İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yahudilik bir din imgesinden çok, bir nefret olgusuna dönüşmüş durumda Türkiye’de

“Neden Türkiye’yi terk ediyorlar? Neden dönmekten vazgeçiyorlar?” seri yazısında Murat Aksoy’un görüşmeleri ile yansıyan yaşam hikayelerini yayınlıyor. 4. bölüm “D.P.B.” rümuzu ile, Türkiye’nin yakın geleceğinden umut görmediği için Türkiye’yi terk edip İsrail’e yerleşen bir genç kadına ayrıldı. “Türkiye’nin yakın geleceğinden bir umut görmediklerini” söyleyerek çocuklarının geleceği için Türkiye’den ayrılmdıklarını söylüyor “D.P.B.”: “Çocuklarımızı Türkiye’de var olan hem eğitim hem de hayat yarışının içine sokmak istemedik. Çocuklarımızın geleceği için büyük bir bilinmeze doğru gitmek istemedik.”

Haberdar.com röportajından alıntılar:
[…] 1976’da İstanbul’da doğdum. İstanbulluyum. İstanbul Üniversitesi Rus Dili Edebiyatı mezunuyum.[…]  Biri 12, diğeri 7.5 yaşında iki kızım var.
Eşim de ben de İstanbul Yahudilerindeniz ama ikimizin de dinle, dini ritüellerle bir ilgimiz yok denecek kadar az. Ben hiçbir kalıba ve gruba ait olmayı tercih etmedim hiçbir zaman. Siyasal olarak “özgürlükçü” birisiyim. Sağcı, solcu olarak da kendimi tanımlamıyorum. […]  Sonuçta eşim ve ben 10 küsur senedir evli, işimiz gücümüz oturmuş, sosyal çevremiz, arkadaşlarımız, politik bakış açımız belli insanlardık. Türkiye’de oturmuş bir hayatımız vardı. malkocserefAilemizden bizimle gelen kimse olmadı mesela. Biz, Türkiye’nin yakın geleceğinden bir umut görmedik ve çocuklarımızı Türkiye’de var olan hem eğitim hem de hayat yarışının içine sokmak istemedik. Çocuklarımızın geleceği için büyük bir bilinmeze doğru gitmek istemedik. Onları özel okula verme imkanımız vardı ama içinde olduğumuz tünelin ucunda bir ışık göremedigimiz icin bu bize yeterli gelmedi. Bir de çocuklar çok büyümeden bunu yapalım istedik.[…]
Türkiye’de ne yazık ki “Yahudi” kimliği başka bir anlam ifade ediyor. Özellikle son 12 yılda nefret tohumları yüklendi bu kelimenin anlamına. O yüzden alternatif bir ek  kelime olarak Turkiye’de yakıştırılmış “Musevi” kelimesi kullanıyor. Musevi deyince daha hafifletilmiş oluyor sanki. Bu olayı şunun için anlattım. Musevilik, Yahudilik “suçunun” hafifletilmiş hali olarak kabul edilmek isteniyor. Yahudiliğe, o kadar çok negatif mana yüklenmiş ki, insanların beynine; kelime bir din imgesinden çok, bir nefret olgusuna donüşmüş durumda Turkiye’de. Eğitim gerçekten önemli. Ve biz çocuklarımızı bu sistemin içine sokmak istemedik açıkçası. Belki göç kararımızın arkasındaki en büyük neden de bu.[…]
Artık bir parka, bahçede, kamusal alanda farklılıklarımızın daha belirgin hale geldiğini gördük. Bunun nedeni serpilen nefret tohumları. Bizler, sizler ve onlar gibi bin tane kimlik ve ayrışma noktası oluşturuldu. Şunu kabul ediyorum, mrTürkiye’de farklı etnik, kültürel, dinsel kimlikten insanlar var. Bu doğal bir durum. Doğal olmayan son dönemde bu kimlikler üzerinden biz ve sizler ayrımıdır. Özellikle iktidar sahiplerinin siyasal dili, toplumsal ayrışmada önemli bir etki yarattı.[…]
Ben Türkiye’de doğdum, büyüdüm. Eğitimimi Türkiye’de tamamladım. Ama hiçbir zaman nefret ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmadım. Hatta tam tersine farklı gruplardan, dinlerden muhtelif arkadaşlarım oldu her zaman ve hiçbir zaman sorun yaşamadık, hissetmedik.
Türkiye’den ayrılma kararını kesinleştirmemiz Mavi Marmara olayından sonra oldu. O olaydan sonra nüfus cüzdanında din hanesinde yazılan göre insanı değerlendirilmesiyle karşı karşıya kaldık muhtelif kereler. Bu, hakikaten çok ilkel 1-1415569232bir bakış açısı bana göre. Ama Türkiye buraya doğru gidiyor. Senin yaptıklarına,  eğitimine, insanlığına göre değil dinine, hükümetin öngördüğü doğrulara uyup uymamana bakılarak ayrım yapılmaya başlandı. Mavi Marmara olayında şöyle bir olay yaşamıştık: 4 Levent’teki Yapı Kredi Plazaları’nın olduğu yerde bir akşam yemeğinden çıkmıştık; dışarıda nefret dolu bir grup park etmiş arabaları sallıyor. Kendi kendime; “Nasıl yani? Kime bu nefret? Dahası neyin nefreti?” sorularını sordum. Mavi Marmara’dan sonra buradaki yani Türkiye’deki insanların suçu ne? Bu insanlar sana ne yaptı, bu nefreti duyman için?
Bu bir örnek sadece. Söylemek istediğim şu; nefret halk seviyesine indirildi, o tohumlar her geçen gün filizlendi. Sadece bu değil, bütün düşünürler, yazarlar, muhalif fikirlerin hepsi teker teker bitirildi. Ülke öyle bir noktaya geldi ki bir mucize olmadığı taktirde gidişat çok net. Gidişat karanlık. Böyle olunca eşimle beraber dedik ki biz de bir şeyler yapmalıyız ve bizim için zor olan kararı aldık. Ayrılma kararının 2011 gibi verdik ama kararı uygulamak zaman aldı. […]
Kalanlar için hayatı değiştirmek çok da kolay değil, oturmuş hayatlar bunlar. Yılların, nesillerin getirmiş olduğu düzenler var. Kimisi kendi mesleğini yapıyor, kimisinin is veren; başka insanlardan da sorumlular. Dolayısıyla her çantasını kapan, bu kararı veren adımını kolay bir şekilde atamıyor. Ama öze indiğiniz zaman o adımı atmayai dusunen çok insan var. Çünkü ülkenin geleceğinden endişeliler. Atmayan da  sürekli bir vicdan muhakemesi altında, acaba ben yarınımız için doğru mu yapıyorum burada kalarak diye kendi kendine soruyor. Diyebilirim ki yüzde doksanı bu adımı atma noktasında soru işaretleri taşıyorlar.[…] Haberdar.com

Yorumlar kapatıldı.