İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1876 Teşkilat-ı Esasiye kanunu

Dr. Ömer Uluçay yazdı
“Sultan Abdülhamid’in Anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komisyonunun hazırlanmasına izin vermesiyle, önce 24 daha sonra 4 kişi daha seçilerek 28 kişiden oluşan bir komisyon teşekkül etmiştir. Mithat Paşa’nın başkanlığında toplanan komisyon üyelerinin 16’sı bürokrat 10’u ulema ve diğer ikisi ise askeri sınıfındandı. Bunların 12’si gayrı Müslim olup altısı Hıristiyan, üçü Ermeni ve diğer üçü de Rum’du. Namık Kemal ve Ziya Paşa da komisyonun üyelerindendi. Komisyonun aldığı önemli karar Meclis-i Mebusan’ın kurulmasına dair karardır… Osmanlı meşrutiyet meclisleri halkın ve onun içindeki sosyal tabakaların temsilini değil, önce Müslim-gayrimüslim ayırımına dayalı temsili, ardından gayrimüslim vatandaşların da etnik esaslı temsilini hedeflemiştir. Bunun sonucunda, mesela I. Meşrutiyet döneminde meclisteki gayrimüslim/Müslim oranı Meb’usân’ da 47/119, Âyan’ da 11/36 şeklinde gerçekleşmiştir.

***
Osmanlı Meşruti yönetime geçince, bunun alt yapısını da oluşturdu. Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasa) hazırlandı ve Seçim Sistemi belirlendi.
Meclis-i Mebusan’dan Büyük Millet Meclisi’ne[1]
“Sultan Abdülhamid’in Anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komisyonunun hazırlanmasına izin vermesiyle, önce 24 daha sonra 4 kişi daha seçilerek 28 kişiden oluşan bir komisyon teşekkül etmiştir. Mithat Paşa’nın başkanlığında toplanan komisyon üyelerinin 16’sı bürokrat 10’u ulema ve diğer ikisi ise askeri sınıfındandı. Bunların 12’si gayrı Müslim olup altısı Hıristiyan, üçü Ermeni ve diğer üçü de Rum’du. Namık Kemal ve Ziya Paşa da komisyonun üyelerindendi. Komisyonun aldığı önemli karar Meclis-i Mebusan’ın kurulmasına dair karardır.
Gerek Anayasanın hazırlanmasından önce gerekse hazırlandığı sırada ulema arasında mutlakiyeti savunan çıkmazken, meşruti bir yönetimin İslam’a uygunluğunu Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerden kaynak göstererek savunmaya çalışmışlardır.4 Meşrutiyet fikri zamanla vatandaşların zihninde; hürriyet adalet, müsavat gibi kavramlarla sonraki demokratik bir hayata zemin hazırlamış ve genel bir şuur oluşmaya başlamıştır”.
Komisyonun çalışmalarını tamamlaması ve Padişah tarafından onaylanmasıyla Kanun-i Esasi 23 Aralık 1876’da ilan edildi.
Kanun-i Esasi 12 bölüm ve 119 maddedir:
Osmanlı devleti bir bütün olup hiçbir şekilde ayrılık kabul etmez (Md. 1).
İstanbul başkent olmakla beraber diğer şehirlerden bir ayrıcalığı ve muafiyeti yoktur (Md. 2).
Osmanlı saltanatı halifeliğe haiz olup eskiden olduğu gibi sultanlık hakkı büyük evlada aittir (Md. 3).
Padişah halifeliği itibariyle İslam dininin koruyucusu ve tüm Osmanlıların hükümdar ve padişahıdır (Md. 5).
Bakanların atanması; azil, rütbe ve nişan verilmesi, antlaşmaların akdi, savaş ve barış ilanı, ordunun kumandası, yönetmeliklerin düzenlenmesi, kanunlar gereğince verilmiş bulunan cezaların hafifletilmesi veya affedilmesi, meclisin toplantıya çağrılması veya dağıtılması Padişahın kutsal haklarındandır (Md. 7).
Osmanlı tabiiyetinde bulunan herkese “Osmanlı”denir (Md. 8).
Şahsi hürriyet her türlü taarruzdan korunmuştur. Kanunların belirttiği sebepler dışında hiç kimse hiçbir bahane ile cezalandırılamaz (Md. 10).
Devletin dini İslam’dır. Osmanlı memleketinde tanınan tüm dinlerin icrası serbest olup mezheplerin imtiyazları devletin himayesindedir (Md. 11).
Osmanlıların tümü din ve mezhep halleri dışında hak ve vazife yönünden eşittir (Md. 17).
Mebuslar oy ve mütalaalarında hür olup asla kayıt altında bulunamazlar, verdikleri oylardan ve müzakereler sırasındaki beyanlarından dolayı itham edilemezler (Md. 47).
Mebuslar Meclisi’nin miktarı her 50.000 Osmanlı vatandaşı için bir vekil seçilerek tertip edilir (Md. 65).
Osmanlı  ‏sisteminde ‎‏‎ ‎‏‎”hâkim millet” Müslümanlardır, başka dinden olanlar “Milleti Mahkume”yi ‎oluşturur. Seçim ‎‏çevrelerinin tespiti bunu doğrulayacak ve devletin belirlediği sonucu verecek şekilde ‎belirlenmiştir. Din esası ‎‏üzerinden bir ayırım yapılmış ve fakat Müslüman Halklar bir bütün olarak ‎değerlendirilmiştir. Müslüman ‎‏kavimlerin temsili de Devlet tarafından düzenlenmiştir. Bölge nüfus kayıtları ‎ve buna göre saptanan Mebus ‎‏sayıları da izafidir. Ama bunlara rağmen İmparatorlukta yoğun bir Gayrı ‎Müslim nüfusun olduğu ‎‏görülmektedir. Herşeye rağmen bu dağılım, Osmanlının bir halklar mozayiği ‎olduğunu ve aynı zamanda iddia ‎‏edildiği gibi herkesin Türk olmadığını göstermektedir.‎‏
“1789 Fransız ihtilâl-i kebiri ile kuvvetlenen milliyetçilik cereyanı, Osmanlı birliğini tehdit ediyordu ve buna karşı Osmanlı münevver ve ricâli, Osmanlılık fikrini siyasî bir ideolojiye dönüştürmeye çalışıyordu. Bu birlik fikrinin tahakkuku için de, Osmanlı ülkesinde yaşayan bütün unsurların temsil edildiği, yani yönetime ortak edildiği bir merkezî meclisin teşekkülü gerekliydi. Nitekim Osmanlı meşrutiyet meclisleri halkın ve onun içindeki sosyal tabakaların temsilini değil, önce müslim-gayrımüslim ayırımına dayalı temsili, ardından gayrımüslim vatandaşların da etnik esaslı temsilini hedeflemiştir. Bunun sonucunda, mesela I. Meşrutiyet döneminde meclisteki gayrımüslim/müslim oranı Meb’usân’ da 47/119, Âyan’ da 11/36 şeklinde gerçekleşmiştir.
“Avrupada kralın yetkilerini sınırlamak amacıyla kurulan ve savunulan parlamento, Osmanlı bürokrasisi (Bâb-ı Âli) ve aydınları tarafından aynı amaçla, yâni “değişen hükümdarlar karşısında değişmeyen müesseseler oluşturarak hükümdarın yetkisini sınırlama” düşüncesiyle savunulmuştur”.
“28 Ekim 1876 (10 şevval 1293) tarihli “Meclis-i Meb’usân Âzasının Suret-i İntihâbı ve Tayinine Dair Tâlimat-ı Muvak-kate” başlıklı bir genel seçim talimatnamesi hazırlanarak bu talimat mucibince seçimlere gidilmiştir. Yedi maddelik bu talimata göre;
a) Bu Tâlimat yalnızca bu ilk seçim için geçerli olacaktır.
b) Meb’us sayısı asgari 130 olacaktır. Hazırlanan bir cetvelde hangi vilayetin ne kadar meb’us çıkaracağı belirlenmiştir. Buna göre meb’usların 80’i müslüman, 50’si gayrimüslim olacaktır.
c) Anayasaya göre her elli bin kişi için bir meb’us seçileceği öngörülmüşse de Talimât-ı Muvakkate meb’us sayısını 130’la sınırlamıştır.
d) Anayasada seçimin nasıl yapılacağına dair bir hüküm yer almazken, Talimât seçimleri iki dereceli olarak belirlemiştir”[2].
Talimât-ı Muvakkate’ye göre mebus olabilme şartları[3],[4]
•Osmanlı Devleti vatandaşı olmak.
•Her yönüyle emin ve itimada layık olmak, bunun için de ahlakının ve gidişinin temizliği ve dürüstlüğü ile tanınmış olmak.
•25 yaşından büyük olmak.
•Devletin resmi dili olan Türkçe’yi bilmek.
•Seçildiği vilayetin halkından olmak.
•Adli veya siyasi bir cinayet ve suç ile mahkûm olmamak.
•Memleketinde az çok emlâk sahibi olmak.
•Seçilecek kişi devlet memuru ise memurluktan ayrılmış olmak.
Seçilecek mebus sayıları ve şartları tespit edildikten sonra, seçimin iki dereceli olması kararlaştırılmıştır. Meclis-i Umumî’nin toplanması için gereken zaman az olduğundan İstanbul dışındaki vilâyetlerde, daha önce halk tarafından seçilmiş olan İdare Meclisi üyeleri “ikinci seçmen” kabul edilmişlerdir. Vilâyetlerdeki mebusları, İdare Meclisi üyeleri ikinci seçmen olarak seçmişlerdir.
İstanbul ve civarındaki 20 seçim bölgesinden seçmenler toplam 40 ikinci seçmen belirleyecek, bu şekilde tayin olunan 40 kişilik ikinci seçmenler 10 kişiyi yukarıdaki esaslara göre mebus seçecektir. Talimât-ı Muvakkate ve Beyannâme esaslarına göre seçimler yapılarak taşrada; İdare Meclisleri âzaları (ikinci seçmenler), Talimât-ı Muvakkate’de belirlenen seçilme şartlarını taşıyan kendi vilayetleri halkından, o vilayet için istenilen sayı kadar ismi bir kâğıda yazarak altına imza ve mühür koyduktan sonra kazada kaymakama, livâda mutasarrıfa teslim etmişlerdir. Kazâ ve livâlarda hazırlanan kapalı zarflar valilere teslim edilmiştir. Vilâyet İdare Meclisleri’nin de onayı alındıktan sonra on beş kişiden oluşan bir komisyon huzurunda zarflar açılarak oylar sayılmış ve en çok oy alanlar, o vilayetin mebusu olarak belirlenmiş ve evrakları vali tarafından Şurâ-yı Devlet’e gönderilmiştir. İstanbul için ise oy verme süresi beş gün olarak ilan edilmiştir.
[1] Abdünnasır Yiner: ‎http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=419
Köprü Dergisi, Kış 99   [ 65. Sayı ]
[2] M. Nihat Derindere: Meşrutiyet Döneminde Seçimler ve Meclis-i Mebusan, Köprü Dergisi, Kış 99,  65. Sayı
[3] Seydi Vakkas Toprak: İlk Osmanlı Seçimleri Ve Parlamentosu, Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 26. Sayı, 2013/1, 171-192
http://onedio.com/haber/ilk-osmanli-secimleri-ve-parlamentosu-242847

[4] ‎Kenan Olgun:‎ http://www.beyaztarih.com/makale/osmanlida-milletvekili-secimleri-nasil-yapilirdi,19.05.2015  

Yorumlar kapatıldı.