İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

En ‘uzak’ komşu Ermenistan

Özlem Yüzak / umhuriyet
Gelenekler, mutfak kültürümüz hatta müziğimiz bile aynı… Ermenistan ile diplomatik uzaklık halkların yakınlaşması ile aşılabilir. Özellikle gençler buna hazır… Dedelerinin ninelerinin hemen hemen hepsi Anadolu topraklarından gelen bir halk… Geleneklerimiz, mutfak kültürümüz hatta müziğimiz bile aynı. Aşureden keşkeğe, mantıdan dolmaya… Sokaktaki insana baktığınızda bizimkileri görür gibi olursunuz. Abartmıyorum… Konya, Kars, Doğu Bayazıt, Elazığ, Hemşin… Dükkân tabelalarından bile karşınıza çıkıyor isimler. Ya da birden bir kilise duvarı önünde flüt çalan Hemşinli Simon ile karşılaşıyorsunuz. Size bozuk bir Türkçeyle “Atalarım, dedelerim Hemşin’den benim” diyerek bir türkü çığırıyor… 


Ama sevgili Hrant Dink’in dediği ve yazmış olduğu kitabının başlığına taşıdığı gibi “komşu yakın, ilişki uzak”. Sınırlar kapalı, diplomatik ilişki asgari düzeyde. Buna damgasını vuran en önemli belki de tek önemli konu bildiğiniz gibi 1915 olayları. Ve yüzyıllık “soykırım mı, tehcir mi” sorunsalı. Tabii bir de 1992 yılında patlak veren Dağlık Karabağ meselesi… Okuyacağınız bu yazı bunlarla ilgili değil şüphesiz. O tarihçilerin işi. Bizimki ise gazeteci olarak komşuyu daha yakından tanımak ve tanıtmak. Hrant Dink Vakfı’nın Danimarka Dışişleri Bakanlığı’nın desteği ile gerçekleştirdiği ve bu yıl 7.’si düzenlenen Türkiye-Ermenistan Gazeteci Diyalog Programı bu açıdan iyi bir fırsat oldu. Erivan’dan başlayarak küçük bir midibüsle Ermenistan’ın önce güneydoğusuna Karabağ sınırına kadar indik ardından bu kez kuzeye doğru çıkıldı. Karşıma çıkan bozkırları, köyleri, küçük taşra kentleri ile bir çeşit Anadolu idi. Köyde evinin duvarına çömelip sigarasını tüttüren yaşlı amcadan, bir köşede çürümeye terk edilmiş eski Lada’ya, balkonlarda, asılıp kurutulan biberlere kadar…
Yoksul ama eğitimli
İki ülke arasındaki en belirgin fark bana göre eğitimde. Ermenistan’da yüksek okul mezunu toplam nüfusun yüzde 95’i. Tabii bunda eski Sovyet rejiminin de etkisi büyük. Dolayısıyla bu eğitimin ülkenin kültürel ve sosyal hayatına da yansımaları hayli fazla.
Türkiye gibi: Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar…
Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Ermenistan’ı da 3Y ile tanımlayabiliriz sanırım: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Tabii bu 3’lünün bizim coğrafyanın makus talihi olduğunu da hatırlatarak. Evet rakamlara göre yoksul bir ülke Ermenistan. Kişi başına düşen gelir… Maaşlar çok düşük. Gelir dağılımındaki uçurum çok büyük. Çok zengin de var çok yoksul da. Asgari ücret 55000 Dram yani 125 dolar. Ortalama bir maaş ise 300 dolar. 4 kişilik bir ailenin geçimi peki? Türkolog Ashot Soghomonian’a bu soruyu yönelttiğimizde şu yanıtı alıyoruz: “Ulaşım hayli ucuz, en pahalı etin kilosu 15 lira. Keza su, gaz, elektrik de ucuz. Eğer ev kirası vermiyorsan 300 dolara rahat yaşarsın.” Soghomonian şunu da ekliyor: “Fakirlik var tabii. Ama iş de yok değil. Ancak maaşlar çok az olduğu için çalışmak istemiyorlar. Başta Rusya olmak üzere diğer ülkelere gidiyor 8 ay çalışıp dönüyorlar. Nüfusun yüzde 30- 40’ı böyle geçiniyor. Her ay 300 milyon dolar para geliyor Ermenistan’a 1 milyon kişi gidiyor dışarıya çalışmaya… Sadece Türkiye’ye giden 40-50 bin kişi var. Konuştuğumuz insanları bugün Ermenistan’ın sorunları içinde ilk sırada ne var sorusunu yönelttiğimde aldığım ortak yanıt “yolsuzluk” oluyor. Zaten Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin Ermenistan’ı 175 ülke arasında yolsuzlukta 94. sırada göstermesi de bunu doğruluyor. Burada da geliyor geliyor iş siyasete ve siyasetçilere dayanıyor. Siyaset mi? Sizdeki tencere bizdeki kapak… Böyle tanımlıyor Boghos siyaseti. Tencere kapak meselesi yani. Yarı başkanlık sistemindeydi Ermenistan parlamenter sisteme geçmek için geçten kasım ayında referandum yapıldı. Hemen sevinmeyin çünkü muhaliflere göre demokratikleşme için değil. Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın 3 dönem iktidarını ve daha sonrasını sürdürmesi için… Tanıdık değil mi? Yeşil görüyoruz her tarafta… Pırıl pırıl parklar. Ama yeşil talanı var diyor rehberimiz. Çok yıkım var. Kentsel dönüşüm.. Evet, bir numaralı sorunu yolsuzluk Sonra… Güçlü bir muhalefet partisinin olmayışı. “Gerçek muhalefet ile muhalif gibi görünmek arasındaki sınır belirsizleşiyor hızla. Muhalefet zayıf, tepki yok fazla” diyor Simi. Ve ekliyor: Monopoly her yerde, her sektörde petrol, şeker hatta hizmetler… İnsanlar peki? Korkuyorlar… Eylem yapmaktan 1991 seçimlerinden beri siyasette değişen bir şey olmadı.
Turizm ilişkilerde bir kaldıraç olabilir mi?
Heykeller, sanat ve kültür çok belirgin yaşam içinde… Gomidas, Yervant Koçar, Sayet Nova, Haçaturyan Ermeni kültürüne damgasını vuran bu kişilerin heykelleri ile dolu kent. Tabii caz barları da unutmayalım…
Bu sorunun yanıtı: Kesinlikle evet. Ermenistan’ın görülecek birçok yeri var. Başkent Erivan son yıllarda özellikle diyaspora Ermenilerinin yaptığı yatırımlarla son derece gelişmiş. Birçok müze ve sanat galerisi başkente ev sahipliği yapıyor. İçlerinde özellikle Cafesjiyan, içi modern heykellerle bezeli tertemiz büyük parkı ve bir tepenin merdivenlerle tamamen kaplayacak şekilde inşa edilen sanat galerisi ile kesinlikle görmeye değer. Zaten Atlas Global’ın haftada 4 güne çıkan uçuşları ile 2 saat süren bir yolculuk sonunda Erivan’dasınız. Bizim Ağrı onların Ararat’ı kentin bir ucunda hüzünle yükseliyor. Ermenistan’da bulunduğumuz günlerde başkente 2 saat uzaklıkta Areni’de Şarap Festivali’ne de katıldık. Ayrıca bölgede bir mağarada geçmişi MÖ 6 bin yılına kadar uzanan antik bir şarap üretimi kalıntılarını gezdik. Dediğimiz gibi son yıllarda Ermenistan’ın kalkınmasında diyasporanın eli hayli değmiş. Özellikle İDEA Vakfı ülkenin birçok yerinde restorasyon projelerinden turizm kalkınma hamlelerine kadar pek çok şeyi gerçekleştiriyor. Onlardan birini, Karabağ sınırına yakın Tatev kentinde Guiness rekorlar kitabına giren dünyanın en uzun teleferiği ile 14 yüzyıldan kalma manastırını gezdik. Heykeller, sanat ve kültür çok belirgin yaşam içinde… Gomidas, Yervant Koçar, Sayet Nova, Haçaturyan Ermeni kültürüne damgasını vuran bu kişilerin heykelleri ile dolu kent. Tabii caz barları da unutmayalım… Yemek kültürü neredeyse aynı. Örneğin bizim keşkek onların harisa’sı… Her iki kültürde de şölen yemeği… Kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Musa Dağı’nın Ermenileri Ermenistan’da her sene bir kazan daha ekliyorlar bu şölene… Sosyal bir yemek. Hep birlikte yapılıyor; kadınlar başlıyor karıştırmaya koyulaşıp ağırlaştıkça erkekler geçiyor kazanın başına.. Maniler çağırılıyor başında. Upuzun bir kereste ateşin altında yandıkça itiyorlar ortaya. Bizdeki aşure onlarda anuşabur… Dolma (aynı sözcüğü kullanıyoruz) misafir geleceği zaman hürmet göstermek için.. Un helvası (onların haviti’si çocuk doğduğunda)… 66 farklı Ermeni lehçesi olduğunu öğreniyoruz. Hemşin Ermenicesi Musa Dağı Ermenicesinden farklı örneğin…Şarkılarda acı hüzün ve özlem tınısı… Daima var. Yemeklerin milliyeti yok bunu anlıyorsun Erivan’da o küçük restoranda Boghos’un bu anlattıklarını dinlerken…
Arya eşliğinde yenen Anadolu yemekleri
Boghos Yeghiyazar, Boğaz çocuğu 16 yıl önce gelmiş Erivan’a üniversite için annesi ile birlikte. Ablası hâlâ İstanbul’da… Ermeni Dili ve Edebiyatı okumuş bir yandan da konservatuvar. Aynı zamanda bir restoranda (The Club) çalışmaya başlamış, işi öyle sevmiş ki aşçılığa yükselmiş. Üzerinde aşçı önlüğü arada çıkıp aryalar söylüyormuş müşterilere… Şimdi de söylüyor aryalarını ama artık aynı restoranda yönetici. “Bizi birbirimizden ayıracak hiçbir sorun yok” diyor Türkiye ve Ermenistan halklarını kast ederek. Ve yaşadığı küçük bir öyküyü anlatıyor. Adana kökenli 92 yaşındaki amcanın restoranda sipariş ettiği su böreğini yerken “aynı annemin böreği gibi” deyip hüngür hüngür ağlaması.. Boghos’un güçlü sesiyle söylediği Sarı Gelin’i Yerevan’da o küçük bodrum katındaki restoranda gözyaşları içinde dinlerken beynimde sadece bir ses yankılanıyor “Halkların kardeşliği böyle idi. Asıl biz bunu kaybettik.”
Büyük abi kontrol eder her şeyi…
Rusya’nın muazzam etkisi Ermenistan’a hâkim. Tıpkı diğer eski Sovyet Cumhuriyetlerinde olduğu gibi. Siyasette de ekonomide de. Türkiye Rusya ilişkileri bozulunca meyve sebze ihracatı 30 kat artmış Ermenistan’ın. Ama şimdi ilişkiler düzeliyor, yine düşer diyorlar. Rusya, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Türkmenistan’nın üye olduğu Avrasya Ekonomik Ortaklığı ise önemli bir kapı açmış. “Aslında Türkiye’nin de istediği bir durum bu” diyor Ashot. Ortaklığa Türkiye’nin de katılması 2 ülke ilişkileri açısından da önemli bir adım olabilir. Ama tabii burada da Karabağ sorunu ve Azerbaycan durumu ortaya çıkıyor. Yeni bir habere göre Rusya çok yakında Ermenistan ve Azerbaycan’ı bu sorun üzerinde masa başına getirmeye hazırlanıyor. Umarız çözümlenir.
Su kaynakları hayli bol
Ermenistan su açısından hayli zengin bir ülke. Irak ve Ürdün’e su satıyor. Votka ve konyak başta olmak üzere alkollü içki, ihracatında önemli bir yer tutuyor. Ve de madencilik özellikle de bakır ve kalay. Tarım zayıf halbuki toprak çok da kötü değil Güneydoğu sınıra doğru iniyoruz bomboş topraklar devlet desteği yok. Yeni yeni başlayacak diyorlar. Son yıllarda gül ve kesme çiçek yetiştiriciliği hayli revaçtaymış. Hollanda’dan gelip burada sistem kurmuşlar. Tabii tüm bunlarda diyasporanın etkisi hayli fazla.
Gençlerin Türklere bakışı daha olumlu
Peki, iki ülke arasında yakınlaşma kısa dönemde sağlanabilir mi? İşte burada kişiler kadar nesiller de devreye giriyor. Belli bir yaşın üzerindekilere devlet politikası hayli baskın. Ama gençler daha liberal bir bakış açısına sahip. Sargis, Hrant Dink Vakfı burs programı ile İstanbul’da 8 ay kalmış, change. org İstanbul ofisinde çalışmış. “Gençler artık bu olaya biraz daha farklı bakıyor. Halklar arasında bir sorun yok hükümetler arası politika çıkmazı körüklüyor” diyor. Aynı yorumu diğer gençlerden de duyuyorum. Kültürel ve sosyal işbirlikleri gerçekten yakınlaşma için önemli. Hrant Dink Vakfı bu amaçla son derece başarılı projelere imza atıyor.

Yorumlar kapatıldı.