İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiyeleşme Projesi İflas Etti, İsmail Beşikçi Haklı Çıktı

Mustafa Elveren*
 “Demokratik Özerklik” ya da “Demokratik Cumhuriyet”, yani “Türkiyelileşme” tezine karşı olan ulusalcı çizgideki Türk ve Kürd kişilikler her fırsatta APO’ya saldırıyorlar. Biri Türkistan diğeri ise Kürdistan kaygısını taşıyor.  Her fırsatta APO’ya saldıran bu ulusalcılar gün gelecek APO’yu mumla arayacaklardır. Artık çok geç! Türkiye APO’yu dışlamakla çok şey kaybettiğini düşünüyorum. “Türkiyelileşmek” kavramı bütün farklı ve mağdur kimliklere özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği işaret ediyor. Üstelik, yalnızca Türkiye’de ve Ortadoğu’da değil, aynı zamanda küresel dünyada da…“ (Erol katırcıoğlu / Ö.Gündem)

Değerli Erol Katırcıoğlu’nun yukarıdaki görüşlerine 7 Haziran seçimlerine kadar ben de katılıyordum. Ancak; 7 Haziran seçimleri yok sayılıp, 1 Kasım’da yapılan seçimler Kürd sorununa başka bir boyut kazandırdı. Artık Kürdler federatif yapıya bile zor razı olurlar.
Çünkü günümüzde başta HDP Eşgenelbaşkanları olmak üzere, yüzlerce Kürd siyasetçinin hatta bunlarla birlikte bazı insan hakları savunucusu ve akademisyenlerin zindana atıldığı Türkiye’de artık halkların birlikte yaşama tezi tartışılır hale gelmiştir.
Diğer taraftan; Irak’ta, Suriye’de federatif yapılar oluşmakta ve bununla birlikte bağımsız Kürdistan Devleti’nin kurulması kaçınılmaz görünüyor. Dolayısıyla bu saatten sonra Kürd sorununun “Türkiyeleşme” projesiyle çözülmesi mümkün görülmüyor. Zaten Türkiye 7 Haziran seçimleri sonuçlarını kabullenmeyip, 1 Kasım seçimleriyle Türkiyeleşme trenini kaçırdığını düşünüyorum.
Birçok aydın ve demokrat tarafından yıllardır Kürd ve Türk halklarının birlikte kardeşçe yaşamaları gerektiğini, iki halkın etle-tırnak gibi kaynaştığını savunulmaktadır. Ancak Hatip Dicle’nin söylediği gibi;”Türklerin et, Kürdlerin ise tırnak olduğunu, tırnak uzadıkça her defasında kesildiğini görülmedi ya da görmemezlikten gelindi.” Bu analizi yapan Kürd siyasetçisi ve aydını Sayın Hatip Dicle çok ağır bedeller ödedi, halen de ödemeye devam ediyor.
Türkiye’nin Mandela’sı Sayın İsmail Beşikçi Kürd sorunu konusunda yıllardır çarpıcı analizler yapıyordu. Ben de dâhil birçok kürd aydını bu analizlere katılmıyorduk.
Kürdistan’ın emperyalist devletler tarafından Lozan’da dört parçaya bölüp Türkiye, Irak, Suriye, İran arasında paylaştırdığını İsmail Beşikçi tarafından yıllar önce dile getirilmişti. Ne yazık ki, bu gerçekleri dile getirdiği için ömrünün çoğu zindanlarda geçti.
Sayın İsmail Beşikçi’nin Barzani yönetimi konusundaki bazı düşüncelerine katılmamakla birlikte bu gün Ortadoğu’da yaşanan olaylar Hoca’yı haklı çıkarmaktadır. Dolayısıyla Kürd sorununun çözümü İsmail Beşikçi’nin analizleri doğrultusunda gelişmeler sağlanmakta olduğu görülmektedir.
Bilindiği üzere, Lozan’da Kürdistan’ı cetvelle bölen emperyalistler, bu defa dört parçayı birleştirip bir devlet oluşturmayı istiyorlar. Şöyle ki; önce Irak, sonra Suriye, ondan sonra Türkiye ve en son olarak da İran’ın dizayn edileceği, Ortadoğu’da yaşanan siyasi olaylardan anlaşılmaktadır.
Sarı Hocanın Kürd sorunu konusundaki görüşlerinden birkaç alıntıyı buraya aktarmak istiyorum;
“Nüfusu 15 bin olan ülkeler var ama Kürtlerin nüfusu 50 milyon olmasına rağmen bir devleti yok! 350 bin nüfuslu Katar, 50 milyonluk Kürtlerin kaderi için konuşma hakkını kendinden nasıl bulabiliyor?” (1)
“(…) Bugün Kürdleri-Kürdistan’ı baskı altında tutan, Kürdlere zulmeden, fırsatını bulduğunda soykırım yapan, Kürdlerin Kürd toplumu olmaktan doğan haklarını gasp eden devletlerin hepsi de İslam devletidir. Bunlar “İslam kardeşliği”, “İslam ümmeti” gibi kavramlar kullanarak Kürdlerin mücadelesini engellemeye çalışmaktadırlar.” (2)
“Son iki-üç yıldır Güney Kürdistan’da referandum, bağımsızlık konuşuluyor. Başkan Mesut Barzani, Hewlêr’i ziyaret eden yabancı diplomatik temsilcilerle görüşmelerinde bu konuyu gündeme getiriyor.…” (3)
Sarı Hoca’nın yukarıdaki görüşlerine aynen katılıyorum. Ayrıca cesaretinden dolayı Sayın İsmail Beşikci’yi kutluyorum.
İsmail Beşikci Hoca Alevilik konusunda da önemli analizler yapmaktadır. Sarı Hoca’nın Alevilliğin İslamla hiçbir ilgisinin bulunmadığı tezini ileri sürdüğü için bir bardak suda fırtına koparanlar gün gelecek pişman olacaklar. Tıpkı Kürd sorununda olduğu gibi. (Sarı Hoca’nın Alevilik konusundaki analizlerinin doğru çıkacağına inanıyorum. Bu konuyu ileride ayrıca yazmayı düşünüyorum.)
27.11.2016
*Em. Öğrt.
(1)  – İsmail Beşikci’nin Sydney ve Melborn da konferansları (Facebook paylaşımı)

Yorumlar kapatıldı.