İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şu Özür Dileme Meselesinde Son Bir Açıklama!

Sinan Çiftyürek
Önce 15.04.2016 tarihli ve “Ermeni Soykırımının 100. Yıl Dönümü Ve Kürt Siyaseti!” başlıklı yazım Newroz Gazetesinde “Özür Dileriz” başlığıyla yayınlanmıştı. Yazıya sosyal medyadan gelen kimi tepkiler üzerine ardından “Kürtler adına özür dilemeye itiraz edenler bazı soruları yanıtlamak durumundalar!” başlığıyla kısa ve esas soru soran bir yazı yazdım. Bu yıl aynı yazıyı yeniden yayınladım. Hem sayfamdaki yazının altına epeyce yorum yapıldı hem de yazım üzerine Abdurrahman Önen arkadaşın “Kürtler Adına Ermenilerden Özür Dileme Fantezisi” başlıklı yayınlanan yazısının altına epey not düşüldü.

Yorum ve eleştiriler üzerine uzun durmayacağım zaten yapılan yorumların çoğu öyle ki beni eleştirirken bile söylediklerimden farklı bir şey söylemiyorlar. Sorulan epeyce soru olmasaydı bu açıklamayı yapmama da gerek yoktu. Dolaysıyla gerek yazıların altına düşülen notlardan gerek Önen’in yazısından belirli alıntılar aktararak kısa yorumlarla yetineceğim.  Benim yazıma gelen görüş, eleştiri, öneriler ile benim söylediklerim özetle birlikte okuyucuya vereceğim:
I – “Ermenilere karşı uygulanan ve bu tanıma uyan bir tek eylem vardır, o da Osmanlı Devleti’nin İttihatçı yöneticilerinin Ermenileri yok ederek kendilerine yurt edinme projesidir” diyor Abdurrahman Önen.
Ben ne demiştim:
“Birincisi: Bugün Türk yetkililerin sıkça tekrarladıkları; tek millet, tek devlet, tek din, tek dil, tek bayrak hedefini Anadolu ve Kürdistan’da gerçekleştirmek için birden fazla soykırıma giriştiler. Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani ve Êzidi gibi Müslüman olmayan halkları soykırıma uğratarak, kalanlar ise topraklarından zorla sürülerek Anadolu ve Kürdistan’ı etnik olarak Türkleştirmek, inançsal olarak İslamlaştırmak istediler” diyorum (Ermeni Soykırımının 100. Yıl Dönümü Ve Kürt Siyaseti!) başlıklı yazımdan.
Esas soru soran yazımda ise daha çıplak olarak;
“Ermeni ve Süryanilerin soykırıma uğratma politikası ve planlanma elbette Osmanlı devletinindir ki bu politika 1915 ile sınırlı da değil 1890’lardan başlar 1915’te doruğa vardırılır. Hamidiye Alayları da, Osmanlının oluşturduğu bir nevi paramiliter güç olması nedeniyle işlediği suçların sorumluluğu Osmanlı devletinindir Kürtlere özelde de Kürt halkına yüklenemez! Mesele soykırımın Kürdistan’daki boyutu olunca Kürtler genellemesi yerine belli Kürt egemen sınıfı vurgusu doğrudur” diyorum (Kürtler adına özür dilemeye itiraz edenler bazı soruları yanıtlamak durumundalar) başlıklı yazımdan!
Demek ki Ermeni soykırımını kim planladı ve kim yaptı sorusunda, Önen, benden farklı bir şey önermiyor!
Dolaysıyla Ermeni soykırımının Türk rejimince yapıldığı; siyasal ve hukuki sorumluluğun hem içerde hem de uluslar arası hukuk ve kamuoyu nezdinde Türk devletine ait olduğu her iki yazımda da çok açık, bunun tartışılacak yanı yok! Tartıştığım başka bir şey! Yeri gelmişken Henifi Pironi’nin “Sanki ermeni katliamını Kurdler yapmış gibi gösteriyorsunuz” söylemi ve benzeri iddiaların da ne kadar boş ve saçma olduğu yukarıda yazılarımdan aktardığım alıntılarda oldukça nettir.
II – “Osmanlı Devleti bu soykırımı esas olarak kendi güvenlik güçleriyle yapmıştır. Fakat yer yer Osmanlı Devleti’nin tebaası olan Türk, Kürt, Arap, Çerkez vs halklardan insanlar da şu veya bu tarzda ve çeşitli nedenlerle buna dahil olmuşlardır” diyor Önen ve devamla “Adana, Kayseri, Yozgat, İstanbul gibi illerde katledilen ve sürgün edilen Ermeni nüfusu Kürdistan’daki nüfustan nitel ve nicel olarak belki de daha fazladır. Ama hiç kimse buralardaki Ermeni olmayan Türk, Arap vs halkları birinci veya ikinci derecede sorumlular arasında saymıyor” diye de ekliyor Önen!
Ben ne demiştim:
“Kürt egemen sınıfların bir kısmı ve Anadolu’da da genelde Müslüman milletlerden egemen sınıflar mülkiyet hırsı ve inanç farkı nedeniyle Osmanlı devletine yardım etmeselerdi, Osmanlı, Kürdistan ve Anadolu’da Hıristiyanları öyle kolayca temizleyebilir miydi?” veya “Kürt egemen sınıflarının bir kısmı, Hıristiyanların malına mülküne el koymak için hiçbir şey yapmadığı halde, Türk rejimi kendiliğinden mi onlara mülkiyet bağışladı? Gerek Kürt egemen sınıflar gerekse genelde farklı Müslüman milletlerden egemen sınıflar Hıristiyan milletlerin malını mülkünü almak istemediler de devlet zorla mı onlara verdi?” diyorum (Kürtler adına özür dilemeye itiraz edenler bazı soruları yanıtlamak durumundalar) başlıklı yazımdan!
Yani çok net olarak, “Kürt egemen sınıfların bir kısmı ve Anadolu’da da genelde Müslüman milletlerden egemen sınıflar mülkiyet hırsı ve inanç farkı nedeniyle Osmanlı devletine yardım” ettiklerini söylüyorum. Önen burada da farklı bir şey söylemiyor!
Okuyucu ve Önen’de bir kez kendisinin ve benim alıntılarımı karşılaştırdığında görecek ki; kendisi “yer yer Osmanlı Devleti’nin tebaası olan Türk, Kürt, Arap, Çerkez vs halklardan insanlar da şu veya bu tarzda ve çeşitli nedenlerle buna dahil olmuşlardır” diyerek kabul ediyor üstelik “halklardan insanlar” tabirini kullanıyor! Ben de ise “Kürt egemen sınıfların bir kısmı ve Anadolu’da da genelde Müslüman milletlerden egemen sınıflar” diyorum!
Demek ki, Önen’in “hiç kimse buralardaki Ermeni olmayan Türk, Arap vs halkları birinci veya ikinci derecede sorumlular arasında saymıyor” genellemesi en azından benim için doğru değil. Ben altını çizerek “Anadolu’da da genelde Müslüman milletlerden egemen sınıflar… Osmanlı devletine yardım” ettiler diyerek altını çiziyorum. Ama bir farkla “halklar” değil egemen sınıflar diyerek!
Demek ki burada da Önen esas olarak benden farklı bir şey söylemiyor. Osmanlının soykırım siyaseti ve pratiğine; Önen, Müslüman hakların tek tek adını belirterek “yer yer… dahil olmuşlardır” derken, ben Kürtlerden “bir kısım egemen sınıflar” ve Anadolu için ise genel olarak “egemen sınıflar”ın  “yardım” ettiklerini söylüyorum. Osmanlının soykırım planına ister “dahil olmuşlardır” denilsin ister “yardım etmişlerdir” denilsin arada fark yok!
Burada bir şeyi daha belirteyim; birinci yazıya gelen kimi eleştirileri de dikkate alarak ikinci kısa yazımda birkaç yer de “Kürt egemen sınıfların bir kısmı” vurgusu bilinçli yapılmıştır. Sedat Gönçekti’nin  “Osmanlı yönlendirmesindeki Hamidiye alayları ve bazı aşiretlerin tavrı bütün bir Kürd ulusuna kolektif bir suç olarak mal edilemez” demesi de yazımı dikkatlice okumadığı kendince keyfi yorum yaptığı ortadadır.
III – “Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde soykırıma karşı Ermenileri koruyan ve kurtaran Kürtlere ne diyeceğiz?” diye soruyor Abdurrahman Önen!
Ben ne demiştim:
“Elbette soykırım sürecinde, zayıf da olsa Ermeni halkına kol kanat geren, sahip çıkan Kürt halkı gerçeği de vardır. Hatta “Bazı Kürt beylerinin çok sayıda Ermeni’yi kurtardığı” söylenir. Örneğin “Mahmutzade Beytullah Beyin Moksi yöresindeki Ermenileri kurtarması gibi.” Yine “Abdürrezak Bey’in 1915’in ilk yarısındaki en önemli faaliyeti, birçok vilayette Hamidiye alaylarının öncülüğünde ve teşvikiyle yürütülen Ermeni katliamını önlemek ve Ermeni göçmenlerini Rusların elindeki güvenli bölgelere ulaştırmak olur.” (Ahmet Kardam Cizre-Botan beyi Bedirhan Direniş ve isyan Yılları sy; 47 dipnot yay.) Bu tutumunun bedeli ise Abdürrezak Bey’e 1918’de Musul’da İttihat ve Terakki tarafından öldürülerek ödetilir!
Dersim Kızılbaş Kürtleri ise genelde Ermenileri korumakla -tabir yerindeyse- biz Kürtlerin yüz akı olmuşlardır” diyorum. (Ermeni Soykırımının 100. Yıl Dönümü Ve Kürt Siyaseti! başlıklı yazımdan)
Karşılaştırmalı alıntılarda görüleceği gibi, Abdurrahman Önen, özü itibariyle benimle aynı şeyleri söylüyor/yazıyor. Hatta yazının sonundaki talep ve çağrıları konusunda da temelde fark yok! Aradaki fark şudur; bu olup bitenlerden dolayı ben Kürt siyaseti özür dilemelidir diyorum, Önen ise “hayır böyle bir meselemiz yok” diyor!
IV – Ahmet Koç “Mülkler meselesine gelince, o Mülklere kimlerin yerleştirileceği bir Devlet planı olarak, Devletin gözetiminde gerçekleştirilmişti” diyor.
Kürdistan’da ortalama nüfusun %10 ile 30 civarında bulunan Ermeni ve Süryanilerden geriye kalan mal mülkün tamamı “devlet planı” olarak kime verilmiştir ya da kimler devletin bilgisi dahilinde el koymuştur? Mesele budur. Eğer Kürdistan’daki Ermeni, Süryanilerden geriye kalan “mal ile mülklerin tamamı devlet Kürdistan’a yerleştirdiği göçmelere verdi” denilirse bu gerçeği yansıtmaz.
Ben ne demiştim;
“Osmanlı hükümetinin; ‘Ermeniler Batılıların desteği ile sizin topraklarınızda devlet kuracaklar’, ‘gelin Hıristiyanları birlikte temizleyelim, malları mülkleri size kalır’ propagandası din faktörü ile birleşince; Kürt egemen sınıflarının bir kısmı İttihat ve Terakki hükümetinin siyaseti yanında saf tutarak ganimet ve talana katıldılar mı katılmadılar mı?” diye soruyorum. (Kürtler adına özür dilemeye itiraz edenler bazı soruları yanıtlamak durumundalar! başlıklı yazımdan) Ahmet ve benzeri düşünen arkadaşların bu soruya yanıtı nedir?
V – Erdoğan Alparslan: “Serhat’ta Ermenilerin öldürdükleri dedelerim için kim özür dileyecek Sinan Bey bunu da açıklasa iyi olacak” diyor!
Bingöl, Van, Kars hattında Ermeni güçlerinin yer yer Kürt halkına dönük katliamlara varan saldırılar geliştirdikleri doğrudur. Burada yanıt aranacak soru: Bingöl-Van-Erzurum-Kars bölgesi başta olmak üzere Kürdistan’da “Ermeniyim, Süryaniyim” diyen %10 ile 30 arası nüfus artık ve çoktandır binde bir bile değilken ve Türk rejiminin Ermeni soykırım siyasetini tartışırken “ee canım Ermeniler de atalarımızı öldürdü” yanıtı değildir!
VI-  Kim özür dilemeli şeklinde gelen eleştirel sorulara ilişkin de söylediğim açık;  “Sonuç itibarıyla günümüz Kürt siyaseti -özelde Kürdistan komünist hareketi olarak Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) yaşanan Ermeni soykırımında tarihimizle yüzleşmelidir.
Birincisi: Ermeni soykırımında, atalarımızın günahlarını sür git sırtımızda taşımak durumunda olmamalıyız. Soykırımda bize düşen payı kabul ederek öncelikle özür dilemeliyiz” demiştim (Ermeni Soykırımının 100. Yıl Dönümü Ve Kürt Siyaseti!) başlıklı yazımda.
Yani Kürt halkı özür dilesin diyen yok. Kürt siyaseti ve özelde de ÖSP “tarihimizle yüzleşmeli ve özür dilemelidir” diyorum. Burada aslında Nemir Agit arkadaşımın da “Elbette bu katliamda yer alan veya bir şekilde bu eylemlere bulaşan kişilerin çocukları veya torunlarının Özür dilemeleri onları tarih önünde onure eder. Ancak sayın Sinan arkadaşın bu soruları kimin adına ve neden sorduğunu merak ediyorum” çağrısının veya Askerov Gajar’ın “Bu tür olaylar yaşanmıştır diyelim. Bundan dolayı kim özür dilemelidir? Kürd halkı mı? Kürd aydınları mı? Çağdaş Kürd siyaseti mi? İşte bunu yazmamışsınız” şeklindeki soru ve çağrıların yanıtı da görüldüğü gibi yazılarımda çok açık yer almaktadır.
VII – Son olarak Askerov Gajar, “Türk derin devlet aklının yönlendirmesinden kopuk olmayan ‘özür edebiyatı’ bırakılsın Allah aşkına!” diyor.
Abdurrahman Önen’in yazısının altına not düşen Reşat Önen arkadaşım da benzer bir değerlendirme yapıyor. Şöyleki; “Mesele Çiye.. Şefé wan Kemalist u Turaniyén NejadPerest Jı Aliyé Dınyéde dı Mesela Cinosida ERMENYA de Tengasiyé dene Nokerén Xwe Dı ven Kıryarande Dıpyvinın Da Baré Xwe Hınık Sıvık Bıkın. Guya Ev Cinosid Ne Tené TIRKA Kıriye Xwedé Gıravi KURD ji Şırike Vé Komkujiyéne bı KEMALİST u TURANYANRE…
Xwezi Ev KURDéN Uzrén Xwe jı ERMENYA Dıxwazın u KURDA Dıkın ŞIRİKé TIRKA u TURANYéN NejadPerest Lekolineké Lı Ser Van KESéN Bı Navé MAHCIRA Tén naskırın Bıkrana Ka Ké komkuji lı ké Kıriye KONSULE RUSA é ERZIRUMé Bı Belgeyén Arşivé RUSA de Rexna lı Hukumeta ÇAR dıgre lı Ser KIRYARéN ERMENYA dı Heqé KURDADE…” dibêje.
Asker Gajar’ı tanımıyorum ama Reşat Önen arkadaşımın benzer kriminal değerlendirme yapmasına üzüldüm. Ermenilere yapılan soykırım siyasetinde eğer bizim egemenlerimizin bir kısmı yer almışsa bugün özür dilemek neden “Türk derin devlet aklının yönlendirmesi” oluyormuş Gajar bey?
“Kürt egemen sınıfların bir kısmı”nın  tutumu nedeniyle bugün siyaseten  özür dilemek; neden Kürtler, “soykırım meselesinde uluslar arası alanda zor durumda kalan Kemalistlerin ve ırkçı Turancı şeflerinin yükünü hafifletmiş olsun”? Ya da biz bugün siyaseten özür diledik diye “Kemalistler ile Turancılar” neye dayanarak bizi kendi soykırım siyasetinin  “ortağı” yapabilsinler Reşat yoldaş? Kemalistler bunu propaganda yapsalar bile, buna uluslar arası alanda bugüne kadar kim inandı, inanır?
Kürt siyaset kadrosunun en ufak görüş farklılığında muhatabını kriminal kavramlarla itham etmeye çok meyilli olmasının üzerinde herkes ciddi düşünmeli diyorum!
18.05.2016

Yorumlar kapatıldı.