İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vasili Grossman’ın gözünden 1960’ların Ermenistan’ına yolculuk

Vassili Grossman’ın Ermenistan izlenimlerini içeren “Taşlar Ülkesine Yolculuk” kitabı Yulva Muhurcişi’nin çevirisi ile Aras Yayıncılık tarafından yayımlandı.

20. yüzyılın en önemli Sovyet yazarlardan biri olan Vasili Grossman’ın, 1961’de Ermenistan’da geçirdiği iki aylık dönemi kaleme aldığı “Taşlar Ülkesine Yolculuk” Türkçeye kazandırıldı. Grossman’ın Sovyet yönetimi altındaki Ermenistan’a yolculuğu Ermenice bir romanın Rusçaya çevirisine yardım etmek için başlıyor. Bu, yapmak zorunda kaldığı “profesyonel” bir iş aslında. Çünkü öncesinde, 1950’lerde yazdığı ve Stalin’in ölümü sonrasındaki yumuşama döneminde yayımlanabileceğini düşündüğü, ölümünden yıllar sonra kendisine büyük ün kazandıracak “Yaşam ve Yazgı” kitabı denetimden geçememişti. Hatta KGB romanın müsveddelerine bile el koymuştu. Bu nedenle biraz da “mecburen” gerçekleşen Ermenistan ziyareti Grossman’ı etkileyen bir manzara ile başlıyordu:

“Ermenistan’a geldiğimde gördüğüm ilk şey taştı ve ülkeden taşın görüntüsü zihnime kazınmış olarak ayrıldım. (…) Bana göre Ermenistan’ın karakterini ve ruhunu Sevan Gölü’nün mavisi, kayısı bahçeleri, üzüm bağları, Ararat Vadisi değil de taş yansıtıyordu. Toprağın üzerinde böyle dağınık halde duran bu kadar çok taş görmedim hiç. Halbuki Ural Dağları’nı, Kafkasya’nın uçurumlarını, Tanrı Dağları’nın kocaman taşlarını gördüm. Ermenistan’da sizi etkileyen şey vadilerdeki taşlar, dağ tepeleri, dik yamaçlar, karlı tepeler değil. Sizi sarsan şey yerde uzanan dümdüz taşlar, taştan çayırlar ve tarlalar, taştan bozkırlardır”
Vasili Grossman kitabında Ermenistan’ın coğrafyasının yanı sıra Sovyet sisteminin yetiştirdiği insanlardan Rus, Ermeni ve Yahudi kimliklerine, milliyetçilikten antisemitizme uzanan geniş tartışmalara uzanıyor ve Stalin sonrası döneme ayna tutuyordu. Yazar, kitabının sonunda, “Muhtemelen birçok münasebetsiz ve yanlış söz söyledim. Ama olsun, öyle ya da böyle, hepsini kalpten söyledim” diyordu. Çünkü büyük ihtimal kendisi de biliyordu ki kitabında yazdığı pek çok satır da sansüre uğrayacaktı. Öyle de oldu. Bu bölümlerden biri Stalin ile ilgiliydi. Grossman bugün Ermenistan’ın başkenti Yerevan’ın kalbinde bulunan, şehrin sembollerinden olan “Mayr Hayasdan” yani “Ermenistan Ana” heykelinin yerinde o dönem bulunan Stalin heykelini şöyle anlatıyordu: “Uzak bir gezegende bulunan bir kozmonot Ermenistan’ın başkentinde yükselen bu bronz devi görecek olsa, bunun büyük ve korkunç bir hükümdara ait bir heykel olduğunu hemen anlardı” Yazara göre, 1951 yılında dikilen ve kaidesiyle birlikte 78 metreyi bulan bu dev heykel kadar şaşırtıcı olan bir başka şeyse, kendisinin de eleştirdiği Stalin’in ölümü sonrasında hızla tepkilerin odağına yerleşmesiydi.

Grossman, “Stalin’i ilahlaştırma histerisi ve onu mutlak ve koşulsuz bir şekilde reddetme aynı toprakta yeşeriyor” diyordu. Bu süreçte Stalin’in Ermenistan’daki izleri birer birer siliniyor, adını taşıyan cadde Lenin Caddesi’ne dönüştürülüyor, hatta Grossman’ın sohbet ettiği aydınlar, Sovyet devlet yapısının yaratılmasında Stalin’e en ufak bir pay dahi vermek istemiyorlardı. Bunun karşısında yazar, “gayriihtiyari bir savunma arzusu” duyacaktı. Vasili Grossman’ın kitabının tartışma yaratan bir başka yanı ise milliyetçilik üzerine yaptığı çıkışlardı. Grossman, “dünyanın en büyük edebiyatı” olarak nitelediği Rus edebiyatının ve bu edebiyatın temsilcilerinin Ermenilere yönelik nefret söylemlerine tepkiliydi ve soruyordu: “Nasıl olur da Rus edebiyatı, böylesi muazzam bir edebiyat, ahmakça ve şovenist bir nefrete hizmet eder?” Vasili Grossman’ın önemle altını çizdiği şey Hitler sonrası dünyada milliyetçilik meselesinin, milliyetçi nefret ve milliyetçi kibir meselesinin daha da büyük önem arz ettiği üzerineydi.

Grossman, Yahudi Soykırımı ile ilgili kendisini en duygulandıran açıklamalarıysa Ermenistan’ın bir köyünde duyacaktı. Zaten tanıştığında kendisini heyecanlandıranlar da ne Ermenistan’daki entelektüeller olmuştu ne de Gatoğigos da dahil din adamları. Köylülerden duyduklarından etkileniyordu. Bir düğün sonrasında, bir köy kahvesinde bir araya geldiği Ermeni köylüler, “Yahudiler ve Ermenilerden, kanla acının onları nasıl yakınlaştırdığından söz ediyordu” ve Sovyet yazarı en çok etkileyen şeylerden biri düğünlerde, en mutlu günlerinde bile bu acının sürekliliğine tanıklık etmek oluyordu: “Ağlıyorlardı çünkü Ermeni soykırımında yakınlarının başına gelen korkunç ölüme ağlamamak mümkün değildi, çünkü bu halkın çektiği acıları, Ararat’ın öteki tarafında uzanan anavatanlarını unutturabilecek bir sevinç bu dünyada yoktu.”


https://www.cnnturk.com/kultur-sanat/kitap/vasili-grossmanin-gozunden-1960larin-ermenistanina-yolculuk

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın