İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ne güzel mozaiktin sen Anadolu!

Melis Alphan








FATİH Sultan Mehmet İstanbul’u fethinin hemen ardından kendisini kentte kalan Bizanslıların koruyucusu ilan etti.

Bizans’ın kurallarına uyarak yeni bir patrik seçilmesini istedi ve seçilen patriğe “Haleflerinize tanınan tüm haklardan ve ayrıcalıklardan yararlanabilirsiniz” dedi. Patriğe kimsenin baskıda bulunmaması için bir de ferman çıkardı; Rumların kiliseleri camiye dönüştürülemezdi, gelenekleri Yunan kilisesinin âdetlerine göre aynı şekilde sürecekti.

Fatih, Yahudileri de İstanbul’da yaşamaya davet etti. “Aranızda İstanbul’a gelip yerleşmek ve incir ağacıyla üzüm asmasının gölgesinde rahatça yaşamak, ticaret yapmak ve mal edinmek isteyen var mı?” diye sordu. Venedik’e elçi olarak bir Yahudi’yi gönderdi.

II. Bayezid İspanya’dan kovulan 200 bin Yahudi’ye ülkenin kapılarını açtı.

III. Murad zamanında Türkiye-İspanya arasındaki anlaşmayı padişah adına imzalayan bir Yahudi’ydi.

20’nci yüzyılın başlarında yabancıların nüfusun bütün diğer unsurlarıyla gündelik ilişkilerini nasıl sürdürdüğünü ‘Yüzyılın Başında İstanbul’ kitabında şöyle anlatır Willy Sperco: “Türk-Müslüman Ali Ağa, Türk-Yahudi simsar Bay Cohen’in aracılığı ile İngiliz ihracatçısı Mister Whitemoore’a çavdar, bakla veya üzüm satardı; mallar Maltalı Sior Mifsud tarafından, İtalyan acentesi Sperco’nun aracılık ettiği Hollanda gemilerine yüklenirdi. Sigortacı Ermeni, krediyi açan banker ise Rum’du.”
Önceleri hilafetin merkezi ve Ortodoks Kilisesi’nin Roma’sı olan İstanbul’da olduğu kadar hiçbir yerde bu kadar çeşitli dinsel giysi ve başlığa rastlamanın mümkün olmadığını da sözlerine ekler Sperco.

*
Böyle bir çeşitlilik ve çok kültürlülükten gelelim bugüne…

Kilise önlerinde tehditler savuran gruplar, kiliselerin kapılarını tekmeleyenler, camlarını kıranlar…

Tehditler sonucu güvenlik önlemlerinin artırılmasıyla ibadet yerlerine bile çok sıkı aranarak girebilen gayrimüslimler, dini önderlere verilen yakın polis korumaları…

Kiliseleri ve Hıristiyanları karalayıcı, aşağılayıcı ve toplumu kışkırtan tarzda yapılan yayınlar, yazılan yazılar ve sosyal medya paylaşımları…

Hıristiyanların kutsal kitabı İncil’in örgütsel bir materyal gibi sergilenmesi, resmi açıklamalara konu edilmesi, bunun basında yer bulması…

Noel ve yılbaşı karşıtı kampanyalar; Noel Baba’nın başına silah dayama, sünnet etme, nefret söylemi içeren afişler, broşürler; bu kampanyalara adli makamların ve kamu otoritelerinin tepkisizliği…

*

Protestan Kiliseler Derneği 2016 Hak İhlalleri İzleme Raporu’nda eksiği yok, fazlası var.

Raporda Hıristiyanların ibadet yeri başvuruları reddedilmesine veya bürokratik süreç içerisinde sonuçsuzluğa terk edilmesine yer veriliyor. Örneğin, yaklaşık 1000 Hıristiyan’ın yaşadığı Yalova’da resmi bir kilise binası yok.

Amacı dışında kullanılan tarihi kilise binalarının çoğundan pazar günleri veya bayram günlerinde bile Hıristiyan toplulukların yararlanması engelleniyor. 250 Hıristiyan’ın yaşadığı Ordu’da tarihi Taşbaşı Kilisesi’nin haftada bir ibadete açılması için başvuruldu ama kilisenin arkeoloji müzesi olacağı gerekçesiyle talep reddedildi.

Diyarbakır Protestan Kilisesi, Sur’daki diğer kiliseler 2016’da kamulaştırıldı.
İnanç yeri sıkıntısının yanında, okullarda din dersinden muafiyet hakkının kullanımının zorlaştırılması sorunu devam ediyor. Bir okulda vaftiz belgesi istendiği bile oldu.

5. ve 6. sınıf Hıristiyan öğrencilerin kendi inançlarını öğrenebileceği seçmeli dersin müfredatı ve kitabının hazırlanması çalışmaları 2014’te tamamlanıp MEB’e sunulmasına rağmen bu konuda herhangi bir gelişme olmadı.

2016’da ayrıca, bazı yabancı uyruklu kilise önderleri sınır dışı edildi, ülkeye girişlerine izin verilmedi veya oturum izinleri yenilenmedi.

Yaşanan bu olaylar yüzünden bazı kişiler kendi istekleriyle Türkiye’den ayrılmaya başladı.

*

Dilimizde hep bir ‘mozaik’ lafı var; “Türkiye şahane bir mozaik”. Ve fakat, biz giderek bu özelliğimizi kaybediyoruz.  

ABD’de Trump’ın Müslüman ülke vatandaşlarına getirdiği vize yasağı üzerine, farklı inançlara sahip binlerce insan kol kola sokaklara akın ettiğinde, kıskanmadım desem yalan olur.

Yorumlar kapatıldı.