayatının en canlı olduğu yerleşim birimidir. Müslümanların, Ermeni ve Rumlarla birlikte yaşamları çok kültürlülüğün Boğaziçi’ndeki en güzel örneklerinden biridir. Kaza’da ticaret ve zanaatla ilgili meslekleri icra edenlerin sayısı diğer mesleklere göre daha fazladır. 1840 yılında ticaret ve zanaatla ilgili mesleklerin diğer mesleklere oranı %58 iken, 1844 yılında bu oran %68’dir. Bu meslekler arasında 1840 yılında en çok görülen meslekler kayıkçılık ve balıkçılıkken, 1844 yılında en çok görülen meslek kömürcülüktür.

Kaza’da hemen hemen herkesin toprağı olmakla birlikte, tarımdan geçimini sağlayanların sayısı ve hane başına düşen toprak miktarı hayli azdır. Kaza’da her ailenin bir veya birkaç hayvanı bulunmasına rağmen, hayvancılık asıl geçim kaynağı değildir. Hayvancılığın geçim kaynağı olduğu yerler çiftliklerdir. Beykoz kazanının o günkü anıl geçim kaynağı ticari mesleklerden elde edilen gelirlerdir. Asırlar boyunca Boğaziçi’nin en güzel yerlerinden biri olan güzel Beykoz’umuzun sosyal-kültürel ve ekonomik tarihine ışık tutan bu araştırmayı zaman zaman sizlerle paylaşırken “bir yere ait olmanın” hele hele Beykozlu olmanın da mutluluğunu paylaşmaktan gurur duyacağımı-duyacağınızı umuyorum.

NOT

Temettüat Defterleri:

Tanzimat döneminde bir bölgedeki mal-mülk, hayvan, arazi ve orada yaşayan insanların sayısı ve şahsi mal varlıklarının kaydedildiği resmi belgelerdir.


https://dostbeykoz.com/beykozlu-olabilmek

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın