İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk-Ermeni dostluğunun tarihte eşi yoktu

Mahmut Çebi / mcebi@eurozaman.de
Birbirine bu kadar benzeyen bu iki halk on yıllardır birlikte oturup konuşup anlaşmak yerine batılı ülkelerin ahlaki bir zemine oturmayan, çifte standart kokulu itme ve çekmeleriyle ortak bir zeminde buluşmaya çalışıyor. Şu ana kadar dostluk adına alınmış bir mesafe olmadığı gibi, bu gerginlikler ne yazık problemi daha da büyütüyor…Bunu başarabilir miyiz? Bir Ermeni’nin kaleme aldığı aşağıdaki metinde anlaşabilirsek bence rahat başarabiliriz: “1915’te bu topraklarda Ermeniler, vatandaşı oldukları devlet, onu yönetenler ve komşuları olan insanlar tarafından öldürüldü. Stop. Tek suçları etnik ve dini kimlikleriydi. Stop. Bu büyük bir insanlık suçuydu. Stop. Bu suçu mahkûm ediyoruz. Stop. Tekrarlanmaması ve gelecekte bir arada barış içinde yaşayabilmek için üzerimize düşenleri yapma sözü veriyoruz. Stop. Bundan böyle, cinayetlerin faillerini değil, kurbanları ve onları kurtarmaya çalışan atalarımızın anısını yücelteceğiz. Full stop.”

*** 
Birbirine bu kadar benzeyen bu iki halk on yıllardır birlikte oturup konuşup anlaşmak yerine batılı ülkelerin ahlaki bir zemine oturmayan, çifte standart kokulu itme ve çekmeleriyle ortak bir zeminde buluşmaya çalışıyor. Şu ana kadar dostluk adına alınmış bir mesafe olmadığı gibi, bu gerginlikler ne yazık problemi daha da büyütüyor.
Hrant Dink 2007 yılında katledilmeden iki ay önce Pen Awards ödülünü almak için geldiği Hollanda’da Zaman Avrupa’ya verdiği ve manşetten yayınlanan demeci özetle şöyleydi:
“Ermeni sorununda tek çözüm görürüm. O da Türklerin ve Ermenilerin birlikte konuşmalarını ve diyalogunu sağlamaktır. Uluslararası arenada veya bağımsız hukukçular ve tarihçiler ile bu sorunun çözüleceğine inanmıyorum. Birbirine benzeyen bu iki halk bence bu sorunları beraber çözme başarısını gösterirler. Geçmişte bu iki halkın beraber yaşamının yok edilmesinde, Avrupa çok büyük rol oynadı. Şimdi eğer bu Avrupalılar iyilik yapmak istiyorlar ise, hatalarını telafi etmek istiyorlar ise bu iki halkı yeniden birbiri ile kaynaştıracak çalışmalar için çaba göstermesi lazımdır. Gerginlik oluşturmak için değil.”
Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’in de, sebebi anlaşılamayan özel gayretleriyle Almanya Federal Meclisi’nde 2 Haziran’da ‘Ermeni soykırımı oylaması’ yapılması bekleniyor.  Türk-Ermeni dostluğunu istemeyenlerce öldürülen Hrant Dink’in yukarıdaki sözlerini Alman hükümetinden ‘100 yıl önce Osmanlı topraklarında Ermenilere soykırım yapıldığını’ tanımasını isteyen Cem Özdemir’in takdirlerine havale ediyorum. Oylama öncesi Cumartesi günü Almanya’daki Türk dernekleri protesto gösterisine hazırlanıyor. Anlayacağınız hava yine gerilmiş vaziyette. Hayırlısı olsun diyelim…
Türk-Ermeni birlikteliğinin tarihine baktığımızda, söz konusu ortak yaşamın bir örneğini bulmak imkansızdı. Dini ve dili farklı iki halkın arasındaki bu karşılıklı güven duygusu o denli gelişmişti ki, yüz yılı bulan ayrılığa rağmen Türk ve Ermeni kültürünü birbirinden ayırt etmek hala çok zordur.
Bu kültür, siyasi ve idari alandan sanatın her koluna, spora, mutfağa kadar birçok alanda Türklerin ve Ermenilerin ortak inşasıdır. Ermenileri Osmanlı tarihinden çıkarsanız siyasetinden bürokrasisine, biliminden sanatın her dalına kadar bir boşluk oluşur. Ortada ayırılamayacak bir birliktelik sözkonusudur.
Türk mimarlarının Ermeni kiliselerini, Ermeni mimarlarının Müslüman camilerini inşa ettiğini görmenin gayet normal olduğu Osmanlı zamanında, kiliselerde yapılan düğün törenlerine katılarak evlenen çiftler için Hıristiyanlarla birlikte ‘Amin’ diyen Müslümanları da, bayram günleri camiye giderek Müslüman arkadaşlarını tebrik eden Ermenileri de görmek mümkündü. Kazım Karabekir anılarında hacca giden bir Türkün evini-barkını bir Ermeni’ye emanet ettiği gibi, yerinden uzaklaşan bir Ermeninin de varını yoğunu bir Türk’e bıraktığını yazıyor.
Birbirine bu kadar benzeyen bu iki halk on yıllardır birlikte oturup konuşup anlaşmak yerine batılı ülkelerin ahlaki bir zemine oturmayan, çifte standart kokulu itme ve çekmeleriyle ortak bir zeminde buluşmaya çalışıyor. Şu ana kadar dostluk adına alınmış bir mesafe olmadığı gibi, bu gerginlikler ne yazık problemi daha da büyütüyor.
Türkiye’nin artık inisiyatif alıp elini taşın altına koyması şart. Ermeni Tehciri bu toprakların yani bizim sorunumuzsa bu acıyla yüzleşmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Geçen Nisan ayında Meclis’te bu konuya dair Garo Paylan’ın başlattığı seviyeli bir tartışma yaşandı. Örnek alınabilir. En sağlam belgeler Osmanlı arşivlerinde olduğuna göre kurulması istenen tarihçiler komisyonunu Anadolu’da yaşayan Türkler ve Ermeniler birlikte kurabilirler.  Bu kurulun anlaştığı hususlar metin haline getirilip Almanya ile Polonya arasında yapıldığı gibi ders kitaplarına aktarılıp gençlerin sorunu bilinçlice öğrenmesi sağlanabilir. Bu ortak bir söylem ve bakış açısını geliştirecektir.
Bunu başarabilir miyiz? Bir Ermeni’nin kaleme aldığı aşağıdaki metinde anlaşabilirsek bence rahat başarabiliriz:
“1915’te bu topraklarda Ermeniler, vatandaşı oldukları devlet, onu yönetenler ve komşuları olan insanlar tarafından öldürüldü. Stop. Tek suçları etnik ve dini kimlikleriydi. Stop. Bu büyük bir insanlık suçuydu. Stop. Bu suçu mahkûm ediyoruz. Stop. Tekrarlanmaması ve gelecekte bir arada barış içinde yaşayabilmek için üzerimize düşenleri yapma sözü veriyoruz. Stop. Bundan böyle, cinayetlerin faillerini değil, kurbanları ve onları kurtarmaya çalışan atalarımızın anısını yücelteceğiz. Full stop.”
26.05.2016 16:59

Yorumlar kapatıldı.