İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sn. Ateşyan, Patrik Seçim Süreci ve Kamuyla İlişkiler

Cenk Ali Nevruz

Sn. Ateşyan, Patrik Seçim Süreci ve Kamuyla İlişkiler 

Pazar günü Noel olması münasebetiyle bu hafta birçok arkadaşım ziyaretime gelip tebriklerini ilettiler. Bu arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerde konu dönüp dolaşıp laf Ermeni Patriklik seçimlerine geldi azizim. Özellikle akademisyen ve gazeteci arkadaşlarım bu konuda çok soru soruyorlar.

Soruların odağındaki isimse Sn. Aram Ateşyan ve Değabah’ın tanıma sorunu azizim…

İş gerçeği azizim, ben Sn. Ateşyan’la bu yıl tanıştım ve birkaç kere başka konularda konuşmak üzere görüştüm. Hatta şunu itiraf etmem gerekir ki, ilk tanıştığımız zaman kendisine son derece mesafeli durdum bazı gruplardan almış olduğum tek taraflı bilgiler nedeniyle. Ancak gerek kendisi ve gerekse çevresindekiler ile tanışınca hakkındaki birçok iddianın ya gerçeği yansıtmadığını yada olayların çok zorlama çıkarımlara gittiklerini fark ettim. Konu ile ilgili olarak önceki yazılarımda bazı hususlara değinmiştim ama gelen sorulara göre bazı tespitlerimi paylaşmak istiyorum.

Sn. Ateşyan, Patrik II. Mesrob rahatsızlığı sonrasında 9 yıl boyunca “Patrik Genel Vekili” unvanını taşıdı. Başta ifade ettiğim üzere kendisine gayri meşru çocuğu olduğunda, birçok şirketi olduğuna kadar bilumum iddia ortaya atıldı. Takip ettiğim kadarı ile Sn. Ateşyan ortaya atılan iddialara somut, mantıklı ve geçerli cevaplar verdi. Her ne kadar bir kesim bunu kabul etmese de objektif kriterler açısından en azından yeterli olduğunun kabul edilmesi gerektiğini kanaatindeyim.

Patrik seçim süreci ile ilgili konuya yabancı olanlar için kısa bir bilgi vereyim: Patrik Seçim Sürecinde, kilise kurallarına göre, Türkçeye kabaca gözetmen / koruyucu olarak çevirebileceğiz (Ermenice Değabah) bir görevlinin seçilmesi gerekiyordu. Seçimin Değabah’ın gözetimde gerçekleştirilmesi esas. Patrik II. Mesrob’un emekliliğe sevk edildiği toplantıda, seçimlere Sn. Ateşyan’ın gözetiminde gidilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak Şubat ve Mart ayında yaşanan olaylar neticesinde Ruhani Meclis, başka bir din adamını Değabah olarak seçmiştir. Seçim devam ederken valilikten gelen bir yazıda “seçimin yapılmaması” telkini olduğu görülmüştür. Ancak bir kesim bu seçimin geçerli olduğunu iddia ederek, Sn. Ateşyan’ın Patrik Genel Vekilliği görevinin son bulduğunu iddia etmişler yeni seçilen Değabah’ın kiliseyi temsil kabiliyetine sahip olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak Ermeni cemaati içerisinde ki bir kesimin bu iddiaları, kamu kesimi tarafından itibar görememiştir. Bu nedenle Ermeni Cemaati resmi toplantılara davet edilmemeye başlanmıştır. 

(Ermeni Toplumunun yakında talip ettiği Patrik Seçimi süreci tarafların ifadeleri, yazıları, arşiv kayıtlarına göre hazırladığım yazılarıma arşivden ulaşabilirsiniz. Konuyu uzatmamak adına burada birçok şeyi tekrar etmiyorum.)

(Aynı şekilde bu yazıda Sn. Ateşyan hakkındaki tüm iddiaları ve cevapları dile getirmem elbette mümkün ve mantıklı değil. Burada özellikle son günlerde ortaya çıkan ve arkadaşlarımın bana ilettiği bazı soruları dile getirmek istiyorum.)

Aram Bey özellikle son birkaç haftadır kamu kurumları ile devlet yöneticileriyle kurmuş olduğu iyi ilişkiler nedeniyle hedefte.

Eleştirenlerin büyük çoğunluğu bundan “utanç” duyulacak bir konu olarak bahsediyorlar. Kanaatime göre vatandaşların, devlet kurumları ve çalışanları ile aralarında iyi ilişkilerin olması bir sorun kaynağı değil. Aslına bakarsanız iddia sahipleri içinde sorun olmamalı, zira iddia sahiplerinin başka yazılarında bu durumun kendi açılarından sağlanması gerektiğini ifade ediyorlar.

Bir kesime göre seçimlerin önündeki en büyük engel Sn. Ateşyan’ın kendisi. Ancak yaptıkları hal ve hareketler incelenirse bu kesimin “devletin” hassasiyetlerini pekte ciddiye almadıkları görülmekte. Benim şahsi kanaatim şu dur ki Sn. Ateşyan hakkında emri hak vaki olduğunda dahi bu şartlar altında seçim yapılmaz.  (Nedenleri diğer yazılarımda detaylı olarak yer almaktadır.)

Peki Sn. Ateşyan ne dedi de insanlar bu kadar kızdı? Sn. Ateşyan’ın geçtiğimiz hafta içerisinde Ermenistan’da verdiği demeçten bazı sözler şu şekilde: “Devlete itaat etmelisiniz. Devletin izni olmadan patrik seçemezsiniz. Kilise mensupları kendi başlarına bu kararı alamazlar. Vali beni çağırarak sürecin öncesindeki duruma dönmemizi, benim vekil kalmam gerektiğini söyledi”

Ortalama bir TC vatandaşına sorarsanız zannedersem bu sözlerde bir yanlışlık olduğunu söylemez. Bende bu görüşe katılıyorum.  

Gördüğüm kadarı ile bu süreçte en az bilgi sahibi olan kişi ne yazık ki Değabah seçilen Sn. Bekçiyan.

Sn. Bekçiyan, Agos Gazetesine vermiş olduğu bir mülakattan birkaç satır şu şekilde:  “Açık ki değabah seçiminin ardından patrik vekilliği görevi sona erdi.”

Her ne kadar seçim Ruhani Meclis içerisinde yapılmış olsa da onay makamı mülki idare olduğu için kişinin istifası, ölümü veya kurulun yeni bildirim ve talimat alması dışında değişmeyeceği belli. Peki bu şekilde bir bildirimde bulunuldu mu? Benim yaptığım araştırmalarda bu şekilde bir bildirime rastlamadım.

Bu konuyu ifade ettiğimde birçok kişi bana karşı çıkmıştı ama haklılığım zamanla ortaya çıkmaya başladığını görüyorum. İki gün önce Cemaat içerisinden bir bayan arkadaş sosyal medya üzerinden bana ulaştır  ve bazı ekran görüntüleri paylaştı. Bana daha önce ağır eleştirilerde bulunana bu bayan haklılığım tasdik ederken konudan bilgilenmem gerektiğini düşünmüş.

Hanım efendinin paylaştığı konu “Ateşyan Muhaliflerinin” valilik ziyareti.  Yazı şu şekilde: “Sn Valimiz Vasip Şahin beyin makamına alındık. (…) Anlattım olan biteni (…) ve Vali Yardımcısının o –Değabah Seçemezsiniz- anlamını taşıyan mektubunun nedenini sordum. Çok net olarak dedi ki, sizin ölene kadar seçilmiş bir Patriğiniz ve bir de Patrik Genel Vekiliniz varken ne Değabah seçimidir ki bu? Olabilir mi? dedi. Hazırlıklı gitmiştik, tahminlerim tamamen tutuyordu. Yanımızda getirdiğimiz 26 Ekim 2016 tarihli Patriğin emekliye sevk edildiği toplantının zabıt fotokopisini masaya koyduk ve o tarihten itibaren Patriklik makamı boştur dedik. Konuşmalardan anladım ki Vasip Bey Nizamnameyi bizim pek çoklarımızdan iyi biliyordu. toplantı zaptını şöyle elinde tutarak, (mutlaka gayrıresmi olarak bilgisi vardı) “ama elimizde bu yoktu” dedi… Yani Toplantı zaptı Vilayete gönderilmemiş, Patriğin emekli edildiği de bildirilmemişti…”

Dikkat ettiniz mi? Burada yer alan bilgilere göre seçimin yapılmayacağı, hatta Patrik Genel Vekilinin görevde olduğunun bilgisinin verildiği kabul ediliyor. Ne zaman? Mayıs 2017’de. Peki o halde sormazlar mı azizim, mayıs ayından beri bu bilgiyi neden sakladınız Sn. Bekçiyan’dan? Neden Şubat ayından itibaren bazı girişimlerde bulunmadınız? Neden mayıs ayından itibaren gerekli girişimlerde hemen bulunmadınız? İlgili birimlere haber verip iki satır dilekçe yazmadınız?

Yoksa konuşmanın devamında bu konuda bir telkin mi var?

Telkin olup olmadığı konusu net ortaya konulamayacak bunu biliyorum ama bir başka konuya daha dikkat çekmek istiyorum: Mevzuat…

Acaba mevzuata göre seçilen bir kişi değabah olarak kabul edilmek zorunda mıdır, yoksa mülki amir bir başka birini atayabilir mi? Yani valilik makamı Değabah seçiminde sadece bir noter gibi tasdik makamı mıdır?

Her ne kadar bazı kimseler konu ile ilgili olarak “kilise hukukundan” bahsetseler de  konunu özü “nizamnamelere” dayanıyor. Zira Ermeni cemaati ile devlet kurumları arasındaki ilişkiler nizamnameler ile düzenlenmiştir. Şimdi bu nizamnamelere bir bakalım…

1860 Nizamnamesinin 116. Maddesi  Patrik seçimi bir onaya tabi kılmıyor, sadece Osmanlı Devletine “bildirimden” bahsediyordu. 1863 tarihli nizamnamenin 2. Maddesinde ise “Patriğin ölümü ya da istifası veya başka sebeplerden dolayı patriklik makamının boşalması halinde (…)” ifadesi ile seçimin hangi durumlarda yapılacağını açıkça belirtirken, 3. Maddede “Seçim işlemi bitirildikten sonra bir dilekçe yazılarak (…) Osmanlı Devletine sunulur. Eskiden beri olageldiği gibi, irade – i seniyye uygun görüldüğü takdirde patrik ataması gerçekleşir.” İfadesine yer verilerek seçim sonucunun mülki idarenin onayına bağlamıştır.

Bir başka deyişle patrik seçilen kişi, idare tarafından kabul edilmemesi durumunda seçim sonuçları bir anlam taşımayacaktır. Buradan çıkartılacak bir başka sonuç ise seçimin tasdikinin yeni bir uygulama olmadığı, eskilerde de bu şekilde yapıldığıdır. 

Buradan şu sonucun çıkartılması mümkündür: Makamın kendisi onaya muhtaçsa, makamın gözetmeni / koruyucusunun da seçim sonuçları onaya muhtaçtır.  

Bu durum Ermeni Patrikhanesine yönelik bir uygulama değildir. Yani kamu, sadece Ermeni Cemaatinin seçim sonucunu değerlendirmemektedir. Örneğin 1865 tarihli Musevi Cemaati Nizamnamesinin 3. Maddesi “… Seçim Padişah iradesini almayı başarırsa” şeklinde tıpkı Ermeni Nizamnamesinde yer verilen ifadelerin benzerine yer verildiği görülmektedir. 1862 Tarihli Rum Nizamnamesinin bu konuda tartışma bırakmayacak şekilde açıklama yapıldığı görülmektedir. Bu nizamnamenin 8. Maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Ancak Osmanlı Devleti, seçilen bu kişiyi onaylamak zorunda değildir. (…) Osmanlı Devleti, listede ismi yazılı kişilerden devlet memurluğuna uygun görülmeyen kimseler varsa, bunların listeden çıkarılmasını isteyecektir ve diğerleri arasında seçim yapılabilmesi için 24 saat zarfında yazılı olarak patrikhaneye durumu bildirecektir.”

Zannedersem bu satırlar, “efendim biz seçtik, kim tanımazsa tanımasın bizi ilgilendirmez” görüşüne sahip kişilerin yanıldıklarını gösteriyor…

Hatta 1918 yılında yayınlanan “Ermeni Katogikos ve Patrikliği Nizarnnamesi” isminde yayınlanan son nizamnaede “Patrikliğe namzet gösterilecek zevatın (…) ahlak ve efaliyle Devletin ve cemaatin emniyet ve itimadını kazanmış ve hiç bir suretle mahkûmiyet-i cezaiyeye düçar olmamış (…)” ifadesine yer verildiği düşünülerse, kamu kurumlarının Değabah seçimi tanımak zorunda olmadığı sonucuna ulaşılabileceği açıktır. Hatta bir adım ötesinde, Ruhani Meclisin bu şekilde kamu kurumlarının görüşlerine karşı diretmesi neticesinde mülki idarenin bir değabah atayacağı sonucuna ulaşmakta zor değil…

Burada kilit soru, valilik bu şekilde bir adım atar mı? Kanaatime göre işlerin bir süre daha öyle devam etmesini bekleyeceklerdir. Zira işler henüz tam çıkmaza girmiş değildir. Gündemde olan Patrik adayları İstanbul’dadır. Elbette aklı selim bir zaman sonra egemen olacaktır. Bunun iki farklı yolu olabilir.

İlk yol Değabah olan kimse kendi isteği ile makamı boşaltır ve yeni bir seçim yapılır. Bu seçim öncesinde adaylar valilik ile görüşerek bir orta yol bulabilirler. Bu durumda Sn. Bekçiyan’ın nizama uygun olarak tekrar seçilebileceği gibi, seçim sürecinin daha sağlıklı işleyeceği açıktır.

İkincisi yol ise seçim sürecinin heyecanına bağlı. Bana kalırsa bu tempoda devam ederse Mart ayına kadar ortaya çıkacaktır: Sağlık sorunları!

Unutmayalım ki Değabah ve Patrik adayları genç, dinamik insanlar değiller. Bu kimseler işleri gereği görece sakin yaşam süren insanlar. Ancak seçim süreci bu kimseleri gereğinden fazla yormaktadır. Sosyal medyadan takip ettiğim bazı video vb. görseller ile yazılarda, bazı adaylarda süresi çokta uzun olmayan toplantılarda soyut düşünme ve yargılama gibi çeşitli zihinsel faaliyetlerin durağanlık sergilediğini fark ediyorum. Bazı zihin işlerini sağlıklı sürdürememesi, kısa süreli karışıklıklar, apati, hikayeleri takipte zorluklar, aynı şeyleri anlatma veya anlattırma… Bu durumda bazı doğal adaylar, doğal yollardan seçim sürecinden çekilebilir veya çekilmek zorunda kalabilirler. Elbette bir psikolog değilim ama bioistatistik araştırmaları konusuna hakim biri olarak sürecin hiçte iyi gitmediğini ifade etmemde hata olmaz sanırım… 

Önemle belirtilmesi gereken konu ise eğer Patrik adaylardan biri veya birkaçı yaşa bağlı sağlık sorunları nedeni ile seçimden çekilmek zorunda kalırsa bu durum kilisenin dinamik yapısına olumsuz etkisi olacağı unutulmamalıdır.


https://www.ekonomidunya.com/yazarlar/cenk-ali-nevruz/sn-atesyan-patrik-secim-sureci-ve-kamuyla-iliskiler/1265/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın