İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ya Ermeniler Sürgün Edilmeseydi?

İbrahim Bekiroğlu / ibratas@gmail.com
Ermeni tehciri menfur ölümleri saymazsak belki de iyi oldu. Çünkü İttihatçı şahs-ı manevi hâlâ yaşıyor ve tahrip etmeye devam ediyor. Şayet Anadolu’da birkaç milyon Ermeni yaşasaydı muhtemelen ASALA da faal olacaktı ve Türkiye ikiye değil birkaç parçaya bölünme riskiyle karşı karşıya kalacaktı. Çünkü bu ülkede şehide kurşun sıkan teröristleri hapislerde ziyaret eden muhalefet liderleri ile devletine karşı teröristin önüne siyasi hendekler kuran muhalefet partileri var. Böyle bir muhalefet Ermenileri de hükümete karşı kışkırtıp ikinci bir terör cephesi açtırırdı. Geçmişin ve bugünün sorunlarının müsebbipleri olan İttihatçı/CHP/Cumhuriyetçi/laik kesim habis ur gibi hem sağlıklı hücrelere zarar veriyor, hem de vücutta diğer hastalıkları tetikliyor. Ur yerinde durduğu sürece bir hastalığı iyileştirdiniz mi diğer biri başlar. 100 yıl önce Ermeni meselesi vardı, bugün Kürt meselesi. Değişmeyen tek şey kendini asrına sabitleyen İttihatçı zihniyet.

***
Türkiye’de 100 yıl önce yaşananlar bir “deja vu” gibi tekrar yaşanıyor. O günlerde devlet İttihatçılar ve Jön Türklerin esareti altına girmişti. Halkı sözde padişahtan kurtaran İttihad ve Terakki yönetimi Almanya’ya sırtını dayayıp ülkeyi 1. Dünya Savaşı’na sokmuştu. Devleti aslında Almanlar yönetiyordu. Alman General Bronsart von Schellendorf Osmanlı’nın Genelkurmay Başkanı olmuştu. Ruslar ve itilaf devletleriyle işbirliği yapıp devlet kurma hayali kuran Ermenilerin bir kısmı, ayaklanıp milis kuvvetler kurarak asker sivil demeden yüzyıllarca beraber yaşadığı Müslüman komşularını katlediyorlardı.
Ermeni halkın ayaklanma potansiyeli ve Müslüman halkın zulmüne uğrama ihtimali gibi nedenlerle Suriye’de Deyri Zor bölgesine sürgün edilmelerine karar verildi. Kararı veren aslında  General Bronsart’tı. Diğer bir General Liman von Sanders, Rumların da tıpkı Ermeniler gibi sürülmesini istiyordu. Şayet onun da emri uygulansaydı sadece Ermeni değil bir de Rum sorunumuz (onların tabiriyle soykırım) olacaktı. Savaş bittiğinde dev bir çınar görünümündeki Osmanlı İmparatorluğu İttihatçıların ego ve hırsları uğruna budanmış, Anadolu yarımadasına hapsedilmişti. Fakat ülkesine yabancı gayr-ı milli zihniyet kaybettiklerini değil, kalan kırıntıları zafer gibi gösterip devletin de ismini değiştirerek yönetimde kalmayı başarmışlardı.
Ermeni tehciri niyetçe hayır, neticesi üzücü sonuçlar doğurmuş bir hadisedir. Ermenilerin ve onları maşa gibi kullanarak Türkiye’yi dövmek isteyen diğer ülkelerin iddia ettiği gibi bir soykırım gayesi yoktu. Etnik terörün bir terbiye kırbacı gibi kullanıldığı günümüz hadiselerine bakınca tehcirin (sonuçları hariç) elzem olduğu daha da belli oluyor. 100 yıl sonra Osmanlı ruhu tam uyanmaya başlamışken aynı topraklar üzerinde bu defa Kürtleri ayaklandırarak filizlenen tohumu yok etmek için arsızca bir taarruz yapılıyor.
Başrollerde Ermeni Hınçak ve Taşnak gibi illegal örgütler yerine PKK, DHKP-C, TAK, YPS, PYD gibi terör örgütleri ile Jön Türklerin yerini alan Jan Türklerle İttihad ve Terakki’nin devamı olan CHP var. Amaçları legal yolla baş edemedikleri meşru hükümeti illegal örgütleri kullanarak devirmek. Gerekirse taşeron PKK’ya rüşvet olarak özyönetim ve hatta devlet bile hediye edecekler. Nasıl ki ataları küçük ama kendi yönettikleri Osmanlı bakiyesine razı oldularsa bunlar da Güneydoğu’nun olmadığı daha küçük bir Türkiye’ye dünden razılar. Yeter ki onlar yönetsin ve halk haddini bilip onların otoritesini paylaşma densizliğinde bulunmasın.
Almanya’nın kendisinin de fail olduğu 1915 olaylarına soykırım demesi bu yüzdendir. Soylarını gönüllü kırıma uğratıp Almanlaşan Türk asıllı milletvekillerinin bu konularda öncü olması da bu yüzdendir. Ermenileri süren İttihatçıların kurduğu Cumhuriyet gazetesinin, o günün şartlarında işbirlikçi Ermeni muamelesi yapacağı PKK’nın bültenine dönmesi de bu sebeptendir. Türkiye’nin başına Kürt sorununu bela eden CHP’nin Kürtçü takılması, mülkiyeti kendilerine ait küçük Türkiye hayalinden ileri geliyor. Bir asır önceki tehcire soykırım diyen Almanların ve diğer ülkelerin günümüzde tersi yönde zorunlu olarak göç eden Suriyelilerin güncel soykırımını durdurabilecekken sessiz kalmaları da bu yüzdendir. 
Ermeni tehciri menfur ölümleri saymazsak belki de iyi oldu. Çünkü İttihatçı şahs-ı manevi hâlâ yaşıyor ve tahrip etmeye devam ediyor. Şayet Anadolu’da birkaç milyon Ermeni yaşasaydı muhtemelen ASALA da faal olacaktı ve Türkiye ikiye değil birkaç parçaya bölünme riskiyle karşı karşıya kalacaktı. Çünkü bu ülkede şehide kurşun sıkan teröristleri hapislerde ziyaret eden muhalefet liderleri ile devletine karşı teröristin önüne siyasi hendekler kuran muhalefet partileri var. Böyle bir muhalefet Ermenileri de hükümete karşı kışkırtıp ikinci bir terör cephesi açtırırdı.
Geçmişin ve bugünün sorunlarının müsebbipleri olan İttihatçı/CHP/Cumhuriyetçi/laik kesim habis ur gibi hem sağlıklı hücrelere zarar veriyor, hem de vücutta diğer hastalıkları tetikliyor. Ur yerinde durduğu sürece bir hastalığı iyileştirdiniz mi diğer biri başlar. 100 yıl önce Ermeni meselesi vardı, bugün Kürt meselesi. Değişmeyen tek şey kendini asrına sabitleyen İttihatçı zihniyet. O, reenkarnasyona uğradıkça tarih tekerrür etmeye devam edecektir. Artık Türkiye’nin en büyük ve kalıcı sorununun adını yeniden koymanın zamanı gelmiştir.

Yorumlar kapatıldı.