Mine Kırıkkanat!…
27 Mayısçı bir irtibat subayının kızı.
Babasını “harbi deli”, babaannesini ise “resmi deli” diye tarif eden Bayan Kırıkkanat, kendisine “ebruli” sıfatını uygun görüyor olsa da, “kafayı kırdığı” kesin…
Geçtiğimiz gün CHP’nin kanal-izasyonu Halk TV’de küfürler savurup, mütedeyyin insanları tehdit etti.
Meğer bu huyu babasından kalmış.
“Babası, her akşam saat tam yedide balkona kurulan çilingir sofrasından rakı bardağını kapıp, iş çıkışı evlerinin önünden geçen Müslümanlara karşı kadeh kaldırır ve “Oh ya!” diye naralar atarmış.
Babasının verdiği sinyalle karşıdaki akşamcı komşu da ayaklanır, birlikte mahalleden geçen Müslümanları rakı kadehleriyle taciz ederlermiş.
Atalarımız;
“Katranı kaynatsan da olmaz şeker,
Cinsini sevdiğim, cinsine çeker!” derler.
Mine Kırıkkanat da, belli ki cinsine çekmiş.
*
Mine Kırıkkanat, Türkiye’de “sayısız çağdaş hanımefendi yetiştirmek”le övünen ve “Filles de la Charite”(Merhametin Kızları) rahibeleri tarafından kurulan Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirmiş.
Ekmek parası için katıldığı bir hikâye yarışma sayesinde, Türkiye’nin ilk kadın mizah yazarı olmuş.
İki tane resmi…
İki tane de “resmi olmayan evlilik” yapmış.
Ayrıca, yazar Çetin Altan’la arasında geçen ve “o sırada çocuktum” dediği 3 buçuk yıllık gönül ilişkisi ise bu listeye dâhil değilmiş.
Eski kocalarından biri Fransız’dı, şimdiki ise İspanyol.
*
Bayan Kırıkkanat, çatalı ve bıçağı nasıl tutacağını çocuk yaşta öğrendiği için kendisini “seçkinci” diye tanımlıyor.
Yazılarında ise “elitist” ve “üstenci” bir dil kullanıyor.
Buna mukabil, hayatı parasızlıkla geçmiş. Hatta sürekli patates yemekten yakınan oğlu yüzünden Paris belediyesinden yardım bile dilenmiş.
Bütün bu sefalete rağmen; “seçkinci”liğini, Fransa’da yaşamasına bağlıyor.
*
Babasının “irtibat subayı” olarak görev yaptığı ve binlerce kişinin öldüğü “Dersim isyanı”nın bastırılmasını;
“Ne yani savunmayacak mıydı devlet kendisini?” sözleriyle onaylayan Mine Kırıkkanat…
2001’de katıldığı Fransız TV5 televizyonunda;
Benim dedemi Ermeniler öldürdü. Ama ben Ermeniler’den nefret etmiyorum. (…) Ben, kendi adıma, dedemin ve amcamın öldürülmeden önce öldürdüğü Ermeniler için özür diliyorum” diyecek kadar da hümanist(!)
*
Mine Kırıkkanat’ın, Ermenilere karşı depreşen “insan sevgisi,” sıra Müslümanlara geldiğinde nedense yerini nefrete bırakıyor.
Şöyle ki:
11 Eylül saldırısından sonra, Amerikalılara;
“Din manyakları” dediği Afganistanlı Müslümanlara ceza olarak, bomba yerine Bourbon Whisky ya da Kaliforniya şarabı yağdırılması… Hatta, havadan tonlarca domuz eti atılmasını teklif edecek” kadar İslam ve Müslüman düşmanı.
*
Nefreti yalnız Afganistanlı Müslümanlarla sınırlı kalsa gene iyi…
Türkiye’deki Müslümanlar da Mine Kırıkkanat’ın nefretinden paylarına düşeni aldılar.
Özellikle de “başörtülü” hanımlar…
Neler demedi ki onlar hakkında?!..
“Ben onların başörtüsüne her yerde katlanmak zorunda mıyım?”dan, tutun da…
“Başörtülülerin kötü koktuğu”na kadar, yüzlerce hakaretamiz cümle kurdu.
Hatta;
“Türban, (…) erkek cinsel dürtülerini harekete geçirmemek, bastırmak için icat edilmiş, görsel bir kısıtlamadır” diyerek, doğrudan başörtüsünü bile hedef aldı.
*
Türkiye’de hızını alamayınca da;
Başörtüsü yasağının Fransa’da “tutarlı bir şekilde uygulanabilmesi için” yine Fransa’da yaşayan bir Türk vatandaşını Fransız polisine ihbar etti.”
Bu da kesmemiş olacak ki, bu kez de;
Fransa’nın Belfort şehrinde yaşayan ve kendilerini “Biz Atatürkçü bir aileyiz…” diye tarif eden Demir ailesinde yaşanan karı-koca arasındaki bir kavgayı;
“Fransa’da Türk geline işkence… Türban takmayınca başını yaktılar!” başlığıyla çarpıtmakta hiçbir beis görmedi.
*
Rahibe okulundan mezun olan Mine Kırıkkanat’ın skandalları bunlarla sınırlı kalsa iyi…
Bir ara, haşa;
“Kamusal alanda Allah olmaz. Allah’ı kamusal alandan çıkarmamız gerekir!” deme cüretini göstererek, büyük bir skandala imza attı.
*
“Zina”yı desteklediği bir yazısında ise;
“Eğer İslamiyet kadının bilinçlenmesine izin verse, belki de İslamiyet kalmazdı..” diyerek büyük bir küstahlığa imza attı.
*
“Zina”yı kutsadığı bir başka yazısında ise; “Rocco” adlı bir pornocuyu;
Her sabah eşini ve çocuklarını öpüp işine, yani porno filmler çevirmeye giden harika bir aile babası” şeklinde gösterdi.
*
Mine Kırıkkanat’ın bu ahlaksız çıkışlarından herkes o kadar illallah etmişti ki;
Katolik, Ortodoks ve Süryani cemaatlerinin kurumsal, Patrik Bartholomeos’un kişisel avukatı olan Kezban Hatemi;
“Mine keşke Hırıstiyan olsa!.. İnanın edepli bir Hıristiyan böyle yapmaz. Çünkü Allah korkusu olur” demek durumunda kalmıştı.
*
“Kafası kırık” bu kadının infial oluşturan en ünlü çıkışı ise,
27 Temmuz 2005 tarihli Radikal gazetesinde kaleme aldığı; ‘’Halkımız eğleniyor’’ başlıklı yazısı oldu.
Kırıkkanat, Zeytinburnu Sahilyolu’nda piknik yapan vatandaşlara hakaretlerde bulunup, onları;
“Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte… Kara halkımız kı.ını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir. Belki balık sevseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler…’ şeklinde tasvir etti.
Tüm bu hakaretleri ettiği için, kendisini eleştirenler hakkında hiç utanmadan davalar açtı…
İnsanın, edep ve hayâ perdesi yırtılmaya görsün…
Esfel-i sâfilîn olması işten bile değil.
*
“Din” ve “mukaddesat” hakkında bunca küfür savuran Mine adlı bu küfürbaz kadın, sıra;
Koca koca kâselerle, pardon kadehlerle içki içen, eşi başörtülü bakan ve milletvekillerine “eşsiz” davetiyeler gönderen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “cumhurbaşkanlığı”ndan vedasına geldiğinde;
“Sayın Cumhurbaşkanım. Yedi yıldır bize verdiğiniz onur için, sağ olun.” şeklinde duygusal metinler kaleme aldı.
*
Evet!..
Kendini “seçkin, elit” ve “entelektüel” gören Mine G. Kırıkkanat adlı “ezik ve kompleksli” bu kadın, geçtiğimiz gün CHP’nin kanal-izasyonu Halk TV’de bir kez daha dilindeki lağımı, bu ülkenin inançlı insanlarının üzerine boca etmeye kalkıştı.
Geçmişte Müslümanları rakı kadehiyle taciz eden cuntacı pederinin yaptığı ucuzlukların bir benzerlerini bu kez TV kanalında, hem de canlı yayında tekrar etmeye kalkıştı.
Fakat!…
“Türkiye’ye Fransız!”
Dahası;
“Kabuklu”ya dost, “sünnetli”ye düşman!..” bu ahlaksız kadının unuttuğu bir şey vardı:
Müslümanlara zulüm ve tahakküm ettikleri günler çoook eskide kaldı…
Bakın, onca küfür ve hakarete rağmen bayan Kırıkkanat’ı benden başka kimse ciddiye bile almadı.
Benimkisi de ciddiyetten değil ha!
Tamamen can sıkıntısı…
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/zekeriya-say/hic-korkmadik-biliyor-musunuz-26319.html
İlk yorum yapan siz olun