İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nalbandyan (BM): Troyka Eşbaşkanları sorunun çözümüne yönelik medeni formülasyonu ilan ettiler

AGİT Minsk Grubu Troyka Eşbaşkanları Karabağ sorununun çözümüne yönelik medeni formülasyonu ilan ettiler: Mermi yerine oy pusulaları. Beyan BM Genel Kurulu 71. Oturum Dönemi çerçevesinde Genel Kurulda konuşma yapan Ermenistan Dışişleri bakanı (vekaleten) Edward Nalbandyan.

Nalbandyan konuşmasında şunları kaydetti:
«(…) İki gün önce Ermenistan, 25. Bağımsızlık Yıldönümünü kutladı. Bu kısa zaman diliminde demokratik kurumlar, iyi yönetişim, hukuk üstünlüğünün pekişmesi, insan haklarının korunması ve ekonomik reformların ileri taşınması yönünde büyük çalışma gerçekleştirildi.
Sosyo-ekonomik kalkınma bağlamında hissedilir ilerleme kaydedildi. Her halukarda hala aciliyet taşıyan hususlar bulunmaktadır. Sosyal yönden nispeten hassas grupların ihtiyaçları 2014-2015 Yılları Ermenistan Potansiyel Kalkınma Stratejisinin temeline kondu. Aynı zamanda Hükümetimiz, İnsan Haklarının Korunması Ulusal Stratejisi Eylem Programının startını verdi. Emenistan bu bağlamda, aralarında özel süreçler ve sözleşme organlarıyla da olmak üzere BM tüm insan hakları mekanizmalarıyla aktif şekilde çalışmaya devam etmektedir.
Geçtiğimiz Aralık’ta kapsamlı geniş kamuoyu tartışmaları ardından yapılan referandum aracılığıyla amacı  daha yüksek saydamlık ve hesap verilebilirlikle yeni ve yetkinleştirilmiş yönetim sisteminin tesisi olan anayasal reformlar kabul edildi. Bu uluslararası toplum eşdeğer yapıları tarafından teveccühle karşılandı.
Sayın Başkan!
BM hoşgörüsüzlük, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ekstremizm ve terörü besleyen ortamın değiştirilmesi işinde önemli bir rol oynayabilir.
Ermenistan, bölgeye olduğu gibi bölge dışında yaşayan halkları da tehdit eden DAEŞ vd. terör gruplarının işlediği suçları birçok kereler kınamıştır. Savaş Suriye’de, aralarında etnik temelde işlenen  suçlar sebebiyle hayati tehditlerle karşı karşıya bulunan etnik ve dini azınlıklar da olmak üzere sivil sakinleri üzerinde yıkıcı bir etki yaratmıştır.
Şiddet, Suriye Ermenilerini de teğet geçmemiştir. Çokları hayatını kaybetmiş, Ermeni yerleşim mekanları, kiliseler, okullar ve kültür kurumları tahrip edilmiştir. Yüz yıl önce Ermeni Soykırımı sonucu Ermeni mülteciler, birçok Arap ülkesine sığındı. Bugün binlerce Ermeni, Yakın Doğudaki diğer halklarla beraber, tekrar kendi yerleşim alanlarını terk etmek durumunda kalmıştır. Sadece Suriye’den yirmi bini aşkın Ermeni, Ermenistan’a sığınmıştır. Öyle ki, mülteci olmak ve mültecilere sığınma hakkı vermenin ne anlama geldiğini biliyoruz.
Ermenistan Hükümeti mültecilere destek ve onların entegrasyonunu kolaylaştırma yönünde büyük çaba göstermektedir. Toplu sürgünlerden kaynaklı tehditlere eşdeğer yankı gösterilmesi için daha geniş uluslararası işbirliği yoğunlaştırılması gerektiğine kaniyiz. Bu bağlamda birkaç gün önce bu yüksek organ tarafından kabul edilen Mülteciler ve Göçmenlere ilişkin New York Bildirisi hükümlerinin tam uygulanması çok önemlidir.
Halkların büyük sürgünlerinin esas sebeplerine, insanlığa karşı suçların önlenmesi, çatışmaların barışçı çözümü ve sürekli siyasi çözümler aracılığıyla tepki gösterilmesi hususunun altını çizmek isterim.
Sayın Başkan!
Ermenistan, özellikle İnsan Hakları Konseyinde periyodik aralıklarla soykırımın önlenmesi tasarılarıyla olmak üzere önleyici mekanizmaların geliştirilmesi işini sürekli desteklemiş ve katkısını göstermiştir.
20. yy’ın ilk Soykırımını yaşamış, bu suçun inkarıyla yüzleşmeye devam eden bir millet olarak Ermenistan, soykırım ve insanlığa karşı suçların cezasız kalmamasına yönelik mücadelesine tam desteğini bir kez daha teyid etmektedir. 2016 yılında BM Genel Kurulu tarafından 9 Aralık’ın Uluslararası Soykırım Kurbanlarını Anma ve Haysiyet Günü olarak Ermenistan inisiyatifiyle kabul edilen tasarının ilk yılı dolmaktadır.
Şiddet tehdidi dünyanın farklı köşelerinde yayılmaya devam ettiği müddetçe, güvenlik ve barışın tesisine yönelik ortak çabalarımızı daha verimli hale dönüştürmek oldukça önemlidir. Ve bu algıyla Ermenistan, BM ve onun yetkilendirdiği barışçı işlemlere katılmakta, böylece uluslararası barış ve güvenliğin tesisi işine doğrudan aktif katkıda bulunmaktadır. BM Gn. Sekreter yardımcısının da belirttiği gibi ʺErmenistan’ın desteği sadece katkısından ötürü değil, aynı zamanda Ermeni tarihi ve bu zarfta aşılmış badireler anlamında da önemlidirʺ. Kuşkusuz tarih bize, birinin güvenliğinin diğerlerinin güvenliğine sıkıca bağlı olduğunu öğretmektedir.
Sayın Başkan!
Bu yıl İnsan Hakları Uluslararası Sözleşmelerinin 50. Yılı ve Kalkınma Hakkı Bildirisinin 30. Yılı dolmaktadır. Bu temel belgeler ʺTüm halkların kendi kaderini tayini etme hakkı vardır. Bu arada onlar siyasi statülerine serbestçe karar vermek ve ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişimlerini kendi özgür politikalarıyla tayin edebilirlerʺ hususunu perçinlemektedir. Bilindiği gibi BM Tüzüğü, halkların hukuken eşitliği ve self determinasyon ilkesine yönelik saygının, bu Teşkilatın amacı olarak altını çizmektedir.
Halkların kader tayini hakkının barışçıl icrası gayretine agresif askeri tepki, benzeri gayretlerin sadece haklılığını ve agresörün verili halklar üzerinde hükümranlık kurma eğilimini kanıtlamaktadır. BM Demokratik ve Uluslararası Adil Dünya Düzenine destek işleri uzmanının haklı olarak belirttiği gibi, kader tayini hakkını çatışmanın kaynağı olarak algılama yerine, silahlı çatışmayı kader tayini hakkının ihlal edilmesinin sonucu olarak gözlemlemek daha doğru olur.
Azerbaycan, Dağlık Karabağ halkının kader tayini hakkını ısrarla reddetmektedir. Azerbaycan tarafından gerçekleştirilen atnik arındırma ve sebebiyet verilen agresya sonucu 1980’li yıllar sonu ve 1990’lı yıllar başında Ermeniler katliamlara maruz kaldılarve yerleşim alanlarından sürüldüler. Nobel Barış ödüllü Andrei Sakharov, bunu  Ermeni halkına yönelik yeni bir soykırım tehlikesi olarak nitelendirdi.
Bu yıl da Nisan başında Azerbaycan, Ateşkes Anlaşmasını kabaca ihlal ederek, Dağlık Karabağ’a karşı sivil yapı ve sakinlere yönelik hedeflerde de ayrım gözetmeksizin geniş ölçekli agresyaya sebebiyet verdi. Hayatını kaybedenler arasında 12 yaşında bir oğlan ve 92 yaşında bir kadın da bulunmakta. Dağlık Karabağ Silahlı Kuvvetleri üyesi üç asker DAEŞ’e özgü şekilde kafaları kesilmiş, ardından Azerbaycan kentlerinde ve köylerinde teşhir edilmiş, sosyal paylaşım sistelerinde yayımlanmıştır. Dahası Azerbaycan yönetimi, bu suçları işleyenleri aleni ödüllendirdi. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi aracılığıyla Dağlık Karabağ ve Azerbaycan arasında ölülerin bedenlerinin değişimi esnasında Azerbaycan tarafından iade edilen Ermeni askerlerin bedenleri üzerinde tekzip edilemez işkence ve kötü muamele izlerinin olduğu kaydedildi. Benzeri feci suçlar, medeni dünyanın temel normlarından uzaktır ve uluslararası insancıl hukukun en kaba şekilde ihlallerini teşkil etmektedir.
Nisan agresyası, barışçı sürece ciddi zarar vermiştir. Çatışmanın barışçı çözümüne yönelik güvenin yeniden tesisi için kuvvet kullanımı ve barışçı süreci ileri taşımaya katkıda bulunacak koşullar yaratacak teşebbüste bulunmak gereklidir. Mayıs ayında Viyana ve Haziran’da St. Petersburg’da gerçekleşen zirvelerin başlıca amacı buydu. Herşeyden evvel bu zirveler esnasında kaydedilen ve sağlanan mutabakatların gerçekleştirilmesi buyurucudur: İlki: 1994-1995 Ateşkes üçlü, süresiz anlaşmaların tam olarak realizizasyonu, ikincisi: ateşkes ihlalleri soruşturma mekanizması ve üçüncüsü: AGİT Dönem Başkanı Bireysel Temsilcisi ofisi kabiliyetlerinin genişletilmesidir.
Bütün bunlara karşın, Karabağ halkı kendini savunabilmiş, özgür ve demokratik bir toplum yaratabilmiştir.
Aracı devletler Minsk Grubu Troyka eşbaşkanları ABD, Fransa ve Rusya’yla beraber Ermenistan, Dağlık Karabağ çatışmasının kesinlikle barışçı çözümüne yönelik çabalarını sürdürecektir.
Eşbaşkanlar sorunun medeni çözüm formülasyonunu ilan etmişlerdir: Mermi yerine oy pusulasu. Eşbaşkanı ülke devlet başkanları tarafından sunulan öneri, Dağlık Karabağ’da nihai hukuki statünün gelecekteki kararının, sakinlerinin hukuki yaptırım gücü olan irade beyanı aracılığıyla olması hususunu perçinlemiştir. Nisan’da ortaya konduğu gibi ortaçağ barbarik mentalitesinden hareket edenlerin modern dünyanın medeni yaklaşımı kabul etmeleri zordur.
Sayın Başkan!
Ermenistan «Gündem 2030»a denize çıkışı olmayan ülkelere ilişkin Viyana Eylem Programının sürdürülebilir ve kapsamlı kalkınmayı teşvik yönünde önemli bir adım olarak dahil edilmesini teveccühle karşılamaktadır. Viyana Eylem Programının verimli icrasının temini ve çalışmalarımızın ana eksenine konması için Ermenistan Hükümeti bunun hayata geçirilmesi yönünde Ulusal Strateji kabul etti. Tek taraflı ekonomik tedbirlerin siyasi baskı aracı olarak kullanılması politikasını kınıyoruz.
«2030 Gündemi» benzeri çalışma üslubunun sürdürülebilir kalkınma için zararlı olduğunu bir kez daha teyid etmektedir. Türkiye tarafından Ermenistan’a yönelik gerçekleştirilen tek taraflı karasal tecrit, uluslararası hukukun en kaba şekilde ihlalidir. Bu bölgesel transit iletişim yolları, ekonomik işbirliği ve entegrasyonu akamete uğratmaya devam etmektedir.
Sayın Başkan!
Ermenistan, BM’in Yeni ve Kapsamlı Gündemin hayata geçirilmesi işindeki önde gelen rolünü teveccühle karşılamaktadır. Karşı karşıya bulunduğumuz tehditleri küçümsemiyoruz, biz aynı zamanda olanaklarımızı da gereğince takdir etmeliyiz. Dahası yetmiş yıl sonra Teşkilat ve onun etrafında toplanmış halklar için öylesi bir vizyon ve yaklaşım gösterilmeli ki olası en iyi geleceği garanti etsin.
Ermenistan bu amaçları tamamıyla yükümlenmektedir.»
Ermenistandan haberler – NEWS.am

Yorumlar kapatıldı.