İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Diyalog kurmanın nesi kötü

Dresden Senfoni Orkestrası, besteci Marc Sinan’ın 1915 olaylarının 100’üncü yılı için hazırladığı ‘Ağıt’ (‘Aghet’) adlı eseri, 13 Kasım’da İstanbul’da icra edecekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve bakanların davetli olduğu etkinlik Alman Dışişleri tarafından, uygun yer olmadığı gerekçesiyle iptal edildi. Projenin arkasındaki isim, Alman, Türk ve Ermeni kökenli besteciyle konuştuk.

Anneanneniz Vahide Hanım’ın sanatınız ve hayatınız üzerinde önemli etkisi var. Hikâyesini anlatabilir misiniz?
Anneannem Karadeniz sahilinde, Ordu’da doğmuş. 1915’te, o 6 yaşındayken, ailesi canlarını kurtarmak için Osmanlı topraklarından kaçmak zorunda kalmış. Zorlu yolculuğa dayanamayacak kadar küçük olduğu için anneannemi komşularına emanet etmişler. Mümkün olan en kısa zamanda dönmeyi planlıyorlarmış ancak hepimizin bildiği sebeplerle asla geri dönememişler. Sonra anneannem asker tarafından komşulardan alınmış, başka bir Türk aile onu evlat edinmiş. Vahide’yi kendi kızları gibi yetiştirmişler. Bu açıdan bakınca çok şanslı olduğunu söyleyebiliriz.
Siz Ermeni kökeninizi ne zaman öğrendiniz?
13 yaşındayken, yaz tatilinde annenannemle dedeme yardım etmek için tek başıma Türkiye’ye gelmiştim. Anneannem o zaman anlatmıştı hikâyesini. Ancak, annem bu konu hakkında konuşmamamı tembihledi. Herkesin içinde tartışılmaması gereken bir şey olduğunu anladım. Hrant Dink öldürülünce, Türkiye’de Ermeni kimliğine sahip olmanın ne kadar tehlikeli olabileceğini gördüm. Öncesinde annemin uyarılarını hiç ciddiye almamıştım.
1999 Depremi’nden sonra Gölcük’te bir yardım konseri düzenlemiştiniz. Son birkaç yıldır da 1915 ile yüzleşmek üzerine çalışıyorsunuz. Sanırım Türkiye için hissettiğiniz bir sorumluluk da var…
Elbette hissediyorum. Yoksa niye kafamı duvarlara vurayım. 
İstanbul konserinin iptalinin ardından ne yapacaksınız? Yeni bir planınız var mı?
Berlin’de Alman-Türk-Ermeni Dostluk Birliği kurmaya karar verdik.
Konsere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanları da davet etmiştiniz. Katılımlarını bekliyor muydunuz?
Umuyordum. Diyaloğun nesi kötü olabilir?
Almanya’dan bakınca buralardaki durum nasıl görünüyor?
Derinden bölünmüş bir ülke görüyorum. Nüfusun büyük bölümü, onlarca yıldır olmadığı kadar mutlu, başarılı, güçlü ve iyimser hissediyor kendini. Nüfusun geri kalanı ise geçerli sebeplerle korku içinde. Ortak zemini kaybettiler. Dışarıdan bunu söylemek safça gelebilir ama kolektif korkuyu yenmenin yolu pasif direniştir. Sessiz kalanlar bilmeli ki, bu onları kurtarmayacak, sırada kendilerini bulacaklar.

Yorumlar kapatıldı.