İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çocuklar Arasında Irkçılığa Karşı Güçlü Mesajlar İçeren Bir Kitap: Andriana

Dimostenis Yağcıoğlu
Eğitimci ve yazar Elena Tasiopoulou, “O Aris den Fovate to Skotadi” [Aris Karanlıktan Korkmuyor] ve UNESCO’dan ödül almış, farklılıkları olan çocukları konu edinen “Fedonas, o Ksehoristos mu Aderfos” [Fedon, benim farklı ve özel kardeşim] kitaplarından sonra, bu sefer yeni çocuk kitabı “Andriana” ile okuldaki ırkçılığa ve daha somut olarak göçmen çocuklarının Yunanlı sınıf arkadaşları tarafından dışlanmasına karşı çarpıcı mesajlar veriyor.

Kitabın kahramanı, Yunanistan’da doğmuş, Afrika, Kenya kökenli Andriana, sırf derisinin rengi ve görünüşünden ötürü sınıf arkadaşlarının dışlamasına maruz kalıyor. Andriana’nın tek arkadaşı, Rusya’dan göç etmiş bir ailenin çocuğu olan Alek’tir. O da “yabancı” sayıldığı için, sınıfta Yunanlı çocuklarca aynı biçimde dışlanıyor.
Irkçı ve toplumsal sebeplerden dolayı reddedilme, yalnız bırakılma, Andriana’ya psikolojik açıdan çok acı veriyor. Ama bunu kabullenmiyor, pes etmiyor. Ona böyle davrananlarla iletişim kurmaya, önyargıların üstesinden gelmeye, dışlanmayı kırmaya çalışıyor. Sınıf arkadaşlarının dostluğunu kazanmak istiyor.
Sonunda da bunu başaracak bir yol buluyor.
* * *
Andriana’nın yazarı Elena Tasiopoulou ile kitabı ve okullarda göçmen çocuklarının, ya da daha genel olarak farklı bir kültüre sahip çocukların, maruz kaldığı ırkçılık, dışlama ve marjinalleşme hakkında konuştuk.
* * *
Sanırım bu konuyla ilgili bir kitap yazma fikri bir eğitimci olarak kendi gözlemlerinizden ve tanık olduğunuz olaylardan ortaya çıktı…
Evet, gerçekten de Andriana, farklılığın kabullenilmesiyle ilgili gözlemlerimden doğdu. Son yıllarda, öteki kitaplarımdan da anlaşılacağı gibi, her türlü açıdan ve her şekliyle karşılaştığımız “farklı olan”ı kabullenme konusu ve farklı olmanın anlamıyla ilgileniyorum…
Hem gönüllü olarak çalıştığınız sivil toplum kuruluşlarındaki hem de işinizde edindiğiniz tecrübelere dayanarak Andriana’nın karşı karşıya kaldığı dışlanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne ölçüde yaygın böyle bir dışlanma? (Öte yandan Alek de aynı sorunu yaşıyor ama o görünüşü yüzünden değil, başka ülkeden olduğu için.)
Son yıllarda hepimiz medya, internet ve çeşitli sivil kuruluş ve kurumlardan bu tür durumlar hakkında bilgi ediniyoruz. Özellikle göçmenler ve dışlanma gibi kelimeleri yanyana her gün duyuyoruz. Ne de olsa ırkçılık sadece farklı renklere ve farklı milletten olanlara karşı olan bir tavır değil… Toplumsal bir boyut da almış durumda: Göçmenlere de, işsizlere de, siyasî ve başka dinlere mensup azınlıklara karşı da ırkçılık yapıldığını görebiliyoruz. Gerçek şu ki, bu duruma karşı bir hassasiyet ve tepki de söz konusu. Benim daha çok mercek altına koymak istediğim konu ise KABUL ETMEK. Bilgi mevcut, ancak, psikolojik ve duygusal olarak hala bunun üzerinde çalışmamız gerektiği de bir gerçek.
Kitabınız, öncelikle okuldaki yabancı sınıf arkadaşlarına karşı dışlayıcı davranabilen Yunan çocuklarına hitap ediyor, ama aynı zamanda bu sorunla her gün mücadele etmek zorunda kalan göçmenlerin çocuklarına da hitap ediyor. Peki, sizin Yunan ve göçmen anne-babalara mesajınız nedir?
Bence tüm anne-babalar, ister Yunan, ister göçmen olsun, çocuklarının içlerinden geldiği gibi, çocuksu tepkileriyle davranmaları için rahat bırakmalıdırlar… Çünkü çocukların kendilerine has uyum sağlama mekanizmaları vardır. Kendi küçük dünyalarında karşılaştıkları her türlü farklılığı kendi tarzlarıyla özümsemeyi biliyorlar. Biz büyüklerin de yapması gereken şey onların bu “tarzını” “okumak/öğrenmek” olmalı. Kendimize ait olan negatif ya da yanlış algılar sonucu oluşmuş fikirlerimizi çocuklara “empoze” etmeyi bırakmalıyız artık.
Andriana’nın öğretmeni, Filyo Hanım, öğrencisini seviyor, ona değer veriyor; derslerde öğrencisine cesaret veriyor. Ancak yine de öğrencisinin diğer çocuklar tarafından dışlanması durumuna müdahale etmiyor. Andriana’nın sorununu tek başına çözmesi gerekiyor. Acaba öğretmen Andriana ve Alek’in dışlanması konusunda (tamamen engel olamasa da) biraz olsun hafifletmek amacıyla bir şeyler yapabilir miydi?
Söz konusu durumda Filyo Hanım, ki her eğitimciyi – öğretmeni temsil ediyor, yapması gerekeni yapıyor; doğu davranıyor. Bir sınıfta denge olması için, terazinin kefelerinden hiç biri diğerlerinden daha ağır olmamalı. Kendisi sınıfında Andriana’yı her açıdan zaten olduğu gibi kabul ediyor ve tutumuyla, öğrencilerine karşı tavrıyla, çocukların kendi tarzlarında bir çözüm, bir yol bulup ilerlemelerine yardımcı oluyor. Daha önce de dediğim gibi çocuklar zaten kendi yöntemleriyle sorunu çözmelidirler, müdahalesiz. Sonunda da çocuklar kendi aralarında bunu başarıyor. Andriana, dini, dili ve rengi ne olursa olsun, her hangi bir çocuğun davranacağı gibi davranıyor.
Çocuklar Arasında Irkçılığa Karşı Güçlü Mesajlar İçeren Bir Kitap: Andriana Dimostenis Yağcıoğlu
Genel olarak, sınıf arkadaşları tarafından dışlanıp kabullenilmeyen göçmen çocuklara yardımcı olabilmeleri için eğitimcilere ne önerirdiniz?
Dışlama olmaması için tek yol sorunun olduğunu bilmektir… Onu “görmek” ve ardından onu “tanımaktır”. Bizden farklı olanı öğrenip, onu tanımalıyız. Onun memleketiyle ilgili bilgi sahibi olmalıyız. Farklı olanın ülkesinin tarihini ve inancını öğrenmeliyiz. Benzer yanlarımızı keşfedip, farklı olduğumuz şeylere saygı duymalıyız… İşte o zaman bir büyü gerçekleşir… Ve dünya tarihi örtüsünün altında, bütün kıtalarda, bütün dağların ve denizlerin arasında insanların dünyanın güzel coğrafyasını meydana getiren küçük kum tanecikleri gibi olduğunu keşfederiz [Bir mozaiğin parçacıkları gibi]… Bu yoldaki çabalarımıza ailelerden de yardım istiyoruz, aileyi de dâhil ediyoruz. Çocuğun ailesinden alacağı eğitim, bu fikrin gelişmesinde hayata geçirilmesinde çok büyük rol oynar… Çocuklarımızla “kültür/uygarlık” ve “toplumsal adalet” konularında konuşmalıyız. Maalesef kötü biçimde kullanılmış, suiistimal edilmiş olan “demokrasi” kavramını anlatmalıyız çocuklarımıza… Hepimiz, insaniyet kavramının zamandan ve şartlardan bağımsız, insanın ise renge, dile, ırka bakılmaksızın değerli olduğunu öğrenmeliyiz… Hepimizde sadece tek bir kalp var çarpan!
Mülteci çocukların (özellikle Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelmiş olan çocukların) Yunan eğitim sistemine dâhil edilme süreci başladığı şu günlerde, çok yoğun şekilde tepkiler de başladı; örneğin, Yunan ebeveynlerin bir kısmı kendi çocuklarının gittikleri okullara bu çocukların yerleştirilmesine karşı çıkıyorlar. Devlete ve eğitimcilere bu sorunun çözümü için ne gibi bir öneride bulunurdunuz?
Hepimizin anlaması ve kabul etmesi gerekir ki, Avrupa’nın bütünlüğü ve dengesi çerçevesinde her yöre, her ülke, kendine has olan dilini, inancını, tarihini, rengini ve kokusunu korumalıdır… Bir Yunan olarak, kendi ülkemde, memleketimin kültürünü ve geleneğini çocuklarıma öğretme hakkım olmalı. Ve ülke olarak, benim ülkeme gelen diğer insanlara da, benim değerlerime saygı duymaları kaydıyla, kendi özelliklerini koruma hakkına izin vermeliyim. Eğitim Bakanlığı ve genel olarak devlet, halklar arasında yardımlaşma olması adına uygulamaları ve çıkardığı kanunlarla yeterince katkı sağladı… Benim kendi fikrimce birlikte gayet iyi şekilde var olabiliyoruz… Bununla birlikte [bahse konu tepkilerin arkasında] siyasî ve partiler arası rekabetle ilgili bazı oyunların dönüyor olması da muhtemeldir – ki bunları, hele bu konuda, geride bırakmalıyız. Ne yazık ki dünya tarihi de göstermiştir ki, bu tür kışkırtıcı, kudurtucu propagandalar yüzünden halklar çok ıstırap çekmiştir – hâlâ da çekmekte. Siyasî ve ekonomik çıkarlar yüzünden… Ancak burada söz konusu olan, çocuklar…
Bir ebeveyn ve eğitimci olarak, insanlığa ciddi şekilde zarar veren her türlü ırkçı algıyı aklımızdan, zihnimizden çıkarmamız gerektiğine inanıyorum… Farklı olanı kabul etmek ve saygı duymak gibi kavramları benimsemiş durumdayım… Kabul etmenin çok zahmet ve emek gerektirdiğinin de farkındayım… Küçük ve kısa bir kelime “kabul”, ama uygulayabilmek çok zor…
Trakya’da, farklı kültür, dil ve dine sahip Azınlığın çocukları, Yunan kültüründen Hıristiyan çocuklarla aynı devlet okullarında birlikte okuyor. Bu çocuklara Andriana ve Alek’in içinde bulunduğu durum çok da yabancı değil. Sizce Azınlık çocuklarının Çoğunluğun çocuklarıyla devlet okullarında birlikte daha uyumlu var olmaları ve birbirlerine daha arkadaşça davranmaları, ama aynı zamanda farklı olan dillerini ve dinlerini da muhafaza edip öğrenmeleri için ek olarak daha neler yapılabilir?
Sanırım Trakya’da çocuklar farklı olanı kabul etme konusunda daha “eğitimli”… Kendilerinden farklı olanı aralarına alıp kabul etmek onların gündelik hayatlarının bir parçası… Bu konu üzerine her gün “çalışıyorlar”… Komotini’ye (Gümülcine’ye) yaptığım gezide çok hoş görüntülerle karşılaştım… Birbirlerinden farklı çocuklar meydanlarda hep birlikte oynuyorlardı… Yaşlılar kahvehanede birlikte oturuyorlardı… Biliyor musunuz, aslında başarının yöntemi yok… Başarının yemek tarifi gibi biri tarifi yok… Bunar artık bilinen konular… Ne olup bitiyor, biliyoruz… Değişmesi gereken şey ZİHNİYET…! Düşünme şeklimiz… Değişim oradan gelecek!!! Hepimiz böylesi düşüncelerle çocuklarımızı eğittiğimizde ve sonra da onların düşünce tarzını kendimize yol seçtiğimizde, bu yetişmekte olan nesil değişimi getirecektir…
Çok teşekkür ederiz, Sayın Tasiopoulou.
Not:
Eleni Tasiopoulou, kitabı “Andriana”yı pek yakında Trakya’da da tanıtmayı planlıyor.
Andriana’yı yayınlayan Iason Books’un (http://www.iasonbooks.com.gr/index.html) sahibi Şebnem Arslan, yıllardır Atina’da yaşayan bir Türk.
Dolayısıyla, kitabı bir Türk-Yunan işbirliği ürünü olarak da görebiliriz!

Yorumlar kapatıldı.