İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni meselesi: 1915-2016 (2)

By Ümit Kardaş
Alman militarizmi-İttihat ve Terakki ortaklığı Almanların emperyalist amaçları doğrultusunda şekillenirken, İttihat ve Terakki’nin Türk-İslam sentezi ekseninde şekillendirdiği yeni bir ulus yaratma siyaseti de Alman subaylarının gözetiminde zor ve şiddetle uygulanacaktı. Mustafa Kemal, 1 Ağustos 1926’da Los Angeles Examiner’da yayımlanan söyleşisinde şöyle diyordu: “Milyonlarca Hıristiyan uyruğumuzun acımasızca, kitleler halinde evlerinden sürülüp katledilmesinden sorumlu tutulması gereken bu eski Jön Türk Fırkası’nın artıkları Cumhuriyet yönetiminde de rahat durmamışlardır.”

Büyükelçi Henry Morgenthau, “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” isimli kitabında şöyle yazıyor: “İttihatçı otoriteler tehcir emrini vererek bir ırkın ölüm ilanını çıkartmış oluyorlardı; bunu iyi biliyorlar ve benimle yaptıkları sohbetlerde gerçeği gizlemeye kalkışmıyorlardı.” İngiliz siyasetçi Winston Churchill, aşağıdaki saptamada bulunuyordu: “1915’te Türk hükümeti, Küçük Asya’daki Ermenilerin korkunç genel katliamını ve tehcirini başlatarak sürdürdü. Bu ırkın Küçük Asya’dan temizlenmesi neredeyse tamamlanmıştı… Bu suçun siyasal nedenlerle planlanıp işlendiği her türlü makul şüpheden uzaktır… Bütün bölgeler bir tek idari holokostla haritadan silinmişti. Bütün bunların insanlarca tanzim edilmesi mümkün değildi.”
Der Spiegel Dergisi’nin dış haberler servisi şefi ve Spiegel-Buch editörü Wolfgang Gust, eşi Sigrid Gust ile birlikte yıllarca Ermenilerin 1915-1916 yıllarında uğradıkları felaket ve yaşadıkları katliam ile ilgili olarak Alman Dışişleri Bakanlığı siyasi arşiv belgeleri üzerinde çalıştı “Alman Belgeleri Ermeni Soykırımı 1915-1916” ismi ile Belge Yayınları’ndan çıkan kitap 992 sayfa. 179 sayfası belgelerin ve bazı ek kaynakların değerlendirilmesi ve yorumlanmasıyla ilgili olan kitabın geri kalan 813 sayfası belgelerden oluşuyor. İmha amacına yönelik tehcirin boyutları konusunda tanıklıklar içeren belgelerin ve bu trajedide o zamanki Alman yönetiminin rolünün ortaya konulması kitabı çok önemli kılıyor.
Alman militarizmi-İttihat ve Terakki ortaklığı Almanların emperyalist amaçları doğrultusunda şekillenirken, İttihat ve Terakki’nin Türk-İslam sentezi ekseninde şekillendirdiği yeni bir ulus yaratma siyaseti de Alman subaylarının gözetiminde zor ve şiddetle uygulanacaktı.
Almanların Osmanlı’ya ve dolayısıyla Ermenilere yönelik politikaları asıl güç merkezi olan Alman ordusu üst yönetimi tarafından belirleniyordu. Politik yönetim sivillerden çok askerlerin elindeydi. İmparator II. Wilhelm bile bu politikaların belirlenmesinde çok etkili değildi. Almanya’nın otoriter bir rejime sahip olduğu ve Prusya militarizminin başat bir rol oynadığı açıktı. 1848’de Almanya’da Fransız Devrimi’nin ideallerinin gerçekleşmesine yönelik bir burjuva devrimi başarısızlıkla sonuçlanırken 2,8 milyon Alman, vatanlarını terk etti ve çoğunluğu Amerika’ya gitti. İnsan hakları kavramı, Alman dilinde yer almıyordu. Alman Akademi Dünyası’na göre Alman militarizmi olmadan Alman kültürü paramparça olurdu. Alman kültürü, militarizmin koruyuculuğuyla onun içinden çıkıp gelmişti. Sonuç olarak bu zihniyet Batı uygarlığına karşıttı. Bu nedenle Batı zihniyetli Ermeni elit tabakası, Almanlara karşı antipati besliyordu. Almanlar da Batı zihniyetli Ermenilerden hoşlanmıyorlardı. Alman propagandacısı ve Doğu Bürosu Müdürü Freiherr Max vonOpenheim, Alman Başbakan Rethmann Hollweg’e Şam’dan yazdığı raporda Amerikan ve İngiliz misyoner ve konsolosluk faaliyetlerini kışkırtıcı ve fesat olarak tanımlıyordu. Almanlar Ermenileri bu nedenlerle yedinci müttefik olarak telakki etmişlerdi. (Devam edeceğim.)

Yorumlar kapatıldı.