İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

En çok sıkıntıyı ülkemdeki Ermeni kardeşlerim çekiyor!.

Hıncal Uluç
Her yıl nisan ayında bu artık kapanması, küllenmesi gereken yara kaşınır.. Durmadan bir ülke parlamentosunda, “Ermeni soykırımı” diye tartışmalar yapılıp, yara şakır şakır kanatılır.. Bunun zararını kim görür peki?. Türkiye’de yaşayan, Türk Vatandaşı Ermeni kardeşlerim.. Yıllardır içlerindeyim. Hemen her etkinliklerine katılır, çok da mutlu olurum.. İçleri sevgi dolu insanlar.. Bu suların bulanması, yaranın kanatılması en çok onları üzer.. Onları sıkıntıya sokar, çünkü..Siz bir ülkede “Azınlık” diye yaşadınız mı hiç?. Ne kadar diken üstünde olursunuz, hiç düşündünüz mü?. Kendi vatandaşlarımızı, bizden olanları bu kadar üzme hakkımız var mı?. Alman parlamentosunun var mı?. Dahası.. Almanya’da 60 bin Ermeni asıllı yaşıyor. Türkiye’de Ermenistan vatandaşı, kaçak işçi durumunda 55 bin Ermeni var.. Onlar ne olacak?.

***
1984 Olimpiyatları için Los Angeles’tayız.. Basın merkezine kaydımızı yaptırırken, adam başı 15’er dolar alıp bizi oyunlar boyu sigorta ettiler.. Üçüncü gün mü neydi?. Bursa’dan gelen bir arkadaş var.. (O zaman Anadolu yerel gazeteleri bile taa Amerika’nın öbür ucuna muhabir gönderirlerdi, Olimpiyat için.. Rio’da kaç Türk gazetecisi olacak, parmakla sayın..) Geceyi rahatsız geçirmiş. “Yürü” dedim.. “Adamlar paramızı kesti sigorta yaptı. Bari işe yarasın. Sana iyi bir check up yaptıralım..”
Basın Merkezi’nin sağlık odasına gittik. Hemşireye “Dün gece göğsünde bir rahatsızlık hissetmiş” dememle, bizim Bursalıyı sedyeye bağlayıp ambulansa atmaları bir oldu. Doğru hastane.. Ben de yazılarımı yazıp, gönderir göndermez gittim.. Adını verdim, beni odasına yolladılar.. Bir hemşire eşlik edip yol gösteriyor.. “Arkadaşınızın durumu iyi.. Türkçe bilen bir hemşire de bulduk ona, İngilizce bilmiyor diye,” dedi.. Odaya girdim, 60-70 yaşlarında bir yaşlı kadın, bizimkinin başında..
Beni görünce “Merhaba” dedi.. “İhtiramatı kadimemizi takyid ederiz..”
“Bu ne” dedim içimden.. “Bizim Bursalıya asıl şimdi tercüman lazım..”
Sonra öğrendim.. Ailesi 1905’te İstanbul’dan göçmüş bir Ermeni.. Evde Türkçe konuşurlarmış. Konuştukları Türkçe de, 1800-1900’lerin İstanbul Türkçesi işte.. “Eski saygılarımızı tekrar ederiz” falan anlamlarına geliyor..
Akşam üzeri buluştuğumuz Los Angeles Türklerinden Kazım Baba’ya anlattım, gülelim diye..
Kazım Baba “O yaşlı bir kadın diye kalmıştır. Amerikalılar, Kaliforniya’daki hemen tüm Ermenileri sürdüler” dedi..
O yıllar Asala cinayetleri yeni başlamış. Hem de Los Angeles’ta başlamış. LA, onların karargahı.. Olimpiyatlara kalabalık bir Türk takımı ve yığınla Türk gazeteci ve seyirci geliyor. En ufak olay, Amerika’yı dünyaya rezil eder..
Tedbir almış Amerika.. Ermeniler’e “Oyunlar bitene kadar Kaliforniya’dan taşının” demiş.. Binlerce Ermeni başka eyaletlere yollanmış..
***
İkinci Dünya Savaşı.. Japonya savaşa girince, Amerika Birleşik Devletleri bir karar alıyor. Kaliforniya eyaletince yaşayan ne kadar Japon asıllı Amerikan vatandaşı varsa, Amerika’nın ortasında bir kamp kurulmuş. O kampta, etrafları tel görgü çevrili, silahlı muhafızlar arasında yaşayacaklar, savaş bitene kadar..
Neden?.
Japonlar, Pasifik Okyanusunu aşarlarsa.. Kaliforniya sahillerine çıkarma yaparlarsa.. Bu Japon asıllı Amerikan vatandaşları, Amerikan Ordusunu arkadan vurabilirler..”
O zaman güvenli bölgeye tehcir edilmeliler..
***
Bunları niye anlattım, tahmin edebilirsiniz..
İkisi de, demokrasi, insan hakları şampiyonu (!) Amerika’nın “Her ihtimale karşı” diye aldığı “Tehcir” kararları.. 1940’ların ve 80’lerin taşıma ve taşınma kolaylıkları içinde zayiat vermeden yapılmış..
1915 ise, yolu yordamı olmayan Doğu Anadolu’da bir tehcir olayı.. Rus Orduları girmiş. Erzurum’a dayanmış. Orada bazı Ermeni çeteleri Ruslarla beraber savaşmaya, köyler basmaya başlamışlar.. Türkler boş durur mu, onlar da Ermenilere saldırıya geçmişler..
Çözüm.. Tehcir.. O yılların nerdeyse sıfır imkanlarıyla binlerce kilometre yolsuz mesafe.. Maddi imkansızlıklar.. Manevi düşmanlık ve intikam duyguları.. Yolda binlerce Ermeni telef olmuş..
“Tam böyle mi olmuş” derseniz, onu tarihçiler bilir.. Türk ve Ermeni tarihçileri bir araya gelirler, tüm belgelere dalarlar.. Neyin ne olduğuna karar verirler..
Bunu en son yapacaklar kimler?.
Siyasetçiler..
Peki bugün kararı kimler veriyor?.
Siyasetçiler..
Alman Parlamentosu, “Soykırım” kararı alıyor..
Neye dayanarak..
Kalkan parmaklara.. Parmak hesabı tarih olur mu?.
***
Her yıl nisan ayında bu artık kapanması, küllenmesi gereken yara kaşınır.. Durmadan bir ülke parlamentosunda, “Ermeni soykırımı” diye tartışmalar yapılıp, yara şakır şakır kanatılır..
Bunun zararını kim görür peki?.
Türkiye’de yaşayan, Türk Vatandaşı Ermeni kardeşlerim.. Yıllardır içlerindeyim. Hemen her etkinliklerine katılır, çok da mutlu olurum.. İçleri sevgi dolu insanlar.. Bu suların bulanması, yaranın kanatılması en çok onları üzer.. Onları sıkıntıya sokar, çünkü..
Siz bir ülkede “Azınlık” diye yaşadınız mı hiç?. Ne kadar diken üstünde olursunuz, hiç düşündünüz mü?.
Kendi vatandaşlarımızı, bizden olanları bu kadar üzme hakkımız var mı?. Alman parlamentosunun var mı?.
Dahası.. Almanya’da 60 bin Ermeni asıllı yaşıyor. Türkiye’de Ermenistan vatandaşı, kaçak işçi durumunda 55 bin Ermeni var.. Onlar ne olacak?.
İşin içine tarihçiler değil, siyasetçiler girince, neler oluyor görüyorsunuz?.
Benim Los Angeles’a göçmüş can dostum Leon Ustam hayatta mıdır acaba?.
Hani, deprem felaketzedelerine yardım için altın ve gümüş Atatürk rozetleri yapıp, orada yaşayan Türklere satan ve paranın tamamını konsolosluğa yatıran Leon ustam, ne kadar üzgündür şimdi, Alman Parlamentosuna “Soykırım” tasarısını hazırlayıp veren Yeşiller Partisi’nin lideri, Cem Özdemir hiç düşündü mü?.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tezi, Alman oy avcılarına laf yetiştirmek değil, “Bu işi tarihçiler çözsün.. Biz bütün arşivleri açıyoruz. Herkes eteğinde ne varsa, döksün ve Uluslararası bir tarihçiler kurulu Birleşmiş Milletler denetiminde karar versin” olmalı..
Mademki, alnımız açık. Madem ki, “Soykırım” olmadığından eminiz..
“Hodri meydan” demeliyiz, dostlar..

Yorumlar kapatıldı.