İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Büyük Osmanlı Kültürü’ palavrası

Mehmet Y. Yılmaz
Müteferrika, ilk önce Marmara Denizi, Karadeniz, İran ve Mısır’ı gösteren dört harita basmış. Bastığı ilk kitap 100 tirajlı Arapça-Türkçe sözlük (Vankulu Lügati). Matbaasında basılan toplam kitap sayısı 17! Matbaanın el değiştirmesinden sonra basılanlarla birlikte sayı 23’e çıkıyor. Bunların bazıları 300 adet, bazıları 500 adet, bazıları da bin adet basılmış. Polonyalı Cizvit rahibi Krusinski’nin İran ve Afgan tarihine ilişkin kitabı ise en yüksek tiraja ulaşmış: 1200 adet! Müteferrika’nın bastığı kitaplar daha çok sözlüklerden, anılardan ve ilk Türkçe Atlas’tan oluşuyor. Yani harf devrimi nedeniyle ulaşılamayan büyük bir kültürel hazine filan yok. Bu Osmanlıcıların bir palavrası.

***
LİSELERİN 1, 2 ve 3. sınıflarında seçmeli ders olarak okutulacak Osmanlıca dersinin
öğretim programı belirlenmiş.
Öğretim programının giriş bölümünde şöyle deniliyor:
“Osmanlı Türkçesi, ecdadımızın bin yıla yakın bir süre kullandığı bir yazı dilidir. Bu
yazı dili ile ecdadımız, milli kültürümüzü şekillendiren sayısız eser ortaya koymuştur.
Osmanlı Türkçesi Öğretim Programı, bahsedilen büyük kültür birikimini, yazıldığı
alfabeyle inceleyip, değerlendirmenin yolunu açmayı hedeflemektedir.”
Havuz gazetesindeki habere göre Osmanlı Türkçesinin günümüze taşıdığı büyük
kültür mirasını sahiplenecek olan öğrenciler, ecdadımızın yüzyıllar boyunca ortaya
koyduğu kültürel eserlere de ulaşabileceklermiş.
Bu dersin öğretim programına konulması, Osmanlı’ya özenen eski Başbakan’ın eseri.
Bence iyi de bir şey, eski alfabeyle Türkçe okumanın yanı sıra, öğrencilerin kelime
haznesi de gelişecektir.
Bilgiden zarar gelmez, umarım bu dersi verecek öğretmenler gerçekten Osmanlı
döneminde yazılan Türkçeye hâkim olsunlar. Arapça öğretmenlerinden
devşirileceklerse bu bir işe yaramaz, onu da söylemiş olayım.
Ders programının amacı açıklanırken söylenen iddialı sözlere gelince:
Ya Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri gerçek durumu bilmiyorlar ya da amaçları eğitim
filan değil, propaganda.
Bir kere Osmanlı Türkçesi dedikleri “şey” ecdadımızın bin yıldır kullandığı bir şey
değil.
Daha dersin amacı açıklanırken palavralar başlıyor, görüyorsunuz.
Öte yandan matbaanın Osmanlı topraklarına gelmesiyle, alfabenin değiştiği harf
devrimine kadar geçen 200 yılda kaç kitap basıldı da şimdi o kültür hazinelerinden
mahrum kaldık dersiniz?
Bakanlık muhtemelen bilmiyordur, ben söyleyeyim:
Eski harfler ile Türkçe basılı yaklaşık 40 bin adet eser mevcut.
Bunun yaklaşık 20 bini aynı eserlerin tekrar baskısı. Kalanın 15 bini, ya yabancı
dilden tercüme ya da derlemenin derlemesi eserler.
“Monte Kristo Kontu” gibi popüler eserler de var, ki gençler bugünün Türkçesiyle de
okuyabilirler.
Özgün telif eser sayısı iyi ihtimalle 3-5 bini geçmiyor
Bu köşede 29 Aralık 2014’te, eski harfler ile ilk kitapları basan İbrahim
Müteferrika’nın kaç adet kitap bastığını da yayınlamıştım.
Müteferrika, ilk önce Marmara Denizi, Karadeniz, İran ve Mısır’ı gösteren dört harita
basmış. Bastığı ilk kitap 100 tirajlı Arapça-Türkçe sözlük (Vankulu Lügati).
Matbaasında basılan toplam kitap sayısı 17! Matbaanın el değiştirmesinden sonra
basılanlarla birlikte sayı 23’e çıkıyor.
Bunların bazıları 300 adet, bazıları 500 adet, bazıları da bin adet basılmış.
Polonyalı Cizvit rahibi Krusinski’nin İran ve Afgan tarihine ilişkin kitabı ise en yüksek
tiraja ulaşmış: 1200 adet! Müteferrika’nın bastığı kitaplar daha çok sözlüklerden,
anılardan ve ilk Türkçe Atlas’tan oluşuyor.
Yani harf devrimi nedeniyle ulaşılamayan büyük bir kültürel hazine filan yok. Bu
Osmanlıcıların bir palavrası.
Evet, eski Türkçe okuma-yazma bilmek iyi bir şey, çocuklara öğretilirse yararlı da olur.
Ama Osmanlıca öğrenecek çocuklar, sonra okuyacak kitap bulamayacaklar, benden
söylemesi.
Ha pardon, mezar taşlarını okuyabilirler tabii, o da yazı biçimlerini öğrenebilirlerse.

Yorumlar kapatıldı.