İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rumlardan özür dilenmeli

Adem Özgür / 21.04.2016
Farklı Rum ve Yunan kaynaklarına göre 1914-1923 arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’de baskı ve katliamlara maruz kalan 65 ila 300 bin arasında Pontuslu Rum hayatını kaybetti.

(Bu Nisan tarihli önemli haber, okuyucumuzun isteği üzerine yayımlanmıştır. HYETERT)
Pontoslu Rumlar, maruz kaldıkları baskıların başladığı zaman dilimi üzerinden 100 yıl geçtikten sonra, ilk kez Türkiye’de konuya dair bir panel düzenleyerek kamuoyunu o günlerde yaşananlara dair bilgilendirdi. Pontos halkına yönelik gerçekleştirilen tehcir ve katliama dair 9 Nisan günü Ankara’da gerçekleştirilen ”1. Dünya Savaşı ve Sonrası Trabzon Vilayeti ve Pontos Sorunu” başlıklı panel, Newroz Dergisi ve Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi tarafından düzenlendi. Panelin açılış konuşmalarını yazar Fikret Başkaya ile Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek yaptı. Başkaya ve Çiftyürek, devam eden çatışmalara da değinerek, katliam silsilesinin devam ettiğini ifade etti.

Beşikçi: Kürdler ve Alevilere asimilasyon
Panelin birinci bölümünde ilk konuşmayı yapan Sosyolog İsmail Beşikçi, İttihat ve Terakki Partisi’nin Osmanlı devletini Türklük üzerinden yeniden inşa etmek gibi bir planı olduğunu söyledi ve “Bu planın sonucunda Ege, Kapadokya ve Pontus gibi bölgelerde yaşayan Rumlar sürgün edildi, Ermeniler tehcirle yok edilmek, nüfusu çürütülmek istendi. Kürdler Türk, Aleviler de Müslümanlığa asimile edilmek istendi. İkinci ayağında ise Rumlardan, Ermenilerden kalan mal varlıkları ile Osmanlı ekonomisi millileştirilecekti” dedi.
Pontos taraftarları ile bertaraf edilmiştir
Panelin konuşmacılarından Ahmet Demirel ise, Pontos’ta Rumların katledildiği sıralarda 1. Meclis’te yapılan tartışmalara dikkat çekerek, 1. Meclis kararları ile Pontos’ta gerçekleşen katliamın devletin, hükümetin, Meclis’in kontrolünde olduğunu iddia etti. Konuşmasını Mustafa Kemal’in 2. Meclis’in açılışında Pontos’ta yaşananlar ile ilgili sarf ettiği şu sözlerini aktardı: “Karadeniz’in en güzel sahillerinde kurulmak istenen bir Pontos hükümeti, taraftarları ile bertaraf edilmiştir.”
Atilla Tuygan: Türk tarihçileri militarist rejimleri izler
Panelistlerden Attila Tuygan da, Pontos katliamı meselesinin çarpıtıldığını ifade ederek, birkaç istisna dışında Türk tarihçilerinin ülkelerinin militarist rejiminin çizgisini izlediğini ve çeteci gruplarla mücadele bahanesini ileri sürerek Rumlara yönelik yapılan soykırımı gizlemeye çalıştıklarını öne sürdü. Tuygun şöyle dedi: “Bu tarihsel yalanı desteklemek için de uluslararası dikkatleri çeteci bir hareketin varlığına ve bunun üzerine imparatorluğun başvurmak zorunda kaldığı misilleme eylemlerine çekmeye çalışırlar. Ancak, o çeteci grupların niye doğduğundan hiç söz etmez ve Rumların, Müslüman halkın şiddetinden ve devlet ötesi mekanizmadan kendilerini korumak için tek yollarının bu olduğunun üstünden atlarlar.”
Yaylalı: Pontostan Karadenize acılı bir hikaye
“Karadeniz’den Pontos’a nasıl adım adım yok edildiğimizi burada bulunan değerli tarihçiler ve akademisyenler anlatsın” diyen barış aktivisti Yannis Vasilis Yaylalı “Benim ya da ailemin hikâyesine gelecek olursam, 1461’den Abdülhamit’e, İttihatçılardan Mustafa Kemal yönetimine kadar halkımızı nasıl bir kader karşıladıysa, biz de bu kaderden üzerimize düşen payı haylice aldık. Benim veya bizim gibilerin hikâyesi aslında Pontos’tan adım adım Karadeniz’e dönüştürülen yurdumuzun acılı hikâyesidir. Yukarıda belirttiğim gibi çok değerli akademisyenler ve tarihçi dostlarımız Pontos’un ve halkımızın adım adım nasıl yok edildiğini, Karadenizleşen Pontos’u anlatacaklar. Ben de size yok edilen ülkemizden sonra bizlerin de ülkemiz ile nasıl aynı kaderi yaşadığımızı anlatmak istiyorum” dedi.
Yaşamının, TSK’da askerlik yaparken PKK gerillalarına esir düşme sürecine kadar olan kısmını ‘yokluk’ olarak nitelendiren Yaylalı, yaşadıkları Samsun’un Bafra ilçesinde dışarıda bakıldığında çok sevimli olan çocukluklarında aslında sistem tarafından her birilerinin katil olarak yetiştirildiklerini ifade etti. Yaylalı, Kürd halkının tüm çabasına rağmen, yeterince destek verdiklerinin söylenemeyeceğini ifade ederek, şöyle dedi: “Daha önce birçok yerde söylediğimi bir kere daha burada söylemek istiyorum. Kürd halkı yenilirse hepimiz yenileceğiz bunu unutmayın.”
Oran: Yunan ve Türk Devleti tepişirken halklar ezildi
Panelde konuşan akademisyen Baskın Oran, 1923 ile başlayan Rum halkına uygulanan tehcirin 1964 yılında tamamlandığını ifade etti. Rum halkına uygulanan tehciri kronolojik olarak anlatan Oran, Lozan Antlaşması’nın daha mürekkebi kurumadan saldırıların hak ihlallerinin başladığını vurguladı. Oran, “İmparatorlukta, vergi vermek ve imparatorluğa bağlı olmak koşulu varken, ulus devlet anlayışında devletin bir ulustan oluştuğu kabul görür ve azınlıkların asimilasyonları söz konusudur. Türkiye Cumhuriyeti, ulus devlet anlayışı ile göçmenleri, ulusal azınlıkları yaratmıştır” dedi. Müslümanların en büyük sermaye birikimini 1915 Ermeni Soykırımı ve 1945 Varlık vergisi ile sağladığını aktaran Oran, “Yunan ve Türk Devleti tepişirken halklar ezildi” diye konuştu. Oran, aynı zamanda tehlikeli adledilen Rumların 1964’teki sürgünü ile birlikte Türkiye’de sanayileşmesinin ve laikleşmenin de geciktiğini ifade etti.
Kaya: Müslüman-Türk olduğumuz söyleniyordu
Hacettepe Üniversitesi Kültürel Çalışmalar bölümü master öğrencisi olan Mert Kaya da bir sunum gerçekleştirdi. Kendi ailesinin hikâyesinden yola çıkarak “1919-1925 yılları arasında Anadolu Rumlarının Müslümanlaştırılması” başlıklı tez çalışmasını devam ettiren Kaya’nın sunumunda şöyle dedi: “Küçük bir çocukken aile büyüklerimden birinin Yunanistan’a gitmesiyle başladı her şey diyebilirim. Döndüklerinde tüm çocukları odadan çıkartmış, videoya aldıkları yaşlı bir adamı izleyip ağlıyorlardı. Sorduğumda ise devletin resmi tarih yalanlarına benzer yalanlar uydurmuşlardı. Aslında Müslüman-Türk olduğumuzu, savaş zamanı askerlerin dedemizin kardeşini alıp Yunanistan’a kaçırdığını ve Hristiyan-Yunan yaptığından bahsetmişlerdi. Ulus-devlet yalanlarına yeni yeni aklım eriyor, bu hikayeyi kabullenemiyordum. Üniversite hayatım boyunca okuyup bu konular üzerine düşündüm ve hikayenin gerçeğini bulmak için çaba gösterdim. “
 See more at: http://bas-haber.com/tr/news/11692/rumlardan-ozur-dilenmeli#sthash.do4buQXD.dpuf

http://bas-haber.com/tr/news/11692/rumlardan-ozur-dilenmeli

Yorumlar kapatıldı.