Az Bilinen Yönleri ve Siyasi Perspektife Göre Tehcir’den Önce Ermeni Meselesi (1878-1915)
2018-11-13
***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Ermeni Meselesi yıllardan beri süregelen iki taraflı bir tarih savaşı halini almıştır. Fakat bu süre zarfında tarih biliminden uzaklaşarak siyasal bilimlerin konusu haline gelmiş ve ülkelerin siyasi aleti olarak kullanılır olmuştur. Biz bu ideolojik çıkmazları bir kenara bırakarak sorunların çıkış noktasına gideceğiz.
Türkiye sınırları içerisinde yaşayan Ermeni ahalinin, tıpkı diğer etnik-dini gruplar gibi, modern döneme kadar yönetimle ciddi bir ayrılığı olmadığı görülür.
Bu Selçuklu yönetiminde benimsenen siyaset Osmanlı döneminde de aynıyla sürdürülmüştür. Devlet etnik unsurları ayırmaktan ziyade, Müslim ve Gayrimüslim olarak basit bir tasnif yapmıştı.
Modern dönemin birçok olayı gibi, Türkiye’deki etnik-dini sınıflar arasındaki ciddi çatışmaların başlangıcı da Fransız İhtilali’ne dayanıyor.
Tanzimat’la ortak bir ”Osmanlılık” kimliği oluşturmak istenmişti. Fakat devrin şartlarının yetersizliği ve bu siyasetin geç bir tarihte ortaya atılması başarısızlığa sebep olacaktı.
Geçmişine temel hatlarıyla değindiğimiz bu azınlıklar meselesinin dönüm noktası 1878-79 Osmanlı-Rus Savaşı oldu.
Kabul edilen teklifler basit bir reform programından ileri gidiyordu. Anadolu’da Hristiyan hakimlerin, üst düzey memurların atanması, Avrupa devletleri denetiminde yerel güvenlik güçleri kurulması isteniyordu.
Padişah II. Abdülhamid, İngilizlere benzeyen başarılı siyasetiyle, bu reform işini oyalama yoluna gitti.
Neticede dayatılan bu reform programıyla Ermeni Meselesini çözmek için, Ahmed Şakir Paşa bölgede incelemeler için yüksek yetkiyle görevlendirildi.
Bu reform işi sonuca varmadıkça Ermeni örgütleri daha şiddetli eylemlere yöneliyorlardı. Hatta 1905’te bizzat padişaha bombalı bir arabayla suikast teşebbüsünde bulunuldu!
1878 Berlin Antlaşması ile uluslararası bir sorun olarak gündeme gelen Ermeni Meselesi için istenen reform programı üzerinde çalışılıyordu fakat bir sonuç alınamıyordu. Neticede her devletin problemi kendi menfaatine göre çözmek istemesi, Ermeni örgütlerinin terör eylemlerine başvurması, ekonomik-mali yetersizlikler ve toplumsal zemin problemin çözülmesini zorlaştırdı ve her geçen gün sorunlar katlanarak arttı.
1915’teki tehcir ile bu perspektifte Dünya Savaşı’nın da getirdiği karışıklıklardan kurtulmak isteyen Osmanlı hükumeti, Ermeni ahalinin güneye yerleştirilmesine karar verdi. Bu olay sonraki yıllarda siyasi bir silah olarak kullanıldı ve bazı tarihçiler tarafından ”soykırım” olarak kabul edildi. Tam tersine bunun Nazilerle bir tutulamayacağı ve ırksal-milliyetçi yönelimlerle yapılmadığını savunan tarihçiler de mevcuttur.
İlk yorum yapan siz olun