İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kevork Çavuş’un Tespihi

Pasur köyü Andok dağının karşı yamacında kurulmuş küçük bir köydür. Andok dağı (2900 rakım) yamacını ve köyü birbirinden Pasur çayı ayırmakta. Köyün kuzey doğu yamancında küçük köy ve mezralar bulunmaktadır. Pasur çayını geçtikten sonra karşı yamaçta Hesamdin dağının yamacında Nerçıg köyü, biraz daha üst kısmında Qoçıka ve  Gırındes mezrası bulunmakta. Gırındes köyü Hesamdin dağının zirvesine çok yakın. Zirvede Arqina çeşmesi bulunmakta. Zirveyi aştıktan sonra Norhana Köyü dağın öbür yamacında bulunur. Buradan sonrası Gıyank bölgesine bağlı köy ve mezralar başlamaktaydı. Bu köy ve mezralar Antok dağının zirvesine doğru büyük ve çok yüksek bir vadi içerisinde Helin köyü ve İnikan bölgesi başlar.

Burada Guznag ve Sevit köylerini içine alan İşxanadzor vadisi içerisinde yer alır. İşxanadzor vadisinin en yüksek yerleşim yeri İşxanadzor vadisi ile aynı adı taşıyan bir köy bulunmaktadır. Bu günkü adı ile Akçaser köyü. Köyde Surp Astvadzadzin Vang isminde bir kilise bulunmaktadır. Bahse konu olan bu yerleşim yerleri çok yüksek rakımlı (2700-2800 Rakım) tepelerin yamaçlarına kurulu olduğundan ulaşımı çok zordur. Yıllarca araba yolu yoktu. Buralara sadece at veya katırlar ile ulaşım sağlanırdı. Yılın altı ayı fazla kar yağışından dolayı ulaşım sağlanamazdı. Her yıl buralara 5-6 metre kar yağar. Son 10-15 yıl içerisinde çeşitli kereler yol yapıldı ise de yağıştan dolayı yollar hep bozuldu. Halen bile kış aylarında bu köylere araç ile gidilemiyor.

1894-95 Sasun direnişinden hemen sonra Gıyank’ın bu köylerine gidiş ve gelişler tamamıyla Ermeni fedailerin denetimindeydi. Bu köylere yabancı hiç kimse kontrol olmadan sokulmazdı. Ermeni fedailer kendilerinin ve köylülerin güvenliğini sağlamak için çeşitli tepelere kontrol noktaları oluşturmuşlardı. Türkler tarafından istihbarat almak için Kürt köylüler çoğu kez yakalanmış ve cezalandırılmıştı. Bu nedenle Gıyank köylüleri ile çok iyi ilişkiler içerisinde olan belli insanlar bu bölgeye izin ile girebilmekteydiler.
Akçaser köyü Andok dağı zirvesinin hemen altında kurulu birkaç mahalleden oluşmaktaydı. Hayvancılık, ipek böceği, ceviz, sumak ve balcılık yaparak geçimlerini sağlamaktaydılar. Şehir merkezlerinden çok uzak olduğu için yılda birkaç kez ancak şehir merkezine gelinebilmekteydi. Hem yol olmayışı hem de çok zorlu ve uzun bir mesafe kat etmek gerekiyordu. Şehir merkezine varmak için. Yaklaşık 10-12 saat yaya olarak gidilebiliniyordu. Bu nedenle yılda bir kez ihtiyaç karşılamak için şehir merkezine inilebiliyordu. Burada doğup ölene kadar hiç şehir merkezine inemeyenler bile vardı. Diğer zamanlarda üretilen mallarının ticaretini şehir merkezinden gelen güvenilir tüccarlar vasıtası ile gerçekleştirirlerdi.
Gırındes mezrasından Kürt Mirzo bu güvenilir köylülerden biriydi. Mirzo hayvan tüccarı idi. Çevredeki hem Kürt hem de Ermeni köylüler tarafından güvenilen ve sevilen biriydi. Mirzo zaman zaman bu köyleri ziyaret edip satın alınacak hayvanları toplayıp şehir merkezinde satışını yapar ve köylülerden satın aldığı hayvanların bedelini öderdi.
Sasun direnişinden sonra Gıyank’ın bu köylüleri şehir merkezine hemen hemen hiç inemez durumdaydılar. Mirzo Akçaser köyüne hayvan satın almak için gider. Köydeki dostu Artin kapı önünde büyük bir kazanın içerisindeki etlerin pişirilmesi için odun kırmak ile meşgul idi. Selamlaştıktan sonra çok yakın dostu Artin,  Mirzo’yu çok soğuk karşılamıştı. Ayrıca çok tedirgindi. Bunu fark eden Mirzo Artin’e niye böyle davrandığını merak edip; neden böyle davrandığını sorar. Artin,  Mirzo’ya biraz beklemesini söyleyip eve doğru yönelir. Artin’in evinde yirmiye yakın fedai bulunuyordu. Fedailerin Mirzo’u öldüreceğini bildiği için. Önceden içerde bulunan Fedailere Mirzo’nun iyi biri olduğunu kendisini kardeşi gibi gördüğünü, eğer onu öldürürseniz, kendisini de öldürmelerini gerektiğini söyler ve onlardan Mirzo’yu öldürmemek için söz aldıktan sonra evden dışarı çıkar. Artin yüzünde sevinç ve tebessümle Mirzo’ya yönelir. Kürt Mirzo Müslümandı. Hıristiyan bir Ermeni’nin kestiği hayvanı haram sayıp yemezdi. Artin kazan içerisinde kestiği keçiyi evde bulunan misafirlere kesmişti. Keçiyi Hristiyan Ermeni olan Artin kendisi kesmişti. Bu nedenle Hristiyan birinin kestiği keçiyi Müslüman biri yiyemezdi.  Artin’de bu eti Mirzo’ya yediremezdi. Bu nedenle Artin, Mirzo’ya bir horoz yakalayıp kendisinin kesmesini söyler. Daha sonrada evine yani içeriye buyur eder. Artin’in neşesi yerine gelmişti. Tedirginliği geçmişti.
Mirzo evin içerisine girdiğinde 20ye yakın silahlı fedainin içerde olduğunu görür. Bu fedailerden iki tanesinin yüzünün poşu ile kapalı olduğu dikkatini çeker. İki fedainin yüzü poşu ile kapalı sadece gözleri gözükecek şekilde sarılı idi. Belli ki bu fedailer kendilerini gizlemek istemiştiler. Mirzo yüzleri sarılı olan fedailerden birini gözlerinden tanımıştı. Bunlardan biri çok sevdiği bir dostu idi. Mirzo buna yönelerek ( ” Kıriv é Kiverk tu çı ma xu jımın vedışéri? “) (Kürtler Kevork’ a “Kiverk” derler)  -(Kürtçe) -“Kirve Kevork sen niye kendini benden gizliyorsun?” diyerek sitemde bulunur Mirzo. Yüzünü gizleyenlerden biri Büyük Kahraman Kevork Çavuş idi. Daha sonra Kevork Çavuş yüzünü açıp, dostu Mirzo ile kucaklaşır. Beraber yemeklerini yerler. Mirzo horoz, fedailer keçi etini….
Yemekten sonra Mirzo fedailerle vedalaşıp gitmeye hazırlanır, Kevork Çavuş ile kucaklaşırken Kevork Çavuş elinden hiç eksik etmediği kehribar tespihini Mirzo’ya verir. Mirzo’ya;  Eğer kontrol noktalarındaki fedailer kendisini durdurur iseler, bu tespihi fedailere göstermesini tembihleyip vedalaşırlar.
Mirzo Artin ve diğer köylülere ait hayvanları alıp, Pasur’a doğru yola koyulur. Gerçektende yolda birkaç kontrol noktasında Fedailer Mirzoyu durdururlar. Mirzo Kevork Çavuşun tespihini fedailere gösterip, bu kontrol noktalarından sağ salim geçebilmişti. Fedailerin hepsi Kevork Çavuş’un tespihini tanıyorlardı.
Mirzo Kevork Çavuş’un verdiği kehribar tespihi uzun yıllar evinde bir askıya takıp saklamıştı. Bu tespih Mirzo öldükten sonrada evlerinin duvarında asılı kalmıştı. Taa ki Türk Askerleri 1992-93 yıllarında bu köylere baskın düzenleyip köyleri yağmalarken yağmacı askerlerden biri bu tespihi almıştı.
Türk ordusu yıllarca kahraman Kevork Çavuş’u öldürememişti. Özel birlikler Kevork Çavuşu yakalamak için, ölüsüne-dirisine keselerce altın ödül koymuştu. Yinede öldüremediler.
Büyük kahraman Mayıs 1907 tarihinde ünlü Sulukh savaşında şehit düştü… Canını aldılar. Ya ruhu …Ruhu bu topraklarda hep yaşayacak. Ardag’ın, Sasun’un, Garod’un, Vartan’ın, Mıgırdıç’ın …. bedeninde….
GAROD SASUNYAN (Pasur Kyuğ-Sasun)
Akunq.net

Yorumlar kapatıldı.