İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım nasıl mümkün oldu?

Başlıktaki sorunun tek bir cevabı yok. Ermeni Soykırımı’nı mümkün, hatta görece kolay kılan çok sayıda faktör var. Bu yazıda işin sosyolojisiyle, kitle psikolojisiyle ilgili bir noktaya değinmeye çalışacağım.

Geç Osmanlı ve erken cumhuriyet dönemini çalışırken öteden beri dikkatimi çeken bir durum vardır. Kabaca 19. yüzyılın ikinci yarısından soykırıma kadarki süreçte Ermenilerin Anadolu sathına yayılmış okullar, dernekler, kulüpler bünyesinde yaptıkları basın-yayın, müzik, tiyatro, spor gibi faaliyetlerin fotoğrafları ile, daha sonra, 1930’lar, 1940’larda özellikle halkevleri, bir ölçüde köy enstitüleri ve daha az olmakla birlikte bağımsız sivil kuruluşlar bünyesinde yapılan faaliyetleri betimleyen fotoğraflar arasındaki benzerlikler… Örneğin, çalgılarıyla poz vermiş kalabalık bir grup veya koro, bir tiyatro oyunundan veya jimnastik gösterisinden bir enstantane, bir süreli yayının birinci sayfasının fotoğrafı, halk eğitimi faaliyetlerini gösteren bir fotoğraf… Hem soykırım öncesi Ermeni toplumuna (muhtemelen Rumlara da), hem de 1930’lar ve 1940’lar Türkiye toplumuna ait bu gibi fotoğraflar bulmak mümkün. Yan yana koysanız, ince ayrıntılara dikkat eden biri değilseniz, aynı dönemde çekildiğini düşünebilirsiniz. Tabii, bu yalnız fotoğraflarda olan bir benzerlik değil. Dil, din vs. farkı olmakla birlikte, kalkınmacı/modernleşmeci ideolojileri ve motivasyonları sebebiyle bu faaliyetler içerik itibariyle de belli ölçüde benzeşiyorlardı. (Gerçi, bu konu daha derin ve sistematik bir karşılaştırmaya tabi tutulmalı. Bildiğim kadarıyla, böyle bir karşılaştırmayı akademik düzeyde yapan olmadı. Konu arayan doktora öğrencilerine duyurulur.)
1930’lar ve 40’lardaki bu gibi sanat, kültür ve spor faaliyetleri, dönemin rejimi ve entelektüelleri için övünç vesilesiydi. Bunları ‘milletin tekamülü’ (ilerlemesi) olarak tarif ediyorlardı. Öyleyse, akla şu soru geliyor: Madem bu gibi faaliyetler iyi bir şeydi, ilerlemeydi, 40-50 yıl evvelinden o faaliyetleri yapmaya başlayanları neden temizlediniz? Zira, ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Milyonlarca insana ‘kızıyorsunuz’, onları öldürerek, sürerek ortadan kaldırıyorsunuz ve onlarca yıl sonra, onların yaptıkları işleri “Bakın, ne güzel yapıyoruz” diyerek tekrar yapıyorsunuz. Yani, “Modernleşmek gerekiyorsa onu da biz yaparız” diyorsunuz. Geç olmuş, yarım yamalak olmuş, ne gam, bizden başkası yapmasın da… Tabii, bu tür sanat ve kültür faaliyetlerine, özellikle sanayi alanındaki üretim faaliyetlerini ve ticareti de eklemek gerekir. 1800’lerin sonundan itibaren, Avrupa’nın kimi şehirleri de dahil olmak üzere, Anadolu’dan ihracat yapan üretim merkezleri sahiplerini ve işlerini ortadan kaldırmak, sonra da sanayileşeceğiz diye çırpınmak gibi…
Yukarıdaki sorular sistematik ve derinlemesine çalışmayı gerektirir ama akla gelen bazı yanıtları, hipotez düzeyinde ifade edebiliriz. Mesele şu ki, bu gibi faaliyetler, faillerine ister istemez bir siyasi güç de getirecekti. Yani, her alanda bu tür modernleşme faaliyetlerine girişenler ve başaranlar kaçınılmaz olarak daha fazla güç sahibi olacak ve eşit söz hakkı isteyeceklerdi ve istediler de. İşte, Türk-Müslüman iktidarının kaldıramadığı bu oldu. Türk-Müslüman iktidarı derken, sadece devlet mekanizmasını kastetmiyorum. En az onun kadar önemli olan, halk kitlesi içinde hüküm süren ideolojik moral iktidardı ve orada da Müslüman olmayanların özellikle şehir ve kasaba merkezlerinde günlük hayatta göze batar biçimde gelişmeleri, söz sahibi olmaları, haklarını talep etmeleri (Türkçü literatürde ve popüler dilde bu durum “Gâvurlar şımardı” olarak ifade edilir), Türk-Müslüman hemşerilerinin kızgınlığını ve hatta husumetini çekiyordu. Kırsal kesimde de süregelen, Ermeni arazilerinin gaspının biriktirdiği gerilimi denkleme ekleyin. Onlarca yıldır biriken bu husumet de, soykırımın dinamiklerinden, motor güçlerinden biri oldu. Biriken bu öfke, savaş ortamında kendine uygun bir çıkış buldu ve oradan aktı.
Şunu da eklemek gerekir ki, ‘alttan’ veya ‘sosyolojik-kültürel’ diyebileceğimiz bu perspektif Ermeni Soykırımı’nı çalışır, analiz eder ve anlatırken görece ihmal edilmiş bir perspektiftir. Genellikle Osmanlı’nın iç ve dış siyaseti, siyasi kişi ve kurumlar üzerinden analizler yapılır ki şüphesiz, bunlara bakmadan soykırımı anlamak mümkün değildir. Fakat, soykırım nasıl oldu, kitleler nasıl eklemlendi, bu iş nasıl kolayca meşrulaştırıldı ve uygulandı gibi sorulara cevap verirken de bu perspektife ihtiyacımız var.


http://www.agos.com.tr/tr/yazi/21565/soykirim-nasil-mumkun-oldu

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın