İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sözde Ermeni Soykırımını Tanımaya Soyunan Yeni Zelanda ( I-III )

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Kenan Mutlu Gürses / Haber X

I

Türkiye’nin içine düşürüldüğü girdaptan nasıl çıkacağı konusunda, hep birlikte düşünmemiz, var gücümüzle çabalayarak, siyasi ve ekonomik kuşatılmışlıktan kurtulmamız gerekmektedir.

Türkiye’nin yeni sistemle yürümesinin, kişisel kararların sürükleyeceği yerin, hiç de aydınlık olmayacağını söylemek için çok da donanımlı olmanız da gerekmiyor! Samimi ifadelerle içimizin kan ağladığı şu günlerde, dış politika da yapılanlar, yapılmayanlar dahası yapılamayanlar da insanı karamsarlığa sürüklemektedir.

Kim ve kimlerin ne kadar umurundadır, bilmiyorum! Bazen, Ermeni Meselesini, tarihin derinliğinde yaşanmış olayları, bir tarafından araştırıp yazmanın ne manası var diye kendi kendime soruyorum! Ermenilerin İHANETİNİ, sözde Ermeni soykırımı YALANI ile çıkarılan “PATIRTI” yı, yeterince bilmeyenlere, bu yersiz ve gerçekten tamamen kopuk İFTİRAYI anlatmak, acaba boş bir çaba mı diye düşünüyorum… Memleket özlemi gidermek, yakınlarınla, sevdiklerinle, dostlarınla günü gün etmek varken…

Ne kadar haberdarsınız, bilmiyorum. Son zamanlarda, dünyanın değişik ülkelerinin sözde Ermeni soykırımını tanıma kervanına, emperyalist güçlerin organizasyonu ile Türkiye’den tam 16.587 Km. uzakta bulunan YENİ ZELANDA da katılmaya hazırlanıyor.

O Yeni Zelanda; Avustralya Kıtası’nı, başkenti Canberra’yı, Newcastle, Sydney ve Melbourne şehirlerini bilmeyeniz, duymayanız herhalde yoktur. Yeni Zelanda ki bu kıtadan 451 Km. uzaklıkta, Büyük Okyanus’un Tasman Denizi olarak isimlendirildiği bölgede, başkenti Wellington olan ve birçok adacıktan oluşan bir ülkedir.

Konumuzla ilgisi: Çanakkale/Gelibolu Savaşı’nda Avustralya, Yeni Zelanda (ANZAK) askeri, müttefiklerin (itilaf devletleri) yanında Osmanlı’ya karşı savaşmıştı. Söz konusu savaşta verdikleri kayıp; 26.094 ü Avusturyalı, 7.571’i Yeni Zelandalı olmak üzere 33.665 olmuştu. Ve biz Türkler, hayatını kaybeden o askerlere saygı duymuşuz. Hayatını kaybeden Yeni Zelanda askerlerine anıtlar dikip, her yıl törenler düzenleyerek saygıyla anmaya devam eden bir millet olduğumuzu dünyaya ispat etmişiz.[1]

Şimdi, o saygının öncesine, kısaca da olsa yaşananlara ve karşılığında, hangi saygısızlıkla karşı karşıya olduğumuza bakalım:

Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı’ya karşı savaşarak, İngiltere’nin yanında ve O’nun çıkarlarını korumak için Çanakkale’ye gelmişlerdi. Bu geliş, Yeni Zelanda’nın, İngiltere ile var olan tarihi ilişkisinin önemli boyutlarından biri idi. Kara kuvveti olarak kullanılan 13.000 Yeni Zelanda askeri cephede bulunuyordu.

İngiltere’ye öyle bir bağlılık gösteriyorlardı ki; Yeni Zelanda’da rahip T.Q. Williams Oamaru, Baptis şapelinde yaptığı konuşmada İngiltere’ye yardım edebilmek için Yeni Zelandalıların daha fazla asker göndermesini, hatta bunun dört katına çıkmasının gerektiğini söylüyordu. Bununla da yetinmeyip, İngiltere’de her 16 kişiden birinin askere alındığını, ancak bu oranın Yeni Zelanda da 77 kişide 1 kişi olduğunu, yeni gönderilecek 2.000 asker ile bu oranın 73 kişide 1 kişiye ineceğini ifade ediyordu. Bir adım öteye geçerek, savaş için çok fazla özveri de bulunan İngiltere’nin savaş yükünün paylaşılmasını, askere katılmanın cephede savaşabilecek her Hıristiyan’ın görevi olduğunu, karanlığa ve cehenneme ait bu savaşta Hıristiyanların evlerinde oturmamaları gerektiğini, bu savaşı, Hıristiyanlar için kutsal bir savaş olarak nitelendirdiğini, hükümetin öncülüğün de tüm Yeni Zelandalıların o ana kadar yaptıklarından daha fazlasını yapmaları gerektiğini söylüyordu.[2]

Yeni Zelandalılar 103 yıl önce geldikleri Çanakkale de, Türk askerinin gücü karşısında 25 Nisan 1915 ŞAFAK vakti teslim bayrağını çekmişlerdi. Bu teslimden, Türk askerinin vakur davranışından ders çıkaran Avusturyalılar ve Yeni Zelandalılar, Türkleri düşman değil, dost olarak görmeyi tercih ettiler. O günlerin anlamından hareketle, adeta bir bayram gibi karşılıklı milli duyguların birleştirildiği, acı anıların kardeşliğe dönüştürülmesi kabul edildi.

Mustafa Kemal Atatürk ise “”Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” [3] ANZAK asker annelerine hitaben bu ifadeleri kullanarak, Türk Milleti’nin asil duygularını ortaya koyuyordu.

Bunun içindir ki Avustralya/Canberra da ve Albany de, Yeni Zelanda Wellington da ATATÜRK Anıtları dikildi. Dünyada örneği görülmeyen dostluk köprüleri kuruldu. Biz bu dostluğun halen devam ettiğini biliyoruz!

Tarihin derinliğinde meseleye bakarsak; Osmanlı-Avustralya ve Yeni Zelanda ilişkileri XIX. Yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanmakta, Osmanlı Devleti’nden göçlerin başlamasıyla söz konusu ilişkinin yaşandığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti, devam eden göçler sonrasında tüccar ve vatandaşlarının haklarını korumak için bu ülkenin bazı şehirlerinde konsolosluklar açmıştır. Bu ilginin neticesinde, Avustralya’daki Osmanlı vatandaşı ve tüccarlarının Balkan ile 1. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti’ne maddi yardım gönderdikleri, kaynaklarda kayıtlıdır.

Dönemin getirdiği şartlarla mal, insan ve sermaye dolaşımı hareket kazanmış, savaşlar, sınır değişimleri, doğal afetler, siyasi-dini baskılar, ekonomik nedenlerle başta Avrupa ülkelerinden olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinden milyonlarca insan, Birleşik Amerika, Kanada, Avustralya, Güneydoğu Asya, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Karayip Adaları ve Latin Amerika’ya göç etmiştir. Osmanlı vatandaşlarının Avustralya ve Yeni Zelanda’ya ilk göçleri Suriye, Irak, Lübnan gibi coğrafyadan başlamıştır. Göçlerin hızla artmaya başlamasıyla önlem olarak, ilk önce 1893 yılında şahıs vergisi konulmuş, yeterince sonuç alınmayınca, 1899 yılında en çok göç aldığı Suriyelilerin göçünü yasaklamıştır. Kuşkusuz, bu göçmenlerin içerisinde Osmanlı vatandaşı az sayıda Ermenilerde bulunmaktadır.

Birçok talepten sonra, 10 Aralık 1887 tarihli fermanla (BOA, HR. SFR.3, Dos. 332, no, 79) Melbourne fahri konsolosluğuna Charles Ryan atanmıştır. 14 Şubat 1890 ve 24 Mayıs 1899 da Selim isimli bir şahsın, 1893 yılında Nakone Khouri, Joseph Manuk, James Nachul Coory’un konsolos olma talepleri ret edilmiş, 30 Eylül 1896 tarihinde Sydney fahri şehbenderliğine Halil Nasûr atanmıştır. Yine 24 Temmuz 1886 da müracaatta bulunan Mr. Setton, Robert Leon’un talepleri de kabul edilmemiştir.

Sonuç olarak, 17 Mayıs 1893 tarihinde Avustralya Kıtası’nda yaklaşık 2121 Osmanlı vatandaşının yaşadığı bilinmektedir.[4]

Gelelim aylardır devam eden teşebbüslere ve kullanılmakta olan MAŞALARA;

(DEVAM EDECEK)…

1 Uz. Nilgün İnce, Anzak Gözüyle Türk Askeri ve Atatürk

2 Mahir KÜÇÜKVATAN, Tarih ve Günce Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi Journal of Atatürk and the History of Turkish Republic I/1, (2017 Yaz), ss. 125-152

3 Uluğ İğdemir, Atatürk ve Anzaklar, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1985, s.6

4 Mehmet TEMEL, SUTAD, Güz 2016; (40): 29-42 E-ISSN: 2458-9071


II

Meselenin sadece Yeni Zelanda ile kalmadığını, Avustralya’da da neler olduğuna, sadece hatırlatmak için kısaca bakalım:

“Avustralya Federal Parlamenter tarihinde ilk defa, [SÖZDE] Ermeni Soykırımı’nı tanıyan bir hareketin, Ermenistan Ulusal Meclis raporları Temsilciler Meclisi Seçim Komitesi’nin iki partili Seçim Komitesi tarafından tartışılması için kabul edildi.

Tartışılan hareket, diğer şeylerin yanı sıra, “o zamanlar”, yeni kurulan Avustralya’nın, (1 Ocak 1901’de Avustralya Koloni Federasyonu, on yıllık bir planın ardından, seçme ve seçilme, temsil edilme haklarını elde ettiler. Böylece Britanya Krallığı’nın yönetiminde, Avustralya Kraliyet Devleti doğmuş oldu.) [SÖZDE] Ermeni Soykırımı’nın diğer sağ kalanları ve aynı zamanda Yunanlılar ve Süryaniler de dâhil olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer Hıristiyan azınlıklarına karşı oluşturduğu olağanüstü insani yardım çabalarını” kabul ediyor.

Bu kapsamlı, iki partili destek, Temsilciler Meclisi’nin, ilk büyük uluslararası insani yardım çabasının [SÖZDE] Soykırımdan kurtulanlara yardım etmek olduğunu kabul eden Avustralya’ya doğru büyük bir adım attığını gösteriyor.

“ [SÖZDE]Ermeni Soykırımı ve yardımlarına gelen Avustralyalıların kurbanlarını hatırlayarak, 1915’te başlayan olayların tarihte sadece bir dipnot olmadığını belirten bir mesaj gönderiyoruz. Çünkü eğer gerçeklerden gizlenirsek, Ermenilere karşı işlenen kötülüğü tanımakta başarısız olursak, sadece insan haklarının, hayatın kendisinin en önemlisini inkâr edebileceklerini düşünenlere bugün ve gelecekte olanları başarıyoruz. ” [1]

( MP Trent Zimmerman yaptığı açıklama)

Bilindiği üzre YENİ ZELANDA da “YENİ ZELANDA ERMENİ DAVASI KONSEYİ” ve “YENİ ZELANDA –YEŞİLLER PARTİSİ- adını taşıyan kurum ve kuruluşlar var. Ermeni Davası Konseyi Başkanı Huri Yeldizyan; “Biz hepimiz tarihin nasıl tekrarlandığını gördük, eğer geçmişimizi tanımazsak aynı şey bir kez daha tekrarlanacak” yorumunu yaparken, farklı kaynaklar ise; “SÖZDE” Ermeni Soykırımı’nın Almanya, Fransa Hollanda ve birçok ülke ile birlikte Avustralya’nın bazı şehirleri tarafından tanındığı, fakat YENİ ZELANDA’NIN henüz bu yönde adım atmadığı” vurgulanıyor.

Yeni Zelanda “YEŞİLLER PARTİSİ” milletvekili Gareth Huges de “SÖZDE” Ermeni Soykırımı’nı tanıyacak tasarıyı parlamentoya sunmaya hazırlanırken, “Parlamentoyu bana destek vermeye çağırıyorum” ifadelerini kullanıyor.

Şunu da hatırlatmalıyım ki; daha önce Wellington’da düzenlenen bir basın toplantısında Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’i “1915’te yaşanan olayların her zaman ülkesi tarafından tanındığını” vurgulamış, fakat olayları değerlendirirken “somut terimlerden (“SÖZDE” soykırım ifadesinden) kaçınılması ve konunun ihtilaflı taraflara bırakılması gerektiğini” dile getirmişti.

Bahsi geçen Yeni Zelanda Ermeni Davası Konseyi, son dönemde sesini yükselterek, Başbakan Jacinda Ardern’i, “SÖZDE“ Ermeni Soykırımı konusunda tutumunu değiştirmesi çağırısında bulundu.

Bu MAŞA olarak kullanılanlar, bununla da kalmıyor, bir ucu sözde tarihçilere, bir ucu, her ne kadar düşünce yapısına, yaptığı hizmete daima saygı duysak da, Agos Gazetesi, özellikle röportajları ile “SÖZDE” Ermeni Soykırımı’na bilerek veya bilmeyerek çanak tutmakta tabir caizse kaşımaktadır.

Ermenilerin yabancı güçlerce kullanılarak isyan etmiş olduklarını, bu isyanların sonucunda bulundukları yörelerden güvenli bölgelere TEHCİR edildiklerini, TEHCİR sürecinde istenmeyen olayların yaşandığı bilinmektedir. Tehcirin, hiçbir zaman Ermenilerin topluca imhasını hedeflemediğini, kesinlikle soykırım olmadığını bildikleri halde bir türlü kabullenmek istememektedirler.

12 Mayıs 2016 tarihli Agos Gazetesi, “Anzaklar 1915’i Anlatıyor” başlığı, Fatih Gökhan Diler imzasıyla, “SÖZDE” Yeni Zelandalı tarihçi ve gazeteci James Robins ile yaptığı röportajı yayınlıyor. James Robins’in söylediklerinin doğru olup olmadığına zerre kadar özen göstermiyor. [2]

Özetle, gazeteci soruyor; ….. “Anzakların soykırıma ne ölçüde tanıklık ettiğini, katliamları ve tehciri ne kadar görüp duyduğunu anlatabilir misiniz?”

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Yeni Zelanda ve Avustralya için konunun yeni” olduğunu söylüyor, YÜZ BİR YIL sonra. “Yeni Zelanda ve “SÖZDE” Ermeni Soykırımı’nı birbirine bağlayanın ilk kişi” olarak, “Morgenhau’nun ABD’ye yolladığı telgraflar” dedikten sonra, “Alman arşivleri”ni gösteriyor. [3]

Morgenhau’nun mesnetsiz, yalan ve düzenbazlıkları bilinmektedir. Gerisi ise internette erişime açık “Morgenhau Diary” anı kitabında günü gününe verilmiştir. Morgenhau’mun anlaşılmaz husumet ve siyasi etkisizliği akademik kanıtlanmıştır.  Morgenhau’nun hiçbir yazısında “ANZAC” kelimesi yoktur. [4]

(https://www.researchgate.net/publication/321487042_MORGENTHAU_SHENANIGANS.)

Ey zekâdan yoksun kişi, sen tarihle ilgili bir şeyler uyduracaksan, hiç değilse, o dönemde emir kulu olduğun İngiltere’nin The National Archives’ ine baksana… “Askeri Hizmet Evrakları -1914-1920-“, “Britanya Askerî Birliği Savaş Jurnalleri 1914-1922” ve “Savaş Kabinesi Evrakları -1916-1919-“ dokümanlarını bir incelesene… Hiç değilse hafızanda, bir-kaç bilgi kırıntısı kalıverirdi. “Araştırdığım konu” dediğin bu ise, araştırmadığın, ağa babalarının kulağına üflediklerinin çarpıklığı, kim bilir nasıl olur?

Mesela; Wellington, Aucklander ve Otago taburlarından, esir düşen YİRMİ ÜÇ Anzak askerinin isimlerini verebilir misin?  “Onların tanıklığı” nerede, nasıl ve ne zaman yazılmış? Bizimle paylaşa bilir misiniz?

Batılıların sözlerini tutmadıklarına dair binlerce belge bulunmaktadır. “Tehcir sırasında yalnız çok az kafile –Kürt-Çerkes vb- çeteleri tarafından soyulmuştur.” “Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Sir Eric Drummond 1.3.1920 tarihli resmi notasında, Türk Hükümetlerinin vuku bulan haydutluklarda bir iştirakinin olmadığı belgelidir. Bugüne dek “soykırım veya kitlesel öldürmeye ait” bir tek resmi belge bulunamamıştır.” [5]

Gazeteci soruyor; … “Çalışmalarınıza baktığımda Anzaklar ile soykırım arasındaki bağlantıyı Conk Bayırı Muharebesi’yle başlattığınızı görüyorum”.

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Yeni Zelanda ve Avustralya’ da ki lerin  Çanakkale’den gelen raporlardan sadece savaşla ilgili değil Ermenilere yapılan katliamlarla ilgili haberleri de okuduklarını bugün biliyoruz” diyor ve zırvalamaya “Conk Bayırı”, “760 Anzak askeri” ve esirleri anlatarak devam ediyor. [6]

Bunun için fazlaca uzatmadan, gazeteci arkadaşımıza ve sözde tarihçi- gazeteciye, öncelikle aşağıda ki fotoğrafa bakarak,  Adana, Adapazarı, Afyon, Çankırı, Gediz, Haydarpaşa, İstanbul,  İzmit vd. 23 esir kampını iyi incelemelerini tavsiye ederim.

Düşünmeden, araştırmadan, çamur atmak, SAFSATAYI çarşaf, çarşaf yazmanın dürüstlüğü nerede? Bu kişiler, Avustralya New South Wales (NSW) Eyaleti Eğitim Bakanlığı Tarih Müfredatı Sorumlusu Jennifer Lawless’in ismini hiç mi duymamışlar? “Gelibolu Savaş Esirlerinin Tecrübeleri” konulu projeden hiç mi haberdar olmamışlar? Türkiye’ye 18 kg. ağırlığında tarihi belgeyle gelerek, araştırma yaptığını hiç mi bilmezler? Kızılhaç raporlarından hiç mi haberleri yoktur?

Peter Fawns, Charles Suckling, John Pitt Cary, Harry Abbot, S.T. Bell, Henry Stoker, Hugh Gordon Dacre, Fitz, T.S. Brodie, Amiral de Robeck, Ian Hamilton, Birdwood, Primrose Stoker’in yazdıklarını hiç mi okumamış hiç mi duymamışlar? [7]

Gazeteci soruyor; … “Bu günlüklerde yazanlardan bahsedebilir misiniz?”

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Yüzbaşı Thomas Walter White kendilerine yer açmak için Ermeni Kilisesi’ne sığınanların zorla sürüldüğünü yazıyor.” “Çavuş John Halpin, “bir kutsala saygısızlık” demiş, Afyon da ki bir başka esir kampındaki askerlerse, soykırıma bizzat tanık olmuşlar” diye anlatıyor. [8]

Fakat; Henry Hugh Gordon Dacre Stoker, Arthur Gordon Haggard, John Pitt Cary, Harold Abbott, Charles Vaughan, Harry Burton Broomhead, Charles Varcoe, Arthur Bray, Stephen John Gilbert, Peter Fawns, Charles Holdernes, George Henry Nash, Albert Norman Charles Thomson, John Kerin, John Harrison, Benjamin Talbot, Alexander Charles Nichols, Albert Edward Knaggs, William Thomas Cheater, Lionel Stanley Churcher, William Wolseley Falconer, James Cullen, James Harding, William Brown Jenkins, Charles George Suckling, Thomas Henry Walker, Michael Williams, Thomas Wishart, James Henry Gibson, Stephen Thomas Bell, Herbert Alexander Brown, Henry James Elly, gb. askerlerin neden hiç bir şey görmemiş, duymamış ve yazmamışlar?

Bu sözde gazeteci ve sözde tarihçi-gazeteciye sormak isterim; “Avustralyalı İKİ Ermeni Akademisyenin TEHCİR devresindeki basın haberlerine ait 1994 tarihli DOKTORA çalışmasından, o çalışma da, MAYIS-EKİM 1915 arası gazete başlıklarından örnekler verildiğinden, bunların hiç birinde “SOYKIRIM-KATLİAM” haberi olmadığından, Ermenilerin Ruslarla birlik olarak (17.6.1915) savaştıklarından” [9]   neden hiç haberleri yoktur? Bildikleri halde, YALAN MI söylemektedirler!

Gazeteci soruyor; … “Anzak askerlerinin bazı yörelerde Ermenileri ve Süryanileri katledilmekten kurtardığını söylediniz. Böyle başka hikâyeler var mı?”

– ÖNCELİKLE BELİRTMELİYİM Kİ HİÇBİR ŞEYE DİKKAT ETMİYORSANIZ, LÜTFEN İÇERİSİNDE SÜRYANİ ve KÜRT GEÇEN METİNLERE ÇOK DİKKATLİ BAKINIZ. BUNLAR SÖZDE KONUYA, GENELLİKLE YAMA YAPMAK İÇİN KULLANILMAKTADIR.-

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Avustralyalı Yzb. Stanley Savige Urmiye’den çıkarılan Ermenileri ve Süryanileri korumaya çalışmış.” “Yzb. Robert Nicol ve Çvş. Alexander Nimmo, soykırım kurbanlarını kurtarmış… “Kürt birliklerini uzak tutmayı başarmışlar.” Diyor…! (a)

Ancak, Yzb. Stanley Savige’nin Eylül 1915 de Gelibolu’ya geldiğini, 9 Kasım 1915 de Lone Pine’da görevlendirildiğini, Mart 1916 da Fransa’ya, Mart 1918 de İran’a yine görevli gönderildiğini, unutarak, 1915 tehciri ile güya bağ kurmaya çalışıyor… [10]

Gazeteci soruyor; … “Savaş sırasında Ermeniler hakkında haberler yapan birkaç gazete saydınız.”

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “O zamanlar Yeni Zelanda gazetelerinde soykırıma geniş yer verildi. Nerdeyse tüm Ermeni katliamları büyük küçük veya yerel gazetelerde yayınlandı.” “Gelibolu’dan ya da Yeni Zelandalıların görevde oldukları diğer yerlerden savaş haberleriyle birlikte veriliyordu.” “Çoğu Londra’dan ya da Ermenilerin kaçtığı Rusya bürosundan gelen telgraflardı.” “Aralık 1915’te bile büyük bir gazetede “Ermeni Holokostu” ve “Jön Türkler’in insanlığa karşı suçlarından bahseden uzun bir makale yayınlanmıştı.” (b)

Acaba, Ashburton Guardian,  Auckland Star,  Bay of Plenty Times,  Colonist,  Dominion, Evening Post, Grey River Argus, Hasting Standard, Hawera & Normanby Star, Manawatu Standard, Marlborough Express,  Mataura Ensign, Nelson Evening Mail, New Zealand Herald, Northern Advıcate, Northern Advocate, Oamaru Mail, Ohinemuri Gazette, Otago Daily Times, Otago Witness, Poverty Bay Herald, Press, Sun, Taranaki Herald, Thames Star, Tuapeka Times, Wairarapa Age ve Wairarapa Daily Times gibi Yeni Zelanda GAZETELERİNDEN hangisinde, hangi tarihlerde bunlar yayınlanmıştır? Bir örneği, bir küpürünü görebilir mi yiz? O tarihlerde “HOLOKOST” tabiri var mıydı? [11]

Gazeteci soruyor; … [SÖZDE] Ermeni Soykırımı, Yeni Zelanda ve Avustralya’da henüz tanınmış değil. Bunun sebebi nedir?

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Yeni Zelanda’daki ERMENİ topluluğu, hükümeti soykırımı tanımaya çağıran bir imza kampanyası başlattı.” “Yeşiller Partisi soykırımın tanınmasını destekleyeceğini açıkladı. Şimdilik KÜÇÜK bir kampanya olsa da işin başında kendini buna adamış kişiler var.” (c)

Gazeteci soruyor; … “Yeni Zelandalı devlet görevlileri, Türkiyeli görevlilerle birlikte, onların Ermenilere ne olduğunu bilfiil reddettiklerini bile bile, Gelibolu’da bir arada bulunabilir mi? Hele de artık Yeni Zelandalıların soykırımdan kurtulanlar için hayatlarını tehlikeye attığını biliyorken” Sizin bu soruya cevabınız nedir?

Sözde tarihçi ve gazeteci cevap veriyor (özetle); “Bence cevap ‘hayır’ olmalı.” “Artık Yeni Zelandalılar hakkında bu detayları ve onların [SÖZDE] Ermeni Soykırımı’yla ilgilerini bildiğimize göre, Türk hükümetinin inkârcı tutumuyla yüzleşmeliyiz. Çünkü eğer Türk hükümeti [SÖZDE] Ermeni Soykırımı’nı inkâr ediyorsa, aynı zamanda Yeni Zelandalıların Ermenileri ve onların kültürel eserlerini koruduğunu ve Ermeni çocukları korkunç bir kaderden kurtardığını da inkâr ediyor demektir.”

“Bu sıradan ya da önemsiz bir mesele değil. Yeni Zelandalıların tarihleriyle ilgili anlayışlarını ve dünyada ki yerlerini derinden etkileyen bir mesele.” “Dahası, Türk hükümetinin Anzak Günü kutlamaları başladığından beri, Yeni Zelanda hükümetine [SÖZDE]soykırımı tanımalarına engel olmak için şantaj yaptığını da herkesin önünde savundum.” “Bu şantaj ve suiistimalden başka bir şey değil ve Yeni Zelanda, Avustralya ve Türkiye arasındaki ilişkiler Türkiye’nin inkârcılığı yüzünden zehirli hale geldi.”  (a)-(b)-(c) [12]

Bu sözde tarihçi ve gazeteci ile ÇANAK AÇAN ve de kaşımaya alet olan gazeteci, “Yeni Zelanda Ermeni Topluluğu” derken, O ülkede yaşayan Ermenilerin büyük çoğunluğunun nereden ve nasıl geldiği gerçeğini unutarak, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın 20. Yüzyıl boyunca kaydettiği ekonomik gelişmeyle bütün dünyadan göçmenleri bu ülkeye çektiğini, bunların arasına Orta Doğu ve HİNDİSTAN’DAN göç eden Ermenilerin çoğunluğu teşkil ettiklerini de unutmaktadırlar..!

Ermenileri temsil ettikleri iddiasında ki Diaspora’nın, tarihi süreç içerisinde Ermeni İsyanlarını, yakın tarihe kadar devam eden Ermeni TERÖRÜNÜ, kısacası kendi yaptıklarıyla yüzleşmekten, daima kaçınırlar.

Tarihin bize aktardıkları ile günümüzde yaşadıklarımız örtüşmemektedir. 103 yıl önce başlayan dostluk ilişkileri dinamitlenmeye çalışılmaktadır. Şimdi, Emperyalist güçlerin MAŞA olarak kullandığı Diaspora Ermenileri, burada da melanetlerini göstermeye başlamışlardır. “Hacı hacıyı Mekke de, it iti dakikada bulur” misali, maşalarda kendilerine yeni MAŞALAR bulmaktadırlar.

Halbuki Ermeni Diasporasının yalanlarını ortaya dökmek yerine, güzel şeyler, mutluluk saçan konular üzerinde yazmayı tercih ederdim. Auckland Şehir Hastanesinde KIZINI dünyaya getiren Başbakan Jacinda Ardern’i, yine yeni doğum yapan Kadından Sorumlu Bakan Julie Genteri, gönül dolusu kutlamak isterdim. Neylersiniz ki YALAN, duyguların yönünü değiştirerek, tüm güzelliklere karşı sizi adeta körleştirerek, mecranızı değiştiriyor!

 

1 https://www.ermenihaber.am/tr/news/2018/08/09/Yeni-Zelanda-Ermeni-Soyk%C4%B1r%C4%B1m/134473

2 https://www.ermenihaber.am/tr/news/2018/08/09/Yeni-Zelanda-Ermeni-Soyk%C4%B1r%C4%B1m/134473

3 www.agos.com.tr/tr/yazi/15322/anzaklar-1915-i-anlatıyor

4 Şükrü Server Aya, Notlar

5 Şükrü Server Aya, Notlar

6 www.agos.com.tr/tr/yazi/15322/anzaklar-1915-i-anlatıyor

7 https://huseyinertas.tr.gg/Canakkale-Savasinda–200-esir-Avustralyali-asker.htm

8 www.agos.com.tr/tr/yazi/15322/anzaklar-1915-i-anlatıyor

9 Şükrü Server Aya, Notlar

10 Gavin Michael Keating, Savige, Sir Stanley George (1890-1954) Avustralya Biyografi Sözlüğü, Clt. 16 (MUP) 2002

11 Mahir Küçükvatan, Tarih ve Günce Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi Journal of Atatürk and the History of Turkish Republic I/1, (2017 Yaz), ss. 125-152.

12 www.agos.com.tr/tr/yazi/15322/anzaklar-1915-i-anlatıyor

(DEVAM EDECEK)

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMINI TANIMAYA SOYUNAN YENİ ZELANDA ( II )

III

“Sözde Ermeni Soykırımını Tanımaya Soyunan Yeni Zelanda” başlığı ile önceki iki yazımda, Ermeni Diasporası ve hempalarının ne gibi sapkınlığa soyunduklarının bir bölümünü anlatmıştım.

Hatırlayacağınız üzere, YALANCILIĞI ve İFTİRAYI meslek edinen bir güruh ile sözde tarihçi-gazeteci ve diğerlerinin dayanaktan yoksun iddialarının neden yanlış-yalan olduğunu da kaynaklarla kısmen aktarmıştım.

“Yalanı söylemeli, amma (ama) kubbesiz bırakmamalı” atasözümüz bile, yalanın inandırıcı olmasını istemiş olmalı… Ve de insaflı olmasını…

Emperyalist güçlerin güdümünde, SÖZDE Ermeni Soykırımı YALANINI kendi emelleri doğrultusunda basamak yapmaya soyunan ülkeler ile özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir kısım yöneticilerinin kendi tarihlerinden haberdar olmayışları, oldukça manidar ve üzerinde durulması gereken konudur.

Yeni Zelanda adalarına ilk yerleşenler, 1500 yıl önce Doğu Pasifik Okyanusu adalarından gelen, Polinezya grubu kavminden Maorilerdir. Maorilerin adalara yerleşmesi 14. Yüzyıla kadar devam etmiştir. Yeni Zelanda’ya 1642’de ilk ulaşan Danimarkalı Abel Tasman’dır. Bundan sonra 1769’da İngiltereli Kaptan James Cook ülkenin kıyılarını dolaşmıştır. Bu tarihten sonra ülke İngiltere’nin kontrolüne girmiştir.

1840 ve 1860 yıllarında Maorilerle işgalci İngiliz güçleri arasında birçok çatışmalar yaşanmıştır. Bu harpler yoğun bir şekilde 1870 yılına kadar devam etmiştir. Yeni Zelanda Adaları, İngiltere’nin kolonileri arasına girmiş, bu koloni 1907 de İngiliz Milletler Cemiyeti içerisinde bir dominyon olmuştur.

Şimdi şu soruları birlikte soralım;

-1642-1769-1840-1860-1870 yıllarında Anadolu Ermenileri nasıl bir hayat yaşamaktaydılar?

-Yeni Zelanda da Maoriler’e ve Ranatonganlara İngilizler ne yaptı?

– Bir kavmi yok etmek için İngilizlerin yaptıkları neden SOYKIRIMI sayılmıyor?

Diğer taraftan “dünyanın en küçük kıtası, en büyük adası” Avustralya’ya, bakalım;

İlk Avustralyalılar, kıtanın yerlisi olan Aborjinlerdir. Diğer Torres Boğazı yerlileri ise Malezya kökenlidir. 14 Mayıs 1606’da Vanuatu’ya ayak basan İspanyollar, kıtayı “Austrialia del Espiritu Santo” olarak adlandırmışlardır. Kaptan James Cook, 1770’de, Avustralya’nın doğu kıyılarının haritasını çıkarmış ve buraları İngiliz topraklarına kattığını ilan etmiştir. Kıtanın etrafını gemi ile dolaşan kâşif Matthew Flinders’in “A Voyage to Terra Australis” eseri de buranın popüler hale gelmesine neden olmuştur. 1824’de Britanya Krallığı, kıtanın “Avustralya” ismiyle tanınmasını hükme bağladığı gibi aynı zamanda da sömürgeleştirmiştir. 1850’lerde Avustralya’da altına hücumun başlaması ve 1855-1890 yılları arasında, altı koloninin özerk hükümet kurma hakkını kazanması, sonunda İngiliz Krallığı’nın yönetiminde bir devleti doğurmuştur.

Şimdi de şu soruları birlikte soralım;

-1606-1770-1824-1850-1855-1890 yıllarında Anadolu Ermenileri nasıl bir hayat yaşamaktaydılar?

-1606 yılından sonra, Torres Boğazı yerlilerine ve Aborjinlere İngilizler ne yaptı? Bir nesil, nasıl yok edildi?

-Torres Boğazı Yerlileri ve Aborjinlerin nüfusu nasıl, ne kadar azalmıştır?

-Yerli çocuklar ailelerinden nasıl alınıp devşirilmiştir? Devşirilen nesil ne olmuştur?

-Gayri insanî bu davranışla, bir kavmi yok edecek noktaya indiren İngilizlerin yaptıkları, neden SOYKIRIMI sayılmamaktadır?

YALANLARIN nasıl üretildiği ve çarpıtıldığına tekrar bakalım;

Sözde akademisyen, Auckland Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası  İlişkiler Bölümü  Öğretim Görevlisi MARİA ARMOUDİAN ve sözde tarihçi-gazeteci James Robins, güya Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin yaşadığı acımasız bir dönemde Yeni Zelandalı bir askerin hikâyesini anlatırken, Urmia (Urmiye) den de bahsediyorlar.. “Otago Daily Times de yayınlanan makaleden kısa cümleler alalım”.

“İran’ın kuzeybatısındaki bir yer 1918 Ağustos’tu.” “60.000 Ermeni ve ASURLU mülteci… eşyalarını sırtlarına sarmıştı.” “Osmanlı Türk hükümetinin ilerleyişinden kaçarak URMİYE kentinden gelmişler. Osmanlı Türk hükümetinin planladığı ve gerçekleştirdiği bir imhadan kaçmışlardır.” “..aralarında İmparatorluğun Hıristiyanlarına, Ermenilerine ve ASURİLERİNE karşı bir imha kampanyası gerçekleştirildi. URMİA’NIN daha sonra Ermeni Soykırımı olarak adlandırılacak olanın son aşamasının bir parçasıdır.” “Yeni Zelandalı iki kişi, korkunç sonuçlarına tanıklık eden ve kurbanlarını kurtarmak için hayatlarını riske atanlar arasındaydı.” “Her ikisi de DUNSTERFORCE olarak bilinen ELİT bir birimde hizmet etmek için çağrıldılar.” “6 Ağustos 1918 de kilometrelerce uzaklığı saran mülteci kolonu ile birlikte… Osmanlı askerleriyle karşılaştı.” “Makineli tüfeğiyle Yeni Zelandalı Mimmo’ya geçti.” “Savaştan sonra…. Yeni Zelandalılar kalplerini ve cüzdanlarını çok sayıda açtılar.”

“1922 yılında, Loyal Lincoln Wirt adında bir AMERİKAN AJANI, en büyük yardım kuruluşu olan YAKIN DOĞU RÖLYEFİNİ temsil eden AUSTRALASİA’yı gezdi. Wirt  her büyük şehirde YENİ ZELANDA da dahil olmak üzere yardım komiteleri kurmayı başardı.” “Wirt, Temmuz 1922 sonlarında Dunedin’de üç konferans verdi.” “Çalışmaların bir sonucu olarak….Otago Ermeni Yardım Komitesi oluşturuldu, Başkan JS Douglas ilk toplantıya başkanlık etti.” “Yeni Zelanda’nın katkılarının geri kalanı ile birleştirildiğinde, mallar bir Christchurch çifti olan John ve Lydia Knudsen tarafından yönetilen LÜBNAN’daki ANTELİAS’taki Ermeni çocuklar için AVUSTURALYA Orphaneti’ne nakledildi. ”Diyorlar…

Sizleri, tarihin başka bir bölgesine İran Azerbaycan’ın da tarihî bir şehir olan ve yukarıda güya anlatılmaya çalışılan URMİYE’YE götüreyim:

Ancak “Her ikisi de DUNSTERFORCE olarak bilinen ELİT bir birimde hizmet etmek için çağrıldılar.” Diyor. Peki, nedir DUNSTERFORCE? Önce O’nun ne olduğuna da kısaca bakalım.

Kafkasya’da İngiliz Askeri Misyonu olarak adlandırılan, Genelkurmay Başkanı Lionel C. Dunsterville tarafından komuta edilen 450 ile 1000 EMPERYAL askerden oluşan gizli bir güçtü. Bakü petrollerini, Osmanlı ve Almanlara kaptırmamak, Afganistan ve Hindistan bağlantısını korumak için ERMENİLER ve GÜRCÜLERLE işbirliği yapıyordu. Her şeyi gördüğünü ve bildiği YALANINI aktaran YENİ ZELANDALILAR, İngilizlerin emrinde, bu misyon da görev yapmaktaydılar. ERMENİLERİ korumuyor, İngiliz emelleri doğrultusunda kullanıyorlardı. Bu emellerine ulaşmak için Aralık 1917 de teşebbüse başlamış 26 Ağustos 1918 de Bakü de yoğun çatışmalara girmiş, 14 Eylül 1918 de savaş alanını tahliye etmişlerdi. İşte Yeni Zelandalının anlattığı Ağustos 1918 de DUNSTERFORCE budur.

Evet Urmiye;

İran’ın kuzeybatısında Türkiye sınırına yaklaşık 50 km. mesafede, denizden 1340 m. yükseklikte kurulmuştur. Eski çağ’da Asur ve Urartu devletlerinin nüfuz alanına giren bölge, Pers ve Partların ardından Sâsânî hâkimiyetine girdi. Hz. Ömer zamanında, Sadaka b. Ali b. Sadaka tarafından fethedildiğini, Cüstân b. Şemezen egemenliğine girdiğini,  (XI.) yüzyılın ikinci çeyreğinde Hezbânî Kürtlerinden Ebü’l-Heycâ b. Revvâdî’nin egemenliğinde bulunduğunu, O’nun Tebriz hâkimi olan dayısı Vehsûdân er-Revvâdî’nin (1040-41) Oğuzlardan birçok kişiyi öldürmesi üzerine, Urmiye’ deki Oğuzların Hakkâri’ye gittiklerini, Hakkâri’deki Kürtlerle Oğuzların savaştığını bilmekteyiz.

Urmiye XI. Yüzyıl ortalarında Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlandı. Sultan Tuğrul Bey Bağdat’a (Ocak 1063) hareket etti. Şehir (1149) Melik Muhammed b. Mahmûd b. Muhammed Tapar hâkimiyetinde bulundu. Irak Selçuklu Sultanı II. Tuğrul’un (1189) Emîr İzzeddin Hasan b. Kıpçak’ın yardımıyla Uşnu, Selmâs, Hoy ve Urmiye yağmalandıktan sonra Azerbaycan Atabegleri’nin egemenliğine geçti.

İbnü’l-Esîr, İldenizliler’den Atabeg Ebû Bekir’in (1205-1206) Merâga’ya karşılık Uşnu ve Urmiye ’yi Atabeg Alâeddin’e verdiğini ve Atabeg Muzafferüddin Özbek’i  kaydeder. Urmiye, bu tarihten kısa bir süre sonra Moğollar ’ın önünden Azerbaycan’a çekilen Celâleddin Hârizmşah’ın hâkimiyetine girdi. Ahlat’ı kuşattığı sırada Urmiye ve Hoy civarındaki Yıva Türkleri karışıklık çıkardıkları için (1226) dağıtıldı. 1230’da Urmiye, Selmâs ve Hoy’u Selçuklu hânedanına mensup olan hanımına verdi.

İlhanlılar devrinde yaşanan gelişme ile şehrin kalesi Gâzân Han zamanında (1295-1304) yenilendi. İlhanlıların ardından sırasıyla Çobanoğulları, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler’in hâkimiyetine giren Urmiye XVI. Yüzyılın  sonlarında kısa bir süreliğine Osmanlı egemenliğine geçti, sonra tekrar Şah I. Abbas tarafından Safevî devletine bağlandı. Safevî devletinin yıkılma süreciyle 1724 yılında yine Osmanlı hâkimiyetine girdi. Nâdir Şah’ın 1729 da bölgeyi almasından kısa bir süre sonra (1730) tekrar Osmanlı Urmiye’yi ele geçirdi.

Nâdir Şah Afşar’ın, İran’ın siyasî birliğini temin etmesiyle Urmiye İran’a bağlandı. 1744 de Feth Ali Han Afşar vali tayin edildi. 1760 da Afşarlardan kaynaklanan karışıklıkla 1760 da Han Zend tarafından ele geçirildi. Şehir önce Rüstem Han Kâsımlu’ya, sonra Rızâ Kulı Han’a verildi. Sonra Kaçar hâkimiyetine girdi. Urmiye 1906 da Osmanlıların ve 1911 de Rusların eline geçti. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı-Rus orduları arasında defalarca el değiştirdi. Savaş sonrasında (1918) İran’a bağlandı.

Ermeniler URMİYE’NİN neresinden, nasıl gelmişler?

Diaspora Ermenileri ve hempalarının o kadar çok sorgulanacak YALANI, SAHTEKÂRLIĞI var ki, hangisini sorgulayacaksınız? Benim ve konuyu dert edinenler, meramımızı FUZÛLÎ’NİN şu satırlarında mı aramalıyız?

“Derdime vâkıf değil, canan beni handan bilir

Hakkı vardır, şad olanlar herkesi şadan bilir

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil

Çektiğim âlâmı bir ben, birde Allah’ın bilir.”

(Devam Edecek)

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMINI TANIMAYA SOYUNAN YENİ ZELANDA (III)

 


https://www.haberx.com/post/28810/sozde-ermeni-soykirimini-tanimaya-soyunan-yeni-zelanda-i

https://www.haberx.com/post/28811/sozde-ermeni-soykirimini-tanimaya-soyunan-yeni-zelanda-ii

https://www.haberx.com/post/28812/sozde-ermeni-soykirimini-tanimaya-soyunan-yeni-zelanda-iii

 

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın