İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Avrupa Ermeni Konseyi Sevan Nişanyan’ı unutmuyor

Avrupa Ermeni Konseyi, Erdoğan’ın bütün muhaliflerini karşı genelleştirilmiş yoğun baskı bağlamında Ermeni Cumhuriyeti Diaspora Bakanı’nın dostumuz Sevan Nişanyan’a Ermeni soykırımından kaçan başka bir yazar olan “William Saroyan” madalyasını verme girişimini kutluyor. Sevan Nişanyan’a özgürlük ve adalet için, uluslar arası topluluğun dikkatini ona çekme girişiminde bulunan uluslar arası Komite’nin çabalarını kutluyoruz. Sevan’ı düşünmek, onu korumaktır. Dolayısıyla, onu çok düşünüyoruz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de, Demokrasi’ye, ifade özgürlüğüne, İnsan Hakları’nın üstünlüğüne ve hakiki Adalet’e inanan herkesle sesimizi birleştiriyoruz.

***
Sevan Nişanyan ifade özgürlüğünü kullandığı için Ocak 2014’ten beri Türkiye’de haksız yere cezaevindedir. Sevan Nişanyan Türkiye’de Kemalizm, İslam, hatta tanınmayan Ermeni soykırımıyla ilgili eleştirilerde bulunma riskini göze alarak sesini ender çıkaran Ermeni topluluğuna mensuptur. İnkârcı devleti eleştirmektedir.
Dolayısıyla, birkaçını belirtmek gerekirse Hrant Dink ve Garo Paylan gibi o cesur Ermenilerin çok kapalı olan çevresindendir.
Sevan Nişanyan özgür olduğu için cezaevinde! Türkiye’de görüşlerini açıklamanın bedeli işte bu.  Avrupa Ermeni Konseyi, Erdoğan’ın bütün muhaliflerini karşı genelleştirilmiş yoğun baskı bağlamında Ermeni Cumhuriyeti Diaspora Bakanı’nın dostumuz Sevan Nişanyan’a Ermeni soykırımından kaçan başka bir yazar olan “William Saroyan” madalyasını verme girişimini kutluyor.
Sevan Nişanyan’a özgürlük ve adalet için, uluslar arası topluluğun dikkatini ona çekme girişiminde bulunan uluslar arası Komite’nin çabalarını kutluyoruz. Sevan’ı düşünmek, onu korumaktır. Dolayısıyla, onu çok düşünüyoruz.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de, Demokrasi’ye, ifade özgürlüğüne, İnsan Hakları’nın üstünlüğüne ve hakiki Adalet’e inanan herkesle sesimizi birleştiriyoruz.
Sevan’ın sözleriyle, “Bu, büyük bir savaşta küçük bir muharebeyi kaybetmekten ibarettir”.
Paris
12/09/2016
Doğan Özgüden’in mesajı
Soykırım inkarcısı, insan haklarını çiğneme rekortmeni Türkiye Cumhuriyeti’nin zindanlarında yıllardır rehin tutulan en seçkin aydınlarımızdan Sevan Nisanyan’a genç Ermenistan Cumhuriyeti tarafından William Saroyan ödülü verilmesi beni özellikle duygulandırdı. 
Sait Çetinoğlu haberi ilettiğinde 63 yıl geriye, gazeteciliğe başladığım 1953 yılına gittim. O yıl Varlık Yayınları tarafından ilk kez yayımlanan “Aram Derler Adıma”yı okuduğum günlere… Öz yurdundan kopartılmış Ermeni göçmenlerin Amerika’daki yaşamını nasıl bir tutkuyla okumuştum… 
Ne ki Ermeni soykırımının tabu olduğu yıllardı… 
Üstünden iki yıl geçmemişti ki, İstanbul’da Rum’u da Ermeni’yi de hedef alan 1955 pogromu… 
Sevan o kentte ertesi yıl doğdu… Halkına tüm bu acıları ve zulmü reva görenlere meydan okurcasına bu ülkenin gerçek değerlerini en iyi tanıtan, Türkçe’yi Türkiye’yi yönetenlerden çok daha iyi kullanan ve de anayurdundan kovulan bir diğer halkın, Rumların metruk köyü Şirince’yi yeniden yaratan Sevan… 
Başkanlık sarayı bile kaçak inşa edilmiş bir ülkede böylesi seçkin bir aydın yıllardır kaçak inşaat suçlamasıyla hapiste… Üretmesin, yaratmasın diye… Ama yine üretiyor… Yaratıyor.
İnci’yle birlikte kendisiyle Ayşe Nur Zarakolu insan hakları ödülünü paylaşmak gururunu taşıdığım Sevan… 
Türkiye senin kadrini bilmiyor ama Ermeni ulusu genç cumhuriyetiyle ve de diasporasıyla seni unutmuyor… 
Bugün sana verilen ödül aynı zamanda diasporanın büyük yazarı William Saroyan’a da posthüm bir ödül… Ailesinin terk etmek zorunda kaldığı topraklarda yüz yıl sonra kayaları yararak yükselen bir Ermeni aydınıyla paylaştığı bir ödül… 
Bir aydın ki Sevan derler adına
TÜRKÇE
William Saroyan madalyasına layık görülmesi vesilesiyle Sevan Nişanyan’a destek mesajı
Ermeni aydını, özgür ruhlu Sevan Nişanyan,  2014 Ocak ayından beri cezaevinde. Resmî neden (“ Şirince köyünde yasadışı inşaat yapmak”) devletin zirvesinde yer alanlar için de olmak üzere yasadışı inşaat cenneti olan bir ülke açısında hayli şaşırtıcı bir gerekçe.  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin pek çok üyesi Türkiye’de kaç kişinin “yasadışı inşaat”tan dolayı cezaevinde olduğunu sordu hükümete. Hükümetse, Nişanyan’ın bu gerekçelerle cezaevindeki tek kişi olduğu iddiasını doğrular bir biçimde asla cevap vermedi bu soruya. 
Ona yönelik adlî takibatların asıl nedeni 2008 yılında Yanlış Cumhuriyetkitabının yılında yayımlanmasına kadar uzanır. Bu kitapta Nişanyan Kemalizm’i acımasızca eleştiriyordu. Nişanyan O andan itibaren devletin düşman olarak gördükleri gerçek insan hakları savunucuların geleneksel olarak layık gördüğü bir muamele türü olan adlî tacize maruz kalmıştır.
İşin aslı Nişanyan Türkiye’deki ifade özgürlüğünü sınırlayan temel tabulardan üçüne saldırıyordu: Kemalizm, İslamiyet (2013’de Türk Ceza Yasası’nın 216.  Maddesi çerçevesinde Hz. Muhammet’e hakaretten mahkûm olmuştur) ve Ermeni Soykırımı. Hâlâ hafızalardaki TV tartışmasında,  ünlü inkârcı (ve o dönemde Türk Tarih Kurumu başkanı) Yusuf Halaçoğlu’na karşı gelmeye cesaret etmişti. Bu da, Türk televizyonunu denetleyen organ tarafından programın yasaklanmasına yol açmıştı. 
Kabahatlerini ağırlaştıran faktörler: Nişanyan Türk dilinde uzman çok zeki bir aydın. Oldukça “patavatsız”. Ve bir Ermeni. Bu kelimenin hakaret sayıldığı bir ülkede, geride kalan Ermenilerden beklenen şey ağızlarını kapalı tutmalarıdır. 
Bizler de Türk makamlarının adalet sistemini devletin, kurucu ilkelerinin ve dininin eleştirilmesini cezalandırmak için kullanmasından kaygı duyan büyük Sivil Toplum Örgütlerinin ve Uluslararası Sevan Nişanyan için Özgürlük ve Adalet Komitesinin seslerine sesimizi katıyoruz. Bundan dolayı Türk yetkililerinin Nişanyan’ı mümkün olduğunca çabuk serbest bırakmalarında ısrar ediyoruz. 
Alex
Ermenistan ve bölgede kültürel demokrasiyi destekleyen STÖ, Hyestart.
Sevan Taner
Sevan Nişanyan bugün çok anlamı bir ödül alıyor. William Saroyan bir tek Ermeni edebiyatının değil, dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden birisi; Ermeni Anayurdu’nun, Anadolu’nun son çocuklarından birisiydi o… Şimdi onun adına verilen bu ödül yine bu toprakların çıkardığı çok yönlü bir Ermeni aydınına veriliyor.
Sevan sadece bir edebiyatçı değil, o bir tarihçi, dil bilimci, sosyolog, siyaset bilimcisi! Bu alanlarda verdiği bazı eserler, Türkçe sözlük ve Türk dili tarihi üzerine yazdığı kitap örneklerinde olduğu gibi, konuyla ilgilenen Kurumların çalışmalarından daha değerli. Bu çok yönlülük ve engin üretim ona “ele avuca sığmaz” bir özellik de veriyor. Yaratıcılıkların sınır tanımazlığı, ona saldıranlarda tam bir şaşkınlığa dönüşmüş durumda. Öyle bir şaşkınlık ki bu, Sevan’ı neden tutuklayıp, hapsedeceklerini bilemedikleri için, onu imar kanununa muhalefetten içeri aldılar. Tam 17 yılı cezaya çarptırdılar, başka cezalar da yolda… Başta İstanbul’un lüks villaları olmak üzere kaçak inşaat cenneti bir ülkede, muhtemelen çoğu kaçak binalarda yaşayanlar Sevan’ı imar kanununa muhalefetten içerde tutuyorlar. Her halde ilerde insanlık bundan büyük bir komedi diye bahsedecektir.
Sevan aykırı düşünceleri nedeniyle içerde; bu Türkiye’nin geleneklerine de çok uygun. Rahip Santoro katilleri örneğinde olduğu gibi, siyasi cinayet işleyenlerin serbest bırakıldığı, düşünenlerin hapse tıkıldığı bir ülke Türkiye; tarihte de böyleydi vemalesef yakın gelecekte de böyle olacağa benziyor.
Son derece karanlık ve kasvet dolu günlerden geçiyoruz, Sevan’a böyle bir zamanda böyle bir ödülün verilmesi çok anlamlı! Sevan için susuz bir çölde bir damla su gibi… Ve Sevan, bu bir damla su ile bir ömür yaşama yeteneğini gösterecek yeteneklere sahip biri. Bu ödül, onun için karanlık hapishane hücresine sızmış güzel bir ışık anlamına gelecektir ve Sevan, bu ışığın yardımı ile içinde tuttukları karanlığa inat, onlarca büyük esere daha imza atacaktır.
Sevan’ıaramızda göreceğimiz günlere özlemle, ona bu ödülü verenlere candan teşekkürlerimi sunuyorum.
Hrant Dink Komite
Sayın konuklar, bugün, Türkiye Ermeni toplumunun bir mensubu ve Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi’nin bir üyesi olarak Sevan Nişanyan nezdinde hem gurur, hem de burukluk yaşıyoruz.
Burukluk yaşıyoruz, çünkü Türkiye Ermeni toplumunun önemli aydınlarından biri olan dostumuz Sevan Nişanyan 33 aydır cezaevinde, bugün kendisine takdim edilecek olan ödülü almak için aramızda bulunamıyor.
Gururluyuz, çünkü yeniden bağımsızlaşmasının 25’inci yıldönümünü birkaç gün önce kutlayan Ermenistan Cumhuriyeti’nin Diaspora Bakanlığı, toplumumuzun değerli mensuplarından biri olan aydın yazar Sevan Nişanyan’ı William Saroyan nişanıyla ödüllendiriyor.
William Saroyan, Bitlis’ten Amerika’ya göç etmek zorunda bırakılan Ermeni bir ailenin ferdi. Hayatı boyunca altmıştan fazla kitap, öykü, oyun ve roman yazan William Saroyan, okyanusun öbür ucunda doğmuş olsa da, ata yurdu Bitlis’i ziyaret etti. Ebeveynlerinin geldiği memleketle bağını koparmadı ve ardında bıraktığı eserlerle de bu coğrafyanın bağrından çıkan evrensel bir değer olarak belirdi hayatlarımızda.
Bugün bu salonda bulunanların birçoğu eminim Ermeni halkının dünyaya mal olan usta yazarlarından biri olan William Saroyan’ı zaten tanır ve Aras Yayıncılık tarafından Türkçe olarak da yayımlanan bazı eserlerini okuma imkanı bulmuştur. 
Ermenistan Diaspora Bakanlığı, usta yazar William Saroyan adına tahsis ettiği nişanı, Diaspora’da Ermeni kültürünün korunması ve geliştirilmesine yönelik olarak yaratıcı çalışmalar yürüten ve kültürel alanda başarılara imza atan yetenekli kişilere takdim ediyor.
Bugün, Türkiye tarafından kapalı tutulan Ermenistan sınırına rağmen, William Saroyan nişanını takdim etmek üzere, Ermenistanlı milletvekili Aragats Akhoyan’ıve aynı zamanda Diasporalı Ermenileri Türkiye’de ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Bugün aramızda, Türkiyeli milletvekilleri, farklı ülke misyonlarından gelen diplomatlar, yerel ve uluslararası İnsan Hakları savunucuları, hukukçular, gazeteci ve yazarlar, Türkiye Ermeni toplumunun kurumlarının temsilcileri de bulunuyor.
Hepinize Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi adına hoş geldiniz diyorum.
Dilbilimci, turizmci ve yazar Sevan Nişanyan, İzmir’in Şirince köyündeki kendi arazisi üzerine inşa ettiği 40 metrekarelik bir yapının “imara aykırı” ve “kaçak inşaat” olduğu iddiasıyla tutuklandı ve 2 Ocak 2014’tenbu yana cezaevinde bulunuyor.
Tutuklanmasından kısa bir süre sonra kapalı cezaevine sürgün edilen Sevan Nişanyan, “güvenlik” gerekçesiyle altı kez cezaevi değiştirmek zorunda bırakıldı.
Cezaevine konmasının ardından entelektüel üretimi sekteye uğrayan Nişanyan’ın tutukluluk ve yargılanma sürecini, Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi ve uluslararası insan hakları örgütleri takip ediyor.
Bu bağlamda, İnsan Hakları İzleme Örgütü Human RightsWatch’ın Sevan Nişanyan’ın tutuklandığı yıl yayımladığı rapora atıfta bulunmak istiyorum.
“Türkiye’nin İnsan Hakları Alanındaki Gerilemesi ve Reform Önerileri” başlıklı raporda, 2013 yılında piyanist Fazıl Say’ın İslamiyet ve Müslümanlarla ilgili tweetler attığı, on ay hapis cezası aldığı, fakat cezasının ertelendiği kaydedilirken, aynı suçlamayla yargılanan Sevan Nişanyan’ın ise “imar kanunuyla ilgili işlediği iddia edilen suç” gerekçe gösterilerek tutuklanmasına ve cezaevine konmasına dikkat çekildi.
Raporda, Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde yer alan, “Halkın bir kesiminin benimsediği dini duyguları aşağılamak” suçlamasıyla da yargılanan Sevan Nişanyan hakkında dava konusu edilen iddialar, hâlâ yürürlükte olması eleştirilere neden olan 301. maddenin uygulanmasına benzetildi. HRW raporunda, “Bu davalar yakın geçmişte yaygın olarak açılan ‘Türklüğe hakaret’ davalarını andırıyor” dedi.
Raporda, Sevan Nişanyan’ın tartışma yaratan yazıları ve siyasi görüşleri nedeniyle hedef alındığına ilişkin delillerin olduğu kaydedildi.
Bugün, organize ettiğimiz bu özel akşamda, Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi olarak, Nişanyan hakkında verilen hapis cezasını, kitlelerin düşünce özgürlüğü hakkı bağlamında kabul edilemez bir yaptırım olarak nitelediğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Türkiye’nin resmi tezleriyle barışık olmayan muhalif bir aydın olan Nişanyan’ın, bu nedenle hapsedildiğini ve cezaevlerinde kötü muameleye maruz kaldığını hatırlatıyoruz.
Komitemiz, Sevan Nişanyan’ın serbest bırakılması ve ona uygulanan baskı ve zulme son verilmesi için Türkiye Adalet Bakanlığı’na bu vesileyle yeniden çağrıda bulunmaktadır.
Komitemiz, Sevan Nişanyan’a uygulanan baskı ve kısıtlamaların kınanması, bunların bertaraf edilmesi ve Sevan’ın serbest bırakılması yönünde harekete geçmeleri için dünya kamuoyuna, uluslararası kuruluşlara ve insan hakları örgütlerine çağrıda bulunmaktadır.
Komitemiz, devletin cezalandırma mekanizmasına kurban giden, Türkiye’de çok kültürlülüğü savunan ve yaygınlaşması için çaba sarf eden, bu doğrultuda yaşadığı ülkedeki yurttaşlara değerli bir gelenek sunan bir aydınına sahip çıkılması yönünde tüm Türkiye vatandaşlarına ve insanlığa çağrıda bulunmaktadır.
Sevan Nişanyan’a reva görülen adaletsizliğin kabul edilemezliği, peş peşe gelen dava süreçlerinin tehdidiyle karşı karşıya olunması nedeniyle biz sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin ve insan hakları savunucularının bir araya gelerek oluşturduğu Uluslararası Sevan Nişanyan’a Özgürlük ve Adalet Komitesi’nin meramını özetle aktardıktan sonra, sözü şimdi Sevan’ın avukatlarından biri olan Ergin Cinmen’e bırakıyorum.Avukat Ergin Cinmen, Sevan Nişanyan’ın yargılanma süreci ve hukuki açıdan bugün gelinen nokta hakkında bilgi verecek.
ANCA
Dear Sevan:
You have been aptly described as Turkey’s conscience – a writer, intellectual and iconoclastic dismantler of officially imposed history. A respected etymologist and famed polymath.  A proud Armenian, a citizen of Turkey educated by two of America’s most prestigious universities, Yale and Columbia, you have never been afraid to challenge orthodoxy or fight for human freedom.
And for this, you have been unjustly imprisoned for nearly three years, far too often in solitary confinement.
The Turkish government has – against all evidence and reason – attempted to defend your unjust imprisonment due to a building code violation.  We understand, in fact, that you are the only person in prison in Turkey for a building code violation.  And this for building on your very own property.
As deeply outraged as we are by your unjust imprisonment, we have not been surprised by your harsh treatment at the hands of a government run by a man who – on top of all his other crimes – committed one of the most monumental building code violations of Turkey’s history – building a $615 million, 1,150-room presidential palace on protected land, in defiance of a court order.
Neither Turkey’s selective application of its own laws nor its undemocratic persecution of its own citizens is lost on its international partners, even if these governments lack the courage to challenge these flagrant injustices.
As Turkey’s only inmate serving time for a zoning violation, it is clear to all the world that you have been persecuted not for the location of your construction but rather for expression of your conscience – and, also, sadly, it must be noted, because of your Armenian heritage.
Before you were imprisoned, you presciently warned of rising intolerance for speech in Turkey.  You were tragically right.  All that you foresaw has come to pass, and more.
In these trying times – amid such a violent crackdown on all forms of dissent – Turkey needs more free speech, not less.  More debate, not less democracy. More hope and less fear.
In a country, where Armenians are one the most targeted groups for hate speech and the President himself considers being called an “Armenian” an insult, who can deny the role your Armenian identity has played in your persecution?
In a country where the masterminds of Hrant Dink’s cold-blooded murder still walk free, who can deny the role your Armenian identity has played in your persecution?
In a country whose government promotes Armenian Genocide-denial within and even outside its borders and where demonstrators at government backed rallies openly chant, “A good Armenian is a dead Armenian,” who can deny the role your Armenian identity has played in your persecution?
On this occasion, as you receive the William Saroyan Award from Armenia’s Diaspora Minister, we recall this great author’s defiant words, “Go ahead, destroy Armenia.  See if you can do it.  Send them into the desert without bread or water.  Burn their homes and churches.  Then see if they will not laugh, sing and pray again.”  In your example, we see the steel will behind Saroyan’s words.
We congratulate you on this prestigious award and hope to meet you soon as a free man.  We again call on our United States government, including Ambassador John Bass, to advocate for your immediate release.  We will continue to fight for your freedom in defense of free speech and in the interest of a more pluralist, democratic, and progressive future for all the citizens of Turkey.
Aram Hamparian
Executive Director
Armenian National Committee of America
Prof. Dr. Tessa Hofmann (Savvidou)     
           
Sayın Bay Nişanyan, değerli meslektaşım,
Şahsen hiç karşılaşmamış olsak da Ermenistan Cumhuriyeti Diaspora Bakanı tarafından verilen William Saroyan madalyasıyla ödüllendirilmiş olmanız vesilesiyle konuşmamın istenmesinin onur ve ayrıcalığını yaşıyorum.  Bu sizin başarılarınızın tanınmasının ötesinde bir şeydir.   
Sizi, gerek filoloji, gerekse insan hakları alanında, etnosit ya da kültürel jenosit suçundan kaygı duyan bir meslektaş olarak görüyorum. Etnosit, jenosit sırasında ve sonrasında gerçekleştirilir. BM Soykırım Suçunu Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’nin hazırlayıcısı ve öncüsü Raphael Lemkin bu suçun ulusal kültürler ve özellikle de azınlık kültürleri açısından çok önemli, hayatî bir boyut taşıdığını vurgulamıştır; Lemkin jenosidi şöyle tanımlıyordu:
“(…) ulusal grupların yaşamının temellerini, grupları bizatihi ortadan kaldırma amacıyla imha etmeyi hedefleyen farklı eylemleri içeren koordineli plan” olarak tanımlıyor ve diyordu ki: “Bu planın hedefleri, ulusal grupların ,  siyasî ve sosyal kurumlarının, kültürünün, dilinin, ulusal duygularının, dininin ve ekonomik varlığının parçalanması ve bu gruplara ait bireylerin kişisel güvenliklerinin, özgürlük, sağlık, onur ve hatta yaşamlarının yok edilmesidir(…)”
Yirmi yılı aşkın bir zamandır bir insan hakları savunucu ve bir araştırmacı olarak faaliyetlerinizin odağında etnositin belgelenmesi ve Osmanlı jenosit(ler)inden kalmış bulunan eski Rum köyü Kirkitsa’nın (Kırı(n)ca, bugün Şirince) mimarî mirasını koruma ve restore etme çabası var. Yunan yazar Dido Sotiriou, Kirkitsa’yı, ünlü gerçekçi romanı “ΜατωμέναΧώματα” (“Matomena Homata”, [Kanlı Topraklar – Benden Selam Söyle Anadolu’ya]”, 1962; İngilizcesi: “Farewell, Anatolia!”)’nın kahramanı Manolis Axiotis’in köyü olarak anlatmış ve daha sonra da ziyaret etmiştir; bu romanın Türkçesi 16 baskı yapmıştır.
Index Anatolicus’unuz ve Adını Unutan Ülke (2010) ve Hayali Coğrafyalar adlı kitaplarınız, kayıp ve el koymaların gerçek boyutunu kavramak isteyenler için çok sağlam kaynaklardır.
Tok sözlü eleştiri anlayışınız ve çevre koruma faaliyetleriniz, kuruluşundan beri kendi adına işlenen kitlesel suçlarla asla yüzleşmeyen bir devletin idarî ve hukukî sisteminin doğurduğu zulüm ve acılara maruz kalmanıza yol açmıştır. Seçkinlerin ve hep bu seçkinlerden çıkan devlet adamlarının geçmişle yüzleşmeyi inatla reddetmeleri, suçun daha fazla suç yarattığı ve şiddetin iç politikaların bir aracı haline getirildiği bir durum yaratmıştır. Bu durum, her şeyden ve herkesten önce, etnik, dinî ya da cinsel azınlıkların üyeleri açısında son derece tehlikeliydi ve tehlikeli olmaya devam etmektedir. 20nci yüzyılın başlarındaki Ermeni yazar ve aydınların tarihlerine bakacak olursak son derece trajik örneklerle karşılaşabiliriz. Sizin kaderiniz de can sıkıcı bir süreklilik gösteriyor: Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olmak, eleştirel ve açık sözlü bir aydın olarak Türkiye’de yaşamak, hâlâ, hatta 21nci yüzyılda bile aykırı nitelikler sayılıyor.
En kısa zamanda değişmesini ummaktan başka çaremiz yok. Bu değişimler için Türkiye’de ve dışında çok çalışmaktan başka çaremiz yok.
Sevgili ve değerli meslektaşım Sevan, Türkiye, azınlıklar ve şahsınız için kaygılanan herkesin hedefi bu olmalıdır.
Kalbî tebrik ve dileklerimi sunuyorum,
Tessa Hofmann
Çeviri. Attila Tuygan
ERMENİSTAN MECLİSİ BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ARAGATS AKHOYAN
Ermeni yazar, dilbilimci, düşünce insanı, aydın Sevan Nişanyan bugün cezaevinde. Üzüm bağlarıyla çevrili kendi arazisi üzerine bir ev inşa ettiği için, “kaçak inşaat” yaptığı gerekçesiyle hapis cezasına çarptırıldığı belirtiliyor. Beden hapsedilebilir,fakat özgür düşünceyi ve özgür bir yüreği,demir parmaklıklar ardında tutmak mümkün mü?
Bugün bizler özgürlükçü bu insana, bir diğer özgür düşünceli yazar olan William Saroyan’ın adıyla,William Saroyan nişanını takdim etmek için buradayız. Ermenistan Diaspora Bakanlığı, bu vesileyle, Sevan Nişanyan’ın Ermenice diline, Ermeni kültürünün korunmasına ve geliştirilmesine yönelik olarak gösterdiği fedakar çabalarını takdirle karşıladığını göstermektedir. 
İstanbul Ermenilerinin özgün kültürel değerlerine haiz Sevan Nişanyan’ın edindiği zengin deneyim ve birikimler, insanlığın sorunlarına çözüm üretilmesine de hizmet etmiştir. “Küçük Oteller Kitabı”, “Sözlerin Soyağacı” ve diğer eserleri bunun kanıtıdır.Bu yetenekli bilim insanının, Türkçenin de araştırılması ve geliştirmesine büyük katkıları vardır. “Türkçe Etimolojik Sözlük”  adlı kitabı, Türkçe dilinin tarihinde eşsiz bir yere sahiptir.
Sevan Nişanyan gibi bir aydının hapsedilmesi,artık eksiden olduğu gibi yaşayamayacağımızın ve Türkiye toplumunun iyileşmeye ihtiyacı olduğunun bir göstergesidir. Nitekim, bölgesel gelişmeler de bunu gerektirmektedir.
Dost olmak varken, neden kin güden dargınlar olarak kalalım? Ermenilerle Türklerin birlikte yaşaması tarihsel bir kaderdir.O halde neden kara gözlüklerimizi çıkartıp geleceği beraber renklendirmeyelim? Her yıl Taksim’de toplanan ilerici aydınların isteği de bu değil mi?
Sevan Nişanyan’ı destekleyen Ermenilerin ve Türkiyelilerin; İsmail Beşikçi’nin, Fikret Başkaya’nın, Ali Nesin’in, Sait Çetinoğlu’nun, Ragıp Zarakolu’nun, Ahmet Önal’ın ve diğerlerinin isteği bu. Onlar, meşru bir şekilde Sevan Nişanyan’ın Türkiye Anayasası’nda da güvence altına alınan yaşam ve ifade özgürlüğü hakkını talep ediyorlar.
Sevan Nişanyan da, Hrant Dink ve diğerleri gibi katı ön yargıları yıkmış, özgür ve makul değerler taşıyan biri olarak, Ermeni ve Türkiye halkları için kinden, korkudan arınmanın ve serbest düşünmenin örneği olmuştur.
Hrant Dink de,iki halk arasında geçmişte kopmuş olan ilişkilerin onarılmasını önemsemiş, ülkeleri yakınlaştırmak için her iki tarafın da yararına olacak ekonomik ve kültürel platformların oluşturulabileceğine inanmıştı.
Fakat Türkiye’nin yürüttüğü mevcut politikalar ne yazık ki böyle bir imkan
sağlamıyor. Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmek istemiyor, oysa bu ileriye yönelik olarak adım atmanın en kısa yolu.

Şimdilik kültürel diplomasi platformundayız, bu durum elbette değişebilir, fakat bunun için taraflar olarak kompleksleri aşmak zorundayız.

Yorumlar kapatıldı.