İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

CIA’nın Yeşil Kuşak Projesi Opus, MOON ve GÜLEN…!

Kenan Yücel / omerfaruk@olaymedya.com Tüm Yazıları
Opus Dei ve Moon Tarikatı ile Gülen Cemaati arasındaki şaşırtıcı benzerlikler ve ilişkiler yumağını aşağıda özetleyeceğim, okuyun ve ABD projesinin gerçek yüzünü öğrenin.
OPUS DEI TARİKATI: Kurucusu Madrid’li bir Katolik papazı Josemaia Escriy de Balagar. Opus Dei kelime anlamı “Tanrı’nın İşleri”
MOON TARİKATI: Kurucusu önceleri Budist, sonradan papaz olan Sun Myung Moon. Moon, 1954 yılında K.Kore’den kaçarak, G.Kore’ye yerleşti ve tarikatını da burada kurdu. Moon Tarikatı’nın resmi adı “Birleştirme Kilisesi”dir. 1951 ABD müdahalesinin hemen ardından kurulmuştur. Bugün G.Kore nüfusunun yaklaşık %40’ını Budistlikten Hristiyanlığa devşirmiştir.
GÜLEN CEMAATİ: 1966 yılında İzmir Kestanepazarı’nda kuruldu. Bu bölgenin bir diğer özelliği Sebatayistlerin merkezi olmasıdır. (!!! HYETERT)

Gelelim bu üç tarikatın ortak özelliklerine..

Opus Dei’nin kurucusu Papaz Ecsriya’nın aslı Hristiyan değildir. Yahudi engizisyonu yapıldığı dönemde Hristiyanlığa geçmiş aslen gizli Yahudi olan bir aile kökeninden geliyor. Çalışma bölgesi Hristiyan alemidir.
Moon Tarikatı kurucusu Moon’un da aslı Budisttir. Çalışma alanı Budist inancın yaygın olduğu Asya ve Pasifiktir.
Gülen’in de Çalışma alanı İslam coğrafyasıdır.
Her üç tarikatın koordine edildiği merkez Amerika, hizmet ettikleri merkez de dünya Siyonizm’idir. Koordine eden kuruluş ise CIA’dir. CIA bu üç tarikat vasıtasıyla hem Budist âlemi, hem Hristiyan âlemi hem de İslam âlemi üzerinde hegemonya kurmayı amaçlamaktadır.
Bir başka benzerlik de üçünün de ABD’de ikamet etmeye başlamalarıdır. Moon, 1959 yılında ABD’ye yerleşmiştir. Gülen, 1999 yılında ABD’ye yerleşmişken, Opus Dei kurucusu Papaz Escriya ise sürekli ABD’de bulunmuştur.
İspanya’da Papaz Escriva, Franco diktatörlüğünün sağ koluydu. Opus Dei Tarikatı’nın lideri Escriva, Franco’nun 35 yıllık diktatörlüğü ile işbirliği içinde olmuştur.
Moon tarikatının ortağı ise CIA’nın kurduğu Kore’deki CIA’nın temsilcisi Albay Bo Hi Pak’da dır. Bo Hi Pak da, Moon Tarikatının en güçlü üyesidir. O’nun aracılığıyla Güney Kore askeri vesayete alınmıştır.

Üç tarikatın ortak bir marifetide Yeşil Kuşak Projesine hizmet etmeleridir.
Gülen ise 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat askeri darbelerinin baş destekçisi oldu. Komünizme Karşı Mücaddele Derneklerinin Erzurum ile İzmir şubelerini ilk kuran zattır. Kenan Evren için “Kenan Evren Cennetliktir. Kucaklayan ve kutsal kurtarıcı bir melektir”demiştir.
12 Eylül faşizmini şu sözleriyle meşrulaştırmaya çalışır. “Asker tam zamanında yetişmese bütün millet olarak inkisar içinde ağlamaktan başka çaremiz kalmayacaktı”. Ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz”. (Sızıntı, Ekim 1980, sayı:21)
Üç tarikatın faaliyet alanları da hemen hemen benzer.
Opus Dei Tarikatı’ının beş kıtada 475 üniversite ve Yüksek Okulu ve 200 koleji var. 604 gazete ve dergiye sahip. 52 radyo ve televizyonu yayın yapıyor. Siyasi, askeri, polis, mali ve ticari alanlarda çok etkindir. Milyarlarca dolara hükmediyor. Opus Dei Tarikat’ının Hristiyanların yaşadığı her ülkede sorumlu bir Kardinali bulunuyor.
Moon Tarikatı da benzer alanlarda faaliyet yürütüyor.
Gülen cemaatinin ise sadece Orta Asya’da dil merkezi, ilkokul, lise düzeyinde 250, dünya genelinde 500-600 arasında okulu var. Onlarca da üniversitesi var. Onlarca gazete ve dergi, radyo ile televizyon yayınına sahip.
Yürütme, yasama, yargı, ordu, polis, eğitim, sağlık, ticaret, maliye vb. son 30 yıllık süreçte cemaatin hizmetine geçmiştir.
Gülen Cemaatinin de Opus Dei Tarikatındaki gibi her ülkede bir sorumlusu vardır. Değişen sadece ülke kardinali yerini ülke imamının almasıdır.
Opus Dei Tarikatı ve Gülen Cemaati’nin üye tipi de aynıdır. Her iki örgütte de üç tip üye vardır.
Opus Dei’de birinci grup olarak adlandırılan “Numerarid” denilen üyeler hiç evlenmiyorlar. Opus Dei evlerinde yaşıyorlar. İhtiyaçları dışındaki tüm kazançlarını tarikata veriyorlar.
Gülen Cemaati’nde “İmam” ve “İmame” olarak adlandırılan abi ve abla denilen üyeler de hiç evlenmiyorlar. Tarikat evlerinde yaşayıp, tarikatın hizmetindedirler. Tüm otorite onlardır. Yedi kişilik İstişare grubu, kıta, ülke, bölge sorumluların bunları içinden seçiliyor.

Opus Dei de ikinci üyeler “Sopranumerari” olarak adlandırıyorlar. Tam üyedirler. Fakat evleniyorlar. Tarikat evleri dışında yaşıyorlar. Aylık ödüyorlar.
Gülen Cemaati’nde ise bu tip grup, Şagırd – ŞAKİRT ve Şagırde diye adlandırılan cemaat içinde yetişip evlenenlerden oluşuyor. Cemaate tam üyedirler. Fakat maaşlarından belli yüzdeyi aylık olarak cemaate ödüyorlar.
Opus Dei de üçüncü tip üyelere “cooperatori”deniliyor. Tarikatın gönüllü yardım ve eğitim kuruluşlarında yer alıyorlar.
Gülen Cemaati’nde de bunlara ek olarak “himmet” adı altında yardımda bulunan ağırlıktaki üyeler ve destekçilerden oluşuyor.
Moon Tarikatında ise tam tamamına Opus Dei gibi üyelikler vardır.
Bu üçlü tarikat propaganda ve örgütlenme çalışmalarını yürütürken kullandıkları kilit kavramlar da aynıdır. “Diyalog”, “Hoşgörü,” “Dini Araştırmalar” ve “Sevgi”.
Üçünün birlikte yürüttükleri bir faaliyet daha var. “Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü” adı altında önce ABD, sonrasında 1991 ile 1994 yılında İstanbul sonrasında Riha’da birlikte toplantı düzenlediler.
Üçünün ortak özelliği misyoner faaliyetleridir. Her üç tarikatın ABD’deki NED, CSIS ve CIA gibi istihbarat örgütlerince desteklendiği belirtiliyor.
“Papa’nın Kutsal Mafyası” Opus Dei’nin muazzam bir gücü var. Koyu Katolik olan Hristiyanların bünyesinde yer aldığı bir yapılanma Opus Dei. Papa 2 John Paul, icracılığının etkisini Opus Dei’ye borçlu olduğunu açıkça ifade etmekten çekinmemiş bir Katolik liderdi örneğin.

Dünya genelinde bilhassa üniversiteler, finans kuruluşları, finans birlikleri, devasa şirketler Opus Dei’nin müridleri ile dolu.

Başarılı politikacılar, hakim ve savcılar, parti ileri gelenleri, güçlü sanayici ve işadamları, Avrupa Birliği’nin muktedir parlamenterleri Opus Dei’nin çok sevdiği şahsiyetler arasında yer alıyor.
Alman Hristiyan Demokratlar Partisi’nin önemli isimlerinden Kurt Malangre de yarım yüzyıla yakın bir süredir Opus Dei mensubu olduğunu gizlemiyor mesela.
Almanya’da 2 bine yakın çekirdek Müridan kadrosu var Opus Dei Tarikatının.
Avrupa Birliği’nin fonlarında da akla hayale sığmayacak ölçüde istifade ediyorlar.
Opus Dei’de tüm üyelerin ortak amacı bu dünyada bir Civitatea Dei (Tanrı Sitesi) yani teokratik(dini) bir devlet kurmaktır. Opus Dei inananları, bir gün tüm dünyanın Hıristiyan olacağına inanırlar.
Bugün Opus Dei’in 2.8 milyar dolar serveti, 15 üniversitesi, 97 teknik okulu, 36 ilköğretim okul vardır.
Opus Dei gizli bir Yahudi örgütüdür ve gizemli Kabala geleneğine bağlıdır. Hıristiyan görünmeleri sadece taktiktir. KAYIP KARDİNAL Escriva’nın Yahudilik ve İslam’la ilgili olumsuz bir yaklaşımının olmadığı bilinmektedir. 1974’te Buenos Aires’te Hıristiyanlığı tercih eden bir Müslüman ailenin vaftiz töreninde bu hususu açıkça belirtmiştir.
Neden Fetullahçı hareket Katolik Opus Dei tarikatına bu kadar çok benziyor?
Çünkü, ikisini de kendi hesabına çalışması için CIA kurdurmuştur. Aynı model, aynı taktik, aynı yapılanma, kullandıkları kelimeler bile aynı.
CIA, Moon tarikatını kullanarak Dünya Anti Komünist Ligi’ni örgütledi. Moon Tarikatının dünyanın birçok yerinde vakıfları, işletmeleri, okulları, medya kuruluşları mevcut olup, fakir bir köylü çocuğu olan Sun Myung Moon’un bugün müthiş bir portföye sahip olduğu dikkat çekiyor.Türkiye’deki ilk girişimleri de bu amaca uygun olarak “Dini Araştırmalar” “Hoşgörü” “Diyalog” görüşmeleri adları altında, Türkiye’den özellikle dini çevreden çok aşina isimler tarikatın toplantılarına katılmaya başlıyor.
ABD’de yapılan “Dinlerarası ilişkiler” toplantısına Türkiye’den 40 kadar ilahiyatçı katılıyor.
Tarikat, Türkiye’de 1991 yılında İstanbul’da President Otel’de düzenlenen bu toplantıya katılan Hıristiyan din adamları, Müslüman din adamları, basın ve medyaya kapalı üç günlük bir seminer gerçekleştiriyor, 1994 yılında yine İstanbul’da The Marmara Oteli’nde yine medyaya kapalı olarak gerçekleştirilen bir başka toplantıda Türk kamuoyu için şok isimler katılımcı oluyor.
Fetullah Gülen’ in de savunduğu ana kavram “hoşgörü” ve “dinler arası diyalog”. Dahası, Moon tarikatının başlattığı dinler arası diyalog girişimine Türkiye’den de Fetullah Gülen destek veriyor.
Papa ile görüşüp, yetkisinde olmamasına rağmen, “Harran da üç semavi dine din adamı yetiştirecek bir ilahiyat üniversitesi kurmayı teklif ediyor. Yani Gülen, İstanbul’da izin verilmeyen ruhban okulunun Güneydoğu da açılmasını istiyor.
Fethullah Gülen’in CIA ile ilişkilerini sürdürmede en önemli örtülerinden biri, Dinler arası Diyalog oldu. Bu örtü de bir ABD imalatı. 1950′lerden itibaren dünyanın efendiliğine soyunan ABD, kıtalararası imparatorluğunu sürdürmek için, her kıtasal din içinde kendisine bağlı bir tarikat örgütledi.
İsrail ile ilişki, ABD açısından kilit öneme sahip. Graham Fuller’in İslamcı hareketi konu alan “Kuşatılanlar” kitabında, İslamcı hareketlerin Bati ile entegrasyon için yapması gerekenlerin başında İsrail ile iyi ilişki geliyor.(Graham Fuller, I. O. Lesser, Kuşatılanlar, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s.126.
Kasım Gülek ismi, Gülen için çok önemlidir. Zira, kendisine açılan bütün yollara ilk adımı Kasım Gülek’in aracılığıyla atmıştır. Kasım Gülek’in vasiyeti üzerine cenaze namazı bizzat Fetullah Gülen tarafından kıldırılıyor.
Kasım Gülek’in kızı Tayyibe Gülek, daha sonra DSP’den Adana milletvekili seçiliyor. Ecevit’in son yıllarda Fetullah Gülen’e sempati duyduğu bilinen bir gerçek. Tayyibe Gülek’i yetiştiren kişi, teyzesi Aylin Rodomisli olup, bu kişi aynı zamanda Fetullah Gülen’in Pentagon’la ilişkisini kuran kişidir.
Moon Mesihliğe soyunurken, Fetullah Gülen İslam temsilciliğine soyunmaktadır. Moon da, Gülen de Amerika’yı üst olarak seçmişlerdir.
Falun-Gong, Scientology, Moon ve Gülen Birlikteliği
Hızla yayılan ve büyük mali olanaklara sahip CIA bağlantılı bir başka tarikat da, Scientology adini taşıyor. Scientology’nin, gerek ABD’de gerek Avrupa’da en sıkı ilişki içinde olduğu güç, Fethullah Gülen örgütü.
Scientology, aynı zamanda Moon tarikatı ile çok sıkı ilişki içinde. CIA’nin denetimindeki bir diğer tarikat da Çin’de faaliyet yürütüyor: Falun-Gong.
Her dört tarikatın da teorisi, dini yorumlayışları, çalışma tarzları ve hedefleri arasında olağanüstü uyum var. Kuskusuz bunun nedeni, komuta merkezinin ayni olması. Hepsi, CIA’nin örtülü faaliyetleri için kullanılıyor ve yönlendiriliyor.
Türkiye’de diğer tarikatlar Kuran kursu ve imam hatip liseleri gibi doğrudan dini eğitim kurumlarına önem verirken, Fethullah Gülen cemaati, Turgut Özal döneminde, yurtiçinde özel Anadolu liseleri ve kolejler açmaya başladı. Fethullah Gülen, bu okullarda temel bilimler alanında eğitime ağırlık verdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda örgütlenmek isteyen Hıristiyan Misyonerleri de, önce teoloji alanında eğitim veren okullar kurmak istemiş, başarılı olamayınca, temel bilimler alanında eğitim veren kolejler kurmuştu. 1915 yılında Osmanlı coğrafyasında, Hıristiyan Misyonerleri’nin Amerika’daki en büyük örgütü Amerikan Board’a bağlı 600′den fazla okulu vardı. Amerikan kolejleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasında çok önemli roller oynadı. Atatürk, Cumhuriyet’le birlikte bu okulları kapattı. Türkiye, NATO’ya girdikten sonra bu okullar yeniden açıldı.
Gülen, ABD’de uluslararası okulların, ABD’nin isteği ve desteğiyle kurulduğunu itiraf etti: “Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar. Simdi bazı gönüllü kuruluşlar dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, Amerika ile çatıştığınız sürece bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz”.
ABD ile bağı, onun Türkiye Cumhurbaşkanı’nın korumasına girmesine yol açabilecek kadar güçlüydü.
Fethullah Gülen’e bağlı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın, 25 Aralık l997 günü düzenlediği “Ulusal uzlaşma, hoşgörü ve diyalog” ödül töreninde, Cumhurbaşkanı Demirel’e de “şükran plaketi” verilmişti.
Demirel’i Fethullah Gülen’in ödülünü almaya ABD Ankara Büyükelçisi Mark Parris ikna etti. Mark Parris, İran’da 8-11 Aralık l997 tarihleri arasında yapılan İslam Konferansı Örgütü’nün Tahran zirvesinden dönüşünde Demirel’i ziyaret etti. Demirel, IKO’nun Türkiye’ye karşı tutumunu protesto ederek, zirveyi bir gün önce terk etmişti. Parris, Aralık ayının ikinci haftasında yapılan görüşmede, Türkiye’nin Ortadoğu ve Orta Asya’da “Ilımlı İslam”dan yana tavır almasını savundu, Fethullah Gülen’i övdü.
Fethullah Gülen cemaati tarafından yurtdışında, özellikle de Türk Cumhuriyetlerinde açılan okullarda, diplomatik pasaportlu Amerikalı CIA ajanları, “İngilizce öğretmeni” diye barındırılıyor.
Amerikalı kaynaklar, bu pasaportların CIA’nin talimatıyla düzenlendiğine işaret ediyorlar. Gülen’in okullarında görev yapan ABD’li öğretmenler, bu pasaportları özel bir işlem sonucu elde ediyorlar.
Moon ile Gülen cemaati arasındaki bir diğer ilişkiyi de anlatıp yazımızı noktalayalım. Moon, ABD’de The Washington Post’un da aralarında bulunduğu birçok medya kuruluşunun patronudur. Zaman Gazetesi ilk kurulduğunda, ilk matbaa tesislerini veren Moon’dur. Hatta Moon’un ABD’de Samanyolu adlı bir TV kanalı vardır.
Ne kadar şaşırtıcı benzerlikler ve ilişkiler değil mi?
Oysa ABD, CIA, FBI ,PENTAGON, BEYAZ SARAY, NATO yazdığınızda yan yana gelen denklem tüm bu dünyada yaşanan savaşlar, iç savaşlar, darbeler, ekonomik krizler, arap baharları için sizce sürpriz mi ?

Yorumlar kapatıldı.