İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Uluslararası Yoksulluğu Ortadan Kaldırma Günü / International Day for the Eradication of Poverty

Türkçede Dünya yoksullukla Mücadele günü olarak da anılan bu gün, 22 Aralık 1992’de BM genel kurulunun 47/196 numaralı kararıyla 17 Ekim  Uluslararası yoksulluğu ortadan kaldırma günü olarak belirlenmiştir. Çoğunluğun tahmininin aksine pek çok Ermeni fakirimiz var. Umarız halkımız fakirlerimize kanat gerer, onları çaresiz ve sahipsiz bırakmaz.  HYETERT

Dünyada ve Türkiye’de Yoksulluğun Analizi
Özge Arpacıoğlu- Metin Yıldırım
Dünyada Yoksulluğun Boyutları (2011)
Yoksulluk, küresel bir sorun olarak, gelişmiş-az gelişmiş ayırımını gözetmeksizin
evrensel boyutlara ulaşmıştır. Yoksulluk sadece dünyanın azgelişmiş bölgelerinin yaşadığı bir sorun olmaktan çıkmış, gelişmekte olan ülkelerin ve hatta gelişmiş ülkelerin önemli bir sorunu haline gelmiştir. Günümüzde dünya nüfusunun % 10’u toplam dünya gelirinin yüzde yetmişten fazlasını elde etmektedir. Alt milyar ikiyüz milyona sahip dünya nüfusunun 2.5 milyarı- yaklaşık yarısı günlük 2 $ yoksulluk sınırının, 1 milyarı –yaklaşık altıda biri günde 1 $ yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Yoksullukla birlikte ülkeler ve bölgeler arasındaki eşitsizliğin boyutları da giderek artmaktadır. Ortalama olarak yoksul ülkeler zengin ülkelerden daha yavaş büyüme oranına sahip olduğu için ülkeler arasındaki gelir uçurumu giderek genişlemektedir. 1960 yılında en zengin 20 ülkenin geliri, en fakir 20 ülkenin gelirinden 18 kat fazla iken, 1995’te bu oran 37 ile ikiye katlanmıştır. (Tosuner,
2007: 64). İnsanlığın dörtte birini oluşturan sanayileşmiş kesim, dünya zenginliğinin %
85’ini elinde tutmaktadır.
Günde 100 bin insan açlık ve yan etkilerinden ölmektedir. Sadece 2000 yılında 36
milyon kişi bu nedenle yaşamını yitirmekte, her 6 dakikada bir, gerekli A vitamini
alamadığı için bir insan kör olmakta, 6,2 milyar insandan 826 milyonu sürekli yetersiz
beslenerek ve kronik açlık çekmektedir. 1 milyar insan temiz suya ulaşamamakta, 2,4
 sorununun çözülebileceği söylenmektedir. Tüm bu dünya gerçeklerine bakıldığında
sorunun ne kadar önemli boyutlarda olduğu anlaşılmaktadır
(www.sosyalhizmetuzmani.org/).
Dünya Bankası ve UNDP başta olmak üzere uluslararası kuruluşların yayımlamış
oldukları yoksulluk çalışmaları da yoksulluğun çeşitli ülkelerde ulaştığı bu yüksek düzeyi gözler önüne sermektedir (DPT, 9. Kalkınma Planı). Dünya Bankası 1981-2020 (2020
tahminidir) dönemine ait yoksulluğun bölgelere dağılımı ile ilgili araştırma yapmıştır. DB, günde 1 $, 1.25 $ ve 2 $’ dan az gelirle yasayan insanları yoksul olarak kabul etmiştir.
Dünya Bankası (DB) verilerine göre 1981-2001 yılları arası açlık sınırında 1 $ baz
alınırken, 2005-2020f yılları arasında 1.25 $ baz alınarak bölgeler itibariyle yoksul nüfus oranları hesaplanmıştır (Tablo 1). Yoksul nüfus oranı 1981-2001 yılı döneminde giderek azalma göstermiştir. 2005 yılında bu oran bir önceki yıla göre artış gösterse de bu oranın 2015 ve 2020 yılında giderek azalacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılında en az yoksul nüfus oranının Avrupa ve Merkezi Asya ülkeleri, en fazla yoksul nüfus oranının ise Alt Sahra Afrika ülkesinin olduğu tahmin edilmektedir. Zira Tablo 1’den de anlaşıldığı üzere, bölgeler itibariyle ülkelerin yoksulluk oranlarına bakıldığında yıllar itibariyle her dönemde en az yoksul nüfus oranı Avrupa ve Merkezi Asya ülkelerinde, en fazla yoksul nüfus oranı ise Alt Sahra Afrika ülkelerinde görülmektedir.
DB 2008 yılı itibariyle Dünyadaki en yoksul ve en zengin 10 ülkesinin kişi başına
düşen GSMH rakamlarını ortaya koymaktadır. Tablo 2’ den de anlaşılacağı gibi dünyanın en yoksul ülkelerinde kişi başına düşen GSMH 1000 doların altındadır. DB verilerine göre 2008 yılı itibariyle dünyanın en yoksul ülke sıralamasını kişi başına düşen GSMH oranı en düşük olan 290 dolarla Demokratik Kongo Cumhuriyeti yer almaktadır. Dünyanın en yoksul 10 ülkesinin kendi aralarındaki kişi basına GSMH rakamlarına baktığımızda, yoksullukta ilk sırada yer alan Kongo Dem. Cumhuriyeti’ nde kişi başına düşen GSMH 290 dolar iken ikinci sırada yer alan Liberya’da 300 dolar ve 10. sırada yer alan Malavi’ de 830 dolar’dır.
2008 yılı itibariyle DB’ nın belirlemiş olduğu dünyanın kişi başına düşen GSMH
rakamı en yüksek olan ülke 58500 dolar ile Norveç’tir. Dünyanın en yoksul ve en zengin ülkesi arasındaki kişi başına düşen GSMH rakamlarına bakıldığında aradaki inanılmaz uçurum göze çarpmaktadır. 290 dolar ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti en yoksul GSMH sıralamasında iken, 58500 dolar ile Norveç en yüksek kişi başına GSMH sıralamasındadır. Bu demek oluyor ki, GSMH bakımından dünyanın en zengin bölgesi en yoksul bölgesinden yaklaşık 200 kat daha büyüktür. Böylece bir kez daha yoksulluğun küresel bir boyutu, ülkeler arasındaki inanılmaz gelir uçurumu açıkça görülmektedir.
SONUÇ
İktisat biliminin temel amaçlarından birisi toplumların refahını arttırmaktır. Söz
konusu bu amaç doğrultusunda, iktisat biliminin uğraş alanlarından birisi de yoksulluktur.
Yoksulluk, genel anlamıyla, insanların yaşamlarını devam ettirebilmesi için temel
gereksinmelerini karşılayamama durumu olarak tanımlanmaktadır. Yoksulluk, insanların sadece gelir, tüketim gibi maddi nesnelerden (gıda, barınma, giyim, vb) mahrum olmalarını değil, aynı zamanda sağlık, eğitim, ulaştırma vb hizmetlerden de mahrum olmalarını ifade etmektedir.
Yoksulluğu daha çok parasal gelir açısından tanımlayan Dünya Bankası’nın
aksine, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın konuları arasına giren yoksulluk, insani gelişme için zorunlu olan fırsatlardan (hayat boyu sağlık, yaratıcı bir hayat, ortalama bir hayat standardı, özgürlük, kendine güven, saygınlık) mahrum olma şeklinde tanımlanarak kavramın sadece parasal bir içeriğe hapsedilmesi engellenerek kavram kültürel ve öznel boyutlarıyla da ele alınmıştır. Yoksulluk düzeyinin belirlenmesinde mutlak yoksulluk,
göreli yoksulluk ve insani yoksulluk şeklinde üç ayrı yaklaşım kullanılmaktadır. Bu üç
yaklaşım arasındaki fark, yoksulluk sınırının belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Zira bu üç yaklaşımın her biri için ayrı ayrı yoksulluk sınırı hesaplanır. Yoksulluk içinde yaşayan nüfusu tanımlayan bir kriter olan yoksulluk sınırı, bir toplulukta yoksul olanlar ile yoksul olmayanları birbirinden ayırt etmede kullanılan göreli bir sınırdır.
Hane halklarının, bireylerin harcamalarına göre toplumdaki en düşük yaşam
standardını ortaya koyması mutlak yoksulluğun, gelir dağılımı eşitsizliğini en açık şekilde göstermesi göreli yoksulluğun üstün yönleridir. Mutlak yoksullukta yoksulluğun boyutuna karar verilmekte, göreli yoksullukta ise o toplumda yoksulluğun olduğu varsayılmaktadır.
Temel insan yeteneklerini sürdürebilecek olan mal, hizmet ve altyapıya – enerji, hijyen, eğitim, iletişim, içme suyu – erişimin yokluğu ya da kısıtlanması da yoksulluğun “insanî” boyutu olarak nitelendirilmektedir.
Yoksulluk, bir ülkenin gelişmişlik seviyesi ile yakından ilişkilidir. İstisna olan
ülkeler haricinde, genel olarak, azgelişmiş ülkelerde yoksulluk oranı nüfusun % 40 ile % 80’i arasında, gelişmekte olan ülkelerde ise % 40’ın altındadır. Ekonomik ya da sosyal boyutlu gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan yoksulluk olgusu, ekonomik gelişmişliği yakalayabilmiş ülkelerde dahi karşımıza çıkmaktadır. En zengin ülkelerde yaşayan nüfusun %12’sini yoksullar oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde her dört kişiden birinin mutlak yoksulluk içinde yaşadığı OECD raporunda ifade edilmiştir (OECD: 2008)
Yoksullukla birlikte ülkeler ve bölgeler arasındaki eşitsizliğin boyutları da giderek
artmaktadır. Ortalama olarak yoksul ülkeler zengin ülkelerden daha yavaş büyüme oranına sahip olduğu için ülkeler arasındaki gelir uçurumu giderek genişlemektedir. 1960 yılında en zengin 20 ülkenin geliri, en fakir 20 ülkenin gelirinden 18 kat fazla iken, 1995’te bu oran 37 ile ikiye katlanmıştır. Dünya Bankası 2010 kalkınma raporunda ise, dünyanın en yoksul ve en zengin ülkesi arasındaki kişi basına düsen GSMH rakamları arasındaki inanılmaz uçurum göze çarpmaktadır. 290 dolar ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti en yoksul GSMH sıralamasında iken, 58500 dolar ile Norveç en yüksek kişi basına GSMH sıralamasındadır.
Bu demek oluyor ki, GSMH bakımından dünyanın en zengin bölgesi en yoksul bölgesinden yaklaşık 200 kat daha büyüktür. Böylece bir kez daha yoksulluğun küresel bir boyutu, ülkeler arasındaki inanılmaz gelir uçurumunun ciddiyeti açıkça görülmektedir.
Yoksulluğun dünyanın geleceğini tehdit eden ciddi bir küresel sorun olduğu
gerçeğinin kendini giderek daha fazla hissettirmesi, bütün dünya ülkelerinin yoksullukla mücadelede hızlı büyüme yoluyla yoksul kesimin gelirlerini ve hayat standartlarını arttırmayı ön plana çıkartan dolaylı mücadele yaklaşımıyla, yoksulların kullandığı mal ve hizmetlere sübvansiyon verilmesi, asgari ücret, istihdamı arttırmaya yönelik çeşitli proje ve önlemler, yoksullara yönelik kredi programları ve çeşitli çocuk eğitim ve beslenme programları ön plana çıkartan doğrudan mücadele yaklaşımının bir arada yürütülmesi yoksullukla mücadelede en etkili çözümdür. Doğrudan yoksullukla mücadeleye yönelmiş önemli uygulamalardan bir tanesi de muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile her ne suretle olursa olsun Türkiye’ye kabul edilmiş veya gelmiş kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adil bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak amacını taşıyan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’dur. Fon, yoksullara sağlık, eğitim, gıda-yakacak ve proje yardımlarıyla katkıda bulunmaktadır. Ancak, bu programların uzun vadeli ekonomik ve sosyal politikaların bir parçası olarak ele alınmaması, bunun yerine dezavantajlı konumda olduğuna karar verilen kişilere yönelik sosyal yardımlarla sınırlı kalması konusunda eleştiriler vardır. Yoksulluk ancak uzun vadede çözülebilecek bir sorun olarak düşünülerek yoksullukla mücadele konusunda etkin, verimli politikalar üretilip, bu alanda hizmet sunan kuruluşlarının kurumsal kapasitelerinin arttırılması gerekir.
Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 2011, Cilt: 4, Sayı: 2, s. 60-76. 76
 KAYNAKLAR
AKTAN, C.Coşkun ve İ. Yaşar VURAL (2002), “Gelir Dağılımında Adaletsizlik ve Gelir
Eşitsizliği: Terminoloji, Temel Kavramlar ve Ölçüm Yöntemleri, Yoksullukla
Mücadele Stratejileri”, Ankara: Hak İs Konfederasyonu Yayını, ss.1-21.
AKTAN, C.Coşkun (2003), “Yoksulluk Sorunlarının Nedenleri ve Yoksullukla Mücadele
Stratejileri, Ankara Hak-İş Konfederasyonu Yayınları, s.158.
BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI (2009), “Kentsel Yoksulluk, Göç ve Sosyal
Politikalar”, http://www.bayindirlik.gov.tr , Erişim Tarihi: 12.08.2011.
BURSAL, Melahat (2010), “Yoksullukla Mücadelede Dünya Bankası’nın Değişen Rolü”,
Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sivas.
CEYLAN, Can (2010), “ Sosyal Yardım Alanı ve Yoksulluk”,
http://www.sosyalhizmetuzmanı.org, Erişim Tarihi: 22.12.2010.
ÇABUK, Nimet (2003), ”Güneydoğu Anadolu’da Yoksulluğun Sosyal Göstergeleri”,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 43(2):46-47.
DEMİR, Sırma (2006), “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişme Endeksi
ve Türkiye Açısından Değerlendirme”, DPT Sosyal Sektörler ve Koordinasyon
Genel Müdürlüğü, Ankara, ss. 2-5.
DPT [Devlet Planlama Teşkilatı], (2001), “Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele Özel İhtisas Komisyon Raporu”, 9. Beş Yıllık Kalkınma Planı, DPT
Yayınları, Yayın No: DPT: 2599- ÖİK: 610, Ankara 2001. s. 104.
DUMANLI, Recep (1996), “Yoksulluk ve Türkiye’ deki Boyutları”, DPT Uzmanlık Tezi,
Yayın No: DPT: 2449, Ankara, s. 2.
GÜNDOĞAN, Naci (2008), “Türkiye’de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele”,
http://www.aso.org.tr/kurumsal/media/kaynak/TUR/asomedya/ocak‐ 
subat2008.Pdf Erişim Tarihi: 11.09.2011.
KABAŞ, Tolga (2009), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Yoksulluğun Nedenleri ve
Yoksullukla Mücadele Yolları”, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Adana.
OECD (2008), Ekonomik Gelişme Raporu.
SEYYAR, Ali (2002), “Sosyal Siyaset Terimleri”, Beta Yayınları, İstanbul.
SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (SYDGM),
(2010), Faaliyet Raporu.
ŞENSES, Fikret (2001), “Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk”, 2.Basım,İletişim
Yayınları, İstanbul.
UNDP (2011), “Human Development Report 2001 ”, http://hdr.undp.org/en/, Erişim
Tarihi: 22.08.2001.
UNDP (2011), “Human Development Report 2010 ”, http://hdr.undp.org/en/, Erişim
Tarihi: 22.08.2001.
TOSUNER, Özlem (2007), “Dünya Bankası ve Yoksullukla Mücadele”, Yüksek Lisans
Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli.
TÜİK [Türkiye İstatistik Kurumu] (2009), Yoksulluk Çalışması.
WORLDBANK (2011), “Global Economic Prospect 2010: Crisis, Finance and Growth”,
http://www.worldbank.org/, Erişim Tarihi: 16.08.2011.
WORLDBANK (2010), “World Devolopment Report 2004”, www.worldbank.org.,
Erişim Tarihi: 12.10.2010.
TÜİK, (2011), “Yoksulluk Araştırması Sonuçları 2009”, www.tuik.gov.tr. , Erişim
Tarihi: (22.07.2011)
file:///C:/Users/User/Downloads/5000066566-5000085316-1-PB.pdf

*********************************

17 October  2016 Theme:
Moving from humiliation and exclusion to participation: Ending poverty in all its forms The United Nations Sustainable Development Goal to “end poverty in all its forms everywhere” explicitly recognizes that poverty results not from the lack of just one thing but from many different interrelated factors that affect the lives of people living in poverty.

This means we must go beyond seeing poverty merely as the lack of income or what is necessary for material well-being — such as food, housing, land, and other assets – in order to fully understand poverty in its multiple dimensions.
The theme this year – selected in consultation with activists, civil society and non-governmental organizations – highlights how important it is to recognize and address the humiliation and exclusion endured by many people living in poverty.

Background
The observance of the International Day for the Eradication of Poverty can be traced back to 17 October 1987. On that day, over a hundred thousand people gathered at the Trocadéro in Paris , where the Universal Declaration of Human Rights was signed in 1948, to honour the victims of extreme poverty, violence and hunger. They proclaimed that poverty is a violation of human rights and affirmed the need to come together to ensure that these rights are respected. These convictions are inscribed in a commemorative stone unveiled on this day. Since then, people of all backgrounds, beliefs and social origins have gathered every year on October 17th to renew their commitment and show their solidarity with the poor. Replicas of the commemorative stone have been unveiled around the world and serve as a gathering place to celebrate the Day. One such replica is located in the garden of United Nations Headquarters and is the site of the annual commemoration organized by the United Nations Secretariat in New York .
Through resolution 47/196 adopted on 22 December 1992, the General Assembly declared 17 October as the International Day for the Eradication of Poverty and invited all States to devote the Day to presenting and promoting, as appropriate in the national context, concrete activities with regard to the eradication of poverty and destitution. The resolution further invites intergovernmental and non-governmental organizations to assist States, at their request, in organizing national activities for the observance of the Day, and requests the Secretary-General to take, within existing resources, the measures necessary to ensure the success of the Day’s observance by the United Nations.
17 October presents an opportunity to acknowledge the effort and struggle of people living in poverty, a chance for them to make their concerns heard, and a moment to recognize that poor people are the first ones to fight against poverty. Participation of the poor themselves has been at the center of the Day’s celebration since its very beginning. The commemoration of October 17th also reflects the willingness of people living in poverty to use their expertise to contribute to the eradication of poverty.
Building a sustainable future requires us to intensify our efforts towards eradicating extreme poverty and discrimination, and ensuring that everyone can fully exercise their human rights. The full participation of people living in poverty, particularly in the decisions that affect their lives and communities, must be at the centre of policies and strategies to build a sustainable future. In this way, we can guarantee that our planet and our societies can fulfil the needs and aspirations of everyone – not only those of a privileged few – for this and future generations.
Therefore, it is appropriate that the theme — chosen by the United Nations, in consultation with people living in poverty and civil society organizations — recognizes that all people must come together to end poverty and discrimination in order to build a sustainable future in which the needs of the present are met without compromising the ability of future generations to meet their own needs.

Yorumlar kapatıldı.