İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Köleleştirilen Afrikalıların torunları: Egzotik meyve muamelesi görüyoruz

Afrikalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, nüfusun yaklaşık 20-25 bin civarında olduğunu belirterek, kesin sayıların hiç sayım yapılmadığı için bilinemediğini vurguladı. Dedeleri köle olarak getirilen, geçmişlerini öğrenemeyen üçüncü kuşağın artık sesini yükselttiğini kaydeden Olpak, “Osmanlı’nın kölelik tarihi bilinmiyor. ‘Müslümanlıkta kölelik olmaz’ diyenlerle karşılaşıyoruz. Tarih kitaplarında yokuz, kimse bizi bilmiyor. ‘Osmanlı’da kölelik’ konusu Ermeni ve Kürt meselesi gibi ‘tabu’ bile olamadı! Hepten yok sayıldık. Bir yüzleşme istiyoruz. Bu ülkenin yerlisiyiz. En azından özür dilensin” dedi.

***
Osmanlı Devleti döneminde köleleştirilen Afrikalıların torunları, Osmanlı’da kölelik olduğu kabul edilmese de tarihle yüzleşilmesini ve kendilerinden de özür dilenmesini beklediklerini duyurdu.
Hürriyet’ten Zeynep Bilgehan’ın konuştuğu, dedeleri Afrika’nın dört bir tarafından getirilen Türkiye vatandaşları, kendilerine ‘egzotik meyve’ gözüyle bakılmasını ve maruz kaldıkları ayrımcılık vakalarını anlattı.
Baba tarafı Sudan’dan getirilen gazeteci Alev Karakartal, kendi ailesinin de etkilendiği Osmanlı’daki kölelik sistemini şöyle anlattı: “Her yıl binlerce kişi esir pazarlarından saraylara ve zengin evlere dağıtılıyor. İlk iş Müslüman yapılıyorlar, adları değiştiriliyor, Türkçe öğretiliyor, kendi dil ve geleneklerini siliyor. Kültürlerini fısıldayarak sürdürmeye çalışıyorlar. Cumhuriyet’ten sonra eşit vatandaş olsalar da kölelik 1960’lara kadar ‘beslemelik’ sistemiyle devam ediyor. Sonra kuşaklar boyunca köle olarak evde hizmetçi, dadı, seks veya tarla işçisi olan bu topluluk kendi haline bırakılıyor.”
‘Osmanlı’da kölelik tabu bile olamadı’
Afrikalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, nüfusun yaklaşık 20-25 bin civarında olduğunu belirterek, kesin sayıların hiç sayım yapılmadığı için bilinemediğini vurguladı.
Dedeleri köle olarak getirilen, geçmişlerini öğrenemeyen üçüncü kuşağın artık sesini yükselttiğini kaydeden Olpak, “Osmanlı’nın kölelik tarihi bilinmiyor. ‘Müslümanlıkta kölelik olmaz’ diyenlerle karşılaşıyoruz. Tarih kitaplarında yokuz, kimse bizi bilmiyor. ‘Osmanlı’da kölelik’ konusu Ermeni ve Kürt meselesi gibi ‘tabu’ bile olamadı! Hepten yok sayıldık. Bir yüzleşme istiyoruz. Bu ülkenin yerlisiyiz. En azından özür dilensin” dedi.
‘Egzotik meyve’ muamelesi
Kendilerini ‘ötekinin ötekisi’ olarak tanımlayan Karakartal’sa üç kuşaktır Türkiyeli olmalarına rağmen yaşadıkları ayrımcılığı şöyle anlattı: “Bir tür ‘egzotik meyve’ muamelesi görüyoruz. ‘Ne kadar iyi Türkçe konuşuyorsun’ diyorlar; Evet, çünkü buralıyız! Bana bunu sorandan daha İstanbulluyum ama anlatamıyorum. Sürekli saçımıza, burnumuza, belimize dokunuyorlar. Dokunulmak istemiyoruz. Bazı politikacılar mağduriyetlerini anlatmak için ‘Zenci Türküz’ diyor. En altta olduğuna dair verilen referansların ırk üzerinden hele de ‘zencilik’ üzerinden yapılmasından rahatsızlık duyuyoruz. Bu ülkede yaşayan ve sürekli ‘zenci’ denilerek ötekileştirilen insanlar hiç düşünülmüyor.”
Ailesinde benzer bir hikaye bulunan Kıvanç Doğu’ysa yaşadığı bir olayı şöyle özetledi: “Kocaeli’de bir kadın beni gösterip ‘Bakmayın, bu şeytan’ demişti. Osmanlı politikaları sonucunda başka gruplar gibi Türkiye’ye getirilmişiz. Tarihi değiştiremeyiz ama öğretebiliriz.”
‘Rengimizden başka ipucu yok’
Gülşah Gözek’se anne tarafının Afrikalı olduğunu üniversitede öğrenen biri olarak, geçmişin aydınlatılması gerektiğini vurduladı: “Rengimizden başka ipucu yok. Osmanlı zamanında insanların Afrika’dan zorla getirildiği ve çalıştırıldığının, azad sistemiyle de çöpe atılır gibi sokakta kaderlerine teslim edildiklerini devletin kabul etmesini istiyorum. Büyük dedelerimin kim olduğunu, hangi dilde konuştuklarını öğrenmek istiyorum. Osmanlı iyi bir arşivcidir. Açılsın, bakalım.”

Yorumlar kapatıldı.