İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Osmanlı ve Türkiye tiyatrosunda Şahinyanlar

Araştırmacı Nesim Ovadya İzrail, tiyatrocu Şahinyanlar ailesini ve Ermeni tiyatro çevresinin yüz yılı aşkın tarihini bugüne taşıyor.
Nevzat IŞILTAN

Ünlü Ermeni tiyatro sanatçısı Tovmas Fasulyacıyan çok bilinen tiradında “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş sada olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız” der.

Değerli araştırmacı Nesim Ovadya İzrail yeni yayımlanan son çalışması “Osmanlı ve Türkiye Tiyatrosunda Şahinyanlar”da ( Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu Yayınları) eşinin ailesi olan tiyatrocu Şahinyanlar ailesini ve onların ekseninde Ermeni tiyatro çevresinin yüz yılı aşkın tarihini unutulmaktan kurtarıp bu güne taşıyor. Şahinyan ailesinin iki temel karakteri Vahan ve yeğeni Oksen, Tanzimat’la birlikte gelişim gösteren modern tiyatro tarihinin Güllü Agop, Mardiros Mınakyan gibi isimleri kadar tanınmasalar da hayatlarını tiyatroya adamış, yaşamlarını tiyatroyla birleştirmiş kişiler.

Nesim Ovadya bir arkeolog titizliği, disiplini, sabrı ve gayretiyle cılız anılarda, dağınık arşivlerde, soluk fotoğraflarda kalmış Vahan ve Oksen’i, ailelerini, birlikte çalıştıkları sahne arkadaşlarını, oynadıkları oyunları, tiyatro mekânlarını ve daha nicesini önümüze seriyor.

TANZİMAT VE MODERN OSMANLI TİYATROSU
Her ne kadar Osmanlı modernleşmesi için kesin bir başlangıç tarihi vermek mümkün değilse de 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile toplumsal ve siyasal birçok değişimin önü açılmıştı. Toplumda zevkler değişmişti. Artık resimde, mimarlıkta, musikide, gösteri sanatlarında gelenekselin yanında yeni anlayışlar da daha sık görünür olmaya başlamıştı. Batı’yla artan temaslar Osmanlı yönetici çevrelerinde Avrupa tiyatrosuna dönük bir ilgi uyandırdı. Batı yanlısı yönetici elitler zaman içinde tiyatronun geliştirilmesi ve halka yayılması için toplumun yeniliklere en açık kesimi olan Ermenileri öne çıkarma yolunu seçtiler.

Ermeni tiyatro sanatçılarının kurduğu ve yönettiği topluluklar yüzyılın ikinci yarısından itibaren önce İstanbul Pera’da ardından da Osmanlı coğrafyasının Batı kültürüne yakın Selanik, İzmir gibi şehirlerinde Türkçe ve Ermenice temsiller vermeye başladılar. Özellikle her ikisi de Tanzimat’ın ilan edildiği yıllarda doğmuş olan Güllü Agop (Hagop Vartovyan) ve Mardiros Mınakyan gibi Osmanlı ve Ermeni tiyatrosunun sembol isimlerinin yönetiminde Ermeni tiyatrocuların hâkim olduğu bir altın dönem yaşanır. Ermeni sanatçıların yanında yavaş yavaş Türk ve Müslüman sanatçılar da sahnelerde boy göstermeye başlar.

ŞAHİNYANLAR SAHNEDE
Nesim Ovadya’nın kitabına konu olan Şahinyan ailesinde tiyatroya ilk yakınlık duyan, 1891’den itibaren çeşitli amatör temsillerde rol aldıktan sonra ünlü Mınakyan ile yolları kesişerek hayatını, ölünceye kadar tiyatro yaparak sürdüren Vahan Şahinyan olur. Daha sonraları eşi ve çocukları da tiyatronun içinde olurlar.

Vahan’ın tiyatroya adımını attığı yıllar Ermeni tiyatrosunun durgunluk içinde olduğu yıllardır. Doğu Anadolu’da milli talepler içeren Ermeni hareketleri çok sert bastırılmış, Ermeni toplumu büyük bir baskı altına girmiş, Ermeni sanatçıların oluşturduğu tiyatro gösterileri durma noktasına gelmiş, Ermenice tiyatro oynama yasağı konmuştur. Vahan bu zor şartlar altında tiyatro yaşamını sürdürür.

Vahan’dan sonra tiyatro sahnesine çıkan ikinci Şahinyan, yeğen Oksen olur. Oksen Vefa İdadisi’ni bitirmiş Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye devam etmeye başlamıştır. 1908’de ilan edilen meşrutiyetle birlikte ülkede geniş bir özgürlük ortamı oluşmuş, adeta her yer tiyatro sahnesi olmuştur. Bu hava içinde yeğen Oksen de amcasının izinde sahnelere çıkmaya başlayacak, sonunda Tıbbiye’yi bırakarak hayatını tiyatroya adayacaktır.

Günlük yaşamdaki değişmelerde her ne kadar Şahinyanlar siyasetin dışında kalsalar da, tiyatro yaşamı derinden etkilenmektedir. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamı ve hareketlilik, 1909 Adana olayları, Balkan Savaşı yenilgisi ardından iktidara gelen İttihatçı hükümetlerin Türk ve Müslüman olmayan milletlere karşı olumsuz tutumları, Ermeni siyasi örgütlerinin tepkisel milliyetçi tavırları sonucu yerini karamsar bir tabloya bırakır. 1915 yılında yaşanan Ermeni katliamı, I. Dünya Savaşı, mütareke yılları, kurtuluş savaşı ardından kurulan Cumhuriyet idaresi siyasaları Ermeni toplumunda derin bir güvensizlik duygusu yaratır. Millet-i Sadıka oldukları, siyasete bulaşmadıkları, sadece sahneye çıkıp kendilerini izlemeye gelenleri mutlu etmeyi düşündükleri aşikâr olan Vahan ve Oksen çareyi vatanı bildikleri topraklardan ayrılmakta bulurlar. İşler düzeldiğinde geri dönme umudu içinde yine de Osmanlı sınırlarına yakın yerleri seçerler. Vahan Bulgaristan’a, Oksen o yıllarda Türkiye toprağı olmayan İskenderun’a yerleşir. Ne yazık ki Vahan geri dönemez, Oksen ise İskenderun’un Türkiye’ye katılmasıyla birlikte yeniden İstanbul’a döner. İleri yaşlarına kadar sahnelerde kalır, yöneticilik yapar.

Bundan önceki kitapları “1915 Bir Ölüm Yolculuğu, Krikor Zohrab” (Pencere Yayınları) ile “24 Nisan 1915, İstanbul, Çankırı, Ayaş, Ankara”da (İletişim Yayınları) 1915 yılında yaşananları nisyan ile malûl hafızalarımızda canlandıran Nesim Ovadya İzrail “Osmanlı ve Türkiye Tiyatrosunda Şahinyanlar”da yüzyıllık sahnede bireysel hayatlarla toplumun demokrasi serüvenini okuyucularına başarıyla izlettiriyor.


https://www.evrensel.net/haber/363959/osmanli-ve-turkiye-tiyatrosunda-sahinyanlar

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın