İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soylu ile bir menzile varılamaz

Selami Saygın
Doğu bölgesindeki eski yer isimlerinin büyük çoğunluğu Ermenicedir. Çünkü Türkler gibi Kürtler de sonradan bu bölgeye geldiklerinden eski yer isimleri Türkçe ve Kürtçe değil Ermenicedir. İl ve ilçelerin çoğunun isimlerin de harf hece farklılaşmasından başka esaslı bir değişiklik yoktur. Olduğu gibi kullanılmaya devam edilmektedir. Asıl isim değişikliği köylerde yaşandı. Diyarbakır örneğinde ki gibi Ermeni döneminde kullanılan Amid adını PKK’lılar tedavüle soktu. Tabelalara taşıdı. Neredeyse Diyarbakır adı unutuldu. Kayyum ataması nedeniyle gündeme gelen Diyadin/Gıyadine, Tuzluca/Çulpe, Silvan/Pahqine, Bulanık/Kop’e gibi belediye tabelalarında Kürtçe diye Ermenice isimler kullanılmaktadır. PKK’lılar bu işlerini “çok dilli belediyecilik” diye açıklamaktadırlar… Bütün bu hengamede bir iç işleri bakanından ne beklenir? Her halde atadığı kayyumlara sahip çıkması beklenirdi. Ama öyle olmadı. Süleyman Soylu birden bire “o tabelalar yerine asılacak ben emrettim” diye gürledi. Belli ki Sayın Bakan atadığı kayyumların siyasi bilincinden hayli geridedir. Olup bitenleri görmediği gibi görmeye de çok istekli değildir. “Kürtçe bizim dilimizdir” diyor. O tabelalarda ki kelimelerin Kürtçe olduğunu nereden çıkardınız sayın Bakan bey? Türkiye zaten üniversitelerinde, Kürt Dili bölümleri açarak, yazılı, sözlü, görsel Kürtçe yayınları ile Kürtçeye sahip çıkmakta değil midir? O halde PKK’lıların marifetlerinin bir Kürtçe meselesi olmadığını sayın Bakan hangi canlı bombadan sonra teslim edecektir? Soylu’nun eğitimi olan işletme alanında ki yeteneği bilinmiyor ama iç işleri konusuna hiç iyi başlamadığı, bakan olsa bile gören olmadığı anlaşılmıştır. Soylu’nun kafası ile hiçbir menzile varılamaz. Türkiye’ye yeniden yazık olmuştur vesselam.

***
1991 Genel seçimlerine gidilirken dönemin ana muhalefet partisi SHP’den aday gösterilen PKK’lılar daha sonra SHP’den ayrılarak HEP adıyla bir parti kurdular. Bundan sonra yapılan yerel ve genel seçimlere PKK uzantısı bu vb partilerle katıldılar. Böylece PKK’nın seçimlere katılmasının yolu 1991 genel seçimleri ile başlamış oldu. 1999 yerel seçimlerindeyse pek çok il ve ilçenin belediye meclis üyeleri, belediye başkanlığı PKK adayları seçildiler. Halen bu durum değişmeden devam etmektedir.
PKK’nın seçimlere katılmasına verilen iznin mantığı, “bunlar siyasete katılırsa, siyaset yapmalarına izin verilirse dağa çıkmanın gerekçesi zamanla ortadan kalkar, kan akması durur” gibi oldukça kulağa hoş gelen gerekçelere dayanıyordu. Elbette bu fikrin patenti çok bilmiş ABD ve AB önde gidenlerine aitti. Aradan 25 yıl geçti, gelinen sonuca bakıldığında, PKK partilerinin varlığı yerel ve genel seçimlere katılmalarına izin verilmesi, pek çok il ve ilçe belediye yönetimlerinin PKK adaylarının elinde olması dağa çıkışları azalttı mı? Hayır. Aksine bu belediyeler bütün imkanlarını dağdaki teröristlerim emrine verdiler. Hendek savaşları bu belediyeler sayesinde Türkiye’de yaşandı. Belediye meclislerinin aldığı kararlar önceden kaymakam / valinin onayı ile uygulanırdı. Kaymakam kararı geri çevirirse o karar yok sayılırdı. 2005’te bu kural ortadan kaldırıldı. Böylece PKK’lı teröristlerin isimlerinin verildiği bina,sokak, cadde ve mahalle adları ortaya çıktı. PKK’lı belediyeler bununla da yetinmeyerek il ve ilçelerin eski adların kullanmaya başladılar. Türkçe alfabede kullanılmayan x,q,w gibi harflerin yer aldığı bu tabelalar görenlere ayrı bir ülkede oldukları görüntüsünü veriyordu.
Doğu bölgesindeki eski yer isimlerinin büyük çoğunluğu Ermenicedir. Çünkü Türkler gibi Kürtler de sonradan bu bölgeye geldiklerinden eski yer isimleri Türkçe ve Kürtçe değil Ermenicedir. İl ve ilçelerin çoğunun isimlerin de harf hece farklılaşmasından başka esaslı bir değişiklik yoktur. Olduğu gibi kullanılmaya devam edilmektedir. Asıl isim değişikliği köylerde yaşandı. Diyarbakır örneğinde ki gibi Ermeni döneminde kullanılan Amid adını PKK’lılar tedavüle soktu. Tabelalara taşıdı. Neredeyse Diyarbakır adı unutuldu. Kayyum ataması nedeniyle gündeme gelen Diyadin/Gıyadine, Tuzluca/Çulpe, Silvan/Pahqine, Bulanık/Kop’e gibi belediye tabelalarında Kürtçe diye Ermenice isimler kullanılmaktadır. PKK’lılar bu işlerini “çok dilli belediyecilik” diye açıklamaktadırlar.
Eski yer isimleri Türkiye’ye karşı bir silah olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Eski yer isimlerinin tabelalara çıkarılması, oralarda Türkiye’nin egemenliğinin zayıflatılması, kırılmasının bir aracı olarak kullanılmaktadır. Üstelik bu çok dilli belediyecilik hikayesini, “herkese eşit olmak” gibi lanse ediyorlar. Tuzluca’da Ermeni mi var ki Tuzluca tabelasına, Ermenice isim yazılıyor? Diyarbakır’da Araplar, Zazalar yok sayılarak, Ermenice ve Süryanice alfabeyle yazılı isimler tabelalara taşınmaktadır. Azınlık ırkçılığından sevap kazanacağını zanneden bazı İslami çevrelerin bile bu eski yer adlarının tedavüle girmesinden heyecanlandıkları bilinmektedir. Elbette PKK’lılar bununla da yetinmeyerek Batman’da Ermeni Besteci Aram Tigran (ö.2009) adına park bile yaptılar. PKK’lıların komünist olmaları nedeniyle AB ve ABD’de sempati toplamalarının yanında Ermenice isimlere sahip çıkmaları, Ermeni Soykırım iddialarını Türklerin üzerine yıkma ve bunun davacısı gibi  batıda PKK’lılara verilen desteğin artmasına neden olmaktadır.
Alman Yeşiller partisinin icadı olan “eş başkanlı” örgütlenme biçimini taklit eden PKK partileri il ve ilçelerde, parti örgütlerinde ve belediyelerde kendi kafalarına göre bir “eş başkanlı” uygulama yapmaktadırlar. İlginçtir hükümet buna da engel olacak bir girişimde bulunmamıştır.
PKK’lıların elindeki belediyelerin her nedense yalnızca 24 tanesine kayyum atanmıştır. Diğerlerine de atanmayışı bir yanlışlıktır, eksikliktir. Kayyum olarak atanan şahıslar, PKK’lılar tarafından tabelalara yazılan Ermenice eski yer isimlerinin yerine yeni tabelalar asınca PKK çevreleri sokaklarda barbarlıklarını göstermeye başladılar. Kurban bayramının ilk günü Van’da 50’den fazla insanın ciddi şekilde yaralanmasına büyük maddi hasarlar yaptılar.
Bütün bu hengamede bir iç işleri bakanından ne beklenir? Her halde atadığı kayyumlara sahip çıkması beklenirdi. Ama öyle olmadı. Süleyman Soylu birden bire “o tabelalar yerine asılacak ben emrettim” diye gürledi. Belli ki Sayın Bakan atadığı kayyumların siyasi bilincinden hayli geridedir. Olup bitenleri görmediği gibi görmeye de çok istekli değildir. “Kürtçe bizim dilimizdir” diyor. O tabelalarda ki kelimelerin Kürtçe olduğunu nereden çıkardınız sayın Bakan bey? Türkiye zaten üniversitelerinde, Kürt Dili bölümleri açarak, yazılı, sözlü, görsel Kürtçe yayınları ile Kürtçeye sahip çıkmakta değil midir? O halde PKK’lıların marifetlerinin bir Kürtçe meselesi olmadığını sayın Bakan hangi canlı bombadan sonra teslim edecektir? Soylu’nun eğitimi olan işletme alanında ki yeteneği bilinmiyor ama iç işleri konusuna hiç iyi başlamadığı, bakan olsa bile gören olmadığı anlaşılmıştır. Soylu’nun kafası ile hiçbir menzile varılamaz. Türkiye’ye yeniden yazık olmuştur vesselam.

Yorumlar kapatıldı.