İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Charles Aznavour: Ayrışmasak belki de en tanınmış Türk şarkıcı olacaktım

Aznavour: Halklarımız arasındaki ayrışma olmamış olsaydı, bu ihtilaf ikinci ve üçüncü kuşakların hafızasına bu kadar derin biçimde nakşedilmemiş olsaydı şimdi belki de dünyanın en tanınmış Türk şarkıcısı olacaktım.

Hale Gönültaş

ANKARA – Dünyaca ünlü Ermeni şarkıcı Charles Aznavour’un Fransa Alpille’deki evinde hayatını kaybettiği açıklandı. Ermeni asıllı İzmirli bir anne ve Erzurumlu bir babanın çocuğu olarak 1924 yılında Paris’te dünyaya gelen Aznavur, 2009 yılında Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için İsviçre’nin başkenti Zürih’te gerçekleştirilen görüşmelerde Fransa’nın İsviçre Büyükelçisi olarak yer almıştı. Aznavur, Ankara ile imzalanan protokolün ardından Erivan’dan yükselen tepkilere “Ermenistan ile Türkiye sınır komşusu. Küçük bir kayıtdışı ekonomi var. Ermeniler Türkiye’ye tatile gidiyor. Dolayısıyla tüm bu tartışmalar gülünç hale geliyor. Ermenistan ciddi tehlike altında ve herkes soykırım kelimesine takılıyor. Bunun ülkeyi nasıl ilerlettiğini göremiyorum… “eleştirisinde bulunmuştu.

Charles Aznavur’un mülakat ve otobiyografilerinden derlediğimiz alıntılardan bazıları şöyle:

  • Anne-babam beni asla Türklere nefret besleyecek şekilde yetiştirmediler. Her zaman Türkiye’den ve insanlardan harikulade insanlar olarak bahsederlerdi. Bizim Türklerle çok yakınlıklarımız olduğunu söylerlerdi. Türkler ve Ermenilerin ileride bir gün barışacaklarına inanıyorlardı. Tazminat talep etmeyi hiçir zaman düşünmediler. Ben de onların yüzünü kara çıkarmadım. Türkiye ve Türkler ile ilgili hep iyi şeyler hissettim ve iyi şeyler söyledim. (…)
  • Halklarımız arasındaki ayrışma olmamış olsaydı, bu ihtilaf ikinci ve üçüncü kuşakların hafızasına bu kadar derin biçimde nakşedilmemiş olsaydı şimdi belki de dünyanın en tanınmış Türk şarkıcısı olacaktım. Kendimi her şeyden önce Türk sayacaktım. (…)
  • Benim söylediklerim iki taraftaki bazı gazetelerde çarpıtılıyor. Bu sahte iddialara bir son verelim. Hayır, hayır, hayır! Lütfen iyi niyetli insanlara çelme atmayı bırakın! Tanıma ve uzlaşı süreci bu tür muhalefetler nedeniyle daha fazla gecikmemeli. Böyle konuşarak bazılarını rahatsız ettiğimi biliyorum. (…)
  • Hiçbir zaman 24 Nisan yıldönümlerinde ve Türkiye Büyükelçiliği önünde düzenlenen bir gösteriye veya yürüyüşe katılmadım. Ermenistan depremi kazazedelerine yardım yaptım ancak Dağlık Karabağ’da savaş için silah almak üzere yardım istediklerinde bunu derhal reddettim. Dürüst bir diyalog yoluyla çözüme inandım. Buna rağmen kendi adına konuşamayan ve hayal kırıklıklarının yükünü benim sırtıma yüklemek isteyen herkesin günah keçisi oldum. Yaptığım çıkışlar nedeniyle bazı Ermenilerin ağır saldırısına uğradım. (…)
  • Ermeni meselesiyle ilk kez kırk yaşlarımdan sonra 1960’larda ilgilendim. Ölenlerin anısına bir şarkı (Ils ont tombé) yazmıştım. Türkiye’de beni bu nedenle suçladılar. Gazetelerde yüzüme kırmızı çarpı çektiler. Şaşırdım. ”Lütfen bir kere şarkıyı dinleyin” dedim: Şarkıda ne Türklere ne Türkiye’ye hiçbir atıf yapmamaya özen göstermiştim. (…)
  • Soykırım kelimesi rahatsız edici bir kelime ve beni de rahatsız etmeye başladı. Bazı Ermenileri kızdıracağım ama sorun değil, söylemek istediğim şu: Eğer Türkler kendilerini rahatsız edenin soykırım kelimesi olduğu dürüstlüğünü gerçekten gösterirlerse, o halde sınırların açılması için başka bir kelime buluruz ve Türk hükümeti de -Türkler değil, Türk hükümeti diyorum- bizlerle diyaloga geçmeyi düşünür. (…)
  • “Soykırım”ın asap bozucu bir kelime olduğunu biliyorum. Ancak bu kelime Ermeniler için bir trajediyi ve bir hafıza görevini temsil ediyor. Atalarının mezarları bile yok. Dolayısıyla Ermeniler atalarının katillerine işledikleri suçları kabul ettirmeyi bir ödev olarak görüyorlar. “Soykırım” kelime olarak umurumda değil. Soykırım kelimesi icat edilmese bu olaylara ne diyeceksek beraber bir tanım bulalım. Asıl olan tarihi bir vakıanın tanınmasıdır. Türkler ”katliamlar” kelimesini kullanıyorlar, varsın kullansınlar. Tek arzum Türkleri ve Ermenileri yaklaşık 90 yıldır bölen “tarihi bir gerçeğin” kabul edilmesi. Sadece tarihi vakıaların tanınmasını ve sınırın açılmasını istiyorum. Bundan başka da hiçbir şey talep etmiyorum. Kendi büyükbabam ve büyükannemin Türkiye’de yaşadıkları ev umurumda değil. (…)
  • Biz Hıristiyanlar içerken “sağlığına” deriz, Yahudiler “yaşamına” derler, Türkler ise “şerefine” diye içerler. Sanıyorum sorunun özü burada yatıyor. Türkler onurlarının kırılacağını düşünüyorlar. Türklerin anlamasını sağlamamız gereken şey şerefin çift yönlü olduğudur. Şeref sadece korunmak/sakınmak değil, aynı zamanda olmuş olanı kabullenmek ve gençliğin omuzlarında çıkmaz bir lekeye sahip olmaması için çalışmaktır. Ben Türklerin, ki onlara karşı hiçbir şeyim yok, onurlarını kaybetmekten korktuklarını biliyorum. Onlara zaman vermek gerek. Acı bir konu da olsa ben iyimser yaklaşıyorum. (…)
  • Soykırım kelimesi (Türkler tarafından) beğenilmiyorsa bunun için başka bir ifade bulunabileceğini, bundan korkulmaması gerektiğini, Ermeniler’in toprak talebi bulunmadığını, Fransa’nın şu an huzur içinde olduğunu, Almanya’nın Fransa’dan Alsace ve Lorraine’i talep etmediğini ifade etmiştim. Bu ifadelerimle birçok Ermeni’yi karşıma aldım. Ne yazık ki Türk yetkililer bu ifadelerime cevap vermediler. (…)

Not: Aznavour’un Eylül 2011 akşamı France-2 TV kanalında yayımlanan ‘Vivement Dimanche’ programında bir katılımcının Türkler aleyhindeki ifadesi üzerine Aznavur bu kişiyi susturup ”Türkler mükemmel insanlardır, eğer aramızda varsa hoş gelmişlerdir” ifadesini kullanmıştı. Aynı programda Fransa’daki Ermeniler sayılırken Türkiye aleyhtarı bakan Patrik Deveciyan’ın adı sayıldığında kendisi ile onun adının yanyana zikredilmemesini istemişti. Yukarıdaki ifadeler aşağıdaki kaynaklardan derlenmiştir:

Charles Aznavour’un otobiyografileri:

”Le Temps des Avants” ;Flammarion Yayınevi, 2003

”A Voix Basse” ; Don Quichotte/Seuil Yayınevi, 2009

”D’une Porte l’autre”; Don Quichotte/Seuil Yayınevi, 2011

Biyografi:

”Non, je n’ai rien oublié”; Raoul Ballaiche; L’archipel Yayınevi, 2011.

Mülakatlar:

France-2 TV kanalındaki ‘Vivement Dimanche’ programı söyledikleri (Eylül 2011)

Nouvelles d’Arménıe Magazıne (Ekim 2011)

İsviçre Devlet televizyonu RTS’de yayınlanan”Pardonnez-moi” isimli program (24 Mart 2013)


https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2018/10/01/charles-aznavour-ayrismasak-belki-de-en-taninmis-turk-sarkici-olacaktim/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın