İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Yetmez Ama Evet’çi Hayko Bağdat Adnan Oktar’ın iftarında

Yetmez Ama Evetçi liberal Hayko Bağdat, Redaktif’in haberine göre Adnan Oktar’ın organize ettiği iftara katıldı. Çırağan Sarayı’ndaki şaşalı iftar yemeğine katılan Hayko Bağdat, daha evvel Gezi Direnişi’nin ilk gününde polis telsizinden herkesi “sakin olmaya’ çağırmış, daha sonra bunu unutturmak ve mazur göstermek için türlü mazeretler uydurmuştu.

Kendisini “YetmezAmaEvet’in mucidi’ olarak tanıtan Hayko Bağdat, geçtiğimiz günlerde emlak spekülatörleriyle birlikte Redhack Davası’ndan yargılanan Taylan Kulaçoğlu’nun 70’lik adlı mekanını tazminatsız elinden alan AKP’li iş adamı Dikran Gülmezgil’in oğlunun ortağı olmasıyla gündeme gelmişti.

Hayko Bağdat, iftara katıldığını Twitter adresinden de açıkladı. Bağdat, “Bu arada ben iftara gittim bugün. Adnan Oktar ile de tanıştım. Ben iyi bir insanmışım dedi :)’ diye yazdı ve Oktar’ın yanındaki ‘kedicik’lerden Tülay Kumaşçı’nın da tweetini retweetledi.

‘Hayko Bağdat efendi bir delikanlı’

Saray’daki iftara katılan Hayko Bağdat’ın Adnan Oktar’dan daha önce ‘övgü’ aldığı biliniyor. Oktar kendisine ait A9 televizyonundaki programında Bağdat için “marksist, ateist ama efendi, dürüst bir delikanlı’ ifadelerini kullanmıştı. Komünizm düşmanı tarikatın lideri Oktar, sosyal medyada ve televizyon ekranlarında, geleneksel sol ile bir ilgisi olmamasına rağmen Türkiye soluna ‘akıl hocalığı’ yapmasıyla meşhur Bağdat’ın ‘marksist’ kimliği için “mühim olan vahşeti dehşeti kabul etmemesi’ demişti.

BAĞDAT’IN ŞEBNEM KORUR FİNCANCI YAZISI VE ADİL SERDAR SAÇAN OLAYI

Hayko Bağdat 22 Haziran 2016’da (iki gün önce) Diken adlı internet haber sitesinde Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla sembolik olarak genel yayın yönetmenliğini üstlenen Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin hakkında yazdığı yazıda, hala gerici faşizan iktidara yakın durmaya çalışıyor. Dahası, gericilikle kurduğu ilkesiz, siyasi ahlaktan yoksun bir “yasak” ilişkiyi sürdürdüğünü de ortaya koyuyor. Bağdat gibi liberaller izledikleri tutumla, iktidar tarafından kullanıldıktan sonra, “inşa dönemindeyiz” diye buruşuk peçete gibi bir kenara fırlatılanların takındığı muhalif tutumun gerçek bir anlamının ve tuturlılığının onladığını da ortaya koyuyor.

Bağdat’ın sözünü ettiğimiz yazısında büyük bir sorumsuzluk, özensizlik ve hoyratlık var. Kendi hayatlarına ihanet eden ve “demokratik” gerekçelerle kasaba yobazlığının peşine takılan bütün liberaller gibi Hayko Bağdat da, kudret sahiplerine yaslanarak sinsi bir kıyıcılığı sürdürüyor.

Bağdat yazısında Erdoğan-AKP iktidarı tarafından tutuklanan üç kişinin geçmişinden ve eylemlerinden söz ederekken, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın biyografisine şöyle bir madde eklemiş;

“Organize Suçlarla Mücadele Şube Mürürlüğü eski müdürü Adil Serdar Saçan’ın yaptığı işkenceleri kanıtladı.”

Aynen böyle. İnsan bunu okuyunca, ortada çok sayıda maddi kanıt ve verilmiş mahkeme kararları filan var sanıyor. Baştan belirtelim; bu iddia tümüyle yalan.

Şebnem Korur Fincancı’nın olumlu işleri ve demokrasiye katkıları arasında sayılan bu madde gerçeği yanıtmıyor. Tam tersine Fincancı’nın mesleki, demokratik ve entelektüel kariyerini belki de lekeleyen tek tutumu bu iddia oluşturuyor.

Çünkü; ortada kanıtlanmış böyle bir içkence olayı yok. Sadece Hayko Bağdat’ın iftarlarına katıldığı ve hayli övgüler aldığı Adnan Hocacılar tarafından atılan bir iftira var.

Olay şu; Fincancı da bu iftirayı sorgusuz sualsiz kabul edip, mahkeme tarafından tayin edilen “bilirkişi” olarak bir rapor yazmış. Ancak açılan davada Adil Serdar Saçan beraat etmiş.

Şimdi, gerçeği ortaya çıkarmak ve Erdoğan-AKP iktidarının tertibine dayanan ağır bir haksızlığı göstermek için bu hikayyi bir baştan alıp anlatmak gerekiyor.

Öncelikle belirtelim ki, Adil Serdar Saçan, 1978 girişli olduğu Polis Akademisi öğrenciliği döneminde “solcu” olarak bilinen, Kemalist ve yurtsever bir polis. Dönemin demokratik polis örgütü Pol-Der ile yakın bir isim. Polis Akademesi’ni birincilikle bitiryor. Bu nedenle 12 Eylül darbecilerinin kıyımından kurtuluyor.

Saçan, Polis Akademisi’ni bitirdikten sonra kamu yönetimi alanında doktora yapan, ayrıca hukuk fakültesini bitiren bir akademisyen. Polislikten ihreç edildikten sonra, hem bir vakıf üniversitesinde ders veriyor hem de serbest avukatlık yapıyor.

Adil Serdar Saçan’ın sicilindeki en önemli olay, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemdeki Ak-Bil yolsuzluğu soruşturmasını yürütmekti. Saçan, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından biri olan ve bir milyar dolara yakın bir paranın söz konusu olduğu bu soruşturmaya Tayyip Erdoğan’ı da dahil etti ve kendisini ifadeye çağırdı. Bu yolsuzlukta kaybolan paranın bir bölümünün daha sonra AKP’nin kuruluşuna harcandığı iddia edildi.

Saçan, ikinci büyük soruşturmasını ise Emniyet içindeki Fethullah Gülen yapılanması hakkında yürüttü. Dönemin Ankara DGM Savcılığı’a başvurarak aldığı soruşturma izniyle Emniyet Örgütü içindeki, bugün artık herkesin kabul ettiği yapılanma hakkında ilk soruşturmayı yapan isim de Saçan oldu. Saçan bu konuda hazırladığı raporu hem Savcılığa hem de Emniyet genel müdürlüğü’ne verdi. Ancak, AKP’nin iktidara gelmesiyle bu soruyturmada yarım kaldı. Dahası, 11 yıl devam eden AKP-Cemaat koalisyonu döneminde tersine döndü.  

Saçan’a karşı AKP iktidarı ve Erdoğan’ın duyduğu kinin nedeni budur. AKP 3 Kasım 2002’de tek başına iktidara gelince yaptığı ilk iş Saçan’ı görevden alarak polislik ve devlet memurluğundan ihraç etmek oluyor. Saçan, AKP iktidarının bakanlık kararıyla ihraç ettiği ilk polis müdürüdür. Adil Serdar Saçan bunun üzerine Danıştay ve idare mahkemelerinde dava açıyor ve tam 6 kez göreve iade ediliyor. Ancak her defasında Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden ihraç ediliyor. 2007’de son davayı da kazanıp, Niğde Polis Koleji Müdürlüğüne ataması (prodedür gereği yani mecburen) yapılıyor. Ancak, yeni görev tebliğ edilmeden bu kez düzmece bir gerekçe ile Eİrgenekon tertibine dahil edilip tutuklanıyor ve bir yılı aşkın süre Silivri cezaevinde kalıyor. Ancak Saçan’ın bu davadan (Ergenekon) tutuklanmasına neden olan iddiaların tümünün gerçek dışı olduğu ortaya çıkıyor tahliye ediliyor. Daha sonra diğer sanıklar gibi o da bu davadan beraat ediyor.

Hayko Bağdat’ın sözünü ettiği içkence davası da tam bu sırada, Saçan’ın Ergenekon davasından tutuklu olduğu dönemde ortaya çıkıyor. Bu davanın açıldığı tarihten tam 10 yıl önce Saçan, dinci bir yapılanma olan, laiklik ve evrim teorisine karşı savaşı ilke edinen ve çok sayıda skandala adı karışan Adnan Hoca örgütüne / cemaatine savcılık emriyle operasyon yapıyor. Bu soruşturma, bazı genç kadınların ailelerinin şikayeti üzerine açılıyor. Bu operasyon sorasında Adnan Hoca’nın bazı müritleri gözaltına  alanıyor ve mahkemeye çıkarılıyor.

İşte bu davanın sanıkları daha önce hiçbir şekilde kendilerine içkence yapıldığına dair şikayette bulunmadıkları halde tam 10 yıl sonra, Adil Serdar Saçan Ergenekon davasında tutuklanınca, “Bize işkence yapmıştı” diye şikayetçi oluyorlar. Bu şikayetin, AKP yöneticilerin isteğiyle yapıldığı bazı tanık anlatımlarıyla ortaya çıkıyor. Açılan davada dosya, mahkeme kararıyla bilirkişi olarak Şebnem Korur Fincancı’ya gidiyor. Fincancı, 10 yıl sonra ortada hiçbir bulgu, iz, kanıt bulumadığı halde, kamuoyunun yakından tanıdığı jöleli saçlarıyla ortalıkta dolanan yobaz Adnan Hoca müritlerinin beyanlarını esas alarak, “psikolojilerinin gördükleri işkence nedeniyle bozulduğunu” tespit ederek, tam 10 yıl sonra “Evet işkence görmüşler” diye rapor veriyor.

Amaç açık, iktidar Ak-Bil yolsuzluğu soruşturması nedeniyle, Cemaat ise polis örgütlenmeleri hakkında hazırladığı rapor yüzünden Saçan’ı cezalandırmak istiyor. Bunun için 10 yıl sonra niteliklerini herkesin bildiği Adnan Hoca müritlerini kullanıyor. Şebnen Hoca ise bu tezgaha maalesef alet oluyor. Çünkü Fincancı’nın verdiği rapor itiraz üzerine Cerhanpaşa tıp Fakültesi Adli Tıp Bölümüne gidiyor, orada “bilim ve gerçek dışı” bulunuyor. Çünkü, diğer değerlendirmeler bir yana, işkence bulgusunun hem de “psikolojik” alanda 10 yıl sonra saptanamayacağı belirtiliyor. 

Bu dönemde ortak bir tanıdıkları, bir nikah töreni sırasında karşılaştıkları Fincancı’ya “Neden böyle bir rapor verdiniz” diye soruyor, o da “Polis değil mi işkence yapmıştır” diye akıl ve vicdan dışı bir yanıt veriyor. Yani gerçeği, liberal ön yargılarına feda ediyor.

Sonuçta Adil Serdar Saçan, Adnan Hocacıların tam 10 yıl sonra yaptıkları şikayetle açılan içkence davasından beraat ediyor. Yani ortada Şebnen Korur Fincancı’nın Saçan’ın işkence yaptığını kanıtladığı bir olay, durum ya da dava bulunmuyor. Tam tersine hiçbir zaman kanıtlanamamış ve kanatlanamayacak bir iftira bulunuyor.

Özetle ortada, işkenceye ilkesel bakımdan karşı olan, daha örenlisi Erdoğan, AKP ve Cemaatin hedefi haline gelmiş cumhuriyetçi bir polis şefinin tasfiye edilmesinden başka gerçek yok.

Olayın dramatik yönüne bakın ki, Adnan Hoca ve müritlerinin şikayetiyle başlayan davadan sonra, bu bu tuhaf dinci yapılanmanın iftarına katılan bir “yetmez ama evetçi” liberal, aynı iftirayı yeniden gündeme getiriyor. Böylece Adnan Hocacıların kasaba yobazlarından “demokrat” çıkarmaya çalışan buruşuk liberalleri neden sevdikleri de anlaşılıyor.

Bitirmeden belirtelim; Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin’in tutuklanması, basın özgürlüğüne yönelik gerici bir saldırıdır. Bu tutuklamaları anti-demokratik, faşizan ve totoliter bir tutum olarak görüyor, dyanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz. Tutuklanan üç kişinin derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz.


https://www.abcgazetesi.com/arsiv/yetmez-ama-evetci-hayko-bagdat-adnan-oktarin-iftarinda/haber-19478

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın