İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de Vatandaşlık Algısı araştırması açıklandı

Sultan Öncü Arslanoğlu
İPM ve KONDA’dan Türkiye’nin vatandaşlık algısı. İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Denge ve Denetleme Ağı (DDA) ve KONDA işbirliğinde gerçekleştirilen “Türkiye’de Vatandaşlık Algısı: Eşit Vatandaşlık ve Aktif Vatandaşlık” araştırmasının ortaya koyduğu çarpıcı bulgular Prof. Fuat Keyman, Prof. Ayşe Kadıoğlu ve KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır tarafından paylaşıldı.

5-6 Mart 2016 tarihlerinde Türkiye’nin 12 bölgesinde toplam 2 bin 587 kişiyle hanelerinde yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen araştırma eşit ve aktif vatandaşlık kavramları üzerinden vatandaşlık algılarının haritalarını iki farklı ama birbiriyle ilişkili açıdan ele alıyor. Eşit vatandaşlık “vatandaşlığın tanımı, eşitlik algısı, farklılık algısı ile haklar ve sorumluluklar arasındaki ilişki” olmak üzere 4 temel sorunsal etrafında kurgulandı. Aktif vatandaşlıkta ise dört tipoloji ortaya koyuldu: pasif, utangaç, sorgulayan ve eyleme geçen vatandaş.
Prof. Fuat Keyman, araştırma için Türkiye’de vatandaşlık üzerine yapılan ilk kapsamlı çalışma olduğunu söyleyerek eşit ve aktif vatandaşlık kavramlarının Türkiye’de belli problemlerin çözümünde önemli noktaları oluşturduğunun ve araştırma ile demokrasi ve vatandaşlık arasındaki ilişkinin detaylı bir şekilde ele alındığını vurguladı. Vatandaşlığın onur ile olan ilişkisine değinerek sözlerine başlayan Prof. Ayşe Kadıoğlu, zaman içinde vatandaşlık algısının devlete karşı sorumluluktan haklara doğru evrildiğine dikkat çekti: “Kayıt üstünde vatandaş olunsa da haklardan yararlanılmıyordu. Artık bir haklar dizisi olarak bunun anlamı düşünülmeye başlandı.”
Türkiye genelinde vatandaşlık önemli ölçüde yasalarla ifade edilen hakları çağrıştırsa da gelenek, kültür ve dinin de çağrışımlarda pay sahibi olduğu görülüyor. Hak arayışının olduğunu ama hukuki zeminde gerçekleşmediğini ve bunun hukuka güvensizliğin bir göstergesi olduğunu belirten Kadıoğlu, ayrıca dil birliğini ortak bir vatandaşlık bağı olarak gören yüzde 9’luk orana yönelik “Ana dilde eğitime hazır mıyız?” sorusunu sordu. Bekir Ağırdır ise toplumun yüzde 55’inin anadilde eğitime destek verdiğini belirtirken bu oranın 2006’da yüzde 15’lerde olduğu bilgisini paylaştı. Araştırma din birliğine verilen önemin ırk birliğinden önde geldiğini ortaya koyarken Bekir Ağırdır, Türkiye’de farklı değer setleri olduğunun altını çizdi. Ağırdır, Türkiye’de adalet duygusunun güçlü olduğunu ancak hukuka güven duyulmadığını ifade ederken Türkiye’nin yüzde 82’sinin herhangi bir vakıf veya STK’ya üye olmadığını belirtti ve ekledi: “Sivil topluma üye olmamakta yalnızca isteksizlik değil, siyasetin önündeki engeller ve dayatmalar da pay sahibi.”
Araştırmada öne çıkan bulgular şöyle:
·        Toplumun yüzde 50’si vatandaşlığın “yasalarda ifade edilen haklar” olduğunu belirtiyor. Ancak temel hakların yalnızca vazifelerini yerine getirenler için var olduğu düşüncesi yaygın.
·        Türkiye’deki insanları ortak bir vatandaşlık bağı ile birbirine bağlayan unsurlarda yüzde 36 ile din birliğinin, yüzde 9 ile dil birliğinin geldiği dikkat çekiyor. Diğer unsurlar ise yüzde 33 ile gelenek, yüzde 22 ile herkesi bağlayan yasalar.
·        “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için Türkçe konuşmak gerekir” diyenlerin oranı yüzde 52.
·        Kürt kökenli vatandaşların anadillerinde eğitim görmelerini destekleyenler yüzde 55.
·        Farklı dinden/Farklı etnik kökenden biriyle evlenmeye olumlu bakanların oranı yüzde 50. Bu noktada araştırma Aleviler ve Kürtlerin farklılıklara karşı daha olumlu yaklaştıklarını belirtiyor.
·        Kürt kökenli vatandaşların cumhurbaşkanı olmalarına karşı olanlar yüzde 43 iken Müslüman olmayan vatandaşların cumhurbaşkanı olmalarına karşı olanlar yüzde 63. Bu noktada araştırma gayrimüslimlere yönelik ayrımcılığın diğer gruplara yönelik ayrımcılıktan daha yüksek olduğunu gösteriyor.
·        Aktif vatandaşlık grupları arasında yüzde 39’u sorgulayan, yüzde 21’i eyleme geçen vatandaş ve bu gruplar farklılığa daha açık.
·        Toplumun yüzde 53’ü siyasete etki edemeyeceğini düşünüyor.
·        Vakıf veya STK’ya üye olmayanlar yüzde 82.
Fotoğraf: @canatulus/Twitter

Yorumlar kapatıldı.