İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zorunlu Dinsizlik Dersleri

Mehmet Kuzulugil
Mütedeyyin okurun yaşananları anlamasını istiyorum. Zorunlu din derslerinin, zorunlu din öğretiminin yarattığı acayiplikleri, ailelerin yaşadığı sorunları, din dersinde öğretmenin anlattıklarından sonra dehşet içinde eve gelen, ağlayarak annesine o gün kendisine söylenenlerden sonra nasıl korktuğunu anlatan çocukları…Düşünsenize, zorunlu dinsizlik dersleri konulmuş. Çocuğunuz bir gün ağlayarak eve geliyor ve derste kendisine anlatılanları dehşet içinde size aktarıyor. “Anne” diyor, “üst kattaki komşumuz, başı açık dolaştığı için cehenneme gitmeyecek ve görünen her bir saç teli ayrı ayrı alev alev yanarak ona tarifsiz acılar çektirmeyecekmiş! Öğretmen öyle dedi.” Korkunç değil mi!

Ya da…
“Baba” diyor, “geçen gün seyrettiğimiz Rabbim Beni Geri Döndür filmindeki namaz vakti meleğin uyandıramadığı çocuğu hatırlıyor musun? Hani uykusu tatlı geldiği için uyumaya devam etmiş ve sonra Azrail canını almıştı. Şeytan vardı filmde, çocuğa ‘sen benim dostumsun’ diyerek kaynar sular döküyordu. İşte öğretmen dedi ki öyle bir şey olmazmış. Sabah namazı için uyanmadı diye kimse cehenneme gitmezmiş… Hatta… Hatta… Baba cehennem diye bir şey de yokmuş!”
İnsanın isyan edesi geliyor, vallahi.
Ledli Ekmek Dolabı
Ya da bir gün öğreniyorsunuz ki, derste insanınn evrimini anlatan, dünyanın 3.5 milyar yıl yaşında olduğunu söyleyen ve aralara da cin, melek gibi varlıkların insan düşüncesinin ürünü, uydurulmuş şeyler olduğunu bildiren bir film seyrettirilmiş. Çocuklar dehşet içinde kalmışlar. Oğlunuz o derece dehşete düşmüş ki, artık hayvanat bahçesine gitmek istemiyor.
Bu korkunç hikayeleri düşününce, zorunlu din derslerinin simetrik olarak, inanmayanlar, ya da farklı inançta olanlar için ne kadar korkunç sonuçları olabileceğini anlamış olmalısınız.
Gerçi… Evet kabul etmek gerekir, bu hikayeler o kadar korkunçlu olmadı. Yani şimdi “bunlarsa derdiniz, çok büyük değil. Ben çok dehşete düşmedim” diyor olmalısınız.
* * *
Toplumsal hayatın “kendini benim yerime koysana” türü aptalca “çoğulcu” argümanlarla değerlendirilmesi pek anlamlı değil gerçekten. “Tekçi zihniyet” diye başlayan ve dinsel dayatmalarla ilgili sorunu sadece ve sadece “farklı düşünce ve inançlara yer bırakmama” eleştirisi ile değerlendirmek… Kolaylıkla “saçmaya” düşürebiliyor.
* * *
Mütedeyyin vatandaşa empati zortlatması yapmak yerine yaşanan birkaç olayı kısaca dökelim mi?
Hemen bugünlerde, Manisa’da din dersinde Ortaokul çocuklarına “Dabbe” adlı korku filmi seyrettirildi. “Anasının gözü” yönetmen, korku filmlerinin vazgeçilmez unsuru metafiziği, bu ülkede haçla, şeytan çıkarmayla sunamayacağı için İslam’a yaslanması gerektiğini anlamış bir piyasa kahramanı… Dabbe de dinsel referansları güçlü bir korku filmi. Din öğretmeni, herhalde “irinli kaynar sular” diye başlayan cehennem hikayelerini anlatıp durmanın rahatlığıyla bu sefer derste bu filmi seyrettirdi. “Oğlum korkudan gece tuvalete gidemiyor.” Bu arada şikayetçi olan veliler önce “kendilerinin de müslüman olduğunu zaten” söylemek zorunda. Aksi mümkün değil.
Bir başka gün yüzüne çıkan olay daha eski. 2008 yılında Gaziantep’te yaşanıyor.
Din Kültürü öğretmeni Fatma Y. okulun biyoloji laboratuvarında namaza kalkmayan Hasan’ın hikayesini seyrettiriyor öğrencilerine. Meleğin namaz için uyandıramadığı çocuğun yanına Azrail geliyor. Canını alıyor. Hasan’ın ölüsü yıkanıyor, şeytan da orada kaynar sular döküyor Hasan’a. Hasan’ı zincirleyip cehenneme götürüyorlar. Orada da korkutucu sıfatıyla şeytan karşılıyor Hasan’ı. Hasan “rabbim beni geri döndür” diyerek uyanıyor korkulu rüyadan. Kalkıp namazını kılıyor. Affedilmesi için dua ediyor.
Veli İnci K. “Kızım hala korkuyor” diyor; başvuruda bulundukları müdürün olayı ciddiye almadığını söylüyor.
İnci K.’nın söylediğine göre kızı konuyla ilgili şikayette bulunduğu rehber öğretmen tarafından da tehdit edilmiş. Filmi gösteren Fatma Y.’ye sahip çıkacaklarını, şahit iki öğrenci bulup onu savunacaklarını söylemiş.
Yaşanan örnekler sadece böyle “korkunçlu” olaylardan ibaret değil elbette.
Yakın zamanda Mersin’de yaşanmış olayı da tekrar hatırlatayım. (Çıkan haberler dışında bir buçuk ay önce bu köşede konu edinmiştim.)
Anaokulundan eve neşe ve umut içinde dönen beş yaşında bir çocuk annesine “hemen ölmek istediğini” söylemişti!
Yukardaki iki örnekten farklı olarak belli ki, sevecen, güleryüzlü bir öğretmen, değerler eğitiminde çocuklara cennetin ne kadar güzel bir yer olduğunu ballandıra ballandıra anlatmıştı. Çocuklar belli bir yaşı geçince “irinli kaynar sularıyla” cehennem tasvirleri tercih ediliyor. Ama anaokulunda mesele “güzellikle” ele alınıyor.
Muhtemelen 5 yaşındaki çocuğa, kendisi çocuk olduğu için öldüğünde doğrudan cennete gideceği de söyleniyor!
“Hemen ölmek istiyorum, cennet çok güzel bir yer!”
* * *
Zorunlu din dersleri derhal kaldırılmalıdır!
Empati kelimesi ise yasaklanmalı…
Su molekülü bile simetrik değil. Hidrojen – Oksijen – Hidrojen şeklinde ip gibi sıralanması beklenen molekül merkezinde Oksijenin olduğu 104.5 derecelik bir açı olarak şekil alıyor.
Gece tuvalete gidemeyecek kadar çok korkabilirsiniz ama böyle:
“Merkez atomun çevresindeki bağ yapmış elektron çiftleri (BP) ve bağ yapmamış
elektron çiftleri ( LP ) arasındaki itmeler molekülün geometrisini etkileyecektir.
H2O molekülünde merkez atom oksijenin çevresinde dört elektron çifti olup bunlardan ikisi bağ yapmıştır. Bağ yapmamış iki elektron çifti arasındaki kuvvetli itmelerden dolayı H – O -H bağları sıkışır ve açı küçülür.”
Korkunç değil mi!

Yorumlar kapatıldı.